Güncelleme Tarihi:
Van 100. Yıl Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ahmet Bilgili, üç yıldır üzerine çalıştığı ilginç araştırmasını tamamladı: Çokeşli, Çok Çocuklu Aileler Araştırması... Türkiye'de böyle bir araştırma ilk kez yapılıyordu ama son kez yapıldığı da söylenebilirdi. Çünkü anketler sonucunda umut vaat eden bir saptama da yapıldı: ‘‘Çokeşlilik’’ çözülme sürecinde... Araştırma boyunca Ağrı'dan Hakkari'ye, Şırnak'tan Bitlis'e, Van'dan Şanlıurfa'ya kadar Doğu ve Güneydoğu'daki 12 ilde, çok eşli, on ve daha fazla çocuklu 558 aile incelendi. Bu ailelerin toplam 3 bin 851 kız, 4 bin 174 erkek çocuğu, 3 bin 760 kız ve 3 bin 920 erkek torunu vardı. Amaç insanları çokeşliliğe yönelten faktörleri tespit edip bölgedeki çok çocuklu aileler üzerine geliştirilen devlet politikalarının geçerli olup olmadığını saptamaktı. Ortaya çok ilginç sonuçlar çıktı...
Not: Belirtmeye gerek var mı bilmiyoruz ama ‘‘Çokeşli’’ olanlar sadece erkekler; çok çocuktan da daha çok erkek çocuklar kastediliyor.
Türkiye'de ilk defa çokeşli ve -dolayısıyla- çok çocuklu aileler üzerine bir araştırma yapıldı. Üç yıl süren araştırmanın fikir babası Van 100. Yıl Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ahmet Bilgili. Doçentlik çalışması olarak hazırladığı ‘‘Çokeşli ve Çok Çocuklu Aile Araştırması’’, bölgede yaşayan 558 ailenin psikolojik, sosyolojik ve ekonomik durumunu ortaya çıkarırken, çokeşliliğin nedenlerini de inceliyor: ‘‘Güney ve Doğu Anadolu bölgesi sosyolojik çalışmalar açısından bakir bir alan. Bölgenin toplumsal yapısından kaynaklanan çokeşlilik ve çok çocuklu aile yapısı ise Türkiye'nin başka bir yöresinde asla rastlayamayacağımız bir olgu. Ankara, Adana veya İstanbul'da altı çocuklu ailelere kalabalık, çok çocuklu aile denir. Oysa Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da altı, yedi çocuklu aileler ‘normal' aileler olarak karşılanıyor. Bölgede yaşayanlar için kalabalık aile 10 ve 10'un üzeri çocuklu ailelerdir. Biz de araştırmamızda iki ve daha fazla eşli, 10 ve 10'un üzerinde çocuklu ailelere yer verdik.’’
Bu zor ve kapsamlı çalışmada yalnız değildi Bilgili. Yrd. Doçent Feramuz Aydoğan, uzman İsmail Kıran ve Sema Sancak, dokuz ay boyunca dağ, tepe demeden bütün köylere gittiler. 100. Yıl Üniversitesi’nden iyi Kürtçe bilen 70 öğrenci anketlerin uygulama aşamasında çalıştı. ‘‘Amacımız aile reislerini çok çocuk yapmaya iten nedenleri görmek, bölgedeki çok çocuklu ailelerin psikolojik, sosyolojik ve ekonomik durumlarını incelemek ve aile bireyleri arasındaki ilişkileri görmekti. Böylece devletin şimdiye kadar çok çocuklu aileler üzerine geliştirdiği politikaların geçerli olup olmadığını saptayacak, devletin ve siyasi partilerin yeni politikalar geliştirmesine yardımcı olacak sonuçlar bulacaktık.’’
Bilgili, Türkiye'de böyle bir araştırmanın ilk ve belki de son defa yapıldığını söylüyor. Çünkü araştırmacılar çokeşli ailelerin büyük çocuklarına uyguladıkları anket sonucunda, çokeşliliğin çözülme sürecine girdiğini gözlemlemişler.
İlhamı veren aşiret
‘‘Aşiretler üzerine bir çalışma hazırlıyordum. Brukan Aşireti üyeleriyle görüşmek üzere Van'ın Kalecik Köyü'ne gittik. Aşiretin büyüklerinden sayılan Hasan Özgökçe'nin evine konuk olduk. Hasan Bey'in üç eşli ve 32 çocuklu bir aile reisi olduğunu öğrenince bu durum ilgimi çekti ve konuşmamız çokeşlilik üzerine yoğunlaştı.’’ Doç. Dr. Ahmet Bilgili karşılaştığı her aşiret reisinin çokeşli ve çok çocuklu olmasının ‘‘tesadüf’’ değil, bölgenin sosyolojik özelliği sonucu olduğunu farketmiş. Ve bu durumu her yönüyle incelemek için üç yılını araştırmaya adamış...
‘‘Garip sonuçlar elde ettik. Mesela ailelerin ekonomik düzeyiyle çokeşlilik ve çok çocukluluk arasında hiçbir bağlantı yoktu. Erkek fakir de olsa çok kadınla evlenebiliyor ve çok çocuğu olmasını istiyor.’’ Çünkü çok çocuklu, çok kardeşli olmak bölgede bir güven unsuru olarak görülüyor ve aynı zamanda ekonomik, fiili, fiziki bir güçlülük göstergesi sayılıyor.
