Güncelleme Tarihi:
ATATÜRK’ÜN YURTDIŞINA YOLLADIĞI ÖĞRENCİ
- Önemli bir görev üstlendiniz. KAGİDER Başkanı olmadan önce neler yapıyordunuz?
İzmirliyim. Bilim insanı anne ve babanın üç kız çocuğundan biriyim. Babam kimya profesörüydü. Atatürk’ün yurtdışına yolladığı parlak öğrencilerden, ‘Sizi kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak dönmelisiniz’ dediği bilim insanlarından... Babam döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde kimya bölümünü kurdu. Annem ise babamın öğrencisiydi, biyokimyacı. annem de çalışan bir kadındı. O dönemde bile aile-iş dengesini kuran bir kadındı. Bunun için anneme çok saygı duyuyorum.
- Kadının kendi ayakları üzerinde durması gerektiği bir anne öğüdü müydü, bu konular evinizde konuşulur muydu?
Hayır, konuşulmazdı. Biz bunu görerek büyüdük, bizim için normaldi bu, başka türlüsünü de bilmiyorduk. Kendi ailemi kurduktan sonra da bu dengeyi sürdürdüm. Hukuk mezunuyum, işletme master’ı yaptım. THY’de çalıştım. Daha sonra eşimin 1965’te kurup sürdürdüğü aile şirketimizin bir parçası oldum. Hâlâ da burada çalışıyor ve hukuk danışmanlığını yapıyorum.
- Kendi şirketinizde kadın-erkek dengesini kurabildiniz mi?
Evet, kurduk. Tabii çoklu bir yapımız var. Genel pazarlama ve telekomünikasyonda kadınlar, enerji kısmında daha çok erkekler hâkim.
- Ne zamandan beri bu mücadelenin içindesiniz?
1988 yılından bu yana. Benim kendi aile içinde gördüğüm ve örnek teşkil eden bu yapının dışında başka hayatlar olduğunu fark ettiğimde dedim ki: Ben bir şeyler yapmalıyım. Gördüm ki ben şanslıydım ama her kadın benim kadar şanslı değildi. Benim olanaklarım vardı ve ailemin desteği çok kıymetliydi, ancak başka kadınların her şey için çok fazla mücadele etmeleri gerekiyordu. Öğrencilik yıllarım bittiğinde bu durumu fark edince, ‘Sivil toplum kuruluşlarında var olmam gerekir’ diye düşündüm. Sivil toplum kuruluşları çok önemli, devletin yapısıyla toplumun ihtiyaçları arasında bir köprü. Sivil toplum ne kadar güçlü olursa kadın-erkek eşitliği de o kadar dengede gider. 1988’de uluslararası bir sivil toplum kuruluşunun kurucu üyeliğini ve sonrasında sırasıyla Türkiye başkanlığı ve Avrupa başkan yardımcılığını yaptım, KADER’in yönetim kurulunda görev aldım. KAGİDER’de ise başkanlık görevinden önce yönetim kurulu üyeliği ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundum. Şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’de kadın sivil toplumunun gücü kesinlikle yadsınamaz. ‘Biz’ olmamız gerektiğini, ‘bizden kuvvet doğacağını’ çok iyi biliyoruz artık.
- Hep ‘biz’ diyoruz ama erkekleri de konuşmalıyız. İş dünyasında erkekler nasıl dönüştürülecek?
Erkeklerin dönüşmesi için mücadele edecek olan yine bizleriz. Elbette bir gün erkekler de toplumsal cinsiyet eşitliğini özümseyecekler, böyle devam etmeyecek. Bu, uzun soluklu bir mücadele. Erkekleri farkındalıklı kılacak olan yine biz kadınlarız. Ne kadar güçlü olur, ne kadar sorunlarımızı dile getirebilir, ne kadar karar mekanizmalarında olabilirsek zihniyet dönüşümü de beraberinde gelecektir. Eşitlik, kadınların değil, insanlığın ihtiyacıdır.
- Hadi bu ülkenin kadınlarını konuşalım. Neler anlatırsınız bize?
Cesaretli, güçlü, azimlidirler, tuttuğunu koparır ve haklarını savunmak için sonuna kadar mücadele ederler derim. Bizler aslında çok şanslıyız. Bakın, 1934’te Mustafa Kemal Atatürk kadınlara seçme-seçilme hakkını verdiğinde çoğu Avrupa ülkesi henüz buna sahip değildi. Ancak daha sonra o haklara aidiyet hissetmek için Türk kadını çok mücadele etti. Hâlâ daha hem kültürel hem sosyal ve toplumsal alanlarda kadın ve erkeğin eşit koşullara ulaşabilmesi için mücadele ettiğini biliyoruz. Kurtuluş Savaşı’ndaki Nene Hatunları hatırlatmak isterim. O cesur, mücadeleyi seven, azimli kadınlar bugün ekonomide de var, toplumsal hayatta da...
