Güncelleme Tarihi:
15 Kasım 2009 Pazar
Bu yıl anaokuluna başlayan 6 yaşındaki oğlumun sık sık hasta olacağına kendimizi alıştırmaya çalışırken, tüm yurtta “Domuz Gribi” korkusu yayıldıkça yayıldı. Sakınan göze çöp batar misali; onca dikkate, ilgiye rağmen grip bizim de kapımızı çaldı. Hem de ne çalmak…
Cuma günü okuldan gönderilen “Çocuğunuzun domuz gribi aşısı olmasını istiyor musunuz?” sorusuna henüz cevabımızı vermemişken, Pazar sabahı yüksek ateşle güne başladık. Oğlumun kahvaltı yapmak istememesi sonrası ateşinin birden 38’e yükseldiğini gördüğümde bende panik hali başladı. Tamam dedim başlıyoruz…
Saat 12:00
Apar topar evimize en yakın hastaneye gittik. Saat 12:00’de hastanenin “Acil” bölümü henüz boştu. Hemen muayene olan oğlumda yüksek ateş görülmesi ve ayrıca mide bulantısıyla birlikte titreme nöbetine girmesi sonucu bizi “müşehade” odasına aldılar. Hemen bir serum takıldı. Bu serumun 3 saatte biteceği söylendi. Ve biz soğuk press’e başladık. Ancak ateşi bir iniyor bir çıkıyordu. Bu arada yan odaya gelen gidenin haddi hesabı yoktu. Diğer bir odada, 5 yaşında bir erkek çocuğu daha kolunda serum baygın bir halde yatıyordu.
Saat 15:00
Zaman geçtikçe ilk serumumuz bitti. Ancak ateş 37 derecenin altına inmediği için hastaneden çıkamadık. Oğlumun ateşi yeniden 38.5’a ulaşmıştı. Ara ara nefes almak için dışarı çıkmaya çalıştığımda “Acil” servisinin önü tıka basa doluydu. Herkeste bir maske, baygın bakışlı çocuklar ve herkesin gözünde bir korku….
Saat 16:30
Ve oğluma ikinci serumu da taktılar. Bu kez serumun içinde ateş düşürücünün olduğu da söylendi. Eşimle birlikte soğuk press’ler yaparken ikinci serum da bitti. Tabii onca saatten sonra çocuğun sabrı kalmamıştı. Ve “gelen gidiyor, ben neden hala buradayım” psikolojisiyle iyice huysuzlanmaya başladı.
Saat 20:30
Ateşi hala 38.5 olduğundan korktuğumuz taleple karşılaştık. Doktor sonunda bizden “İnfluenza” testi istedi. Yani “Domuz Gribi” var mı yok munun öğrenildiği test. Doktor konuştukça başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ve beni aldı bir titreme.
Sabahtan beri ağzıma bir lokma koymadığım için zavallı vücudumun dayanacak gücü kalmamıştı. Elbette bu durumun halk arasında yayılan “Domuz Gribi” korkusunun etkisi de yok değildi. Zihnimden bir anda “Oğlum ya domuz gribiyse?”; “Ya bize denek muamelesi yapılırsa?” gibi pek çok soru dönüp duruyordu.
Hemşireyi beklerken oğlum, sürekli “yine mi koluma iğne yapacaklar anne?” sorusunu soruyor ben de onu sakinleştirmeye çalışıyordum.
Saat 21:30
Ve hemşire geldi. Kolundan mı iğne yapacaksınız derken; hemşire “Hayır burnundan örnek alacağım” dedi. Kulak temizleme çubuğundan daha büyük parçaları oğlumun burnuna sokarak örnekleri aldı. Aman bir kez daha kolu delinmedi diye kendimi sakinleştirmeye çalışırken, eşimden “İnfluenza A - B” testinin ücretini kişilerin kendisinin ödediğini öğrendim. Yani Sağlık Bakanlığı'nın herkesin beynine kazıdığı “Domuz gribi” var mı yok mu sorusunun test ücreti devlet tarafından karşılanmıyormuş.
Mecburen yaptırdığımız test sonucunun “Negatif” çıkması yüreğimize su serpti. Ancak sonucu öğrendikten sonra ki beni kameraya kaydetmek isterdim. Bitmiş tükenmiş bir annenin yeniden doğması gibi bir haldi galiba.
Saat 02:00
Oğlumun ateşi uzun uğraşlar sonucu 37’ye düşünce hastaneden gecenin bir yarısı çıkmış olduk. Bu arada yaşadığımız bu tatsız tecrübenin bize faturası – SSK’lı olmamıza rağmen- (5 TL muyene ücreti, 60 TL 1. serum, 60 TL 2. serum, 60 TL İnfluenza A – B testi, oda ücreti 30 TL, ilaçlar 10TL ) toplam 235 TL oldu.
- Ne kadar ödeme yaptığımıza dair verilen bilgi, tamamen aynı hastalığa yakalanan diğer ailelere örnek olmak maksadıyladır. -
Pazar gecesi nöbetçi eczane ararken bir de ne göreyim. Eczane önünde uzunca bir kuyruk. Uzun zamandır eczane önünde kuyruklar görmemiştim. Meğerse eczanelerde hastanelerden gelen insanları sıraya sokup normal alışveriş yapan insanlara öncelik tanınıyormuş.
Saat 03:00
Pazartesi gecesi varabildiğimiz evimizde sabaha kadar oğlumun başucunda nöbet tuttum. Her 15 dakikada ateşini ölçtükten ve soğuk preslere devam ettikten sonra nihayet saat 06:00’da ateşini de düşürmüş olduk.
Şimdi, doktorun verdiği şurupları içirerek hastalıkla mücadeleye devam ediyoruz…