Anket sorularına cevap veren erkeklerin yüzde 62'si bir aşirete mensup; yüzde 20'si tek kadınla, yüzde 53'ü iki kadınla, yüzde 19'u üç kadınla, yüzde beşi dört kadınla, yüzde üç ise beş kadınla evli... Birinci evlilik genelde 20 yaşın altında yapılıyor. İkinci evliliklerse 30 yaştan önce gerçekleşiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 50'si ikinci evliliklerini 25-30 yaş arasında yaptıklarını söylemişler. Üçüncü evlilik yapma yaşı ise 30-40 arasında değişiyor.
Araştırma kadınların 15 yaşından itbaren evlendirildiğini ortaya koyuyor. Genelde birinci evlilikten önce dini sonra resmi nikah yapılıyor. Erkek diğer evliliklerinden olan çocukları ilk eşinin üstüne yazdırıyor.
İnsanlar evliliklerini nasıl yapıyorlar? Araştırmaya katılanların yüzde 50'si ‘‘Görücü usulüyle’’ yanıtını veriyor. Yüzde 2.5'u ‘‘Kaçırma yolu’’yla evlenmiş. Evlilik sayısı artıkça kaçırarak evlenme oranı da artıyor. Bölgede kız kaçırma geleneği sürüyor. Maddi imkansızlıklar, ailelerin evliliği onaylamaması gibi nedenlerle, kızın kendi arzusu dışında, kaba kuvvet kullanılarak kaçırıldığı oluyor. Araştırmada ‘‘Eşimi kaçırdım’’ diyenlerin oranları ise şöyle: Birinci eşler için yüzde 2.5, ikinci eşler için yüzde 10.7. Bu tür evliliklerde erkeğin tek taraflı olarak beğenmiş olması da önemli bir yer tutuyor.
Zevki için evlenenler
Çok eşliliğin nedenlerine gelince... Şöyle sıralanıyor: Soyun artarak devamı arzusu, eşin ölümü, erkek çocuk sahibi olmama, ilk eşten çocuk olmaması, çok çocuk isteği, eşin hastalanıp yetersiz olması ve zevk için! ‘‘Köyün birinde dört eşli bir aile reisi ‘neden çok eşle evlendiniz' sorusunun hiçbir şıkkına cevap vermemişti. Neden işaretlemediğini sorduğumuzda seçeneklerden hiçbirisinin ona uygun olmadığını söyledi. Çünkü o ‘Zevkim için' diyecekti. Bu yanıtı da seçeneklerin arasına koyduk ve gördük ki zevki için evlenenlerin oranı yüzde 23.’’
Bölgede hala erkek çocuk övgü, kız çocuk yergi kaynağı. Bir eşten yeterince erkek çocuğu olmayan hane reisi erkek, birden çok eşle evlenmeyi hakkı olarak görüyor. Peki birden fazla evliliğe kadınlar nasıl tepki gösteriyor? Kocasının ikinci evliliğini normal karşılayan kadınların oranı sadece yüzde altı... Kadın ne kadar tepki gösterse de aile reisi kendisine asla karşı çıkılamayacağını biliyor. Kadınlar da günün birinde kocalarının bir ya da birkaç evlilik yapacağını bildikleri için, evliliğin en azından anlaşacakları bir kadınla olmasını istiyor ve kimi zaman kendileri kocalarına eş buluyorlar.
Büyük karım olacaktı ki...
Doçent Bilgili, araştırma sırasında neler yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Bazı zamanlar yollar tıkandığı için baharda ziyaret ettiğimiz köyler oldu. Kimi zaman iyi karşılanmadık. Derdimizi anlatmamız bir saatimizi alıyordu. Köylülerle rahat ilişki kurmak için arabanın arkasını gofret, çiklet, çikolatalarla dolduruyor, çocuklara dağıtıyorduk. Aradaki iletişimi arttırıcı unsurları bolca kullandık. Ankette bize yardımcı olacak öğrencileri Kürtçe bilenler arasından seçmiştik. Böylece ailelerle aramızda bir güven ortamı yarattık. Üç yıl süren araştırma boyunca kimi zaman neşeli, kimi zaman şaşırtıcı, kimi zamansa komik olaylar yaşadık.
Gittiğimiz köylerden birinde kadın arkadaşımız üç eşli ve 33 çocuklu aile reisinin yanında kendi eşini aradı. Haftasonunda çocuklara iyi bakmasını, yemek pişirmeyi unutmamasını, öğün atlamamasını hatırlattı. Telefon konuşması bitince aile reisi ona döndü ve ‘Sen kocanı en iyisi benim yanıma gönder' dedi.
Van'ın Kalecik Köyü'nde zenginliğiyle övünen bir aile reisi ise bizi ağırlamak istedi. Ancak eşinin sadece kahvaltı ikram ettiğini görünce çok sıkıldı. Bize dönüp bir itirafta bulundu: ‘‘Büyük karım olacaktı ki ikramı o zaman görecektiniz.’’