Güncelleme Tarihi:
Ömer Göktepe'nin Amerika'da pespembe başlayan rüyası, altı yıl boyunca süren mahkemelerle her gün biraz daha kabusa dönüştü. Davalar, avukatlar, yeni avukatlar, dilekçeler, terapistler, prostat kanseri ameliyatı, takiben radyasyon tedavisi, aleyhte kararlar, yeniden başvurular ve yeniden redlerle geçen altı yıl... Bunca mücadelenin ardından elde edebildiği tek bir şey yok Ömer Göktepe'nin. Çocuklarının ziyaretlerini kısıtlayan bir program, yaz tatilillerini birlikte Türkiye'de geçirme talebinin reddi, zaman içinde çocukların da kendinden uzaklaşmaları, korkunç bir ruhi yıpranma, korkunç bir maddi yıkım, yıllarını geçirdiği evinin satılışı, adaletsizlik, inançsızlık... Geri dönüp bu altı yıla baktığında yalnızca bunları görüyor artık Göktepe.
Eşinin çocukları alarak gitmesi ve boşanma işlemlerini başlatması üzerine, bölgenin en iyi avukatını araştırmaya başlar Ömer Göktepe. Boşanma davaları alanında herkes iki kişinin ismini vermektedir: Harvey Steinberg ve Walter Johnson. Johnson zaten Janet'in avukatıdır, bu durumda Steinberg'le temasa geçer. Ünlü avukat ona, her şeyi kendisine bırakmasını, kazanma şansının olduğunu söyler.
‘‘Bugün artık fakir bir insan haline geldiysem, Steinberg yüzündendir,’’ diyor Ömer Göktepe. ‘‘Davayı uzattıkça uzattı, korkunç pahalı ve ıstıraplı bir dönem oldu benim için. Hiçbir sonuç elde edemediğim gibi, bir gün avukatıma çocuklarımı çok özlediğimi, ne yapıp edip onları görmemi sağlamasını söylediğimde, bana cevabı 'Evine bir köpek al!' oldu.’’ Göktepe bir süre sonra Steinberg'i azleder ve yerine Caroline Cooper'ı tutar.
Kızlarıyla beraber olmak üzere başvurduğu hukuki yolların hiçbirinin işlememesinin bir başka önemli nedeninin de Mary R. Donahue olduğunu söylüyor Göktepe. Donahue bir psikolog ve çocuk terapisti. Kadın haklarına ilişkin davalara uzman olarak katılıyor, adli çevrelerde ise lakabı ‘‘kiralık uzman şahit’’. Boşanma davalarında çocukların annelerinde kalmalarını sağlamak için başvurulan en bildik yöntem, çocukların psikolojik sorunları olduğunun teşhis edilmesi.
Böylece uzman şahit Donahue, Göktepeler'in boşanma davasının kilit ismi olur. Janet, avukatının tavsiyesiyle Mary R. Donahue'yu çocukların terapisti olarak seçer. Terapist, Ömer Göktepe'yle çocuklarını bir gün bile birarada müşahade etmeden, ikinci bir psikolog görüşü de olmaksızın, Katherine ve Joy'un psikolojik sorunları olduğunu mahkemeye beyan eder.
Terapist mi avukat mı?
Mary R. Donahue bununla da kalmaz. Ardından bir avukat gibi davranarak, davada Janet'in lehine Ömer Göktepe'nin ise aleyhine olacak bilgileri toplayıp, mahkemede sunmaya başlar. Bir terapistten çok, çocukların velayetleri konusunda verilecek kararda ve ziyaret programında söz sahibi olur. Onun bu ikili rolü hukuka aykırıdır aslında. Mahkemenin resmen onu azletmesinden hemen önce, görevinden istifa eder. Ama olan olmuş, bu süreçten en büyük zararı da çocuklar görmüştür. Üstelik Donahue'nun da ücretini Ömer Göktepe ödeyecektir.
Yeni avukatı Caroline Cooper gerek Steinberg'in gerekse Donahue'nun verdiği zararları telafi etmek için canla başla çalışır. 1993, 1994 ve 1995'te, çocukların ziyaret programının yeniden belirlenmesi ve resmen tebliğ edilmesi, ihlal edilen hukuki hakların düzeltilmesi ve daha önceki mahkeme kararının iptali için üç ayrı dilekçe verir mahkemeye. Bir de acil dilekçe hazırlar. Bu dilekçede de kızların babalarıyla yaz tatili hakkı talep edilmektedir. Bütün dilekçeler mahkeme tarafından reddedilir. Tek olumlu şey mahkemenin dava için bağımsız bir psikolog atamasıdır. Milton Shore böylece devreye girer. Shore 1995 yılında mahkemeye, çocukların babalarıyla yaz tatili yapmalarını destekleyen bir rapor sunar. Bunun üzerine Haziran 95'de görülen davada hakim, Ömer Göktepe'nin çocuklara ilişkin haklarının yenilendiğini beyan eder. Her ne kadar bu yenileme, kızların hafta sonu ziyaretlerini kısıtlayıp, velayetlerini tamamen anneye verdiyse de, yaz tatili programı kabul edilir. Ve o yaz Göktepe kızlarını alıp Türkiye'de tatil yapar.
