Fakirleşen vekil de var!

Güncelleme Tarihi:

Fakirleşen vekil de var
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 1999 00:00

Haberin Devamı

CHP İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu, 1940 doğumlu. İki dönemdir milletvekili. Devlet Planlama Teşkilatı Daire Başkanlığı yaptı. Bu kuruma Turgut Özal müsteşar olunca, 1980'de ayrıldı. ‘‘Siyasete Özal'la buluşunca başladım ama farklı istikamette’’ demişti. Mecliste, Plan Bütçe Komisyonu üyesi. Ekonomi ve demokratikleşme özel ilgi alanı. DYP-CHP koalisyonu döneminde, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı idi. Güneydoğu meselesinde, faili meçhul cinayetlerde sert çıkışlarıyla ünlenen Hacaloğlu, şimdi de fakirleşen milletvekili olmasıyla gündemimizde. Milletvekili olmadan önceki mal bildirimiyle, milletvekili olduktan sonraki mal bildirimi arasındaki farkı açıkladı. Hepimiz şaşırdık: Hacaloğlu fakirleşmişti! Çünkü iş takibi yapmamıştı, ihale komisyonu almamıştı. Üstelik iki villalık arsasından ve deniz manzaralı apartman dairesinden olmuştu. Hacaloğlu sayesinde vekillerimize biraz da böyle şaşırmayı ne kadar özlediğimizi bir kez daha anladık. Hacaloğlu'yla meclisi, vekilleri, siyaset ahlakını konuştuk.

Millet Meclisi çalışmıyor, vekiller devamsız, kirli ve zengin. Neden?

- Türkiye'nin sorunlarının temelinde siyaset ahlakı kuralları anlayışının batı demokrasilerinden çok geride olması yatıyor. Kuralsızlık ve hukuksuzluğun yaygınlığından. Dört yıldır ABD ve Avrupa'dan dokümanlar getirtip parlamento etiğini inceledik. Türkiye'deki milletvekili etiğinin yok ya da yetersiz olduğunu biliyoruz. ‘‘Siyaset ahlakı’’ yasa teklifim iki yıldır komisyonlarda beklemekte. Mecliste, demokratikleşme ve siyasi etik kurallarının yerleştirilmesine ilişkin duyarlılık göremiyorum. Dokunulmazlık konusundaki aymazlığın temelinde de bu yatıyor. İki dönemdir tam gün milletvekilliği yaptım. Çünkü yazıhanem yok. Milletvekilliği dışında hiçbir işten, hiçbir kaynaktan gelirim olmadı. Buna ihtiyaç duymadım. Çünkü milletvekilliği tam gün tam sorumlulukla sürdürülmesi gereken bir görev. Ama ülkemizde kimin eli kimin cebinde belli değil.

Siyasi ahlaksızlık, en sağdan sol partilere doğru nasıl bir seyir izliyor?

- Bence ahlak erozyonu 80'li yıllarda toplumu sardı. Açık toplum olamamanın da bir sonucu. Demokrasilerin öngördüğü denetim mekanizmalarının yetersizliğinin, örgütlü toplum olmamanın sonucu. En önemlisi de siyasetçilerdir. Çünkü siyasetçiler, toplum için kurallar üretmeden önce batı demokrasilerinde uygulanan kuralları kendilerine uygulamalıdırlar. Yani her yıl servet beyanı açıklamalıdırlar. ABD'de böyle. Milletvekilliğini temel görev alanı olarak düşünmelidirler. ABD'de milletvekillerinin maaşları dışındaki toplam yıllık ek kazançları dördüncü dereceden bir devlet memurunun aylık kazancından fazla olamaz. Bizde milletvekili hediye kabul eder. Bir iş adamının otelinde ailece tatil yapmaktan çekinmez. Onun yatını, uçağını kullanır. Soldan sağa gittikçe kirlilik artmaktadır. Gördüğüm kadarıyla kirliliğin kaynağı sağ kesimi kuşatmış olan radikalizmdir ve yoğun çıkar ilişkileridir.

Biraz daha açarsanız...

