Güncelleme Tarihi:
Törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Prof. Dr. Fuat Oktay, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın, 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu ile Kemal Karpat’ın yeğenleri Selami ve Sabahat Karpat ile akademisyenler katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan törendeki konuşmasında şunları söyledi:
Kemal Karpat
‘BAĞINI KOPARMADI’
“İstanbul’da başladığı üniversite eğitiminin akademik merdivenlerini Amerika’da tırmanan değerli hocamız, ülkesiyle bağını da hiçbir zaman kopartmamıştır. Hem hayatının önemli bir bölümünü yurtdışında geçirmiş olmasının hem de geniş akademik birikiminin etkisiyle olsa gerek ülkemizin kadim tartışmalarına, çok daha soğukkanlı çok daha gerçekçi yaklaşabiliyordu. Her insan gibi Kemal Hocamız da hayatının çeşitli dönemlerinde birtakım fikri tercihler yapmıştır. Bize düşen tercihleriyle asla yargılamak değil, ortaya koyduğu eserlerin izinden giderek daha büyük akademik başarıların peşinde koşmaktır. Biz Kemal Karpat Hocamızın çalışmalarından yararlanmaya devam edeceğiz.”
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Selami Karpat ve Sabahat Karpat’a, Kemal Karpat’ın 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girerken kendi elyazısıyla doldurduğu beyannamesi hediye edildi. Karpat’ın naaşı, öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından özel izinle Fatih Camisi haziresinde, Prof. Dr. Halil İnalcık’ın yanında son yolculuğuna uğurlandı.
İLK GÜNDEN BU YANA PROTOKOL MEZARLIĞI
Osmanlı İmparatorluğu döneminde de protokol mezarlığı olan Fatih Camisi haziresine ilk günden bu yana özel izinle defin yapılabiliyor. Osmanlı döneminde saray izin veriyordu. Şimdi Bakanlar Kurulu’ndan izin alınıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ve Bakanlar Kurulu kararı ile Prof. Dr. Kemal Karpat’ın defni Fatih Camisi haziresine yapıldı. Fatih Camisi’nin kıble tarafında, çorba kapısı ve türbe kapısı arasında kalan Nakşidil Sultan Türbesi’ni ve küçük külliyesini de içine alan hazirenin teşekkülü, bu sahaya 1780’den sonra yapılan definlerle başlıyor. 19’uncu yüzyıla kadar camilerin hazirelerine sivil defin yapılmazken, daha sonra sadrazamlar, şeyhülislamlar ve pek çok ilim adamının mezarları buraya defnedildi ve hazire adeta bir protokol mezarlığı haline geldi.