Güncelleme Tarihi:
FP Genel Başkanı Recai Kutan, kongre konuşmasında rakibi Abdullah Gül'e şiirlerle dokundurdu. Kutan, Şeyh Edebali'nin şiirini okuyarak, ‘‘Ey oğul sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açma’’ dedi. Kimsenin FP'den bir çakıl taşı bile koparamayacağını belirten Kutan, Nazım Hikmet'in ‘‘Seyahat notları’’ şiirinin ‘‘İkinci gün’’ başlıklı bölümününden şu dizeleri okudu:
NAZIM'dan
Bugün ikinci günü yolculuğumuzun,
Menzile bir gün daha yaklaştık.
Menzile yaklaştıkça, bana
Yollar uzun geliyor, günler uzun...
Tıkırdıyor trenin rayda tekerlekleri,
Devrilerek geçiyor telgraf direkleri.
Okuyor yüksek sesle birbirini yolcular,
Meraklı bir kitap gibi,
İki günde dost oldular
Kırk yıllık ahbap gibi.
Belki tesiridir bu
Aynı yolda gitmenin
Aynı sulardan içip,
Aynı ufku seyretmenin
Kutan, bu dizelerin ardından ‘‘Bizim içeceğimiz sular, seyredeğimiz ufuklar farklılaşmayacaktır hiç. Bizim ahbaplığımız, gönüldaşlığımız 40 yıldan da eski. Bizde yol tek, yol arkadaşlığı 'Muvassalat'a kadar, sonuna kadar’’ diye mesaj verdi.
ŞEYH EDEBALİ'den
Kutan, Şeyh Edebali'nin Üsman Bey'e vasiyetinden de şu dizeleri okuyarak yine Gül'e dokundurmada bulundu:
Ey oğul,
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana
Güceniklik bize, gönül almak sana
Suçlamak bize, katlanmak sana
Yanılgı bize, hoşgörmek sana
çatışmalar, uyumsuzluklar bize, adalet sana
Şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana
Ey oğul, sabretmesini bil
Vaktinten önce çiçek açma
Şunu unutma
İnsanın yaşat ki, devlet yaşasın
MEVLANA'dan
Kutan, ardından da Mevlana'dan şu dizeleri okuyarak yine rakibi Gül'e uyarıyla karışık şu mesajı verdi:
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi sana
Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim
Senin kolun kanadın benim demedim mi
Alsan başını, yüzbin yıllık yere gitsen
Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi
Tüzük kavgası
KONGRE tüzük değişikliği nedeniyle ciddi bir kavgaya da sahne oldu. Kongre öncesinde uzlaştırma çabası yürüten Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Divan Başkanı Yasin Hatipoğlu'nu reddedilen tüzük değişikliğine itiraz oylamasını, tüzüğe aykırı yaptırdığı gerekçesiyle ağır şekilde eleştirdi. Delegelerin değişiklik önergelerinden haberdar edilmediğini belirten Gökçek, ‘‘Küçük olsun benim olsun fikri yanlıştır. Büyük olsun hepimizin olsun. Hep birlikte iktidara yürüyelim’’ dedi. Bu sözler alkış alırken, Hatipoğlu ise ‘‘Gökçek'e sormazlar mı, siz belediye meclis üyelerini nasıl belirlediniz?’’ dedi. Hatipoğlu'nun konuşması sırasında ıslık sesleri yükseldi. Ardından kürsüye çıkan Genel Başkan Yardımcısı Veysel Candan da Gökçek'e yanıt verirken, ‘‘Gökçek'in adaylığı da aynı yöntemle belirlendi. Küçük olsun benim olsun değil, büyük olacak hepimizin olacak’’ dedi.
Kongre'deki yüzler...
FP'nin dün yapılan kongresine, Milli Görüş ideolojisinin geçmişinin uzağında görüntüler hákim oluyor. Salona yaklaşırken, MNP, MSP veya RP'nin kongrelerinde sıkça rastlanan şalvarlı, cüppeli, kavuklu, kara çarşaflı insanlar dikkatimizi çekiyor. Ancak ilginç bir şekilde, seyyar satıcı ve köftecilerin bulunduğu bahçeye kadar gidip duruyorlar. Sanki bir güç onları durduruyor. Birkaç adım daha atıp salona girmek istemiyorlar. Bahçeye kurulu bulunan büyük boy ekrandan içerdeki kongreyi izlemeyi tercih ediyorlar. Kongre salonuna girildiğinde ise daha farklı bir tablo karşımıza çıkıyor.
Kara çarşaftan uzak, modern tarzda başını bağlamış kadınlar salonun haremlik bölümünü doldurmuş. Diğer kesimler ise modern şekilde giyinmiş erkeklerin hákimiyetinde. Çoğunluğu ise genç... ANAP veya DYP kongrelerinde rahatlıkla karşılaşılabilecek bir görüntü salona hákim oluyor. Ancak salonun ortasına oturmuş delege ile trübünlerdeki taraftarlar arasındaki tezat dikkati çekiyor. Tribünlerdeki hareket, delegeye yansımıyor. Delege suskun bir şekilde çevresindeki gelişmeleri izlemekle yetiniyor. Hatta, kürsüye çıkan genel başkan adaylarını tribünlerdeki taraftarları dakikalarca alkışlarken, delegeler sakin bir şekilde oturuyor, tepkisini göstermiyor. Dağıtılan kumanyadan edinmenin çabasına düşüyor.
Kongrede Abdullah Gül'e destek veren İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ile bir süre delegenin bu renksiz tablosunu izliyoruz. Şahin, ‘‘Delege baskı altında olduğu için böyle davranıyor’’ yorumunda bulunuyor. İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın yaklaşımı da aynı yönde oluyor ve şöyle diyor: ‘‘Delegenin yüzde 40'ı genel merkezin ve Balgat'ın, yüzde 40'ı dışardan gelen baskının altında. Kongreyi, her ikisinin arasında gidip gelen ve kararını vermeyen yüzde 20'lik kesimin hareketi belirleyecek.’’
Bu konuşmalarımızı dinleyen bir delege araya girip soruyor: ‘‘Kongreden sonra bölünme olur mu?’’ Daha sorusunu tamamlamadan salona gölgesiyle hákim olan siyasi yasaklı Necmettin Erbakan'ın mesajı okunmaya başlıyor. Salonda büyük bir tezühürat başlıyor, ‘‘Mücahit Erbakan’’, ‘‘Erbakan nerede biz oradayız’’ sloganları yükseliyor. Hatta, bu tezahürat, kolların ucundaki başparmakların Gül taraftarlarına yöneltilerek dakikalarca devam ediyor. Kutan, daha yarım saat önce, Türkiye'deki sistemi ‘‘Eksik demokrasi’’ diye nitelerken, FP'de tek kişinin demokrasisi yaşanıyor. Nitekim bu anlayış, Gül kürsüye çıktığında baskıcı demokrasi haline dönüşüyor.
Daha yakın geçmişte hükümetteki sergilediği davranış biçimini kongre salonuna da hákim kılıyor. Hem de Anayasa Mahkemesi'nde devam eden kapatma davasını hiçe sayarak. Salona hákim olan ‘‘Bölünür müyüz?’’ kaygılarını umursamadan. Kongrede her türlü katle uğramasına rağmen, demokrasi tohumu dün Milli Görüş ideolojisinin içine düşüyor.