GÜNÜMÜZDE COĞRAFİ FARKLILIK YOK OLDU
- Kadının cesareti, yaşadığı şehre, bölgeye göre değişiyor mu?
20-30 yıl önce belki söylediğiniz gibiydi. Ancak dünya bir kabuk değiştirdi, Türkiye de öyle. Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda da görüyoruz, Anadolu’da o kadar güçlü, o kadar özgüvenli, o kadar tuttuğunu koparan kadınlar var ki... Dolayısıyla ben o coğrafi farklılığın tamamen yok olduğuna inanıyorum. 13 yıldır Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması yapıyoruz. Bu yarışmaya katılan kadınların hikâyeleri o kadar farklı, o kadar ilham verici ki... Anadolu’nun bağrında büyüyüp, yurtdışında okuyup tekrar memleketine, köyüne dönen, bölge halkını kalkındıran kadınlar görüyoruz. Aynı zamanda kentte de teknoloji ve bilimle bütünleşmiş çok değerli kadın girişimciler var.
- Peki giriştiği işi sürdürmekte başarılılar mı?
Oranlara baktığımızda ilk üç sene sıkıntılı. Üç seneyi atlatan sıçrama yapabiliyor. Eğer girişimcilik ruhunuz, özgüveniniz varsa başarısızlıklar bile sizi başarıya götürecek etkenler haline geliveriyor. Ekonomik konjonktür de önemli tabii. O noktada işini yeni kurmak ya da geliştirmek isteyen kadınlara hem kurum içinde hem de online olarak mentorluk eğitimi veriyoruz.
- Bugüne kadar kaç girişimciye mentorluk yaptınız?
500’den fazla kadına birebir mentorluk desteği verdik. Online ve yüz yüze girişimcilik eğitimlerinden yaklaşık 3 bin 500 kadın faydalandı. Yürüttüğümüz eğitim, destekleme ve teşvik çalışmalarıyla bugüne kadar binlerce kadının iş hayatına dahil olmasına, girişimcilik hayallerini gerçekleştirmesine destek verdik. Kadın Girişimci Buluşmaları kapsamında verdiğimiz eğitimlerle 33 ilde yaklaşık 7 bin kadın girişimciye, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması aracılığıyla da 13 yılda 39 bin kadına ulaştık. Sunduğumuz diğer eğitim ve mentorluk hizmetlerinden de yüzlerce kadın yararlandı.
- Eğitimlerde ne veriyorsunuz?
Finanstan hukuksal sorunlara, teknolojiden e-ticareti nasıl kullanacaklarına, pazara erişim yönünden handikapları nasıl çözebileceklerine, iş yaşamındaki dengeyi sağlayacak finansal analizlere kadar bir kadın girişimcinin ihtiyacı olan bütün konularda eğitim veriyoruz. Uzmanlık alanlarına göre üye arkadaşlarımız ve KAGİDER dostu akademisyenler veriyor bu eğitimi.
- Kadın patronlar daha çok kadınlarla mı çalışmayı tercih ediyor?
Geçmişte ‘Kadın kadının kurdudur’ derlerdi, yok öyle bir şey. Biz artık birbirimizin farkındayız.
ANNELER ARTIK KIZLARA DA ERKEKLER KADAR EŞİT YAKLAŞIYOR
- Kadın aynı işi yapıyor, hatta bazen daha çok çalışıyor, aynı deneyim ve eğitime sahip, buna karşın erkek meslektaşından daha az kazanıyor. Tablo vahim değil mi?
Dünyaya özgü bir sorundan bahsediyorsunuz aslında. Buna neden olan da eril düşünce. İş yaşamının ötesinde kadına ev içi yönetim, çocuk, yaşlı bakımı derken görünen görünmeyen büyük bir dayatma var. Her koşulda kadın ikinci plana atılıyor, “Öncelik erkeklerindir” deniyor. Oysa çocuk bakımı ne kadar kadına aitse o kadar erkeğe de ait. Burada bize düşen bir görev de erkek çocuklarımızı iyi eğitmemiz... Çünkü onlar da geleceğin erkekleri olacaklar.
- Çok gördüğümüz bir tablo da ‘oğulcu anneler’. Onlar da değişiyor mu?
