Güncelleme Tarihi:
Füsun Saka fsaka@doganburda.com |
Birlikte yaşayan iki insanın her zaman uyumlu olması, hoş bir hayalden ibaret olabilir, özellikle de söz konusu olan kadın ve erkekse. Yetişme koşulları, doğalarının getirdiği farklar nedeniyle, kadınlar erkeklerin aldığı kararları, erkeklerse kadınların aldığı kararları bir türlü anlamayabiliyor. Hatta öyle zamanlar oluyor ki, eşlerden birinin aldığı karar, zaman zaman diğer eşe çok anlamsız ve garip gelebiliyor. Eğer eşlerden biri, aldığı bu mantıksız kararlarda ısrar ediyorsa ilişkide ciddi kırılmaların olması da mümkün.
M.B. Uluslararası Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürü, Kişisel Gelişim Uzmanı Mehmet Boro, “eşimizin, nasıl bu kadar mantıksız bir karar aldığını veya bir iş yaptığını anlamakta zorlandığımız ve onun kararını değiştirmek için çaba sarf ettiğimiz zamanlar eğer onun karar alma sürecine bakarsak belki daha sağlıklı iletişim kurma imkanımız olabilir” diyor.
Boro’ya göre, Eşimizin karar alma sürecine kısaca baktığımızda, şu kıstaslara göre karar aldığını görüyoruz genelde:Gözüne güzel göründüğü için, kulağına hoş geldiği için, duygularını okşadığı için ya da kendisine mantıklı geldiği için ( çok az kişide rastlanır) bir kararı alıyor.
Bu kararı neden aldığını incelemiyor, kararını veriyor. Daha doğrusu çoğu zaman bu karar bilinçaltında veriliyor. Kendisi de uyguluyor.
Boro, “Bu prensiplerden görünüş ile ilgili olanlara en çarpıcı örneği, müzik setleri satışlarından verebiliriz. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, insanlar bir müzik seti almaya karar verirken, setin çıkardığı sesten çok görüntüsüne, evdeki diğer eşyalar ile uyumlu olup olmayacağına dikkat ediyorlar. Bu durum seyredilecek diziden, gidilecek restorana, yapılacak alışverişlere kadar her şeyi etkiliyor ve hayatımızın bütün alanları için geçerli oluyor” diyor.
Ve ilişkilerde en önemli nokta ise şu; Eşimize “neden” böyle bir karar aldığını veya böyle bir şey yaptığını sorduğumuzda problem baş gösteriyor.
Kararı alan eş zor duruma düşüyor
Kişisel gelişim uzmanı Dr. Wyatt Woodsmall’a göre, “Neden” bir mantık sorusu ama eşimiz karar alırken, mantıktan daha çok, mantık dışı nedenlere dayanarak karar alıyor. Gözüne, kulağına veya duygularına hoş geldiği için aldığı kararlar için bir mantık sorusu olan neden, (neden bunu yaptın? Neden bunu aldın?... vb) sorusuna mantıklı nedenler bulmakta pek başarılı olamıyor.
İleri sürdüğü nedenler bize çok saçma geliyor. Hatta pek akıllı olmayan bir insanın dahi bu sebeplere dayanarak böyle bir karar almayacağını düşünüyoruz. Kendisini sevdiğimiz, aldığı kararın dayanağının uygun olmadığını gördüğümüz için ileri sürdüğü nedenlerin mantıksız yönlerini görmesi, duyması, anlaması için çaba gösteriyoruz.
Eşler genelde cevap olarak aynı seçeneklere başvurur;
Ya “sen beni hiç anlamıyorsun”, “sen karışma, ben istediğim gibi yaparım” veya “ben böyle istiyorum” gibi sözler sarf ediyor. Bize kırılıyor ve bizi de kırıyor.
Veya ilk mantıklı nedenlerin işe yaramadığını anlayınca kararını “mantıklı” gösterecek yeni nedenler bularak onları ileri sürüyor.
Yeni nedenler ileri sürdüğünde, bunlar birinci nedenlerden daha da saçma oluyor. Çünkü bu nedenler ilk nedenlerine göre daha da havada kalıyor. Bu mantıksız nedenlerine karşı, bizler mantıklı nedenler göstersek de, eşimizi verdiği karardan vazgeçiremiyoruz. Resmin tamamını göremediğini sanarak, olayın negatif yönlerini tekrar göstermeye çalışıyoruz. Ne yaparsak yapalım başarılı olamıyor ve neticede bir kısır döngüye giriyoruz.
Dr. Wyatt Woodsmall konuya ilişkin olarak şunları söylüyor. “Eşimizin yaşadığı süreci bilmediğimiz veya bu süreci farkına varamadığımız için, onun bakış açısını kavrayamıyoruz. İletişimimiz kesiliyor ve yeniden kurmamız çok zorlaşıyor.
Zaman zaman bu kadar geçersiz nedenlere dayanarak mantık dışı bir karar alan eşimizin zekasından, iyi niyetinden veya duruma göre sevgisinden, gücünden basiretinden şüphe etmeye başlayabiliyoruz. Bazı ailelerde işte o zamanlar “salak, aptal, hiçbir şey mi bilmezsin, bunu nasıl yaparsın...” gibi nitelendirmeler daha çok kullanılıyor.. Aramızda istenmeyen kırgınlıklar, dargınlıklar, küslükler baş gösterebiliyor...”
O Halde Ne Yapmalı?
Kişisel gelişim uzmanlarına göre; Eşimizin aldığı bir kararı değiştirmesini veya henüz bir karar alınmamış olan durumlarda, bizim istediğimiz yönde bir karar almasını istiyorsak;
Önce nasıl karar aldığını tespit etmeliyiz. Aşağıdaki kıstaslardan hangisine uyuyor, bir karar öncesinde eşimiz nelere dikkat ediyor onu bulmalıyız.
