Güncelleme Tarihi:
Dicle Üniversitesi Taşıma ve İşletme Şube Müdürlüğü´nde çalışan Şükrü Tarcan, Sur ilçesindeki terör operasyonları sırasında, 2 Şubat 2016 günü, kampusta yürürken, nereden geldiği belirlenemeyen bir kurşunla ağır yaralandı. Defalarca ameliyat edilen Tercan, 6 aylık tedavi sonucunda da eski sağlığına kavuşamadı. Tedavinin ardından yürümekte ve günlük yaşamını sürdürmekte zorlanan Şükrü Tarcan, Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi'nin verdiği rapora göre, yüzde 46 engelli kaldığı belirlenerek, malulen emekli oldu. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayla ilgili başlattığı soruşturma, Tarcan'ı yaralayanlar belirlenemediği için 'faili meçhul' statüsünde devam ederken, kimliği tespit edilmeyen olayın failleri hakkında daimi arama kararı verildi.
TAZMİNAT İSTEMİ REDDEDİLİNCE DAVA AÇILDI
Yaralanma olayının ardından Şükrü Tarcan ve ailesi, avukat Aydın Özdemir aracılığıyla İçişleri Bakanlığı'ndan 100 bin lira manevi tazminat talep etti. Bakanlığın tazminat talebini kabul etmemesi üzerine avukat Özdemir, Diyarbakır 1'inci İdare Mahkemesi'ne başvururak, kararın kaldırılmasını ve müvekkiline 100 bin lira manevi tazminat ödenmesini istedi. Diyarbakır 1'inci İdare Mahkemesi, yaralanan Şükrü Tarcan ve ailesinin taleplerini haklı bularak, İçişleri Bakanlığı'nın aileye 45 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdi. Kararın gerekçesinde, Anayasa'ya göre, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu belirten mahkeme, idarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için zararla idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini kaydetti. İdari faaliyetin, zararın gerçek nedenini oluşturması gerektiği ifade edilen kararda, şöyle denildi:
"Bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle, yürütülen kamu hizmetlerinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır. Toplumsal eylemler nedeniyle zarara uğrayan ve bu eylemlere katılmamış olan kişiler, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun içinde bulunduğu sosyal kargaşadan zarar görmektedirler. Zararlarının nedeni toplumun bireyleri olmaladır. Ortaya çıkan zararların olağandışı nitelikleri dikkate alınarak nedensellik bağı aranmadan sosyal risk ilkesine göre tanzimi gerekir."
TERÖR BÖLGESİNDE YAŞAMANIN GETİRDİĞİ RİSK
Mevcut olayın Sur'daki terör olaylarından kaynaklanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu vurgulayan mahkeme, terör bölgesinde yaşamanın getirdiği bir riskin söz konusu olduğu dikkate alındığında, bu bölgede yaşayan ve bir kusuru bulunmayan davacının uğradığı zararın sosyal risk ilkesi kapsamında karşılanmasının hakkaniyet gereği olduğunu kaydetti. İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır 1'inci İdare Mahkemesi kararının yasaya ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi'nde itiraz etti. Dosyayı inceleyen 3'üncü İdari Dava Dairesi, bakanlığınr itirazını redderek, kararın kesinleşmesine hükmetti.