Güncelleme Tarihi:
İlk olarak özel sektörde çalıştım, sonra PTT, ardından Telsiz Müdürlüğü. Oradan Kıyı Emniyeti’ne geçtim. Genel Müdür Yardımcılığı yaptım bir ara. Yönetim Kurulu üyesi de oldum. Sonra PTT’ye döndüm, ikiye ayrılınca Telekom kısmında kaldım. Oradan da Telekomünikasyon Kurumu başkanı oldum. Burada altıncı yılım. Doğrusu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ydu. O nedenle ismi değişti. Telekomünikasyonun açılımı iletişim anlamındadır, şu anki sektörü bütünüyle kapsamıyor. Yoğun çalışan insanlar teknolojiyi yoğun kullanamaz. Çünkü vakitleri yoktur. Ben de öyle. Teknolojiyi gerektiği kadar kullanırım. Yoğun kullandığınız zaman ilgi alanınız dışına da çıkabiliyorsunuz. O kadar cazip şeyler geliyor ki. Merak edip, girip bakıyorsunuz. Orada oyalanmanız, bir zaman kaybı aslında. Facebook, Twitter gibi sosyal medyada yokum. Ama ailemden olanlar var. Hatta ailemin bir kısmı öyle haberleşiyor, ben tercih etmiyorum. Cep telefonunda 3G’yi kullanıyorum. Eşimle görüntülü de konuşuyoruz. Günde en az 10 kere haberleşiriz. Ben dinlendiğimden kaygı duymuyorum. Hatta elimden gelse beni dinleyin diye resmen müracaat edeceğim. Eğer eşimle yaptığım bir konuşma dinlenirse ondan rahatsız olurum tabii. Bu kişilik haklarının ihlalidir. Onun dışında dinlenmekten niye kaygı duyayım ki?
TEHDİT ETMİYORUZ
Bir düzenleme yaptık biz. Dedik ki, internet kullanıcılarının içeriği seçme hakkı olsun. Filtreleme için dört kategori geliştirdik. Birisi, bazı ailelerde interneti sadece çocukları kullanıyor. Çocuk paketi olsun, bunun fiyatı en ucuzu olsun. İkincisi aile paketi olsun; çünkü aileler de kullanıyor, ben işte bu ikinci kategoriye giriyorum çocuklarım daha çok kullanıyor; ben işle ilgili maillerime bakmak veya bir şeyi araştırmak için interneti kullanıyorum. Üç, yurtiçi seçeneği olsun. Yurtiçi ile yurtdışı seçeneğinin en önemli farkı şu: Çocuk pornosu, sanal kumar, intihara teşvik gibi videoların neredeyse yüzde 99.9’u yurtdışı kaynaklı. Yurtiçi seçeneği olunca bunlar önemli ölçüde engellenmiş oluyor. Bunlar olmayınca internete daha rahat girebilirsiniz. Dört, hiçbirini seçmezseniz şu anki standart tarifenizle aynen devam ediyorsunuz. Biz zorlama yapmıyoruz insanlara. “Seçmezsen standart devam edeceksin” diyoruz. İnternet servis sağlayıcılarına altyapılarını hazırlamaları için altı aylık süre vermiştik. 22 Ağustos’ta uygulamaya başlanacak. Maalesef bu yeni bir sansür diye algılandı. Bunun bir tüketici hakkı olduğuna inanıyorum. Bu filtre sistemi, her tarafta var. Bu sistem özgür tercihleri engellemiyor. Ben valla internete girerken yanımda birileri varsa çekiniyorum. Bu filtrelemeler olsa, aile seçeneğim olsa gönül rahatlığıyla girebilirim. Bazen sunumlarda falan görüntü indirirken ödüm patlıyor. Düşünün bütün salon seyrediyor. Kaç kişinin başına geldi bu. Bir anda bir porno! Durdurana kadar şoke olursunuz.
TİB
Gizli kayıtlar bizimle ilgili değil
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), doğrudan Başbakanlık’a bağlı değil. Her yönüyle buraya bağlı. TİB Başkanı Fethi Şimşek’in sicil amiri benim. Siyasiler arasındaki bir polemik konusu olduğu için araya girmek de istemiyorum ama bu konunun saptırıldığına inanıyorum. Şu an eleştirilen videolar veya bir nedenle yapılan dinlemelerin hiçbirinin TİB ile ilgisi yok ki. Örneğin son olarak (bazı MHP’lilerle ilgili olarak) internete konulan kayıtların TİB’le ne ilgisi var? Bunların hiçbirinin kaynağı TİB değil. Bunlar mahkeme kararıyla yapılan dinlemeler değil. Bunlar istem dışı yapılan dinlemeler. TİB olsa da olacaktı bunlar, olmasa da. Neden bunlar engellenemiyor? Kaynağı kimdir bilmem. Ama bunun gerçekleştirilmesi şu gelişen teknoloji içinde çok zor. Aslında bunların engellenmesiyle ilgili ağır cezai hükümler de getirildi. Dinleme yetkisine sahip üç kurum var Türkiye’de, polis, MİT, jandarma. Bu kurumlar hakim kararını getirecek, TİB o kararın mevzuata uygunluğunu onaylarsa o kurum dinleme yapabilir. Yani dinlemeyi TİB yapmıyor, sadece TİB’in süzgecinden geçiyor. Aynısı SMS ve mail trafiği, data haberleşmesi için de geçerli.
