Güncelleme Tarihi:
Altun, Hürriyet’e özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kamışlı’nın mutabakata dahil edilmemesinin nedeni, şehrin halihazırda Rus ve rejim askerlerinin kontrolünde olduğu gerçeğidir. Orada bizimle karşı karşıya gelmeyi arzu etmiyorlar. Biz de benzer bir düşünce içerisindeyiz. En başından beri Kamışlı ile ilgili durum böyleydi aslında. PKK/YPG’lilerin Kamışlı’da konuşlanacağı doğru değil çünkü oradan da çıkmaya başladılar. Rusya bunun garantörü olacaktır.
(Türkiye, Esad’ı dolaylı da olsa tanımak zorunda kaldı iddiası) Mutabakattan böyle bir sonuç çıkarmak ne kadar zorlansa da mümkün değil. Söz konusu mutabakat muhtırasında Türkiye ve Rusya’nın ortaklaşa gerçekleştirecekleri bir dizi eylem planı söz konusudur. Ancak maddelerden hiçbirinde Türkiye ile Suriye rejim birliklerinin birlikte hareket edecekleri yönünde bir anlaşma yok. Burada ortak hareket etmediğimiz bazı noktalarda Rusya, yanına rejim birliklerini almak isteyebilir ki bu da onların bileceği bir husustur. Biz kabul etmesek de Rusya ile rejim ilişkileri her zaman devam etmiştir. Yani Rusya ile Suriye rejiminin ilişkileri kesilmiş ve bu mutabakat sonrasında tamir edilmiş diye bir durum söz konusu değil.
TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
PKK/YPG güvenli bölge olarak adlandırdığımız hat boyunca her yerde 30-35 kilometre arasında sınırın gerisine çekilecek. Bu çok net bir sonuç. Tüm sınır boyunca bu durum söz konusu. 10 kilometrelik alanlar sadece Türkiye ile Rusya’nın birlikte devriye alanı olarak nitelendirilen bölgeler. O da her noktada değil biliyorsunuz. Rusya, YPG’nin 30 kilometre derinliğe çekilmesini taahhüt etmiştir. Bunun takipçisi biz olduğumuz kadar Rusya da olacaktır. Dolayısıyla ortak devriye alanları ile PKK/YPG’nin çekilme sahasını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Türkiye’nin nihai hedefi, Suriye topraklarına girmek değil, PKK/YPG ve diğer terör unsurlarını temizlemektir. Türkiye hem Rusya hem de ABD ile önemli ilişkilere sahip bir devlettir. Bu ilişkilerde çıkan pürüzleri de diplomasi ve gerektiğinde askeri operasyonlarla düzeltmeye çalışıyoruz. Mutlak müttefiklik kavramının anlamını yitirdiği günümüzde Türkiye de kendi ve bölge çıkarlarına uygun şekilde ilişkiler geliştirip sonuç alıyor.
ÇOKLU MÜTTEFİKLİK
Türkiye’nin ABD ve Rusya ile anlaşma yapması, ilişkilerini geliştirmesi birbirini dışlamak zorunda değil. Çoklu müttefiklik anlayışı içerisinde Türkiye iki taraftan birini seçmek durumunda değildir. Kendi bağımsız politikalarımız var ve bunları uygulamak için sonuna kadar mücadele ediyoruz. ABD ya da herhangi bir güç, kendi çıkarlarımız ve ulusal güvenliğimize tehdit olan konularda verdiğimiz bu bağımsızlıkçı mücadeleye karşı bize yaptırım uygulama ya da ilişkileri kötüleştirme tehdidinde bulunacaksa kendileri kaybederler. Güvenli bölgenin önemli bir kısmında Suriye Milli Ordusu var. Soçi mutabakatı ile buradan Türk askerinin ya da Suriye Milli Ordusu güçlerinin çekilmesi söz konusu değil. Geri kalan bölgelere gelince; PKK/YPG çekildikten sonra bir bölümünde Türk-Rus birlikleri ortak devriye gezecekler, geri kalan bölüm de Rusya’nın kontrolünde PKK/YPG’siz bir alan olacak. O alanın durumu Rusya ile Suriye arasındaki bir konu başlığıdır. Bizim için önemli olan o alanda PKK/YPG’nin olmamasıdır.”