Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2004 00:00
ÖNCEKİ hafta Bakü’nün alışveriş merkezinde yürürken temiz yüzlü iki genç adam yanıma geldi. Çok saygılı ve samimi bir ifadeyle, ‘Ertuğrul Bey, sizi burada görmek ne güzel’ deyip söze başladılar.İLK MÜLAKATAnladığım kadarıyla Fethullah Gülen’e yakın kişilerin kurduğu bir Türk okulunda öğretmen olarak çalışıyorlarmış.Bakü ilginç bir yer.Çarşıda yürürken başı örtülü bir tek kadına bile rastlamadım desem yeridir.Aynı gün Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e, ‘Burada fanatik İslamcı sorunu var mı’ diye sormuştum.‘Hayır, bizim öyle bir sorunumuz yok’ cevabını vermişti.Daha sonra Aliyev’e çok yakın kişilerden biriyle konuşurken, çocuklarını Fethullah Gülen’e yakın kişilerin açtığı bu okula gönderdiğini söyledi.‘Ama geceleri okulda yatmıyor, eve geliyorlar’ demeyi ihmal etmedi.Okuldan çok memnunmuş. Buradan mezun olan çocuklar çok kolaylıkla üniversiteye giriyorlarmış.İki genç adam ayrıldıktan sonra geçmişe döndüm ve iki olayı hatırladım.Birincisi 1995 yılıydı.Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olduktan sonra, Nuriye Akman’a pazar sohbetleri yaptırmaya başlamıştım.Nuriye Akman çok başarılı oldu ve kısa zamanda kendini tanıttı.Zaman zaman kendisine mülakat yapılabilecek kişilerle ilgili fikirler verirdim.Bunlardan biri Fethullah Gülen’di.Hatta mülakat girişimini de kendim yapmıştım.KARABAĞLAR’DAKİ EVGülen’e yakın kişilerden biri olan Alaattin Kaya’yı arayıp bu talebimizi iletmiştim.Fethullah Gülen aradan epey bir süre geçtikten sonra Nuriye Akman’la mülakat yapmayı kabul etti.Ancak o sırada Akman, Sabah Gazetesi’ne geçmişti.Bunun üzerine Hürriyet için gidip ben Gülen’le konuştum.Fethullah Gülen’le İzmir’in Karabağlar Semti’nde bir evde buluştuk. Etrafı duvarla çevrili iki katlı bir evdi.Gülen bende yaşından büyük gösteren, yorgun bir insan izlenimi bırakmıştı.Güzel bir mülakat oldu.Hürriyet’te bu mülakatı yayınladık.Ancak ben imzamı koymadım.O gün Bakü’de hatırladığım asıl konu bu değildi.28 Şubat’ın en yoğun günlerinden biriydi.Fethullah Gülen’e yakın okullar tartışılıyordu.Askerler bütün güçleriyle bu okulların üzerine gidiyordu.Bir gün Alaattin Kaya beni aradı. Orgeneral Çevik Bir’le görüşmek için randevu aldığını söyledi.Bu arada çok ilginç bir istihbarat verdi.Orgeneral Çevik Bir’e, ’Eğer devlet isterse bu okulları Milli Eğitim’e devredebilecekleri’ teklifini götüreceklerini söyledi.Bu
haber ertesi gün Hürriyet’in manşetinde çıktı.ACABA NE OLDUAradan neredeyse 7-8 yıl geçti.Alaattin Kaya geçenlerde Çevik Bir’le yaptığı o görüşmenin içeriğini açıkladı.Çevik Bir, ‘Bu okulları devretmek için kaç para istersiniz’ diye sormuş. Yanlarında dönemin bakanı Işılay Saygın da varmış. O, ‘Paşam bu okulları kapatmak için mi yoksa devam ettirmek için mi almak istiyorsunuz? Onun yerine Milli Eğitim’in elindeki okulların kalitesini iyileştirseniz daha iyi olmaz mı’ demiş. Başka şeyler de hatırladım.Mesela Fethullah Gülen’in 1998’de Vatikan’a gidip Papa ile görüşmesini.Yanılmıyorsam orada kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçisi ağırlamış, bir
yemek vermişti.Sonra o büyükelçiye ağır eleştiriler yöneltilmiş ama devrin Başbakanı Bülent Ecevit, ‘Büyükelçi görevini yaptı’ diyerek ona sahip çıkmıştı. Bütün bunlar ‘gizli istihbarat bilgileri’ değil. Hepsi Hürriyet’in manşetlerinde çıktı.ERDOĞAN YAPSAYDIFethullah Gülen şimdi ABD’de. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, ‘Gelmesini engelleyen bir şey yok’ diyor.Ama o sağlık nedeniyle hálá gelemiyor.Geçmişte bütün bunları yaşadık. Laikliklerinden hiç şüphe duymadığımız Demirel, Ecevit, Çiller gibi siyasetçiler kendisiyle direkt veya dolaylı şekilde görüştüler.Ama ben merak ediyorum.Acaba Başbakan Tayyip Erdoğan böyle bir şey yapmaya kalkışsaydı neler olurdu?Sizce çifte standartçı ruhumuz artık kulaklarımızdan fışkırmıyor mu?
button