Bu değişiyor ve değişmek zorunda zaten. Eşitlikçi dönüşümü sağladığımız sürece de değişecek. Bütün sivil toplum kuruluşları bunun için mücadele ediyor. Kadınların da farkındalıklarının arttığını rahatlıkla söyleyebilirim. Annelerin artık kızlarına da erkekler kadar eşitlikçi yaklaştığına inanıyorum.
SİYASİ ALANDA KARNEMİZ KÖTÜ
- Kurumların ‘eşitlikçilik’ karneleri nasıl?
Bizim bir fırsat eşitliği modelimiz (FEM) var. BM’nin kadının güçlendirilmesi prensiplerini de içeriyor. Kurum ve şirketlerde işe alımlardan tutun kadın-erkeğin eşit yükselmesine kadar bir çalışma yapıyoruz. Şirketlerin İK süreçlerinde fırsat eşitliğinin sağlanması için bir süreç yönetiyoruz. Bu sürecin sonunda kuruluşlara FEM sertifikası veriyoruz. Toplamda 80 bin civarında istihdamı olan 30’a yakın fırsat eşitliği modeline inanan ve sertifika alan kuruluşumuz var. Bağımsız denetçiler tarafından da her yıl denetleniyorlar. Zamanla FEM sertifikalı kuruluşlar daha da çoğalacaktır. Çünkü kadınların çalıştığı şirketlerde ciro artıyor. Şirketler de bunun farkında.
- Kadınların siyasete katılım oranını nasıl buluyorsunuz?
Siyasette kadın karnemiz kötü. Ekonomiye katıldığı kadar siyasete katılmıyor kadın. Siyasette kota sistemine inanan bir sivil toplumcuyum. Çok güçlü, çok eğitimli kadınlarımız var. Fakat belediyelerde çok az kadın yer alıyor. Meclis’teyse kadın temsiliyeti yüzde 17 oranında.
- Bizler güçlendiğimizde kadın cinayetlerinin, şiddetin önüne geçilir mi?
Tabii ki geçilir. Ekonomiye katılan, ayakları üzerinde duran, haklarının ne olduğunun bilincinde olan kadın kararlarında daha cesur olacaktır. En önemlisi de kadın, şiddete karşı caydırıcı yasalarla korunmalı ki kendinin güvende olduğunu hissetsin… Bu da cesaretini arttıracaktır.
ANADOLU’YA DAHA ÇOK AÇILACAĞIZ
- KAGİDER Başkanı olarak nasıl bir hedef koydunuz?
Projelerimiz sürdürülebilir, uzun soluklu projeler. Önümüzdeki dönem Anadolu’ya daha çok açılmayı hedefliyoruz. Bunun için Avrupa Birliği ile ‘Ortak Ağlar Projesi’ yürütüyoruz. Anadolu’nun 8 ilinde istişare toplantılarımız olacak. Burada kadın girişimcilerle bir araya geleceğiz. Beyin fırtınası toplantılarıyla kamuda ve özel sektörde kadın tedarikçilerden daha çok mal alınması konusunda nasıl bir yol izleyeceğimizin yasa tasarısını oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınların ekonomiye daha çok katılması ile sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için dört strateji oluşturduk. “4T” mottosuyla yola çıkıyoruz: Teknoloji, tarım, ticaret ve toplum.
- Teknolojiyle başlarsak...
İnovatif çalışmalar, e-ticaret, Bitcoin’e kadar teknolojiyle kadını biçimlendiren çalışmalar için bir altyapı kurduk. Yakında KAGİDER Tech Talks başlayacak.
- En önemlisi tarım olmalı.
Teknolojiyle tarımı birleştiren, bölgelerinde fark yaratan girişimci kadınlar var. 133 bin kadın işverenin sadece 2 bini tarım sektöründe çalışıyor.
- Bu rakam bize ne diyor?
Tarımdaki üretimin gün geçtikçe azaldığını, ihtiyacın çoğaldığını gösteriyor. Burada bir açık var, kadınların fırsat yakalaması mümkün... Üçüncü T ise, ticaret. Bir kampanyamız vardı, ‘Kadından almalı, memleket kazanmalı’... Burada hedef kamu ve özel sektörün kadın üreticiden daha çok ürün almasını sağlamak. Avrupa Birliği projesindeki ortak ağlarda öne çıkarmak istiyoruz. Türkiye’nin girişimci kadın derneklerinin üyelerini bir araya getirip bir bilgisayar ağı kuracağız. Ayrıca yurtdışına açılmaları için eğitimler veriyoruz.
- Dördüncü T, toplum...
