Evladım... Bana onun kellesini getir

Güncelleme Tarihi:

Evladım... Bana onun kellesini getir
Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2003 00:00

MHP lideri ve ülkücülerin BaÅŸbuÄŸu Alparslan TürkeÅŸ, 1992 yılının sıcak bir haziran gününde partililerden gelen yoÄŸun baskı üzerine, Apo'nun öldürülmesi için 3 kiÅŸilik bir tim kurdurdu.ArkadaÅŸlar arkalarında iz bırakmayacak. Yani, Suriye’ye resmi yoldan giriÅŸ-çıkış    yapmayacaklar. Apo'nun izini bulun. Takibe alın. DeÄŸiÅŸik günlerdeki 24 saatleri için çizelgeler hazırlayın. GeliÅŸ-gidiÅŸlerini kontrol edin. YaÅŸadığı binanın konumu ve durumunu iyice belirleyin. Eve gelip-gidenler hakkında da bilgi sahibi olun. MHP lideri ve ülkücülerin BaÅŸbuÄŸu Alparslan TürkeÅŸ, 1992 yılının sıcak bir haziran gününde, Özel Kalem Müdürü Sami CezaroÄŸlu'na ÅŸu talimatı veriyordu:‘‘Sami Bey, derhal V.K.'ya ulaşın, acele Genel Merkez'e gelsin!’’O yıllarda, cep telefonları henüz icat edilmiÅŸti ama, Türkiye'de kullanıma baÅŸlanmamıştı. Böyle acele iÅŸlerde, çaÄŸrı cihazları imdada yetiÅŸiyordu. Sami CezaroÄŸlu, V.K.'nın çaÄŸrı cihazına hemen bir mesaj geçti ve kendisini MHP Genel Merkezi'ne davet etti. V.K., ‘‘BaÅŸbuğ’’dan gelen bu ‘‘acele davet’’ mesajını alınca, çok heyecanlandı. Bir nefeste, kendisini baÅŸkentin Strazburg Caddesi'ndeki MHP Genel Merkez binasında buldu. Ãœlkücü genç, huzurdaydı; BaÅŸbuÄŸ'un karşısında, esas duruÅŸta bekliyordu. BaÅŸbuÄŸ'un olaÄŸandışı ruh hali sanki yüzüne yansımıştı. Suratı çok gergindi. KonuÅŸması, her zamankinden çok daha sertti. Düşünceliydi; herhalde yeni bir karar arifesindeydi. TürkeÅŸ bir an sustu, V.K.'nın heyecanı da doruÄŸa ulaÅŸtı. Ãœlkücü genç, acaba niçin huzura çaÄŸrılmıştı? BaÅŸbuÄŸ'un içinde fırtınalar estiÄŸi her halinden belliydi. Ama o, hangi fırtınaydı? EMREDERSÄ°NÄ°ZEvet, TürkeÅŸ, beyninde yoÄŸurduÄŸu düşüncelerini talimat olarak aktarmaya baÅŸladı: ‘‘Evladım... Senden, Apo'nun kellesini istiyorum!..’’Esas duruÅŸta, büyük bir ciddiyetle MHP Lideri'ni dinleyen V.K., TürkeÅŸ'in talimatları bittikten sonra, ‘‘Emredersiniz BaÅŸbuÄŸum’’ diyerek karşılıkta bulunuyor, bu arada omuzlarına yüklenen çok önemli ve zorlu görevi kısa zamanda, yüz akı ile yerine getirmek için yeni bir maratonun emrini almış oluyordu. ‘‘Maraton’’ diyoruz, çünkü V.K., o tarihe kadar ‘‘ülkü’’ için baÅŸka maratonlar da koÅŸmuÅŸ ve hepsinde ipi göğüslemiÅŸti. Ancak bu, gerçekten ‘‘zorlu’’ bir maraton olacaktı. V.K., BaÅŸbuÄŸ'un huzurundan ayrıldıktan sonra, büyük bir heyecanla iÅŸe koyuluyor, TürkeÅŸ tarafından omuzlarına yüklenmiÅŸ olan o çok önemli görevin üstesinden gelebilmek için planlar yapmaya baÅŸlıyordu.BÃœYÃœK OPERASYON HAZIR V.K., bölge halkından olduÄŸu için Suriye'yi avucunun içi gibi biliyordu. Sıra, eylem planını hazırlamaya gelmiÅŸti. Reis, önce Almanya'da yaÅŸayan