Fermuarcıları iflas ettirecek kadar belden aşağı

Güncelleme Tarihi:

Fermuarcıları iflas ettirecek kadar belden aşağı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2002 22:30

Londra'nın fakir bir mahallesinde doğan, avangard kreasyonları, şova benzeyen defileleriyle meşhur olan 33 yaşındaki Alexander McQueen'in tutkularından biri, düşük, ama çok düşük belli pantolonlardı.

1996'da Yılın İngiliz Moda Tasarımcısı ödülünü almasını sağlayan da ‘‘bumpster’’ adını verdiği bu tür giysileriydi. Bu yıl onun takıntısı günlük hayata girdi, pantolonlar fermuar üreticilerini iflas endişesine sokacak kadar belden aşağı düştü.

Son on yıldır Fransız moda dünyasına sızan yetenekli İngilizlerin önemli bir temsilcisi Alexander McQueen. 1969'da Londra'nın kenar mahallesi East End'de dünyaya gelmiş, altı kardeşi arasında onunla pek ilgilenen olmamış. Bir erkek okuluna yollamışlar onu, derslerde durmadan kadın giysileri çizer, bu yüzden de arkadaşları tarafından aşağılanırmış. O da 16 yaşında okulu terketmiş.

Çılgınlıkları, dövmeleri, kazınmış kafası, şovları, denenmemişe olan merakı ve cüretiyle tanınan modacı, işe çekirdekten başlamış. Üstelik, sonradan avangard olsa da, mesleğe en geleneksel, en tutucu noktadan adım atmış. İngiliz centilmenlerine üç parçalı takım elbiseleri hazırlayan ünlü Savile Rowe Sokağı terzilerinden Gieves & Hawks'ın, sonra da Anderson & Sheppard'ın yanına çırak olarak girmiş. McQueen'in bir keresinde Prens Charles için dikilen bir ceketin astarına küfürler yazdığı bugün bir efsane gibi anlatılıyor.

GÖSTERİŞLİ BİR AD SEÇTİ

Modacı olmaya karar verince ‘‘Lee’’ olan sıradan adını ‘‘Alexander’’ olarak değiştiren McQueen'in asi bir çocuk olduğu o zamanlardan belliymiş. Zaten Savile Rowe'da son çalıştığı terziler, sahne kostümleriyle ünlü Angels & Bermans olmuş. Onların yanında McQueen 16'ncı yüzyıldan bugüne Batı'nın giyim tarihindeki tüm kesim tarzlarını öğrenmiş.

20 yaşına bastığında McQueen, Japon modacı Koji Tatsuno'nun yanında bir süre çalıştıktan sonra, almış başını Milano'ya gitmiş. Orada Romeo Gigili'nin atölyesinde çalışmış. Artık aklı başına geldiğinden, biraz da okula gitmek gerektiğini kavramış sonunda. Londra'ya dönerek St. Martins Sanat Okulu'nda moda okumuş; bitirme imtihanı için hazırladığı koleksiyonla da medyada ilk kez adını duyurmuş.

GIVENCHY'NİN TASARIMCISI

Bu noktadan sonra başdöndürücü bir hızla ilerliyor McQueen. Önce Londra'da kendi adıyla tasarımlar yapıyor, 1996'da ve 1997'de ‘‘Yılın Modacısı’’ ünvanını kazanıyor, Londra'yı ‘‘bumsters’’ adını verdiği, çok düşük belli pantolonlarıyla sarsıyor ve modanın asi çocuğu ünvanını kazanıyor.

1996'da ünlü Fransız modaevi Givenchy'nin baş tasarımcısı olan Alexander McQueen, dünyayı şaşırtmaya devam ediyor, ama pek mutlu olmuyor. Sebebi çok açık: Baş tasarımcı olarak çalıştığı Givenchy, dünyanın en büyük lüks şirketi LVMH'a aitti. Oysa McQueen, kendi markasının yüzde 51'ini, iddialara göre 80 milyon dolara LVMH'ın en büyük rakibi Gucci'ye satıyor... Bu yüzden de kendi patronlarıyla arası açılıyor.

Sonunda Mart 2001'de Givenchy, McQueen'e güle güle diyerek, yerine yine bir Büyük Britanya vatandaşını, Galli genç Julian MacDonald'ı transfer ediyor.

Bugün Alexander McQueen kendi markasını yönetmeye, moda dünyasını şaşırtacak şovlar hazırlamaya devam ediyor. Onun da çağımızın birçok moda tasarımcısı gibi eşcinsel olduğunu ekleyelim. 2000 yazında, erkek sevgilisi film yapımcısı George Fosyth'le Ibiza'da bir yatta evlendi. Düğünde nedimelik görevini de ünlü manken Kate Moss yaptı.

DÜŞÜK BELLİ PANTOLON

Alexander McQueen, ilk şöhrete kavuştuğu günlerde ‘‘bumster’’ adlı düşük belli pantolonlarıyla dikkati çekmişti. Bu yıl düşük belli pantolon sokaklara sıçradı. O kadar ki, fermuar üreticileri pantolonlar için standarttan çok daha kısa fermuarlar yapmak zorunda kaldılar ve iflas endişesine bile kapıldılar. Yanda 15 Şubat'ta Londra Moda Haftası'nda McQueen'in koleksiyonunda yer alan blue-jean, modacının takıntısının nerelere kadar uzandığını gösteriyor.

MODAYA TEKNOYU GETİRDİ

Alexander McQueen, moda dünyasında gerçek bir şova dönüştürdüğü defileleriyle tanınıyor. Her yıl özel bir sahne dekoru, genel bir tema, iyi seçilmiş koreografi ve müzikle izleyicileri şaşırtmayı seviyor. Bu merakını herhalde sahne tasarımcılarının yanında geçirdiği acemilik yıllarında edinmiş. Ayrıca modaya tekno eğilimini getiren gençlerin başına geliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!