Güncelleme Tarihi:
Güney Kıbrıslı Evlogimenos çifti 17 yaşındaki kızları Sofia'yı, Kocaman çifti de oğulları Duhan'ı kansere kurban verdi. Amerika'nın Houston eyaletinde kanser tedavi merkezinde tanıştıklarında aynı umudu, aynı karamsarlığı paylaştılar. Çocuklarını iki ay arayla kaybettiler. Dışişleri Bakanlığı'nın özel izniyle önce Kocaman ailesi Güney Kıbrıs'a gitti. Sofia'nın mezarı başında birlikte ağladılar. Şimdi de Evlonogimenoslar geldi İstanbul'a. Gözyaşları, Duhan için aktı.
Sofia'nın mezarında
Doku kanseri olan ve hastane yatağında birbirini sevip dost olan iki gençten önce Duhan, yaşama veda etmiş; iki ay sonra da Sofia. Duhan'ın anne babası Mine ve Lütfü Kocaman çiftinin dünyası bir anda kararmış. Hayata küsmüşler. Sofia'nın anne babası Androvla ve Petrus Evlogimenos çifti, onları Güney Kıbrıs'a davet ettiğinde, Sofia'nın mezarını ziyaret etmişler hemen.
Duhan'ın mezarında
Evlogimenos çifti, Kocamanlar'ın yaşama yeniden bağlanmalarına büyük destek olmuş. Mine ve Lütfü Kocaman da onları İstanbul'a davet etmiş. Acıların birleştirdiği iki aile, İstanbul'da Duhan'ın mezarına gitmiş hep birlikte. Şimdi ‘‘Yaşamayı çocuklarımız öğretti. Daha yapacağımız çok şey var’’ diye konuşuyorlar.
Güney Kıbrıslı Evlogimenoslar'la İstanbullu Kocamanlar'ı Mine Hanımın yaptığı yaprak sarması tanıştırdı. Yıl 1996, aylardan ağustostu. İki aile de ABD'nin Houston eyaletinde M.D. Anderson Kanser Tedavi Merkezi'nde bulunuyordu. Mine-Lütfü Kocaman çifti, yumuşak doku kanseri olan oğulları Duhan için oradaydılar. Petrus ve Androvla Evlogimenos çifti ise aynı hastalığı taşıyan kızları Sofia için. Ortak bir acıyı yaşıyorlardı. Yıllardır çocuklarıyla birlikte çektikleri sıkıntılar, paylaştıkları umutlar aynıydı. Dost olmaları hiç zor olmadı.
Yıl 2000, Güney Kıbrıslı Evlogimenos çifti, şimdi Türkiye'de. Dışişleri Bakanlığı'nın özel izniyle geldikleri İstanbul'da, Kocaman ailesinin evinde 10 gün geçirecekler. Ortak duygular paylaştıkları Kocaman ailesi için buradalar. Yüreklerinde hálá aynı acı var. Ama geleceğe umutla bakmaları için onları zorlayan Sofia ve Duhan artık yok.
YAPRAK SARMASI
‘‘Mine'nin elindeki yaprak sarmayı gördüğümde, tamam dedim karıma, bu aile Türk olmalı’’ diye anlatıyor tanışmalarını Petrus Evlogimenos. Türklere duydukları yakınlık ise, kızlarının doktorundan kaynaklanıyor:
‘‘Kızımız Sofia'nın tedavisi için oradaydık. Üç yıl boyunca Prof. Dr. Ayten Cangır yaptı doktorluğunu. Türk olduğunu öğrendiğimizde, ne yalan söyleyelim gerilmedik değil. Ama tedavi süreci başlayıp Ayten Hanım'ı tanıdığımızda, bizim ve Sofia'nın ne kadar şanslı olduğumuzu anladık.’’
