Güncelleme Tarihi:
1995 YILINDA BAŞLAYAN "O DAVA" YILLAR SONRA SONUÇLANDI
Alp Buğdaycı, Metin Kaçan ile bilikte 1995 yılında görülmeye başlanan ve uzun süre kamuoyunun gündeminden düşmeyen " tecavüz davası" sanığı olarak yargılanmıştı. Bir süre tutukluluktan sonra serbest kaldı ama yargılama sürdü. Söz konusu hukuki süreç yıllar sonra noktalandı. Mahalli mahkemenin kararı sanıkların aleyhine 2 kez bozuldu. Avukatının verdiği bilgiye göre karar kesinleşince Buğdaycı’ya yeniden cezaevi yolu göründü. Kaçak duruma düşen Buğdaycı, Beyazıt’ta yapılan bir kimlik kontrolünde yakalandı ve cezaevine konuldu.
AVUKATI: ALP BUĞDAYCI'NIN ÖLÜMÜNDE KALP KRİZİ ŞÜPHESİ VAR
Buğdaycı’nın cenazesini aile yakınları aldı. İşlemleri izleyen Buğdaycı’nın Avukatı Haydar Yalçınoğlu, kalp krizi şüphesi bulunduğunu belirtti, vücudunun kulak ve alın bölgesinde kan olduğunu kaydetti. Avukat Yalçınoğlu "Bu davada iki insana da toplumsal bir linç uygulandığından dolayı, toplum kendi ahlakçı yapısını bunların üzerine kusup, büyük bir cinnet derecesinde baskı uyguladı. Metin Kaçan bunun sonunda köprüden atlayarak intihar etmişti. Alp Buğdaycı da cezanın kesinleşmesi üzerine Metris Cezaevi’ne girdi. Fakat dün kalp krizi nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Orada vefat ettiğini öğrendik. Fakat hiçbir doktora gitmişliği bile yoktu. Bugüne kadar hiç bir şekilde kalp problemi olmadı. Nedenin tam olarak bilemiyoruz. Adli Tıp’ın raporunun 3 ay içerisinde açıklanacağı söyleniyor." dedi.
"KULAĞINDA VE ALNINDA KAN İZLERİ..."
Yalçınoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Fakat her halükarda toplumsal baskının getirmiş olduğu bir cinnet, yaratmış olduğu stres ve bu buhran neticesinde iki insanın da sağlık durumu bozuldu. İçeride kendi vadesi ile mi öldü yoksa başka nedenlerle mi onu bilemiyoruz. Fakat bu konuda bir takım kuşkularımız vardır. Çünkü kulağında kan izleri ve yüzünde kan izleri olduğu bilinmektedir. Kesin birşey söylenemiyor. Bu toplumsal baskının getirmiş olduğu bir infaz biçimidir bu. Eğer bazı davaları toplum infaz edecekse yargılamaya gerek yoktur. Ve devlet bu tür suçlarda, ahlaki suçlarda içeri aldığı insanları asla korumamaktadır. Bir mahkum bir devletin namusudur. Ve bunu koruyamıyorsa ceza yargılaması yapmadan toplumun linç etmek üzere önüne bırakmalıdır. Bu iki insan da tamamen bu vicdansızlığın eseri öldüler. Zaten Metin Kaçan öldüğünde ağabeyinin söylediği çok açıktır. ’Seni bu çiyanlar öldürdü’ diye. Yargılama sürerken aleyhlerinde 2 bin tane yazılar yazıldı. Her köşe yazarından , spor köşe yazarlarına kadar linç edilmeliler, yok edilmeliler bunlar ortadan kaldırılmalıdır. Canavarca insanlar. Böyle insanların bu toplumda yeri yoktur gibi. Ben yirmi yıldır tanıyorum. 20 yıldır sokağa çıkamadılar."
ALP BUĞDAYCI KÖRFEZ SAVAŞI'NDAKİ PERFORMANSIYLA PARLADI
Cezaevinde ölü bulunan Alp Buğdaycı bir dönemin en parlak televizyon spikerlerindendi. İyi bir gazetecilik kariyerine sahip olan Buğdaycı, 21 Temmuz 1964'te Diyarbakır doğdu. Pek çok dergi ve gazetede staj yaptıktan sonra asıl kariyerine 1989'da TRT'nin açtığı spikerlik sınavını kazanmasıyla başladı. Hem TRT radyolarında hem de televizlonda başarılı programlara imza attı. 1990'da ise Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalı Star 1 (Magic Box) ekranında haber spikerliği yaptı. Özellikle Birinci Körfez Savaşı dönemindeki canlı yayın performansı ile yılın en iyi spikeri olarak gösterildi.
