Güncelleme Tarihi:
BİR GOLF SABAHI
Dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç davet etmişti...
Samsun’da harika bir golf sahası açılıyordu.
Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz çok anlamlı bir konuşma yapmıştı...
Tam bir şenlik havası vardı.
Tabii golf denilince siyasiler arasında akla ilk gelen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dur.
Mevlüt Bey gerçekten iyi bir golfçüdür.
İlk vuruşu Çavuşoğlu yapmıştı.
Akşam da Samsun Valisi İbrahim Şahin’in yemek davetine geçtik.
Yemekte rahmetli Erdoğan Demirören’le sohbet etmiştik. Eski hikâyeler, kahkahalar...
Ben o sırada Çavuşoğlu ve Kılıç’la yan yana oturuyorum.
Hayattan konuşuyoruz.
Bir ara Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Çavuşoğlu’nun yanına yanaştı.
Kulağına eğilerek “İstanbul’da bir gariplikler var...” türünden bir şeyler söyledi..
Az sonra Çağatay Kılıç’ın cep telefonuna bazı mesajlar geldi.
Ardından bana bir mesaj:
“İstanbul’da Boğaz Köprüsü’ne askerler gelmiş.”
Allah Allah...
Çavuşoğlu bana baktı. Ben Çağatay Kılıç’a...
“Herhalde teröre karşı bir önlem alınıyor. İhbar vardır” dedik...
Bir darbe girişimi hiç aklımıza gelmiyor.
O günlerin geride kaldığını biliyoruz. Ama yine de bir gariplik var...
MEYDANA YÜRÜYORUZ...
Az sonra endişeler arttı. Belli ki bir şeyler oluyor derken...
“Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ortada yok” haberi gelince “Tamam” dedik, “Bunda bir iş var!”
Hep birlikte otele geçtik... Gerilim hızla yükseliyordu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Meydanlara çıkın” çağrısı üzerine Mevlüt Çavuşoğlu, Çağatay Kılıç ve Samsun milletvekili Çiğdem Karaaslan “Hadi meydana yürüyelim” dediler.
Yola çıktık ki, millet akın akın meydana koşuyor.
Meydana gittik. Halk bakanlara sevgi gösterisi yapıyordu. Hemen bir masa kuruldu.
Oturduk...
DÜNYA ÇAVUŞOĞLU’NU ARIYOR
İşte şimdi fotoğraftaki konuşmalara gelebiliriz.
Herkesin “Darbe oldu” dediği anda... TRT’den zorla okutulan o metinde “Yönetime el konuldu” denildiği anda...
Çağatay Kılıç masada bana döndü, dedi ki:
“Fatih Bey, bak şu ilerideki tepede benim dedem yatıyor. CHP’lidir. Darbelere direnmiştir. Ben işte onun torunuyum. Sonuna kadar direniriz. Arkamızda halk var.”
Fotoğrafa dikkatle bakarsanız... Elinde telefon, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu göreceksiniz.
Ne mi yapıyor? Kiminle mi konuşuyor?
Çavuşoğlu’nun telefonu durmuyor.
Basın sözcüsü, özel kalem yetişemiyor.
Öyle ya... Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı...
Bütün dünya bu hain girişimin akıbetini ona soruyor.
Bir bakıyorum... Hollanda arıyor... Ardından Katar... İngiltere... Almanya... Fransa... İtalya... Azerbaycan...
Özel kalem geliyor: “Efendim, büyükelçimiz...”
Bu sırada Washington Büyükelçimiz Serdar Kılıç, “CNN’e açıklama için” bağlantıya geçiyor.
Dünya Türkiye’yi arıyor... Arayacağı tek yer Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu...
O ise gömleğinin kollarını dirseğine kadar katlamış...
Arkasından boynuna sarılan Samsunlu genci öperken... Bir yandan da bir yabancı ülkenin dışişleri bakanına durumu anlatıyor.
Diyor ki: “Ben şu anda Türkiye’nin bir şehrinde meydandayım. Halkla beraberim. Sabahleyin göreceksiniz ki bu ülkede yine demokrasi var...”
Bir başkasına şöyle diyor:
“Dostum... Biz buradayız. Halkla beraber dimdik ayaktayız. Bir avuç kendini bilmezin işidir bu. Göreceksiniz yarın sabah demokrasi güneşi doğacak. Sağ ol desteğin için...”
Bir dışişleri bakanı düşünün ki... Onu endişeyle arayan dışişleri bakanları muhtemelen kendisini bakanlıkta bir odada sanıyor...
Ya da darbeciler tarafından etrafı kuşatılmış bir dışişleri bakanı ile konuştuklarını düşünüyor...
Oysa o Cumhuriyet Meydanı’nda, halkın arasında, boynuna sarılan genci kırmadan cevap veriyordu.
Belki de kendisine karşı darbe yapılırken, halkın arasından dünyaya durumu anlatan ilk dışişleri bakanıydı.
Evet işte o ‘ihanet ve alçaklık’ gecesinin bir demokrasi zaferine dönüştüğü geceden bana kalanlar.
Allah bir daha böylesine bir ihaneti bu millete göstermesin.