ülkücü H.D.'ye telefonla ulaşıp, acele Ankara'ya gelmesini istedi. H.D. de yıllarca Gaziantep'te yaÅŸamış, bu arada Suriye'ye sık sık geçip, komÅŸu ülkeyi köşe-bucak öğrenmiÅŸ, 12 Eylül Ä°htilali'nden sonra da cezaevine düşmüş, ancak tahliye olur olmaz soluÄŸu Almanya'da almıştı. TÄ°M TAMAM H.D., Ankara'ya niçin davet edildiÄŸini bilmiyor, ama, Reis'in, kendisini yeni bir göreve yönlendireceÄŸini tahmin ediyordu. Berlin'deki bu ülkücü, heyecanla arabasına atladı ve 48 saat sonra Ankara'ya ulaÅŸtı. ‘‘Elde var bir’’ diyen Reis, Suriye operasyonunda bir ikinci kiÅŸiyi daha görevlendirmek istiyordu. Kafasında, o iÅŸi de çözmüştü. Yine telefonla, bu defa ülkücü A.B.'ye ulaÅŸtı. O da, Suriye'yi komÅŸu kapısı yapan gençlerdendi. Apo'nun hesabını görecek olan tim oluÅŸmuÅŸtu; ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 8 yıldan beri peÅŸinde olduÄŸu o bölücüye nasıl ulaşılacaktı... V.K., beyninde, operasyonun kurgusunu tamamladı. Birkaç gün sonra tekrar BaÅŸbuÄŸ'un huzuruna çıktı. Planını bütün ayrıntılarıyla MHP Lideri'ne arz etti; gerekli onayı aldı. Ama iÅŸ bununla bitmedi. BaÅŸbuÄŸ onay verirken, ülkücülerin reisine ÅŸu uyarılarda bulunuyordu: TELEFON KULLANMAYIN‘‘Evladım, sen bu operasyonu Türkiye'den yöneteceksin. BelirlediÄŸin iki arkadaÅŸ bölgeye sevk edilecek. Ancak onlar arkalarında iz bırakmayacak. Yani, Suriye'ye resmi yoldan giriÅŸ-çıkış yapmayacaklar. Ya pasavan (sınırdaki mülkî amirlerin verdiÄŸi özel geçiÅŸ belgesi) kullansınlar, ya da kaçak gidip-gelsinler. Apo'nun izini bulun. Takibe alın. DeÄŸiÅŸik günlerdeki 24 saatleri için çizelgeler hazırlayın. GeliÅŸ-gidiÅŸlerini kontrol edin. YaÅŸadığı binanın konumu ve durumunu iyice belirleyin. Eve gelip-gidenler hakkında da bilgi sahibi olun. Kurmayca plan yapın. Toparladığınız bilgileri, kuryeler aracılığıyla bizlere ulaÅŸtırın. Asla telefon hattını kullanmayın. Sizin bulunduÄŸunuz bölgeye Türkiye'den sık sık kuryeler gelip-gidecek. Onları da güvenli kiÅŸilerden seçelim. Allah muvaffak etsin. Tanrı Türkü korusun.’’Gözükarabıçkın ve ‘Reis’Ülkücü genç, büyük bir örgütçüydü; yüksek öğrenim görmüş, mühendislik tahsili yapmış, genç yaşına raÄŸmen uzunca bir süre GüneydoÄŸu Anadolu Bölgesi'nde kamu görevlerinde bulunmuÅŸtu. Bıçkındı. Gözü karaydı... Çok çabuk karar verebilen bir kiÅŸiliÄŸe sahipti. Ãœlkücü gençler, kendisini çok seviyor ve ‘‘Reis’’ diye hitap ediyordu. Reis, ülke bütünlüğünü birinci derecede ilgilendirdiÄŸine inandığı böylesine önemli bir görevi yerine getirebilmenin heyecanına kapılmıştı. BaÅŸbuÄŸ'un, ülkücü Reis'e ‘‘Kellesini istiyorum’’ dediÄŸi Abdullah Öcalan, namı diÄŸer Apo'nun ise o tarihlerde Suriye'de yaÅŸadığı biliniyordu. PKK Lideri, 1984'te baÅŸlattığı eylemleriyle Türkiye'yi kan gölüne çevirmiÅŸti. Bu yüzden, yıllardan beri GüneydoÄŸu Anadolu bölgemizde düşük