Fatma Girik cin gibiydi Türkan Şoray'sa mesafeli

Güncelleme Tarihi:

Fatma Girik cin gibiydi Türkan Şoraysa mesafeli
Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 2003 01:37

Bir zamanlar Türk sinemasının ünlü jönü Engin Çağlar, Fatma Girik'le oynadıkları filmin öpüşme sahnesini anlattı.

Çağlan Övet, 1968'de Ses Mecmuası'nın sinema yarışmasını kazandığında bendeniz aynı derginin taze muhabiri olarak kendisiyle röportaj yapmak için görevlendirilmiştim.

35 yıl sonra yine Şişli Perihan Sokak'ta Çağlan Övet'le beraberiz. O zamanki Engin'in omuzlarına kadar inen siyah saçları, çenesine kadar da favori olarak yayılırdı. Geniş yakalı ceketleri, gömlekleri, bol paçalı pantolonları ve amansız çapkınlıkları da cabası. O Çağlan, şimdi 63 yaşında, saçları beyazlaşmış ama, yine sırım gibi, yine göbeksiz ve de yine yakışıklı. Yıllara meydan okumasının sırrı, belki de güzelliği Türkiye ve Avrupa'dan tescilli eşi Filiz Vural'da.

Çok haklısınız, ısrarla ‘‘Çağlan Övet’’ diyorum, çünkü Engin Çağlar diye biri yok aslında. Benim bildiğim Çağlan, okullarımızdaki haritaların, atlasların, kürelerin yapımcısı Sadık Övet hocamızın 28 Ağustos 1940 İstanbul doğumlu oğlu. Sinemada adı akılda kolay kalsın diye, baba dostu Sezai Solelli, ona ‘‘Engin Çağlar’’ adını vermiş. Engin'cik kendi öz adına doyamadığı için 1976 doğumlu, iş arkadaşı büyük oğluna Çağlan adını vermiş. Baba oğulun adları, soyadları aynı sizin anlayacağınız. Küçük oğluna ise hastası olduğu Galatasaray'ın hayran kaldığı ünlü kalecisi Eser'in adını vermiş. Şimdi gelin, 63'lük delikanlı Çağlan Övet'ten sinemanın ünlü jönü Engin Çağlar'ı anlatmasını isteyelim.

Fatma Girik’i ancak 36 provada öpebildim

- 1968'de Ses Mecmuası'nın sinema yarışmasını kazandıktan sonra ilk filmim ‘‘Öksüz’’ü Ülkü Erakal'ın yönetiminde Fatma Girik'le çevirdim. Bu film için Pesen Film bana peşin 5 bin lira verdi. Fatma, ilk tanışmamızda sanki eski bir dost gibi karşıladı beni. Filmin hikayesine göre Hakkari'de yaşayan evli bir çiftiz, benim adım Ali. Çocuğumuz olmuyor, tedavi için karımı İstanbul'a götürüyorum. İstanbul'a geldiğimizde dediler ki, filmde bir de sevişme sahnesi olsun. Fatma Girik'le öpüşme sahnesi çekileceği gün kameraman, ışıkçı, rejisör ve asistan dışındakiler odadan çıkarıldı. Tam öpüşeceğiz, yönetmen bağırıyor yüzünü kapattın, ışıkçı sesleniyor gölge düştü diye. Öpüşme sahnesinin istenildiği gibi olması için Fatma'yla tam 36 kere öpüştük. Sevişme sahnesi için Fatma üstünü çıkarmış, göğüsleri görünmesin diye bantlar yapıştırmış. Ben de belden yukarı çıplağım, Fatma dedi ki ‘‘Pantolonunu çıkar, kemerinin tokası batıyor’’ dedi. Ben yeniyim ya, cin Fatma dalgasını geçecek. Üzerimde sadece bir külot var, Fatma da aynı şekilde. İlk filmim olmasına rağmen hiç utanmadım o sahnelerde. Öptüğüm ilk kadın Fatma Girik değildi, tecrübeli bir erkektim. Fatma'nın burun büyüklüğü yoktur, daima insanlarla iç içe, yan yanadır.

Türkan, kadın olarak bana çok itici geldi

- Türkan Şoray'la ilk filmimiz Ülkü Erakalın'ın yönettiği ‘‘Kadın Değil Baş Belası’’ oldu. Türkan setlerde de çok ayrıcalıklıydı, kendine ayrılan odasında hizmetçi, şoför emrine amadeydi. Nevzat Pesen'in yönettiği 2. filmimiz Kerime Nadir'in ‘‘Günah Bende mi’’sinden sonra hakkımızda aşk dedikoduları çıkmaya başladı. Ben de istiyorum ki, işin tadı kaçmasın, çünkü o dönemde Türkan Şoray'la oynamak çok önemli; bir yerlere hızla geliyorsun... Türkan'la dedikodular ayyuka çıkınca, hayat arkadaşı Rüçhan Adlı beni Beyoğlu'ndaki yazıhanesine çağırdı. Kendine has kibarlığıyla karşıladı, anladım ki hakkımda araştırma yaptırmış. Rahatladım, çünkü oynatmayın derse bitti iş, hangi filmci iş verebilir ki? Buna rağmen, Ertem Göreç'in yönettiği 3. filmimiz ‘‘Bana Derler Fosforlu’’nun setinde Türkan'la atışınca ipler koptu. Bir daha benimle aynı filmde oynamadı, kendi mi istemedi, yoksa Rüçhan Adlı mı baskı yaptı, bilmiyorum. Türkan, sanatçı kimliğiyle çok başarılı ama, kadın olarak bana hep çok itici geldi. Çok mesafeliydi.

