Evet, Türkiyeli! (III)

Güncelleme Tarihi:

Evet, Türkiyeli (III)
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2004 00:00

DAHA önce de sorduğum bir soruyu yeniden tekrarlıyorum.Adı Ali, Veli olan; merámını Türkçe anlatan; İslami din kültüründen inen, ama Bulgaristan’da yaşayan insanlar nedir? Türk müdürler, yoksa Bulgar mıdırlar?Aynı şekilde, söz konusu özellikleri yansıtan ve Yunanistan’da, Sırbistan’da, Romanya’da; din faktörü hariç de Moldavya’da ikámet eden insanlar nedir? Helen, Sırp, Rumen veya Moldav mıdırlar?Cevabı kendim veriyorum: Bal gibi ve de halis mi halis ‘T-ü-r-k’türler!Ancaak, siz de benim kesinkes doğru olan bu saptamama katıldığınız takdirde, ‘Türk’ tanımındaki etnik boyutun belirleyiciliğini mutlaka kabullenmek zorundasınız.* * *ÖYLE, çünkü eğer Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve farklı kimlikler taşıyan insanların kavmi değil de sırf ‘yurttaş’ anlamında ‘Türk’ olduğunu söylüyorsanız, o halde yukarıdaki Balkan ahalisini ‘Türk’ diye adlandırmak hakkınız yoktur. Olamaz.Aksi takdirde, nalıncı keseriyle ‘çifte standart’ın daniskasını uygularsınız. Zira, madem bütün TC vatandaşları ‘Türk’tür, eh bizimki can da Bulgaristan’ınki, Yunanistan’ınki, Sırbistan’ınki, Romanya’nınki, Moldavya’nınki patlıcan mı?Oralar ahalisinin de tümünü Bulgar, Helen, Sırp, Rumen addetmek gerekir.Fakat asla addedilemezler, çünkü yukarıdaki tanımlamalar da etnik boyut içerir. Kim ne hakla Kırcaalili Hasan kızı Elif’e Slav demeye yeltenebilirmiş ki?Dolayısıyla, öz be öz soydaşımız oldukları asla kuşku götürmeyen Rumeli Türkleri Bulgar değil ‘Bulgaristanlı’; Yunan değil ‘Yunanistanlı’; Sırp değil ‘Sırbistanlı’; Rumen değil ‘Romanyalı’; Moldav değil ‘Moldavyalı’dır !Zaten, onları ora yurttaşı kılan ‘üst kimlik’ de bu sosyo-coğrafi terminolojidir.İşte ne fazlası, ne eksiği var, ‘Türkiyelilik’ derken de aynı şeyi kastediyorum.* * *AMA şüphesiz, salı günü de belirttiğim gibi, lisanlar kendi evrimlerinde dönüşürken modern ulus devlet halklarını illá ‘doğru’ (!) biçimde tanımlamadılar.O modernite öncesine uzanan ve ‘öteki’nin ‘ben’i káh kavmi aidiyetten; káh da coğrafi özellikten ötürü isimlendirmeleri, çoğu defa karman çorman nitelik arzetti.Zaten, dünkü ‘Türk kelimesi etnisiteyi aşıp sosyolojik bir boyuta da ulaşır mı’ soruma ‘hem hayır, hem evet’ cevabını verirken, ‘evet’le bunu kastetmiştim. Zira, ‘Kürt’ kimliğini öne alan insanlarımızın anlamadığının veya inkárcılığa tepkiden dolayı anlamak istemediğinin tersine, madalyonun bir de öteki yüzü var.* * *O da şu ki, ‘öteki’; yani esas olarak Batı ‘ben’i ‘Türk’ diye adlandırırken; velev ki ‘pozitivist ırkçılık’ dahil ulus devlet paradigmasını kendisi yaratmış olsun, öyle kafatasımı ölçüp, dilimi dinimi ve soyumu sopumu ince eleyip, sık dokumadı.Çok genel olarak, ‘Memálik-i Osmaniye’ tebasının tümüne ‘Türk’ dedi. Hattá, milliyetlerinin artık kazan kaldırdığı en son dönemlerde bile, ilk çizgi-roman ‘Becassine’de yansıtılan Katolik levanten portresinden tutun; İmparatorluk içinden Latin Amerika’ya göçmüş Hıristiyan Arap ve Ermenilere bugün dahi ‘Turco’ denilmesi dahil, ne alá ki ‘Türk’ sıfatlandırmasını sosyo-politik anlamda kullandı.Ama işte neyleyeyim, gerek çift anlamlı sözcüğün tabii ki ilkin etnisite içermesi; gerekse, daha sonra onu ‘ifrada kaçarak’ sahiplenen ‘ben’in sözcüğü bu defa diğer bir ‘öteki’ne ‘sen de busun’ diye dayatmak girişimim, ulus devletimi başka bir ‘üst kimlik’ terminolojisinde toparlayıp, birleştiriciliği pekiştirmek ihtiyacını yarattı.O ‘üst kimlik’teki ‘Türkiyelilik’ kavramını cumartesi günü de işleyeceğim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!