M. D. Anderson Kanser Tedavi Merkezi'nde pek çok aile vardı. Pek çok da hasta çocuk. Ama hiçbiri, bu iki aile kadar, hasta iki genç kadar yakınlaşmadı birbirlerine. ‘‘Duhan ve Sofia geçirdikleri saatler süren operasyonlara, o yorucu tedavi maratonuna rağmen birbirlerine çok bağlandılar’’ diye Lütfü Kocaman devam ediyor o günleri anlatmaya:
AKRABADAN YAKIN
‘‘İkisi de 82 doğumluydu. Zeki, pırıl pırıllardı. Çok gururluydular. Çektikleri ağrıları dile getirmezlerdi bile... Onlar bu kadar iyi anlaşıp birbirini severken, aynı oyunu oynamak zorunda kalan anneler de, babalar da yaklaşıyor birbirine. Çocuklarımızın yanında gülüyor, dışarı çıkar çıkmaz gözyaşlarımız birbirine karışıyordu. Benim oğlum, akrabalarından görmediği yakınlığı, ağabeyliği Petrus'ta buldu. Bizim de Sofia'ya karşı hissettiğimiz o içten, katıksız duyguları tanımlamakta zorlanıyorum.’’
GENÇLERİN SEVGİSİ
Hastanede geçen zaman dilimi içinde tek bir ziyaretçi kabul etme hakları olduğunda, biri ‘‘Duhan'ı istiyorum’’ diyordu, öteki ‘‘Sofia'yı!..’’ Birlikte NBA maçına gittiler, gitar çalıp dinlediler. En son 1998 yılında bir aradaydılar. Hastalıkları zor bir döneme girmişti. 27 Nisan 1999'da Duhan'ın ölüm haberi geldi Kütahya'dan. Söylemediler Sofia'ya. O sıralarda o da son kez tadıyordu baba bahçesinin bahar kokusunu. 17 Haziran 1999'da da Sofia kaybetti hayatını.
GÜNEYDE TÜRK OLMAK
Özel Avrasya Hastanesi dahiliye uzmanı Dr. Lütfü Kocaman, oğlunun ölümünün ardından acısını dindirecek şifayı Petrus ve Androvla'da bulmuş:
‘‘Biz onlar kadar olamadık. Oğlumuzdan ilk andan itibaren saklamıştık acı gerçeği. Hatta kendimizden bile sakladık 12 yıl boyunca. Evlogimenoslar bizi evlerine davet ettiklerinde, Mine de ben de hayata küsmüştük. İki ay önce Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'nın izniyle gittiğimizde, Duhan öldüğünden beri ilk kez güldük. İlk kez onun dışında başka şeyler düşündük...’’
Önceleri ‘‘Güney Kıbrıs'ta Türk olmak’’ fikri onları korkutmamış değil. Ama gördükleri muamele gözlerini yaşartmış:
‘‘Misafirperverlikleri inanılmazdı. Zaten Anadolu'nun herhangi bir kasabasına gitmekle Limasol'a gitmek arasında pek fark yoktu. O kadar benziyoruz birbirimize. Akrabaları, hatta Türk görmek için eve ziyarete gelen komşuları bile çok içten insanlardı.’’
FARKLILIĞA İNANMIYORUZ
Petrus da katılıyor Lütfü Bey'e:
‘‘Farkımızın, yaratılan sanal düşmanlığın ne olduğunu anlamış değiliz. Kullandığımız pek çok kelime ortak. Karpuz, boya, pilav, leğen, köfte, tavla. Hatta 'Has.. tir!' bile!..’’
Güney Kıbrıs sahillerinde başlayan gezi sırasında Sofia'nın mezarını da ziyaret etti Kocaman çifti. Duhan'ı sordular ona, teşekkür ettiler her şey için. Ve anne babasını Türkiye'ye davet ederek ayrıldılar yanından.
İSTANBUL ÇOK GÜZEL
Lütfü Kocaman ve eşi Mine Hanım, Evlogimenos çiftinin ziyareti sırasında bir aksilik yaşanmasından çok korktuklarını söylüyorlar. ‘‘Bu özel bir ziyaret. Dışişleri Bakanlığı'mızın onay vermesi ve geçirdikleri problemsiz yolculuk bizi gururlandırdı’’ diyorlar. İstanbul'da yapacak iş çoktu. Önce iki aileyi bir araya getiren iki melekten, Duhan'ı ziyarete gittiler. Sonra da İstanbul'dan Trabzon'a, Trabzon'dan Ankara'ya, oradan da Safranbolu'ya kadar uzanan bir gezi yaptılar. Amaçları aynı ne de olsa; Önce dostlukları paylaşmak, sonra da önlerinde uzanan yeni yaşamı birlikte kurgulamak, birlikte savaşmak. Ve Rum kızı Sofia ile Türk delikanlısı Duhan'ın gülücüklerini hiç unutmadan yaşamak.