Güncelleme Tarihi:
Partiler niçin ‘evet’ veya ‘hayır’ dediklerini anlatıyor. Ama hürriyet.com.tr üç partinin yöneticilerine; soruyu tersten soruyor:
‘Evet’ isteyen AKP’ye “Referandumun sonucu ‘hayır’ çıkarsa Türkiye ne kaybeder?”
‘Hayır’ diyen CHP ve MHP’ye ise “Referandum sonucu ‘evet’ çıkarsa Türkiye ne kaybeder?”
HAYIR ÇIKARSA TÜRKİYE NE KAYBEDER
İlk olarak AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’i arıyoruz. “Hemen şimdi mi” diye soruyor. Evet, yanıtımız üzerine, “Peki hepsini yayınlayacak mısınız” diyor bu kez de… İkinci ‘evetimiz’ üzerine “Halk, hiçbir dönemde Anayasa değişikliğini kendi iradesiyle bu kadar tartışmamıştı. 1961 Anayasası oylamasında ‘evet’ propagandası serbest, hayır değildi. 1980 Anayasası’nda da öyleydi. İlk kez evetçiler de hayırcılar da demokratik bir ortamda bunun savunuculuğunu yapıyor.
AK PARTİLİ ÇELİK: "HAYIR ÇIKARSA BU GÜZEL ORTAMA YAZIK OLACAK"
‘Hayır’ çıkarsa bu güzel ortama da yazık olacak” diyen Çelik, ‘hayır’ sonucu ile Türkiye’nin neler kaybedeceğini şu sözlerle anlatıyor:
- Baykal bir grup konuşmasında, ”Bu Meclis anayasa yapamaz”, demişti. Dolayısıyla ‘hayır’ çıkarsa Türkiye’de parlamentoların kendi hür iradesiyle, halkın iradesiyle milletin iradesiyle anayasa yapılamayacağı kanaati pekişecek.
- 12 Eylül Anayasası’na millet mahkum olmaya devam edecek,
- Memurlar toplu sözleşme yapamayacak,
- İşçiler şu anda sahip olmadıkları sendikal haklara sahip olamayacak,
- Siviller askeri mahkemelerde yargılanmaya devam edecek,
- Askerler askeri suçların dışında da sivil askeri mahkemede yargılanamayacak,
EVET ÇIKARSA TÜRKİYE NE KAYBEDER?
Referandumdan ‘evet çıkarsa Türkiye ne kaybeder’ sorusunu ilk olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hakkı Suha Okay’a soruyoruz. “Sonuç ‘hayır’ çıkacak, dolayısıyla sorunuzu yanıtlamama gerek kalmayacak” diyen Okay’ı ikna etmeyi başarıyoruz.
CHP'Lİ OKAY: "DEMOKRASİ RAFA KALKAR"
“Vatandaş daha ileri demokrasi daha fazla özgürlük istiyor. Oysa anayasa değişiklikleri demokrasiyi, kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını, yargıç teminatını ortadan kaldırıyor, askıya alıyor. Demokrasi rafa kalkıyor. Tek adamın diktatoryası oylanıyor” diyen Okay, sözlerini şöyle sürdürüyor:
- Oylanan aslında demokrasi. ‘Evet’ çıkarsa Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkacak, kuvvetler birliğine dönüşecek. Başbakan yasama, yürütme ve yargının başındaki kişi haline dönüşecek. Ve iktidar tamamen hukuku askıya alacak, demokrasiyi rafa kaldıracak.
- Temelde oylamayla yargı iktidar tarafından ele geçirilmek, korku imparatorluğu sürdürülmek isteniyor. Toplumu korkuyla yönetme anlayışı. Bunu nereden çıkarıyoruz; Hakimler ve Savcılar yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi’nde yapılan değişiklikler. Bugüne değin yaptıkları uygulamalar. İlk defa HSYK’de bakan ve başbakanın kararname üzerinde bu kadar çok çalıştığını görüyoruz. Nitekim özel yetkili mahkemelerdeki atama işlemlerindeki kararnameyi geri çektiklerini ve oralara savcı atamasını durdurduklarını söylüyorlar. HSYK toplantısı sürüyor. Bakan ve müsteşar çıkıyor toplantı kilitleniyor. Geçmişte hiç böyle olmamıştı.
- Demokrasi örneği diye ifade ettikleri bu Anayasa değişikliğinde 10-11 bin hakimden 10 hakim veya savcıyı HSYK’ye üye yapacaklarını söylüyorlar ve bunu demokrasi örneği olarak sunuyorlar. Peki seçilen bu hakimi kim denetleyecek? Adalet Bakanlığı. 4 yıl sonra görev süresi dolduğunda o hakim ne olacak? Hakim olarak yeniden Adalet Bakanı denetiminde olmayacak mı? HSYK’ye seçilen o hakimlere, aldığı kararlardan dolayı ceza verilmeyeceğine dair hangi güvence verilecek? Cezalandırılmamak için iktidarın taleplerine ‘evet’ demekle karşı karşıya getiriliyor.