yoÄŸunluklu bir iç savaÅŸ yaÅŸanıyordu. Bu adam niçin öldürülmüyor?RIZA MüftüoÄŸlu, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın öldürülmesi için TürkeÅŸ'in emriyle oluÅŸturulan tim konusunda ÅŸunları anlatıyor:‘‘Merhum TürkeÅŸ, tüm yaÅŸamı boyunca bölücülüğü ülkemiz için birinci derecede tehlikeli sorun olarak görmüştür. TürkeÅŸ'e göre, bu tehlikeyi ‘İran modeli Ä°slami rejim' izlemekteydi. BaÅŸbuÄŸ, cezaevinden 1985 yılında tahliye olduÄŸu sırada, özellikle GüneydoÄŸu Anadolu'da PKK terörü filizlenmeye baÅŸlamıştı. Bu mesele, BaÅŸbuÄŸ'un kafasını çok meÅŸgul ediyordu. 1990'lı yıllara geldiÄŸimiz zaman, bölücü terör meselesi artık ülkenin birlik ve bütünlüğünü sarsacak boyuta ulaÅŸtı. Bu harekátın başında bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Abdullah Öcalan, ferdi bulunduÄŸu ülkeyi parçalamak için Suriye'de karargáh kurdu. Olay, her geçen gün tırmanıyordu. Genel BaÅŸkanımız, bu meseleyi hemen her gün, diyebilirim ki her saat, büyük bir hassasiyetle takip ediyordu. Artık tahammülü kalmamıştı. Bu fitneyi yöneten bölücünün bütün hareketleri, basın tarafından kamuoyuna yansıtılıyordu. Ancak, devletimizin güvenlik ve istihbarat örgütleri, her nasılsa bölücübaşının bu fitne karargáhına ulaÅŸamıyor ve onu etkisiz hale getiremiyordu. BaÅŸbuÄŸ, Parti örgütünün ve halkımızın manevi baskısı altındaydı. Nitekim, bu baskının sonucunda bir ÅŸeyler yapmak gerektiÄŸini düşündü. Bunu, zaman zaman Parti'nin BaÅŸkanlık Divanı ve Genel Ä°dare Kurulu toplantılarında dile getirdi. ‘Devletimize, bu konuda bizim de yardımcı olmamız gerekiyor' derdi. Ä°BRET OLSUNGenel BaÅŸkan, 1992 yılında, Parti Genel Merkezi'ndeki basın toplantılarından birisinde, PKK terörü konusunu ayrıntılı bir biçimde gündeme getirdi. Toplantıyı izleyen partililerden birisi, daha sonra BaÅŸbuÄŸ'u makamında ziyaret ederek, duygu ve düşüncelerini aktardı. BaÅŸbuÄŸ'un MHP'li konuÄŸu, ‘Sayın Genel BaÅŸkanım, basın toplantınızı izledim, çok etkilendim. Hiçbir lider, bu konuyu bu derece açıklıkla ortaya koymuyor. Bu Apo, niçin öldürülmüyor' dedi. Genel BaÅŸkan'ın cevabı ise şöyle oldu: ‘Hükümetimizin bu konudaki siyaseti nedir, doÄŸrusu bilmiyorum. Ama, bu caninin kısa zamanda ortadan kaldırılması gerekir. Hatta, mümkün olsa da getirilse ve ibret-i alem için bir meydanda asılsa.'Evet, bu basın toplantısı ve ardından kendisini ziyaret eden partilinin sözleri, bardağı taşıran son damla oldu. Genel BaÅŸkan, artık örgüt olarak bir ÅŸeyler yapmak gerektiÄŸine inandı ve düğmeye bastı. Çok güvendiÄŸi ülkücü bir genci, bu meseleyi çözmesi için görevlendirdi. Ãœlkücü arkadaÅŸ, yanına iki ülküdaşı daha alarak iÅŸe koyuldular. Operasyonun ön hazırlıkları ve keÅŸif çalışmaları, yaklaşık 1 yıl sürdü. Bu zaman içerisinde, görevli arkadaÅŸlar, Genel BaÅŸkan'ı sürekli bilgilendirdiler ve kendisinden