- Türkiye'de bugün çeteleşme denen olayın arkasında siyasette kirlenme vardır. Enflasyon lobisinin ve Güneydoğu'daki terör lobisinin arkasında siyasi kirlenme vardır. Demokrasi böyle sürdürülemez. Yaşamlarının herhangi noktasında veremeyecekleri hesapları olanlar, TBMM'de önümüzdeki dönem aday olamamalılar. Türkiye insanı bugünün aşılmasını, dürüst yönetim, açık toplum, temiz siyasete taşınmasını özlemle bekliyor.

MALVARLIĞI GİZLENEMEZ

Partiniz çok defa hükümet ortağı oldu. Temiz topluma katkısı ne oldu?

- Siyasetteki davranışlarda yetersizlik her dönemde görüldü. CHP, bu konuda sözünü etmesine rağmen, siyasetteki erozyonu engelleyemedi. Ama bizim parti söylemimiz, ilkemiz, tavrımız, bunun aşılmasıdır.

Partinizde sizin gibi yoksullaşanlar mı yoksa zenginleşenler mi çoğunlukta?

- Onu bilemiyorum. Partimde milletvekillerine bu konuda güveniyorum. Örgütüyle siyaset yapan bir milletvekiliyim. Gece hayatım yok. Kumar oynamam. Siyaseti de içki sofralarında sürdürmem. Bütün harcamalarım ailem, ünivesitede okuyan iki çocuğum ve siyasettir. Biz milletvekilleri gayet uygun maaş alıyoruz. Maaşımdan şikayetim yok. Türkiyede siyasete, kamuya soyunan herkes hakkında herşeyi bilmek kamunun hakkıdır. Milletvekillerinin malvarlığı gizli bir alan değildir, olamaz. Sorun kimin ne kadar zengin olduğu değil. Ama herkes malvarlığındaki değişimi, artışın hesabını basına açıkça vermelidir.

Siyasi Ahlak konulu yasa taslağınıza partili arkadaşlarınızın tepkisi ne oldu?

- Kutladılar. Bütün milletvekili adaylarımızın servet beyanlarını beyaz kitapta toplayalım istiyorum. Bir sosyal demokrat milletvekili olarak kamu görevi yapıyoruz.

Hepiniz mal beyanı verecek misiniz?

- Bilemiyorum.

Kendi partinizde bile isteğiniz anlayışı paylaşamıyorsunuz?

- Bu bir kar topudur. Yuvarlanarak büyüyecek. Herkesten daha dürüst daha ahlaklı bir iddia içinde değilim. Kendi hesabımı veriyorum. Bunu bir vicdan borcu olarak görüyorum. Benimle yurttaşlarım arasındaki bir konu. Partime karşı değil.

ÇEVREM BENİ YADIRGIYOR

İyimser misiniz temiz siyaset, temiz toplum konusunda?

- Türkiye'nin geleceğinden iyimserim. Dönüşümün gerçekleşebilmesi için sosyal demokrasi ahlakı gerekiyor. Neoliberal rant ekonomisi, 20 yıllık enflasyon, işssizlik, toplumun değerlerini büyük ölçüde yerinden oynatmıştır. İnsana saygılı yaşam sağlamak zorundayız.

Kendinizi yalnız bir siyasetçi olarak hissetmiyor musunuz?

- Hayır. Herkesin yaşamını yönlendiren değerleri vardır. Toplumla ve kendimle barışık olduğumu düşünüyorum. 15 yıllık geçmişime rağmen ön seçime giriyorum. Nedeni de sınırlı dahi olsa yapılacak ön seçim, demokrasi konusunda erdemliliğin, tutarlılığın bir alanı olduğunu düşünüyorum. Bu sınavlardan geçmek, insanı siyaseten olgunlaştırıyor. Genel başkana son derece bağlı ama genel başkanı tarafından atanmamış bir milletvikili olmak istiyorum.

Yakın çevreniz neden küpünüzü doldurmaya bakmadığınızı soruyor mu?