- Hakim ve savcılarla ilgili şikayetler adalet bakanı incelemesine tabiydi. Ancak bakan soruşturma açılmasına izin vermediğinde idari yargıya başvurulabiliyordu. Oysa şimdi adalet bakanı HSYK başkanı oluyor. Başkan olarak verdiği kararlar kesin. Yani soruşturma açılmaması kararı verdiğinde artık o hakim ve savcı için idari yargıya başvurma şansın yok. Özgürlük getireceğim derken; yargı yolunu kapatıyorsan, mahkeme denetimini ortadan kaldırıyorsan hangi özgürlüğü getiriyorsun?
- Anayasa Mahkemesi raportörünün üye yapılış biçimi. Raportör müsteşar yardımcısı yapıldı. Seçilebilir hale getirildi. Ondan sonrada üye haline getirildi.
- Anayasa mahkemesinde evvelce beşte üç yani yüzde 60 çoğunlukla Anayasa aykırılık iptaline karar verilirken; şimdi üçte ikiye yani yüzde 67’ye çıkarıldı. Böylece anayasa mahkemesinde karar çoğunluğu da üye atama modeli de değiştirildi. Avrupa ülkelerinde uzlaşmayı zorlamak için nitelikli çoğunluk aranıyor. Bizde ise salt çoğunluk aranıyor. Böylece iktidarın yani çoğunluğun dediği oluyor. Bu mudur demokrasiyi getirmek?
GREV ZARARINI İŞÇİ KARŞILAYACAK!
- Lokavt ilk kez hak haline geliyor.
- Ekonomik sosyal konsey bugüne kadar toplanmamış şimdi anayasa maddesi haline getiriliyor.
- Engellilerle ilgili hüküm yer alıyor. Kamuda 53 bin engelli açığı var. Samimiysen önce bu boş kadroları doldur.
- Grev nedeniyle bir iş yerinde zarar oluştuysa bundan sendika sorumluydu. ‘EVET’ çıkarsa, oluşacak zararı işçi ödeyecek. İşçi doğrudan sorumlu tutulursa, o işçi greve gidebilir mi? Anayasal güvencesi ortadan kalkıyor işçinin.
- Sendikalı işçilerin dava açma hakkı doğrudan sendika yetkisindeydi. Şimdi sendikalar dava açamaz hale getirildi. İşçiye sen kendi davanı kendin aç ve takip et, dersen sendikanın anlamı kalır mı? Örgütlü toplum, katılımcı demokrasi diyorsun nerede demokrasi örgütlü toplum?
- Bir yanda özgürlükler kısıtlanıyor, bir yanda demokrasi askıya alınıyor. Ve başbakanın sivil diktasına tüm Türkiye teslim oluyor. Bu sürece bakıp da buna demokrasi adına yeni açılım demek mümkün mü?
- 12 Eylül ile nerede hesaplaşıyorsun? Bakan, ‘yargılanamazlar’ diye açıklamadı mı?
AMAÇ TEK ADAM YÖNETİMİ
- Baştan sona kandırmaca üzerine bir siyasi strateji izleniyor. Asıl temel amaç tek adam yönetimidir. Bugün tüm kurumlara, medyaya bakın. Son iki yıldır medyada Cumhuriyet Gazetesi hariç tüm genel yayın yönetmenleri değiştirildi. Gazetelerin birinci sayfasında başbakanın izni dışında bir haber verilemiyorsa hangi demokrasiden söz ediyorsun? Çıkan anketlere bakıyorsunuz hepsi bir merkezden yönetiliyor. Bu nasıl bir iştir ki anketlerde 10 gün içinde yüzde 10’luk oynamalar oluyor? Türkiye’nin kendi içinde yaşadığı gerçekler ortadayken demokrasi şovu yaparak, demokrasiyi rafa kaldırmak isteyenlerin referandumda ‘evet’ çıkacağını söyleyenlerin hiçbir samimiyeti yoktur.
Tek adamın diktatoryasına Türk halkının geçit vermeyeceğini düşünüyorum. O nedenle ‘evet’ ihtimalini düşünmüyorum, ‘hayır’ çıkacağına inanıyorum.
MHP'Lİ VURAL: "HABUR YARGISI HAKİM OLACAK"
‘Hayır’ cephesinde yer alan diğer parti ise Milliyetçi Hareket Partisi. Referandumdan ‘evet’ çıkarsa Türkiye ne kaybeder, sorusunu ise Grup Başkanvekili Oktay Vural’a soruyoruz:
- Türkiye yeni bir anayasanın toplumsal mutabakatla yapılması zeminini kaybeder. Dolayısıyla 13 Eylül’de yeni bir anayasa ihtiyacı ortadan kalkmaz ama bundan sonra yapılacak anayasa çalışmalarında oluşabilecek diyalog ve uzlaşmayı mayınlar.
