Güncelleme Tarihi:
İki yazar, "How the Fed can avoid the next bubble" başlıklı makalede, önümüzdeki yıllarda Fed Başkanı Ben Bernanke ve ekibinin önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalacağı zorlukları şöyle sıralaladı:
Listedeki ilk iki madde birbiriyle yakından ilişkili. Fed’in para basma yönündeki baskılara engel olabilmesi için 2008’in sonlarında uygulamaya koyduğu sıra dışı parasal gevşeme politikalarına bir son vermesi gerekiyor.
Eğer mali ve parasal canlandırma politikaları hemen sona erdirilirse, deflasyon riski ortaya çıkabilir. Ama eğer bu politikaları sona erdirmek için geç kalınırsa bu sefer de bir mali kriz ve stagflasyonla karşı karşıya kalabiliriz.
Gevşek maliye politikaların Fed’i borçlarını para basarak karşılanmasına zorlamasından kaçınmak için merkez bankasının daha fazla hazine bonosu satın almayacağını duyurması gerekiyor.
Bremmer ve Roubini, Fed’in 2001 krizinde yaptığı hatalardan ders alması gerektiğini ifade etti.
2001’de merkez bankası tahvil faizlerini fazla düşürmüş ve çok uzun bir süre için bu düşük seviyelerde tutmuştu. Aynı şekilde kademeli normalleşme de çok uzun sürmüştü. 2004’te başlayan ve 2006 yazına kadar devam eden bu süreçte emlak, mortgage ve kredi balonları kontrolden çıkmıştı.
Demek ki normalleşme yaşarken acele etmeli aksi takdirde yeni bir balona hazırlıklı olmak gerekiyor.
Bremmer ve Roubini 2001 kriziyle karşılaştırıldığında resesyonun daha derin olduğunun altını çizdi. Dolayısıyla rahatlama ortamını sona erdirmeyi geciktirmek için daha fazla sebep var. Eğer geç kalınırsa balonun şişmesi riski de daha büyük.
Ekonomik büyüme ve finansal istikrar arasındaki çatışma para politikasının gevşek kalmasına yol açarsa, bankacılık sektörü denetimcilerinin ve düzenleme kurumlarının yeni bir balon ihtimalinin önüne geçmek için agresif davranması gerekiyor. Dolayısıyla yazarlar, karar mercilerinin G20 zirvesinde kabul edilen bankacılık düzenleme reformlarını en kısa zamanda kabul etmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Sistem düzenlemelerinin çerçevesini çizmenin kolay olmayacağına işaret eden yazarlar, büyük finans kurumları için örtülü bir garanti mekanizması oluşturma riskinden de bahsetti. Bir diğer söz konusu risk ise Kongre’nin ve düzenleme kurumlarının aldığı kararların küresel finans piyasalarına zarar vermesi.
Bugün Batı’daki finans kurumlarının pek çoğu devlete bağımlı durumda. Pek çok hükümet halka açılmış büyük finans kurumlarını desteklemek için yeni kurallar ve düzenlemeler getirdi. Bu sebeple etkili bir finansal düzenleme sisteminin kurulması ABD dahil pek çok ülke için zorlu bir süreç başlatacağa benziyor.
Bremmer ve Roubini, mali istikrarı sağlamak için devlet tahvillerinin düzeyi normale çekildikten sonra faizlerin de para politikasının içine dahil edilmesi gerektiğini savunuyor. Her ne kadar tahviller, faiz ve kredi balonlarını önlemek için en etkili araç olmasa da aşırı düşük faizlerin bu tür balonların kaynağı olduğu biliniyor.
Fed’in yarı-mali operasyonlarla uğraşması başka engeller de yaratıyor. Merkez bankasının mali istikrarı sağlama ve başka sistemsel risklerin ortaya çıkmasını önleme çabaları sürdükçe, kurumun kurtarıcı görünümünden çıkması mümkün olmayacak.
Gelecekte yaşanması muhtemel zararları önlemenin yolu büyük şirketlerin sermaye yeterliliğini artırmaktan geçiyor. Başta bankalar olmak üzere bu büyük finans kuruluşlarının uluslararası denetim altında tutulması ve başarısızlık durumunda hemen kapatılması gerekiyor.
Bugün Fed, bağımsızlığına zarar gelebileceği endişesiyle Hazine’nin denetimine karşı çıkıyor. Ancak New York ve diğer merkez bankalarındaki yönetişim yapısı Fed’in yıllardır büyük bankaların kontrolü altında olmasına neden oluyor.
Bremmer ve Roubini bu koşullar altında Hazine denetiminin gerekli olduğunu savunuyor: “Hazır Fed’i ilgilendiren yasalar üzerindeki Kongre müdahalesi risk altındayken, merkez bankasının son zamanlardaki yarı-mali faaliyetleri denetimi kaldırabilir.”