Kadınlara ulaşabilmek, bir araya getirebilmek önemli. Kurduğumuz iki online eğitim platformu var. İş hayatına başlama çağındaki genç kadınlara ‘Düş Ortağım’ projesiyle, kadın girişimci ve adaylarına da ‘KAGİDER Pusula’ platformunda online eğitimler veriyoruz. Bu arada çok önemli iki toplantıya ev sahipliği yapacağız. FCEM Uluslararası Girişimci Kadınlar Dünya Kongresi ve Akdeniz Kadın Girişimciler Forumu’nun iki ayrı kongresini Türkiye’de gerçekleştireceğiz.
KADININ GÜÇLÜ OLDUĞU DİZİLERİN REYTİNGİ AZ
- Ataerkil sistem bütün kötülüklerin babası gibi görülüyor. Y-Z kuşakları da ataerkil mi yetişiyor?
Hayır, onlar farklı. Bir kere onlar çok özgüvenli, hedeflerini biliyorlar. Daha talepkârlar. Bir de artık dünyaya daha global bakıyorlar. ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ projemizdeki genç kadınları gördüğümüzde umutla doluyoruz.
- Peki bu kuşağın erkekleri bir öncekinden farklı mı?
Tabii ki onlar da değişiyor. Değişmek durumunda. Kadın çalışıyorsa erkek de evine ve çocuğuna aynı şartlarda bakacak. Bunun için zihniyetleri dönüştürmek, yasaları uygularken daha kararlı tutum izlemek lazım. Doğum izinlerinden kreş yardımlarına kadar her şey düşünülmeli, çalışma koşullarında denge yaratılmalı.
- Bir araştırmada eşlerini öldüren erkeklere ‘Neden öldürdünüz’ diye soruldu. Şu madde dikkat çekiciydi: Benden daha çok kazanıyordu, özgür olmak istiyor, modernliğe özeniyordu! 10-15 yıl sonra bu hikâyelerden kurtulacak mıyız?
Değişecek, değişmek zorunda. Son zamanlardaki kadın cinayetlerine baktığınızda toplum tüm taraflarıyla bunun bir an önce çözülmesi için ayağa kalkıyor. Toplumun sıkıntısını bir an evvel çözecek mekanizmaları hepimiz üstlenmeliyiz. Erkek egemen zihniyet yerine eşitlikçi anlayışı benimsemeli, kadına yönelik şiddete karşı daha caydırıcı yasaları hayata geçirmeliyiz. ‘Mış’ gibi yapmamalıyız. Politikacılarımız söylemlerinde eşitlikçi dili benimsemeli, medya daha duyarlı olmalı. Özellikle dizi filmler konusunda dikkatli olmalı, anaokullarından başlayarak eğitimin her kademesinde eşitlikçi davranışı yaymalıyız.
- Dizi filmlerde sizi en çok neyin rahatsız ettiğini söyler misiniz?
Maalesef kadın karakterin güçlü olduğu dizilerin reytingi daha az oluyor. Vurdulu kırdılı, kadını ikinci plana alan, ‘mış’ gibi gösteren, sadece görsel figür olarak gören o kadar çok dizi var ki... Seyretmeye açıkça vaktim olmasa bile kadın hareketinde çalışırken üzerinde araştırma yaptığımızda şunu gördüm: Bu bize dokunuyor, kadın hareketine destek oluyor diye düşündüğümüz diziler bir bakıyoruz ki yayından kalkmış.
- İçimizdeki gücü keşfedersek dünyanın fotoğrafı değişir mi?
Dünya çok güzel olur. Bu fotoğrafı değiştirmek hepimizin elinde. Baktığınız zaman, özellikle gayrisafi yurtiçi hasılaları (GSYH) yüksek olan ülkelerde, eşitlikçi yapıdaki şirketlerin sayısı da yüksek oluyor.
- Türkiye’de kaç kadın girişimci var?
2002 yılında ilk kurulduğumuzda bu rakam yüzde 4’lerdeydi. Şimdi yüzde 8.8’lerde. Yaklaşık 133 bin kadına tekabül ediyor. Üyelerimizin profilinden hareketle şu rakamları verebilirim: Yaklaşık 62 milyar dolar cirosu olan, 250 bin istihdam sağlayan bir yapı var. TİM’in verisinden baktığımızda 71 bin ihracatçının sadece 5 bin 200’ü kadın.
- Kayıt dışılık da sorun. İstihdama katılım oranı yüzde 29. Bunun da yüzde 40’a yakını kayıt dışı.
Bu sorun sadece kadın değil, erkek istihdamında da var. Biz istihdamı güçlendirmeye çalıştıkça kayıt dışılığın azalacağını düşünüyoruz.