- Bu milletin hakkını hukukunu gasp edenleri sorgulayacak Anayasa Mahkemesine istediklerini, kendilerine yakın olanları tayin edecekler. Artık hakkı hukuku gasp edenlerden hesap sorma imkanı bırakmayacaklar.
- Habur yargı anlayışı, siyasileşmiş yargı Türk yargısına hakim olacak. Anayasal kılıfla Habur açılımının önü açılacak.
"RESMİ DİL DEĞİŞECEK"
- Açılım, adı altında Türkiye’nin siyasi olarak bölünmesine yol açacak. Son günlerde demokratik özerklik talepleri, BM gözetimi ifadeleri tesadüf değildir. Dolayısıyla bu açılım konusunda ilerde atılacak adımların önü açılmak isteniyor. İlerde atılacak adımlar ise bir anayasada ulus devlet ve üniter yapımızsa yönelik maddeler gevşetilecek. Türkçe dışında başka dillerin resmi ve eğitim dilleri arasına sokulacak adımlar atılacak.
"PKK’YA SİYASİ ÇÖZÜM GELECEK"
- AKP’nin açılım zihniyeti, PKK’ya siyasi çözüm zihniyeti yargıya hakim olacak.
- ‘Evet’ denirse hak güçlünün olacak. Güçlü olan hakimini ayarlayabilir, zihniyeti hakim olacak. Bu durumda vatandaşın hak ve hukukunu güçlü karşısında savunma imkanı kalmayacak.
"CANİ, ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURACAK"
- İmralı canisine anayasa mahkemesine bireysel başvuru imkanı tanınacak.
- Bölücü terörü destekleyen ifadelerden dolayı partisi kapatılanlar milletvekili olmaya devam edecek. Millettin kürsüsünden terör desteklenecek, bu kişilerin partileri kapatılabilecek ama kendileri vekil olarak meclis kürsüsünden söylemeye devam edebilecek. Böylece bölücü düşüncenin, parlamentoda dile getirilmesi, şiddeti tanı, tavsiyeleri dile getirilmeye devam edecek.
"KAMU GÖREVLİLERİ MAHKEMEYE GİDEMEYECEK"
- Kamu görevlileri artık uzlaştırma kurulu kararlarına karşı mahkemeye başvuramayacak. Haklarını hukuklarını gasp edecek bir karara karşı aciz duruma düşecek.
- Kişisel verilerimizin fişlenmesine yasal kılıf hazırlanacak. Ama işin özü tabiatıyla şudur; bireysel olarak bakıldığında evet dendiğinde AKP anayasa mahkemesine bugünkü çoğunluğu ile üye atayabilecek ama sonra gelecek çoğunluğun 12 yıl süreyle üye ataması mümkün olmayacak. Dolayısıyla milletin, özgürlüğü ve gücü elinde tutanı sorgulama imkanı ortadan kaldırılacak.
- Bugün gelinen noktada korku imparatorluğunu eline alarak medyaya, STÖ’lere meslek örgütlerine, halka yaymak isteyen zihniyet karşısında hukuk çerçevesinde hesap sorma imkanı kalmayacak.
- Başbakan zihniyetine anayasal kılıf oluşturulacak. Başbakansın, asarsın kesersin, hesap da vermezsin anlayışı gelecek. Başbakan TÜSİAD’a ‘taraf olmayan bertaraf olur’ dedi. Yani ‘ben güçlüyüm, benim yanımda olmazsan sizi yok ederim’ diyor.
Hak güçlünün olacak. Ben güçlüyüm, haklıyım, hesap da vermem, anlayışına anayasal kılıf uydurulacak. Özgür birey özgür toplum anlayışından Baas rejimi anlayışına doğru Türkiye’yi götürmek için ellerinde imkan olacak.
TÜRKİYE 36 ETNİK GRUBA BÖLÜNÜR
MHP olarak temelinde Türkiye’yi 36 etnik gruba bölen, Cumhuriyetin ulus devlet ve üniter yapısını dönüştüren siyasal anlayışın adalete hakim olmaması gerektiğini; adaletin bağımsız olması gerektiğini düşünüyoruz. Tüm bu nedenlerle Anayasa değişikliğine ‘hayır’ denmesini istiyoruz. ‘Evet’ çıkarsa Habur açılımı Türkiye açılımı haline dönüştürülür.
‘Evet’ demenin bedeli ağır olur. Vatandaş ‘evet’ derse: AKP yanlışını onaylamış, onun yaptığı yanlışa ortak olmuş olacak. Böylece ortaya çıkacak haksızlıkların hukuksuzlukların vebaline de ortak olmuş olacak. Dolayısıyla bu sonuçları bilerek oy kullanmaları gerekir.