Güncelleme Tarihi:
Yurdun birçok bölgesinde yer alan fay hatlarının geçtiği iller ve bölgeler, yeniden gündeme geldi. Depreme neden olduğu yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu oluşan fay hatları yer kabuğunda biriken enerjiler sonucu ortaya çıkıyor. İşte, fay hattı nedir? sorusunun cevabı.
FAY HATTI NEDİR? NASIL OLUŞUR?
Yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu oluşan gerilme ve sıkışmalar, yer kabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir. Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. Yer kabuğundaki bu hareketli kesimlere FAY adı verilir.
Birbirlerinin hareketini engelleyen levhalar arasında sürtünme başlar. Levhaların birbirlerine sürtünmesi sırasında, büyük kaya kütlelerinin arasında kalan “fay” adını verdiğimiz zayıf yerler zorlanırlar ve buralarda gerilme enerjisi birikir.
Zorlanma ve sürtünmenin etkisiyle kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli bir kırılma ve hareket ortaya çıkar. Oluşan ilk harekete “deprem” (ana şok), şiddetli sarsıntının etkisiyle o bölgedeki yer kabuğunun zayıf diğer kısımlarının kırılmasına da “artçı depremler” (artçı şoklar) denir.
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından geliştirilen Türkiye fay hattı haritası, vatandaşların hizmetine sunuldu. İşte, MTA ve AFAD tarafından interaktif sistem üzerine yerleştirilen 2019 Türkiye fay hattı haritası.
AFAD'IN E-DEVLET ÜZERİNDEN GÖRÜNTÜLENEBİLEN HARİTASI İÇİN TIKLAYINIZ
MTA'NIN FAY HARİTASINI GÖRÜNTÜLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
FAY HATTI EVİMİN NERESİNDEN GEÇİYOR?
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Başkanı Engin Er, 12 Kasım 1999 Düzce depreminin 19’uncu yılında Bursa Akademik Odalar Birliği binasında toplantı düzenledi. Er, "Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) internet sayfasına girildiğinde evinizin neresinden fay hattının geçtiğini görebilebilirsiniz. Bursa’da 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor. Bunu herkes biliyor. Yapılması gereken şeyler çok basit. Planlama yapacağız. Bin tane, 10 bin tane tek planlama, bir tane bütüncül planlamanın yerini tutmaz. Deprem hangi büyüklükte, nerede olur biliyoruz. Zemin ve binaların özelliklerini de biliyoruz. Yapılacak şey bütüncül planlamadır” dedi.
Anlatıların bir hikaye gibi geldiğini ve pek de ciddiye alınmadığını savunan Er, “Sanki biz kaf dağının arkasındaki bir hikayeden bahsediyoruz gibi kimse bizim söylediklerimizi anlamıyor. Bir sürü şeyler söylemedik, sadece ‘deprem olacak ve yıkılacak’ dedik.
1855 yılında Bursa’da yaşanan depremden daha kötüsünü yaşayacağız. Küçük kıyamet diyorduk, ama orta kıyameti yaşayacağız. 1855 yılındaki gibi Tophane yamaçlarındaki bir Bursa’dan bahsetmiyoruz. Sıvılaşma bölgelerindeki birçok yapılaşmadan söz ediyoruz. Belediyelerde sıvılaşma bölgelerindeki yapılarla ilgili denetleme yöntemini bilen yetkili insan yok. Eğitimden geçmemiz lazım, meslektaşlarımız burada daha çok çalışması gerekiyor. Jeolojiye, jeofiziğe önem vermemiz gerekirken maalesef böyle bir şey yok. İznik diye bir yer var. Bir tane jeoloji mühendisi yok. Böyle bir mantık olur mu? Şimdi yönetmelik çıkartıldı. Yönetmelikte deniyor ki, İznik’teki adam Bursa’daki Büyükşehir Belediyesi’ne gelecek. Biz bu işleri ciddiye almıyoruz. Toprakla, ziraatla, çiçekle ilgili şeyleri ciddiye alıyoruz. Ben bunlar önemsiz demiyorum, fakat insan hayatından, malından daha önemli değil” ifadelerini kullandı.
Merkez üssü Düzce ili olan 12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57’de meydana gelen depremle ilgili de veriler paylaşan Engin Er, “Büyüklüğü 7,2 olarak ölçülen depremin 19’uncu senesindeyiz. 30 saniye süren bu deprem pek çok ilimizde hissedilmişti. Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’nin açıklamalarına göre, ölü sayısı 845, yaralı sayısı 4 bin 948’di. Depremde hasar gören ve derhal yıkılması gereken bina sayısı 3 bin 395, yıkık ya da ağır hasarlı ev sayısı 12 bin 939, iş yeri sayısı ise 2 bin 450 olarak kayıtlara geçti
Yakın zamanda güncellenmiş olan Türkiye diri fay haritasına göre büyüklüğü 5,5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 diri fay veya fay segmenti olduğu gerçeği, ülke coğrafyasının büyük bir bölümünü ne derecede büyük bir deprem tehdidi altında olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizin jeolojik yapısı, depremlerle tekrar tekrar karşılaşacağımız gerçeğini hatırlatıyor. Afet yönetim ve yapı denetim sistemlerini gözden geçirmeli, depremlere karşı daha hazırlıklı olmalıyız. Güvenli konut üretimi konusunda yerel ve merkezi yönetimler üstüne düşen görevi yapmamakta, kentsel dönüşüm projelerini dar bir çerçevede değerlendirmektedirler. 1999 depremlerinden sonra yapı denetimi maalesef istenen seviyeye gelememiştir. Doğa olaylarının afete dönmesini istemiyorsak bilimin ve tekniğin gereğini yapmalıyız. Yoksa en iyi ve en acımasız kontrol mühendisi olan deprem bu denetlemeyi yapacaktır” diyerek sözlerini noktaladı.