BÖYLE BİR YAPININ İÇİNDE OLAMAM DEMİŞTİ
DTP kongresi, Kürt siyasi mücadele tarihinde önemli bir dönüm noktasını simgeliyor aslında. Hem Ahmet Türk’ün açıkladığı yeni siyasi çizgi ve hedefler, hem de Leyla Zana’nın yeniden siyaset sahnesine dönmesi, değişimin altı çizilmesi gereken satır başları.
Leyla Zana’dan başlayalım. 24 Ekim 2005 tarihi, Leyla Zana’nın siyasi çizgisinde geldiği önemli yol ayrımını simgeliyor. O gün DTP’nin kuruluşu için toplanmıştı delegeler. Toplantıdan Leyla Zana’nın onaylamadığı bir karar çıktı; “Celal Doğan ile ittifaka hayır.” Bunun üzerine Leyla Zana kürsüye yürüdü, sert bir konuşma yaptı ve veda etti:
- Ben böyle bir hareketin içinde olamam…
Konuşmasını bitirdikten sonra da topuklarını yere vura vura yürüyüp çıktı salondan. Çıkış o çıkış. Ertesi sabah da Ankara’dan ayrıldı. Diyarbakır’a, oradan da çok sevdiği, huzur bulduğu köyüne çekildi.
Aradan geçen yaklaşık 1.5 yıl içinde ne bir siyasi açıklama yaptı, ne bir demeç verdi, ne de bir siyasi etkinlikte yer aldı. Reddettiği siyasi yapıya ne destek oldu, ne de köstek. Ama o siyasetin kenarında olmasına, münzevi sığınağına kapanmış olmasına rağmen Kürt siyasi hareketinde hep gözler onu aradı. Onun adına demeçler verildi, onun adına açıklamalar yapıldı.
Bu dolaylı demeçleri bile yalanlama gereği duymadı; ta ki gazeteci Hrant Dink’in cenazesinde söylediklerinin çarpıtılarak yansıtılmasına kadar. Sadece o haberle ilgili bir düzeltme gereği duydu. “Hepimiz inadına Ermeniyiz” denilmesinin yanlış olduğunu söylemişti: karşı olduğu “inadına” tavrıydı. O kadar…
Herşeye, herkese, davetlere, ısrarlı aramalar rağmen sürdürdüğü bu münzevi siyasi hayatını değiştiren DTP’nin kötü gidişi oldu aslında. Ahmet Türk’ün Diyarbakır-Ankara yürüyüşü sonrasında açıkladığı “Halktan destek bulamadık” açıklamasıyla sembolleşen DTP’nin halk desteğindeki azalmanın yanı sıra, Leyla Zana’nın temsil ettiği siyasi yaklaşımın yansıması olan, yakın arkadaşı Orhan Doğan’ın mimarlığını yaptığı“Türkiye barışını arıyor” konferansının başarısı da etkili oldu bu kararında.
Konferans, Kürt siyasi hareketinin Türk soluyla, Türk aydınlarıyla ortak tavır geliştirebileceğinin somut bir kanıtı olmuştu. Leyla Zana’nın 1.5 yıl önce savunduğu çizgi de zaten sadece Kürt siyasi hareketi olmanın yanlış olduğu, bütün Türkiye’yi kapsayan bir siyasi hareket geliştirmek gerektiğiydi.
Ahmet Türk dünkü konuşmasında Leyla Zana’nın savunduğu bu çizgiye dönüşün sinyallerini verdi. Türk’ün 1.5 yıl önce DTP’nin kuruluş toplantısında savunduğu çizgi çok farklıydı elbette. Ama dün Türk, büyük bir heyecanla savundu Türk soluyla, Türk aydınlarıyla seçim ortaklığını.
Bu ortaklık DTP’nin, yani Kürt seçmenlerinin büyük kentlerde bağımsız Türk aydınlarını, Türk solundan önemli isimlerin bağımsız adaylığını desteklemesi biçiminde olacak. Güneydoğu’da ise bağımsız adaylar çıkarılacak. Hedef de önümüzdeki dönemde TBMM’de bir Kürt grubu kurmak. Hatta söylenmeyen, dile getirilemeyen asıl hedef, seçim sonrasında olası bir koalisyonda kilit parti düzeyine gelebilmek…
Böylece Kürt siyasi hareketi hem bir siyasi açmazdan kurtulmaya çalışıyor, hem de Türkiye siyasi haritasındaki konumunu değiştirmek istiyor. Başarıp başaramayacaklarını şimdiden söylemek zor.
Ancak başarırlarsa önümüzdeki dönem TBMM’den zorla atılıp cezaevine konulan eski DEP milletvekillerini de TBMM’de görmek mümkün olabilecek. Düşünün, seçmenlerin oylarıyla seçilip meclise gönderilen milletvekilleri polis marifetiyle enselerinden zorla itilip kakılarak DGM’ye oradan da cezaevine atılmış; aradan 13 yıl sonra aynı isimler yine aynı seçmenlerin oylarıyla yeniden TBMM’ye giriyorlar! Bu elbette hem Kürt halkı için bir onur sorunu, hem de Kürt milletvekillerinin…
Elbette kayda değer sorunlar da var bu noktada. Birincisi Leyla Zana ve arkadaşlarının siyasi yasağının hala sürüyor olması. Bu nedenle her ne kadar DTP’nin yönetiminde yer alsa da kısa süre sonra ayrılmak zorunda kalabilir. Bu kez yeniden yargılandığı davadaki nihai karar önemli hale gelir; Zana’nın siyasi kaderinde bu karar belirleyici hale gelebilir.
Bir diğer nokta da Leyla Zana “yeniden DTP’ye dönmüş” olsa da hala DTP özlediği, istediği konumda ve de “yapı” da değil. Zana, önümüzdeki günlerde siyasi yasağının kalkmasına bağlı olarak bu yapının yenilenmesinde söz sahibi olacak mı? Ya da bu konuda sözler aldı mı? Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz…
Her ne kadar reflü ameliyatı nedeniyle Ankara’ya, kongreye gelmediği açıklansa da salonda olmaması DTP’nin yapısı ve DTP yönetimindeki bazı isimlere ilişkin rezervinin sürdüğü anlamına geliyor mu? Önümüzdeki günler onu da gösterecek.
Ama kesin olan bir nokta var ki, Kürt siyasi hareketi bir kısır döngüden çıkmak için yol, yöntem arıyor. Hem de geçmiş yıllara oranla çok daha güçlü biçimde “barış”tan sözederek. Salondaki bayraktan Atatürk posterine, “Barış hemen şimdi” sloganınave konuşmalardaki “Barış kardeşlik” söylemlerine kadar hemen her şey bunu gösteriyordu….