BABAM
Tersanede işçiydi
Elektronik mühendisiyim. Elektroniği seçmemin nedeni şu, babam tersanede işçiydi. Sanat okulundan mezun, elektrikçiydi. Ben de onun atölyesine gider gelirdim. Gemi elektrikçiliği zordur, kışın geminin içi dışarıya nazaran
6-7 derece daha soğuktur. Üstelik en kötüsü, rutubet de vardır. Soğuğu en az 10 derece fazla hissedersiniz. Zaten en sıcak havada bile geminin içine girin 18-19 dereceyi geçmez. Özellikle altına indiğiniz zaman daha soğuktur. Elektrik de oralardan, dipten çekilir. Yazın da tam tersi metal ısındığı zaman çok ciddi sıcaklık vardır, resmen sauna haline gelir orası. Makinenin, elektrikçilerin, jeneratörlerin olduğu kısım geminin en altıdır, kapalı mahaldir. Oturma mahalleri açık olduğu için sıcaklığı o kadar fark etmezsiniz. Ama altlarda sıcaktan nefes bile alamazsınız. Güzel, zevkli bir meslek ama işçilerin o halini gördükçe mühendis olmaya karar verdim. Tabii 1965-66 yılları... Bu gördüklerim ilkokula giden bir çocuk olarak beni etkiledi.
SİYASET
Bir hiç yoluna gittiler
O dönemki çocuklarla şimdiki çocuklar bilinçlenme, yol göstericiler, fikir vericiler açısından çok farklı. Şöyle bir örnek vereyim: Liseyi bitirdim. Yurtdışında burslu eğitim için de sınava girdim. Lisede belli not ortalaması olan kişiler girebiliyordu o sınava. Kasımpaşa Lisesi’nde o zaman en yüksek puanlar benimdi. Amatör ligde futbol da oynadım. Orta saha oyuncusuydum. Fransa’da burslu eğitimi kazandım ama gitmedim. Gerekçem: Fransızca bilmiyorum... Sanki
İngilizce’yi çok iyi biliyordum o zaman! Fransa’ya gitsem muhtemelen yine haberleşme
okurdum. Asıl gitmeme gerekçem, korktum. 18 yaşında bir gencim. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Bölümü’ne girdim. Siyasetle hiç ilgim olmadı. Zaten siyasi
hareketlere girenler okuyamadılar. Çok değerli insanlar vardı ama okuyamadılar. Türkiye için duygusal bir dönemdi bence. Her kesimden değerlerine inanmış samimi bazı insanlar
bir hiç yoluna gittiler.
ERİŞİM YASAKLARI
Kelimeler değil pornografik siteler engellenecek
Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk ile ilgili özel bir kanun var. Ben bu kanunu bu olaylardan sonra öğrendim. Youtube ile ilgili kararı alan da mahkeme. Geçen ay telif hakları nedeniyle mahkeme bir karar aldı, bloglar yasaklandı. Şimdi onun bizle ne ilgisi var? Yemin ediyorum, mahkemenin aldığı o kararı gazetecilerden duydum ben. Çünkü bize de bildirmiyorlar, direkt gönderip uygula diyor. Bizim iletişim için özel mahkemeleri tartışmamız gerekli. Türkiye’de erişimi engellenen site sayısının en az 3-4 katını İngiltere, ABD, Fransa engelliyor. Oralarda niye tepki yok? Orada bir siteye giriyorsunuz, “Stop” diye bir şey var. O site engellenmiş demek bu. Bizde nasıl? Siteye giriyorsunuz uzun bir açıklama yazısı ile izah ediliyor. Hangisi daha demokratik? Adam stop diyor, millet bir şey demiyor, biz mahkeme kararıyla açıklıyoruz millet kızıyor. Erişimi engellenen sitelerin yüzde 95’i pornografi ile ilgili. Bu yüzde 95’in içinde çocuk pornosu da yüzde 40 civarında. Dehşet verici bir durum bu. Diğer siteler ne? İntihara teşvik, sanal kumar falan. Bu engellenenler, toplam şikayet içinde yüzde 2.7. Yani aslında 100 şikayet gelmiş ya da biz tespit etmişiz; bunlardan 97.3’ünü ‘Uyar-kaldır’ ile çözmüşüz. Sizi uyarmışım,. Siz de çıkarmışsınız. Bu tür içerikler neticede engellenecek. Kelime meselesi yeni bir uygulama değil. İnternet Başkanlığı kurulduğundan beri yapılıyor. Hassas olan arama motorları, “Anahtar kelimeleri bize verin inceleyip çıkaralım” demiş. Bunu isteyen biz değiliz, arama motorları. Adını da vereyim; Facebook, Youtube, Mynet. Youtube, canı yandığı için istiyor. Seks sitesi demiyor ki, bir bakıyorsunuz etek diyor. Etek kelimesi olan sitede bir tekstil firması da olabilir. Ama biz diyoruz ki, “Bu pornoların içinde örneğin etek kelimesi çok kullanılıyor. Bu kelimelere dikkat edin, mümkünse içeriğini çıkarın. Yoksa erişim engellemesi ile karşılaşabilirsiniz.” Örneğin etek, Ali, Veli neyse sitenin adı bunları ne görürseniz erişimini engelleyin demedik ki biz. Diyorum ya, konu saptırılıyor. Bizim yazımızda bu alan adları olan sitelerin kapatılması, engellenmesi diye bir kelime yok. Bu yasaklama değil, bilgilendirme.