Güncelleme Tarihi:
Fetullahçı Terör Örgütü ile bağlantılı eski polislerin, DHKP/C Terör Örgütünün içine sızdığı ve örgüte yerleştirdikleri elemanlarla kaos eylemleri yaptırmayı amaçladıkları iddialarına ilişkin aralarında eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer’in de bulunduğu 13 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu olarak yargılanan Ali Fuat Yılmazer ve başka suçtan tutuklu 4 sanık Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) katıldı. Tutuksuz sanık Rabia Fitnat Yılmazer ve taraf avukatları ise duruşma salonunda hazır bulundu.
“HAYATIMDA HİÇBİR ÖRGÜTE ÜYE OLMADIM, OLMAM ÇÜNKÜ BU BENİM YARADILIŞIMA UYGUN DEĞİL”
Sanık Ali Fuat Yılmazer’in tutuksuz yargılanan kızı Rabia Fitnat Yılmazer savunmasında, raporda delil olarak gösterilen telefonun babasına ait olduğunu belirtti. Yılmazer “Babam tutuklanana kadar o telefonu kullandı. Telefonda çıkan sinyal kesinlikle benim olamaz. Hayatımda hiçbir örgüte üye olmadım olmam da çünkü bu benim yaratılışıma uygun değil. Bu kürsüde hiç yalan söylemedim” şeklinde konuştu.
Rabia Fitnat Yılmazer’in avukatı, sanık Rabia’nın yaşam şekli ve amaçları göz önünde bulundurulduğunda silahlı terör örgütü üyesi olacak biri olmadığını ve terör örgütü kriterleri göz önünde bulundurulduğunda beraat etmesi gerektiğini savundu.
“ERGENEKON SORUŞTURMASINI BEN BAŞLATMADIM, TERÖR ŞUBE BAŞLATTI”
Tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer savunmasında, “22 yıl görev yaptım. 2014 yılında kendi isteğimle dilekçe vererek emekliliğe ayrıldım 4 yıl boyunca istihbaratta görev yaptım. Ergenekon soruşturmasını ben başlatmadım, Terör Şube başlattı. Biz istihbarat şube olarak destek verdik” dedi.
Alınan savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Ali Fuat Yılmazer’in tutukluluk halinin devamına hükmetti. Mahkeme, sanıklar Ali Fuat Yılmazer ve Rabia Fitnat Yılmazer’in ‘ByLock’ kullanıp kullanmadıkların tespiti için İstanbul ve Ankara Emniyet Müdürlüğü ile İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede, DHKP/C'nin eski İstanbul sorumlusu olduğu ve örgüt tarafından infaz edilmek istendiği belirtilen Asuman Akça mağdur olarak yer alıyor.
İddianamede FETÖ ile bağlantılı polislerin, DHKP-C’nin içine sızarak, kendilerine “eleman” yaptıkları kadın teröristin örgüt içinde İstanbul sorumlusu olmasına da destek verdikleri kaydedilerek, örgüt içinde KAOS timini kurduran polislerin bu kez de kendileri ile olan bağı silmek için önce DHKP-C’li kadın militanı sahte delillerle tutuklattığı, sonrasında da örgüt içi infazına yol verdikleri belirtiliyor. Cezaevi çıkışında vurulan ancak ölmediği ortaya çıkan kadın terörist Asuman Akça’nın evinde bulunan flash disk içinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarının ele geçirildiği, bunun üzerine Erdoğan’ın tüm koruma ekibinin değiştirildiği de iddianamede anlatılıyor.
İddianamede eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer, Ali İhsan Kaya, Halil Karakuzu, Mehmet Yılmaz ve Serdar Bayraktutan’ın, "kamu görevlisinin zincirleme şekilde resmi belgede sahteciliği”, “terör örgütü üyeliği” ve “suçu gizlemek amacıyla tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüse azmettirme” suçlarından 33 yıldan 61 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.
Diğer sanıklar Ferdi Taşkaya, İsmail Aşı, Mustafa Eren, Mustafa Evcil ve Ufuk Yıldırım’ın, “kamu görevlisinin zincirleme şekilde resmi belgede sahteciliği” ve “terör örgütü üyeliği” suçlarından 13 yıl 6 aydan 31 yıla kadar, Süleyman Taşbaş’ın, “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla, Gürkan Türkoğlu ve Mesut Aykın’ın ise “üye olmamakla beraber silahlı terör örgütü adına suç işlemek” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla hapisle cezalandırılmaları isteniyor.