OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 07, 2003 00:00
Bir yıldır İstanbul Tarlabaşı'ndaki Cervantes Enstitüsü'nün yöneticisi Pablo Martin Asuero. Onu bizim için ilginç kılan, Türkiye ve Türklerle ilişkisi. 1991'de kazandığı bursla Türkiye'ye gelen ve İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü'ne kaydolan Asuero, bir süre
Atatürk Öğrenci Yurdu'nda kalmış. Anadolu'nun farklı yerlerinden gelen öğrenciler arkadaşları olmuş. Yurt idaresinden gizlice menemen yapıp demledikleri çayları içmişler. Bırakın Türkçeyi argonun bile hasını öğrenmiş. Anadolu'yu, özellikle Kaçkar Dağları'nı seviyor. Artvin Barhallı Mevlüt Çavuş'la bir Karadeniz gezisi sırasında minibüste başlayan dostlukları halen devam ediyor. Mevlut Çavuş'un köyünde ona kısaca Tavlo diyorlar. Türkler ve İspanyolların birbirilerine hem fiziksel hem de yaşam tarzı olarak çok benzediklerini söyleyen Pablo Martin Asuero, Kapalıçarşı'daki hanutçuluktan kültür merkezi müdürlüğüne giden Türkiye serüvenini yaşamının en güzel dönemlerinden biri olarak görüyor. Belki başka yerlerde çalışsa da bir ayağının hep burada olacağından adı gibi emin.İlk ne zaman ve nasıl geldiniz Türkiye'ye?- 1991 yılında Dışişleri Bakanlığı'ndan kazandığım bir bursla geldim. İstanbul Üniversitesi'nde yabancılar için Türkçe bölümü var. Orada her gün üç saat Türkçe derseleri aldım ve Atatürk Öğrenci Yurdu'nda kaldım. İstanbul'dan önce Anadolu yaşamını tanıdım yurtta. İstanbul'da Türk’e rastlamak zor, yabancı dil bilen, batılı gibi yaşayan insanlar. Yurttaki arkadaşlarım Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelmişlerdi. Onlar da benim gibi yabancıydı aslında İstanbul'da. Türkçe’yi yurt sayesinde çok çabuk öğrendim. Sabah ders, öğleden sonra pratik yapıyordum. Bana çok yardım ettiler ödevlerim konusunda.Kapalıçarşı serüveniniz nasıl başladı?- Ayda 100 dolar olan bursum bana yetmiyordu. Kapalıçarşı'da hanutçuluk yaptım ama o kadar iyi bir satıcı değilim galiba. İspanyol turistlere, Türkiye'de öğrenci olduğumu, bursla okuduğumu falan söyleyip sonra da işte size halı gösterebilir miyim, deyince hemen uzaklaşıyorlardı benden. Üç ay falan sürdü Kapalıçarşı maceram. Sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde İspanyolca öğretmeye başladım. Ama hanutçuluk sırasında Türkçe’nin argo kısmını da öğrendim. Çok zeki insanlar hanutçular ve hazırcevaplar. Pötürgeli pek çok arkadaşım oldu orada.Türk sevgiliniz oldu mu o dönemde?- O yıllarda Türk kızları yabancı erkeklerle pek ilgilenmiyorlardı. Ama aradan geçen on yılda bu durumun değiştiğini görüyorum. Artık ufukları açılmış. Türk kızlarıyla İspanyol kızları da çok benziyor. Mesela yürürken yaptıkları hareketler aynı. Bir Alman kızın hareketleri farklıdır mesela.Şu an sevgiliniz var mı?- Sevgili gibi bir arkadaşım vardı ama ayrıldık. Moralim bozuldu ama kalbim tam kırılmadı. Ben galiba genellikle yanlış kızlara aşık oluyorum. Evlenebilirim ama doğru birini bulduğumda.Ne gibi özellikler arıyorsunuz evleneceğiniz kızda?- Mesela kazandibi yapsın, hoş olsun. Ben iyi insan istiyorum.Cervantes Enstitüsü Müdürü olmanızı daha önce Türkiye'de yaşamış olmanıza mı borçlusunuz?- Master tezimi verdiğim hocam Cervantes Enstitülerinin başkanı oldu ve o beni on yıldır tanıyordu. Tezimin Türkler üzerine olduğunu biliyordu. Bir yere görevli gittiyseniz oranın dilini bilmeniz, kültürünü tanımanız çok büyük avantaj. Ne yapılır ne yapılmaz onu biliyorum. Mesela ben Ara Güler'i çok seviyorum. Türkiye'de de onun fotoğraflarının sevildiğini biliyorum. Buraya bir fotoğraf sergisi getirdiğimde Ara Güler'in tarzına benzeyen bir fotoğrafçıyı tercih ettim.Arkadaşım Mevlüt ÇavuşDağcılığı seviyorum ben. Dağcılıkla ilgili bir kitapta Artvin'de 12. yüzyıldan kalma bir kilise olduğu yazıyordu, 1994'te orayı görmeye gittim. Kaçkar Dağları Pirene'lere çok benziyor. Minibüsle Yusufeli'nden kiliseye doğru giderken Mevlüt Çavuş’la tanıştım. Beni evinde iki hafta misafir etti. İnanılmaz iyi insanlar. Ellerinde ne varsa paylaşıyorlar. 1997'de tekrar gittim. Ramazanda Mevlüt Çavuş'un evinde toplanıp namaz kılıyorlar, ben başka bir odaya geçiyordum. Bir namaz bir de okey öğrenemedim. Hálá görüşüyoruz Mevlüt Çavuş'la. Oğlu İstanbul'da, Çengelköy'de askerlik yaptı, çok kereler ziyaret ettim. Askerliğini bitirince de evlendi burada, düğün hazırlıkları sırasında da bende kaldı.Türk yemekleri İspanyolca’daİspanyolca kursuna gelen öğrenciler arasında bir
yemek tarifleri yarışması düzenledik. Evde yaptıkları yemeklerin İspanyolca tariflerini yazıp, yemeği yapıp getirdiler. Bir jüri oluşturduk ve
seçim yaptık. Åžimdi o yemeklerin tarifleri Ä°spanyolca bir kitap olarak basıldı.Çok seviliyor Nihat oralardaÄ°spanyol liginde Real Sociedad'ı tutuyorum. Nihat bence çok önemli bir kapı açtı. Türkiye'nin AB'ye girmesi için de açılmış bir kapıdır o. Çok seviliyor Nihat orada. YaÅŸamıyla da örnek olmuÅŸ biri Nihat. Bazı futbolcular mankenlerle yaÅŸarlar, sansasyon yaratırlar ve göz önünde olmayı severler. Ama Nihat çok sıradan yaşıyor takip ettiÄŸim kadarıyla. O yüzden daha çok seviyorlar. Çünkü diÄŸerleri bir süre sonra palyoça gibi oluyor. Son zamanlarda dönerciler de açılmaya baÅŸladı Ä°spanya'da.Â
button