Emel Sayın doğuştan cilveli

- Saner Film'le yaptığım 5 yıllık mukavele dönemi içinde Metin Erksan yönetiminde bol bol Emel Sayın'lı filmler çektik. Emel o sıralarda Ankara'dan yeni gelmiş, Maksim'de assolist olarak çıkmaya hazırlanıyor. Önce ‘‘Feride’’, sonra ‘‘Makber’’, ‘‘Süreyya’’, ‘‘Çam Sakızı’’ ve ötekiler... Emel sinema için güzel kadındı, gözleri, saçı renkli, dar omuzlu, güler yüzlü. Sahne tecrübesi olduğu için filmlerde beni hiç zorlamadı. Emel'in konuşması, tavrı yapmacık gibi görünür ama, normal hali öyledir. Emel doğuştan cilvelidir, içinden geldiği gibi davranan samimi biridir. Yalnız son zamanlarda onda ciddi fiziki değişmeler var, dudaklarına kadar şişmiş durumda.

Eşim Filiz meğer kapı komşumuzmuş

- Eşim Filiz'in bizim sokağın kızı olduğu bir yana, dört apartman ötemizde oturduğunu bir arkadaşımdan öğrendim. Bir sabah pencereyi açıp nefes alırken bir baktım, uzun boylu, maksi palto altına mini etek giymiş sarışın bir kız geliyor. Bu arada 8-9 yaşlarındaki kıvırcık saçlı şirin bir kız var, ikide bir gelip benden imzalı resim istiyor. Bir gün geldi, ‘‘Engin ağabey, öğretmeni ablama ünlü biriyle röportaj yapma ödevi vermiş, müsait misin?’’ dedi. Ablasının kim olduğunu sorunca gördüğüm uzun boylu sarışın afeti tarif etmesin mi; meğer müstakbel baldızımmış. Biraz sonra Filiz yanında bir kız arkadaşıyla çıkageldi, mini etekli mini minicik şeyler... Filiz o sırada Eseniş Lisesi son sınıf öğrencisi. Yeniden görüşmeye bahane olsun diye soruları bırakmalarını söyleyip 3 gün sonrasına randevu verdim. Müstakbel baldız, 3 gün sonra gelip ‘‘Engin ağabey, annem seni yemeğe çağırıyor’’ dedi. Evlerine gittim, güzel yedik içtik, bu arada Filiz'e istediği yazı ve resimleri de teslim ettim. Filiz 1971'de gizlice Lale Borlu takma adıyla girdiği yarışmada Türkiye Güzellik Kraliçesi seçildi, ardından da Avrupa Güzeli oldu. Onun doğum günü olan 29 Mayısta Büyük Tarabya Oteli'nde nişanlandık, 3 ay sonra benim doğum günüm olan 28 Ağustosta da düğünümüzü yaptık.

Paraya önem vermem, şövalyelik daha önemli

Her hafta salı ve cumartesi günleri sabah 11.00-19.00 arası Bizim Tepe'de yürüyüş, ağırlık çalışıp jakuzi ve sauna yaparım.

Rahmetli Osman Kavran gazinosunda sahneye çıkmam için önüme tomarla para yığıp ‘‘Hemen 4 şarkı ezberle, 3 şarkıyla idare edersin, 4'üncüyü de çok alkışlanınca söylersin’’ dedi. ‘‘İlkokulda müzikten zor geçtim, ne kabiliyetim var, ne sesim, ne de merakım’’ deyip teklifini kabul etmedim. Paraya önem vermem, benim için şövalyelik daha önemli.

Evde deniz mahsulleriyle ilgili bütün yemekleri ben yaparım, özellikle ahtapot salatası ile karidesli, mantarlı beşamel soslu balığım ünlüdür.

Bugün mümkün olsa Sharon Stone'la karşılıklı oynamak isterim ama, filmin ‘‘Bodyguard’’ gibi bir hikayesi olacak.

Metin Erksan, sinemamızın en iyi yönetmeni

Gençliğimde en sevdiğim oyuncu Orhan Günşiray'dı, ‘‘Fosforlu Cevriye’’deki rolü müthiş bir şeydi. Metin Erksan da bana göre Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi yönetmenidir.

1958'de Galatasaray'da futbol oynadım. Suat Mamat beni önce genç takıma götürdü, orada bir sene oynadıktan sonra A takımına seçildim. Sağ haf, sağ iç ve sağ açık oynardım. Annem ve babam tahsilime mani olacak diye beni A takımında futbol oynattırmadı.

Sıkı bir şekilde politikaya hazırlanıyorum. Şu anda DYP Şişli teşkilatında görevliyim, önümüzdeki seçimlerde milletvekilliğine aday olacağım. Mehmet Ağar'a sempatim var, onun başa gelmesinden sonra partide çok şey değişti.

Ortaokulu Robert Kolej'de, liseyi Şişli Terakki'de okudum. Liseden sonra Almanya'da 4 yıl iç mimari öğrenimi yaptım ama, son sınıfta askerliğe yakalandım.

YARIN: BAŞ KADIN OYUNCULAR HEP SAHİPLİYDİ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!