Ezan ve iktisat

Güncelleme Tarihi:

Ezan ve iktisat
Oluşturulma Tarihi: Ekim 05, 2002 00:00

ÜLKEMİZDE gündemden düşmeyen konulardan biri de ezandır. Benim çocukluğumda, ezan doğal insan sesiyle ve Türkçe okunurdu. Ancak Türkçe okuma kuralı sıkça çiğnenirdi. Kanunu ihlal eden müezzinler hakkında derhal soruşturma açılır ve tatsız olaylar yaşanırdı. Anlayacağınız o zamanlarda da ezan, bir toplumsal gerginlik meselesiydi. 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, ezanın Türkçe okunması mecburiyeti kaldırıldı. Meselenin bu yönü çözüldü. Ancak, 1960'larda başlayan yeni bir akımla ezan, başka bir toplumsal gerginlik meselesi haline gelmeye başladı. Sorun bu kez, ezanın ses yükseltici cihazlarla (hoparlörle) okunup okunmamasına dönüştü. Yüksek ezan sesinden rahatsız olanlar, bundan şikáyet ettikçe, ‘‘İslami kimliklerini öne çıkarmak isteyenler’’ ses yükseltme cihazlarının gücünü ve hoparlör sayısını artırdı. Çünkü ezan, onlar için bir ‘‘egemenlik’’ simgesiydi. Bu ülkede kimlerin borusunun öttüğünü, karşı tarafa anlatmanın en açık yolu, yüksek perdeden ezan okumaktı. Aynı saikle cami sayısı hızla artırıldı. Artık şehir ve kasabalarda oturanlar, bulundukları herhangi bir noktadan, en az iki, üç camiden okunan ezanın sesini duyar hale geldi. Pek tabii, bir müezzinin ezana başlamasıyla, diğer müezzinin ezana başlaması aynı anda olamıyordu. Üstelik çok güçlü hoparlörler kullanıldığından, ezan sesleri birbirine girerek gerçekten ‘‘gürültü kirliliği’’ yaratır hale geldi. O kadar ki, Diyanet İşleri Başkanlığı bile bundan rahatsız oldu.* * *Bu milletin temel kimlik unsarlarından biri, hatta birincisi İslam'dır. Dolayısıyla bu topraklarda ezan sesi duyulacaktır. Toplumun büyük bir bölümünün haklı olarak şikáyet ettiği nedir? Ezanın, bir baskı aracı haline getirilmesi ve çirkinleştirilmesidir. Bu meselenin kökten çözümü, Yaşar Nuri Hoca'nın önerdiği üzere, müezzinin kendi sesiyle ezan okumasıdır. Müezzinlerin doğal sesleriyle ezan okumalarının pratik güçlükleri varsa, benim teklifim ‘‘hoparlörlerin sesinin kısılmasıdır’’. Evet, çözüm bu kadar basittir. Hoparlörlerin sesini kısın yeter. Bu tedbir, hiçbir ek harcama icap ettirmez. Diyanet, ayrıca müezzinlere güzel ezan okuma kursları açabilir. Dini yayın yapan radyo ve TV'ler, Diyanet'le seve seve işbirliği yaparak ezan okuma eğitimini, ülkenin en ücra köşelerine bedelsiz taşıyabilir.* * *Bu kadar basit ve ekonomik bir tedbir alınamadığından, meselenin halli için Türkiye'de ‘‘merkezi ezan sistemine geçiliyor’’. Tipik devletçi, merkeziyetçi ve israfa dayanan bir çözüm. Verilen bilgilere göre, 2 yıl önce 44 ilde merkezi ezana geçilmiş. Ancak İstanbul ve diğer büyük şehirlerde bu sisteme geçilmesi için, Telekomünikasyon Kurumu'nun frekans tahsisi gerekiyormuş. Ama maalesef tahsise uygun boş frekans yokmuş vs. Varın siz hesap edin. Bu merkezi ezan sistemi için ne kadar yatırım yapılacak, ne kadar yeni teknik eleman alınacak, ne kadar işletme gideri olacak? Acaba merkezi ezana geçmek, 70 bin camide görevli müezzin/hoca kadrolarından bir tasarruf sağlayacak mı?SON SÖZ: Meselenin doğrudan üzerine gidilemezse, israf kaçınılmazdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!