İŞKENCE VE TECAVÜZ İDDİASI KARİYERİNİ BİTİRDİ
Buğdaycı'nın bu parlak kariyeri ise tıpkı parlak bir romancı olan ve 2013'te intihar eden Metin Kaçan ile birlikte Güneş K. adlı kadına işkence ve tecavüzden tutuklanmasıyla son buldu. O dönemde aylarca gündemi işgal eden olayda Güneş K.'nın iddiasına göre Buğdaycı ve Kaçan kendisine saatlerde işkence ve tecavüz etmiş, sonra da ölümle tehdit etmişlerdi. Güneş K. olayı şöyle anlatmıştı:
2013'TE AİHM'E GİDECEĞİM DEMİŞTİ
Buğdacı, Ocak 2013'te verdiği bir röportajda "1995’te başlayan dava, 2006’da sonuçlandı. 11 yılda, mahkeme heyeti 3 kez değişti ve çelişen 3 ayrı karar çıktı. Israrlarıma rağmen olay yeri incelemesi yapılmadı. İlk ifadesinde dövüldüğünü söyleyen Güneş K., ikinci ifadesinde tecavüz suçlamasını ekledi. Evden 04.30’da ayrıldığını söylüyor, hastaneye gidiş saati 07.30. Evimle Taksim İlkyardım’ın arası 100 metre. O üç saat hiç açıklanmadı. Adli Tıp’tan her seferinde ‘Tecavüz bulgusuna rastlanmadı’ raporu geldi. Son duruşmada, tecavüze yeltendiğime ve yardım ettiğime karar verilerek, 4 yıl hapis aldım. Yargıtay, cezayı ‘az’ buldu. 18 yıllık yargılamanın sonunda, dosya hâlâ temyizde. AİHM’ye gideceğim.
BUĞDAYCI: "4 KIZ 2 ERKEK, USLU DURULAN BİR GECE DEĞİLDİ"
Kaçan'ın intiharından sonra bir gazeteye röportaj veren Buğdaycı yıllar önce yaşanan olayla ilgili şunları söylüyordu:“Beyoğlu’nda hızlı bir geceden sonra Taksim’de evi müsait olan birine, gece yarısı konaklamaya gelen 4 kızdan ve 2 erkekten bahsediyoruz. Uslu durulan bir gece değildi, ama vahşet tiyatrosu da değildi. Gece kulüpleri, uyuşturucu hap, alkol ve seks vardı. Sabaha kadar, orta sınıf ahlakına ters gelebilecek başka zevkler de yaşandı. Ama 1 kadın ve 2 erkek arasında tecavüz söz konusu değildi. Devamında bağırışlı çağırışlı, kavgalı, itişmeli kakışmalı bir geceye dönüştü, ama işkence de tecavüz de yoktu. O dönem hakkımdaki ‘profesyonel cani’ portresi, homoseksüellik, grup seks, sapıklık, işkence, vücutta söndürülen sigaralar, sadizm gibi etiketleri içeriyordu. Kamusal edep dairesinin dışında bir hayatım vardı ve kamunun kanlı vicdanı, yüzüme ve ruhuma jilet atarak beni cezaevine tıktı. Bu, tüm hayatımı ayaklar altında çiğneten bir linçti, hâlâ da devam ediyor. 32 gün sonra tahliye edildiğimde, bu uydurma haberleri düzeltmediler bile.”
ALP BUĞDAYCI KİMDİR?
21 Temmuz 1964 Diyarbakır doğumlu Buğdaycı, seslendirme kariyerine başlamadan önce, uzun yıllar medyanın farklı alanlarında çalıştı. 1982-88 yılları arasında, Bâb-ı Âli'deki çeşitli gazete ve haber ajanslarında muhabirlik yaparak başladığı kariyeri, 1989'da TRT'nin açtığı spikerlik sınavını kazanmasıyla farklı bir yön aldı. Buğdaycı, hem TRT radyolarında görev yaptı, hem de TRT-1'de program sundu.
1990 yılında Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalı Star 1 (Magic Box) ekranında haber spikerliği yaptı. 1991 yılında Show TV'ye geçerek Güne Merhaba adlı bir sabah haberi sundu. Körfez Savaşı sırasındaki canlı yayın performansıyla dikkat çeken Buğdaycı, 1994'te mesleği bıraktı. Metin Kaçan ile birlikte Güneş K. isimli kadına tecavüz ve işkence ettikleri gerekçesiyle yargılandılar, ceza aldılar.
Televizyon sunuculuğunu bıraktıktan sonra yeniden gazeteciliğe dönen Alp Buğdaycı, uzun yıllar Atlas Dergisi'nde seyahat yazıları yazdı. Buğdaycı, 2001 yılında spikerlik mesleğine geri döndü. Seslendirme sanatçısı olarak sürdürdüğü meslek hayatı boyunca sayısız belgesel, reklam, tanıtım ve TV programı seslendirdi. Yapımını üstlendiği 2007 tarihli “Şehrin Arka Yüzü: Tarlabaşı” belgeseli, İZ TV'de ekrana geldi. Alp Buğdaycı, Digiturk dijital platformundan yayın yapan İZ TV'de “Maceranı Yarat” ve “Özel Gösterim” kuşakları başta olmak üzere, birçok belgesele ses veriyor.