Maddi yıkım kararları
Ancak bu mutluluk kısa sürer. Eylül ayında mankemeden yeni bir karar daha çıkar, program değişir ve eski eşinin öngördüğü, içinde Türk bayramları olmayan kısıtlı bir ziyaret programı kabul edilir. Çünkü Janet, Joy'un terapiye devam ettiğini, tatil programının bunu aksatacağını öne sürer. Bunun üzerine akan sular durur, çünkü orası Amerikadır ve psikoterapi hayatın en vazgeçilmez aktivitesidir. Bu arada Janet çocuklarıyla Virginia eyaletine taşınır, Maryland eyaletinin kararlarını başka bir eyalette uygulamanın güçlüğü nedeniyle, zaten kısıtlı ziyaret programına hepten uymamaya başlar. Ömer Göktepe'nin kızlarıyla Türkiye'de geçirdiği süre de, son altı yılın tek güzel anısı olarak kalır.
Mahkemeden çıkan tek karar, çocuklara ilişkin değildir elbette. Bir de işin maddi yönü vardır. Tazminat, nafaka, evliliği sırasında kazandığı emeklilik hakkının yüzde 50'si, avukat masrafları, tüm bunlar Göktepe'yi tam bir maddi yıkıma götürür. Ancak Göktepe'nin hiç beklemediği bir şey daha olur. Yıllarını geçirdikleri ortak evleri, yine mahkeme kararıyla satışa çıkarılmıştır ve kısa süre sonra değerinin çok altında bir fiyata satılır. Göktepe'nin payına düşen 80 bin dolar, ödemesi gereken tazminatına mahsuben eski eşine verilir. ‘‘Malına sahip olma, satışında söz sahibi olma en temel insan hakkı zannediyordum’’ diyor Göktepe. ‘‘Satışı durdurmak için çok mücadele ettim. Amerikan yasalarına göre 'mal sahibinin teklif edilen fiyattan malı satın alma hakkı'nı bile bana kullandırtmadılar. Satış sırasında imzam bile gerekmedi. En büyük arzum, çocuklarımın büyüdüğü, sevdiği bu evi muhafaza edebilmekti. Hayatlarında hiç değilse mekan olarak bir süreklilik olsun istedim çünkü.’’
Ömer Göktepe'nin başına gelenler bununla bitmiyor. Ancak bu kez kendi hatasının da payı büyük bunda. Göktepe 70'li yıllarda Türkiye Merkez Bankası'nda bir döviz hesabı açar. Annesi, o yıllarda döviz hesabı açma hakkına sahip olmadığı için, kendi tasarruflarını da oğlunun hesabına yatırır. Daha sonra Ömer Göktepe'yle eşi Janet'in ortak hesabına dönüşecek olan bu hesaptaki paranın büyük kısmı aslında Göktepe'nin annesine aittir. Janet'in avukatı, bu hesaptaki paraya istinaden büyük bir tazminat talebinde bulunur. Büyük bir kısmı annesine ait bu maddi imkanı da kaybetmek istemeyen Göktepe, Türkiye'deki çok yakın, eski bir aile dostlarının oğluna vekalet vererek hesabı boşalttırır. Ancak paranın çekilmesinden kısa bir süre sonra aile dostları ölür.
Ömer Göktepe bir süredir, aile dostlarının, çok şaibeli biri olduğunu sonradan öğrendiği oğlundan bu parayı geri almaya çalışıyor ama hiçbir ümidi yok. Kendisine önerilen tek yol ise şu: ‘‘Mahkemeye versen bir şey çıkmaz, mafyaya ver!’’
Ömer Göktepe'nin Amerika rüyası kabusa dönüştü. Bundan sonra aynı kabusu Türkiye'de de yaşacağa benziyor.
Altı yılın bilançosu
Altı yıldır kızlarını toplam 35 gün görebildi. Bu görüşmelerin çoğunda büyük kızı Katherine yoktu.
Son üç aydır Katherine'i hiç görmedi, Joy ise yalnızca bir kez yatıya kaldı.
- Bir baba olarak çocukların gözündeki imajı büyük ölçüde zedelendi. Çocuklar, çıkan mahkeme kararları, annelerinin ve terapistin yorumları yüzünden ona güvenlerini kaybettiler. Bugün 17 yaşına gelen büyük kızı Katherine babasından tamamen uzaklaşmış durumda. Bu güveni tekrar kazanmak için çocukların iyice büyümelerini ve yazdıklarını, belgeleriyle okumalarını bekliyor.
Birçok yayını olan ve 1986 yılında yaptığı bir araştırmayla Alan Berman ödülünü alan Göktepe'nin, mesleğiyle ilgili üretimi bu altı yıl içinde tamamen durdu.
Evi satıldı ve kendi hissesi, tazminata mahsuben eşine ödendi.
Bugün hala faiziyle birlikte 350 bin dolar tutarında tazminat borcu var.
250 bin dolarlık avukat masrafı yaptı. Halen 65 bin dolar borcu var.
Terapistlere 30 bin dolar ödedi.
Her ay nafaka ve çocukların bakımı için (çocuklar bakım yaşını geçtikleri halde) 1378 dolar ödüyor.
Tazminatı ödeyemediği için beş ay boyunca maaşı hacizli kaldı. Haciz kararı sonradan kaldırıldı.
Bunca yıllık çalışmanın ardından, büyük bir kısmı annesine ait parasını da aile dostlarına kaptırmış durumda.