Eşiniz karar alırken görüntüye önem veriyorsa;
Hayalimizde almak istediğiniz kararla ilgili bir senaryo oluşturmalı ve bu senaryoya uygun sözcükler ile bu görüntüyü ona renkli bir şekilde yaşatmalıyız. Burada renk etkili bir faktördür. Mümkün olduğu kadar canlı renklerle tasvir yapmalıyız. Yapmasını istediğimiz şeyi, eşimizin kendi hayalinde canlandırabilmesine yol açacak sözler ile anlatmalıyız.
Örnek olarak bir tatil yerinden bahsediyorsak, bu durumda dalga, kuş veya rüzgar sesi yerine belki güneşin batışından, güneş batarken bulutların büründüğü renklerden bahsedebiliriz. Etraftaki ağaçların görüntülerinden, koyun uzağında bulunan bir yattan veya eşimizin hoşuna giden sporlardan ve bahsedebiliriz.
Yiyeceğiniz yemeklerin tadı yerine restorandan görülecek manzaradan bahsetmek daha akıllıcadır.
Sonuç olarak;
Senaryoyu anlatırken görsel benzetmeler kullanmalıyız.
Bunları yaparken devamlı eşimizin tepkilerini izlemeli ve doğru yolda ilerleyip ilerlemediğini kontrol etmeliyiz..
Bizler eşimizin tepkilerini izleyerek ve istediğimiz yönde ilerleyip ilerlemediğimizi kontrol ederek hata yapmaktan kendimizi koruyabiliriz. Böylece de karşılıklı sevgi dolu, mutlu bir ilişki yaşarız.”
İstediğimiz neticeye doğru ilerlemediğinizi fark edersek, sözlerle çizdiğimiz görüntülerde değişiklikler yapmalıyız..
Eşimiz karar alırken seslere önem veriyorsa
Yukarıda görüntü için söylenenleri seslere uyarlamalıyız.
Biz aslında Ayşe Hanım’a, Fatma Hanım’a hava atmak veya onlar bir konsere gittiği için biz de gitmek istiyor olabiliriz. Sadece şu konsere gidelim demek yerine, eşimize konserdeki müzikten, bunu canlı olarak seyrettiğinde alacağı zevkten bahsetmek daha akılcı olur. Burada hayal gücünüzü devreye sokmak gerekmektedir.
Bunu yaparken de; Mümkünse sesimize hoş bir ton vermeliyiz. Cümlelerde ve kelimelerde vurgulara dikkat etmeliyiz. Amaçladığımız tepkiyi alıncaya kadar sözel tanımlamamızı değiştirmeliyiz.
Eşimiz karar alırken duygularına önem veriyorsa
Aynı prensipler duygular içinde geçerlidir. Senaryoyu duygu ağırlıklı yazmalıyız.
Mutlaka duygularını devreye katmalıyız. Hangi duyguya daha duyarlı olduğuna dikkat etmeliyiz. Yavaş konuşup daha çok bu duyguyu etkileyecek örnekler vermeliyiz. Duygusal tepkiler almaya yönelik hikayeler anlatıp benzetmeler kullanmalıyız. Duyguların gelişmesi zaman aldığı için duygusal insanlar karar almada yavaş davranırlar,sabırlı olmalıyız. Amaçladığımız tepkiyi doğuracak duruma doğru yönlendirirken zaman tanımalıyız.
Tüm bu önerilerde bulunduktan sonra Mehmet Boro’nun kadınlara önemli bir uyarısı var:
“Bazı kadınlar eşlerine istedikleri bir şeyi kabul ettirmek veya istedikleri bir şeyi yaptırmak, aldırmak için aşağıdakine benzer taktikler uygular.
Onu mutlu bir ruh haline soktuktan sonra ne isteyeceksen iste.
Biraz güler yüz biraz öpücük,
Yemeğe meraklı ise, güzel yemekler yap, yiyip rahatlayınca, ne istiyorsan söyle.
Mesela Fenerbahçe taraftarı, Fener kazanınca, o sevinçli durumunda para isteyebilirsin.
O eve gelmeden önce onun sana aldığı elbiseyi giy, sevdiği parfümü sık, güzel ve romantik bir yemek hazırla.
Bu gibi taktikler kısa vade de olumlu neticeler verebilir. Ancak uzun vadede ters tepen bir silahtır. Çok tehlikelidir. Böyle bir süreçte eşiniz karar almıyor, sizin verdiğiniz veya istediğiniz kararı kabul ediyor. Karar kendi düşüncesinin dışındaki etkenler neticesinde oluşuyor. Yani, psikoloji de klasik şartlanma dediğimiz durumu oluşuyor. Bir müddet sonra sevdiği yemeği hazırlayıp, hediye aldığı elbiseyi giydiğimizde, eşimiz otomatik olarak acaba bu sefer ne isteyecek diye düşünmeye başlayabilir. Tehlike burada başlar. Sonun başlangıcı burasıdır. Her iyi davranışla karşılaştığında acaba şimdi ne isteyecek diye düşünmesi bir ilişkinin bütün enerjisini bitirir. İlişkiyi bir iş ortaklığı görünümünü alabilir. Bu ilişki insanın en önemli ihtiyaçlarından olan sevgi, iletişim, ilişki gibi duyguları tatmin etmemeye başlar. Bu duygular da mutlaka tatmin edilmesi gereken duygulardır. Eşimizin bunları tatmin etmek için başkaları ile birlikte olması veya hayata küskün, düşük enerjili, neşeden yoksun bir duruma girmesi kaçınılmazdır. Bazı hallerde bu durumlar insanı yaşamını dünyaya geldiği için devam ettiren bir kişi haline getirebilir.