taktik aldılar. Gelen haberler heyecan vericiydi...’’Son 12 yılın tanığı TÃœRKEÅž'in, partideki Yardımcısı Rıza MüftüoÄŸlu, 12 yıl boyunca kendisine adeta ‘‘sır kátipliÄŸi’’ yapmıştı. Bu öyle bir kátiplikti ki, uçakların kara kutusundan farkı yoktu. TürkeÅŸ, 12 Eylül 1980 Ä°htilali sonrasında yaklaşık 5 yıl cezaevinde kaldı; tahliye edildikten sonra, ‘‘yasaklı’’ olduÄŸu için uzun süre aktif siyaset yapamadı. TürkeÅŸ, Rıza MüftüoÄŸlu'nun sahibi bulunduÄŸu ve Ankara'da yayınlanan Yeni Düşünce gazetesi aracılığıyla, ülkücüleri yeniden örgütlemeye baÅŸladı; çünkü Yeni Düşünce, TürkeÅŸ'in yeni sözcüsü konumundaydı. Rıza MüftüoÄŸlu ise tüm gençliÄŸini ülkücü camiada yaÅŸamıştı. 12 Eylül öncesi, Ãœlkücü Maliyeciler ve Ä°ktisatçılar DerneÄŸi ‘‘Ülkü-Bir’’in Genel BaÅŸkanlığı'nı yapmış, ihtilali takiben tutuklanarak MHP Davası'nın ‘‘EÄŸitimciler’’ bölümünde yargılanmış ve 27 ay cezaevinde kalmıştı. Savcı, MüftüoÄŸlu'nun TürkeÅŸ'e sürekli yardımda bulunduÄŸunu iddia etmekteydi. Rıza MüftüoÄŸlu, özgürlüğüne kavuÅŸtuktan sonra, tüm faaliyetlerini Yeni Düşünce gazetesinde yoÄŸunlaÅŸtırdı. Bu arada, TürkeÅŸ ve MüftüoÄŸlu, çalışmalarını Ankara Binektaşı Sokak'taki aynı binada sürdürmeye baÅŸladılar. MüftüoÄŸlu, 1985-1997 yılları arasında TürkeÅŸ'in yakınındaki en etkili ve yetkili siyaset adamı konumuna ulaÅŸtı; MHP Lideri'nin pek çok özel görüşmesi ile iç ve dış seyahatlerine katılıp, bir döneme tanıklık etti. Rıza MüftüoÄŸlu, 4 Nisan 1997 tarihinde vefat eden Alparslan TürkeÅŸ'in son 12 yılında tanıklık ettiÄŸi çok önemli olayların perde arkasını HÃœRRÄ°YET'e anlattı.Türkeş’i, PKK’ya haraç veren iÅŸadamı harekete geçirdiRIZA MüftüoÄŸlu anlatıyor: ‘‘1991-1993 yılları arasında, PKK'nın eylemleri dayanılmaz hale geldi. Ä°ÅŸte o dönemde, rahmetliden şöyle bir talimat aldım: ‘Toplum, PKK'dan korkmaya baÅŸladı. Dün, bana bir iÅŸadamı geldi. Ankara'nın Oran Sitesi'nde inÅŸaatlar yapan büyük bir müteahhit. Kendisi saÄŸ görüşlü. Ama korkudan PKK?ya haraç vermiÅŸ. Bunu, üzülerek ve büyük bir mahcubiyet içerisinde bana açtı. Bu çılgınca gidiÅŸe bir dur dememizi istiyor; benden, moral destek ve yardım bekliyordu. Haraç konusunda çeÅŸitli duyumlar alıyordum, ama meselenin bu boyuta geldiÄŸini doÄŸrusu tahmin etmiyordum. Bunlar, önlerine gelen kim olursa olsun haraç alıyorlar, ihale alıyorlar, yeraltına hakim olmaya çalışıyorlar. PKK'nın geliri, sadece eroin ticaretinden deÄŸil, belki ondan daha çok, bu gibi ticari yollarla ve haraçlarla saÄŸlanıyor. Bu psikolojik üstünlüğe bir son vermezsek, cinayetler giderek artacak. Åžimdi sen, basın aracılığıyla kamuoyuna sık sık demeçler vereceksin. ‘Biz iktidar olursak, Apo'yu yakalar, getirir ve asarız' diyeceksin. Yarın: Öcalan'ı, ülkücülerin namlusundan hangi haber kurtardı?Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!