- Evet. Beni mevcut siyasete oturtamayan insanlar oldu. Çevremde hiç kimse siyasette değil. Üst gelir grubunda insanlar. Bunlar tarafından yadırganıyorum.

Hele ricalarını yapmadığınızda?

- (Gülüyor) Evet. Yaşama tekrar başlasam, aynı noktalardan geçmek, aynı mücadeleyi sürdürmek, ancak daha verimli ve etkin olmayı isterdim. Kuşatılmış siyaset, insan faktörünün hor görüldüğü bir ortamda siyaset, son derece emek kaybettiriyor. Siyaset bir emektir, çıkar alanı olamaz.

Neden eşinize ait mülkleri sattınız?

- Ankara'da iki villalık arsaydı. İki bitişiğinde Erbakan'ın arsası vardı. Onu satmak zorunda kaldım. En son Büyükçekmece'de, deniz kenarında apartman dairesini sattım.

Eşinizin tepkisi?

- Eşim emeklidir. Siyasetle ilgili değildi. Şimdi en büyük yardımcım. Eşimde de ihtiras yok. Bakıyorum, benim üstümdekiler duruyor, eşiminkiler satılmış. Benim üstüme olanları kullandığımız için herhalde. Bunları en kısa zamanda eşime devredeceğim. Milletvekillerinin kooperatif furyasına ilgisine karşıyım. Çıkar karşılığı kooperatif yöneticiliği yapmalarına karşıyım.

DEVLET BAKANINI KANDIRDI

Vekillik dışında neler yaparsınız?

- Modern cazı, yeşili seven, spor yapan, okuyan bir insanım. Zaman bulsam, arkadaşlarımla bir gece bara gitsem. Ama zamansız biriyim. Biraz yazan-çizen milletvekiliyim. Dinlendiriyor. Siyaseti tam yapmaya çalıştığımda zaman kalmıyor. İstanbul seçmeni fazla talepte bulunmuyor. Buna rağmen yetişemiyorum.

Siyasette sizin için en kötü gün hangisiydi?

- En kötü gün, devletin bir bakanına yani bana Hasan Ocak hakkında yalan söylendiğini anladığım gündür. Çünkü ben o yalanla, Hasan Ocak'ın ailesine yanlış bilgi sunmuştum. 1995 Haziranı'nda Gaziosmanpaşa'da ziyaret edip devlet adına özür diledim. Bana dönemin İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü'nün resmi paraflarıyla yazılmış resmi yazıyla, Hasan Ocak'ın gözaltında olmadığı, hiç gözaltına alınmadığı, suçlu olarak aranmadığı yazılı idi. Ancak cesedi tesadüfen Kimsesizler Mezarlığı'nda bulunduktan sonra Adli Tıp'ta daha evvel parmak izlerinin Savcılık ve Emniyetçe alındığını, yani gözaltına alındığını, kimliğinin belirlendiğini ama bunun saklandığını saptadım. Hala bunun üzerindeyim. Bu konu kapanmamıştır. Gelecek dönem milletvekili olursam, vermiş olduğum araştırma önergelerini yenileyerek, Hasan Ocak'ı kimlerin öldürdüğünü bulacağım. Bu konu benim için onur meselesi oldu.

Vali, Emniyet cevap verdi mi?

- Sistem sustu. Bakanlar Kurulu sustu. O dönem bir mesafe katedemedik.

Peki en iyi gününüz?

- Bakan olduğum dönemde insan hakları konusunda okul radyosunda soruları yanıtlamak üzere Ankara Koleji'nin ilkokul bölümüne çağırdılar. Gelincik, papatya tarlasında, sevinç içinde bir gün geçirdim.

Dürüstlüğün fizyolojik yan etkileri de oluyor mu?

- Üç kere oniki parmak bağırsağım stresten kanadı. Ama alıştım. Zihin jimnastiğiyle stresleri göğüsleyebiliyorum. Karşı karşıya kaldığımız toplumsal olayları izliyorum. Fiziken aşabiliyorum. Geceleri uyuyabiliyorum.

Yarın: Mersin’e gidenlerden biri



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!