Erol Ölmez'den ilginç ifadeler

Güncelleme Tarihi:

Erol Ölmezden ilginç ifadeler
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2009 19:24

“Ergenekon” davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan Erol Ölmez ifade verdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada Ölmez, Kuvayı Milliye 1919 Derneğinin tabelasını minibüsle giderken gördüğünü ve ilgisini çektiği için içeri girdiğini, burada Hüseyin Görüm'le tanıştığını anlattı.

Görüm'ün kendisine ne iş yaptığını sorduğunu dile getiren Ölmez, işsiz olduğunu, kalacak yer baktığını söylemesi üzerine de dernekte kalabileceğini ifade ettiğini kaydetti.

Erol Ölmez, burada kalırken gündüzleri iş aramaya çıktığını, Murat Aydoğan adlı arkadaşının derneğe geldiğinde yer sorununu öğrenmesi üzerine, kendisini Fatih Çarşamba'daki evine davet ettiğini söyledi.

Zeytin ve zeytinyağı işi yapan bu arkadaşına yardıma başladığını, bu arada birkaç kez derneğe de giderek zeytin bıraktıklarını, sohbet ettiklerini aktaran Ölmez, Kahraman Şahin'le de zaman zaman telefonla sohbet ettiklerini, genelde Şahin'in kontörü olmadığı için kendisinin onu aradığını söyledi.

Tutuklandığı için bir açıdan mutlu olduğunu belirten Ölmez, “Neden mutluyum? Onurlu, şerefli insanlarla bir aradayım. Dışarıda olsaydım tanışamazdım. 30-40 kontöre böyle insanlarla bir aradayım” dedi.

Şahin'in ifadesinde belirttiği Çarşamba konusunu da açıklamak istediğini kaydeden Ölmez, şöyle devam etti:
“Ben telefonda geyik yapmasını, şaka yapmasını severim. Çarşamba mevzusu şöyle oldu; Çarşamba'da arkadaşın ofisinin tam karşısında bir butik vardı. Bu butikte çalışan bayandan hoşlandım. Bir süre sonra gezmeye başladık. Sonra kızı istemeye gittik. Artık o da olmayacak. Babası AK Partili bir adam, bu saatten sonra kalkıp kızını bana verir mi?”

Daha sonra bir tanıdığı aracılığıyla casting ajansında şoförlük yapmaya ve burada kalmaya başladığını ifade eden Ölmez, gecenin bir vakti buradan göz altına alındığını söyledi.

Ölmez, “Baktım kapı vuruldu, kalktım. Birden ellerinde silahla içeri daldılar. Orada bulunan herkesin eline kelepçe taktılar. Benim Erol Ölmez olduğumu öğrenince diğerlerinin kelepçesini çözdüler. 'Silahlar nerede?' dediler. Arkadaşın şirketini darmadağın ettiler. Hiçbir şey bulamadılar” diye konuştu.

“GELSİN MUSTAFA KEMAL'İN SENİ KURTARSIN”

Bu sırada gözaltı işleminin de kamerayla çekildiğini ifade eden Ölmez, “Aşağı indirirken bir yandan kamerayla çekiyorlar, bir yandan da bir polis omzuma bastırarak, 'Ya, kuvvacı, gelsin Mustafa Kemal'in seni kurtarsın şimdi' dedi. Sen kime hizmet ediyorsun? Türkiye Cumhuriyeti'nin polisi misin, işgal kuvvetlerinin mi?” şeklinde konuştu.

Terörle Mücadele Şubesine getirildiğinde Fuat Turgut adlı avukatın kendisine sorular sorduğunu ve bu sorular nedeniyle Turgut'un polis olduğundan şüphelendiğini söyleyen Ölmez, “badem bıyıklı” bir polisin kendisine, “Sen çok şey biliyorsun. Bizimle anlaş. Sen bize yardımcı olacaksın. Biz de savcıyı arayacağız, seni serbest bıraktıracağız” dediğini öne sürdü.

Kuddusi Okkır'la ilgili şahit olduğu şeyleri de anlatan Ölmez, Okkır'ın çok sessiz olduğunu ve zaman zaman bir psikoloğun yanına geldiğini, zaman zaman da Okkır'ın tedaviye gittiğini kaydetti.

Kendisinin de cezaevinde bunalıma girerek bu psikoloğa gittiğini kaydeden Ölmez, psikoloğun bir gün kendisine, Okkır'ın kanser olduğunu söyleyerek, “Her şeyi içine atmış” dediğini aktardı.

Okkır'ın durumuna üzüldüğünü, bunun üzerine Savcı Zekeriya Öz'e sürekli mektup yazmaya başladığını dile getiren Ölmez, Öz'le görüşebilmek için mektubunda, “Çok önemli şeyler anlatacağım. Ek ifade vermek istiyorum” ifadesini kullandığını kaydetti.

“KUDDUSİ OKKIR İÇİN SAVCI ZEKERİYA ÖZ'E GİTTİM”

Zekeriya Öz'ün yanına götürüldüğünü aktaran Ölmez, Öz'e, Kuddusi Okkır için geldiğini söylediğini, ama Öz'ün kendisini ciddiye almadığını savundu.

Kendisini içeri çağıran Öz'ün, Muzaffer Tekin ve arkadaşlarının neler yaptığını, neler konuştuklarını sorduğunu ifade eden Ölmez, Öz'ün kendisine, “Bilmek isteyebileceğim bir şeyler var mı?” dediğini öne sürdü.

Ölmez, şöyle devam etti:
“Bilmek istediğiniz ne olabilir?' dedim. 'Ben seni araştırdım, orada burada kalıyormuşsun, mağdurmuşsun. Sende pek bir şey yok. Sen bana yardımcı olursan bir şeyler gelişebilir bugün burada' dedi. Ben o anda anladım, bir şeyler var savcıda. Avukatım o sırada telefonuyla oynuyordu. Bir mesaj geldi. 'Misafirim gelmiş aşağıya' dedi, çıktı. Savcı, jandarmaya da 'Siz biraz dışarıda bekler misiniz?' dedi. Onlar çıkınca, 'Erol'um' dedi. O ara çekmecesini açıp evraklar çıkardı. 'Alpaslan Aslan'ı tanıyor musun?' dedi. Tanımadığımı söyledim.

'Tanımıyorsun biliyorum, tanıyacaksın' dedi. 'Ben şimdi senden bir şeyler isteyeceğim. Sen benim söylediklerimi kendi el yazınla yazacaksın, ek ifade gibi vereceksin. Sen daha cezaevine varmadan ben seni tahliye ettireceğim. Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım'la birlikte olduğunu anlatacaksın. Ben seni tanık korumaya alacağım' dedi. Tanık korumanın ne olduğunu sordum. 'Sen gizli tanık olacaksın' dedi. Ben tanımadığım insanlar hakkında iftira atacağım... Erol Ölmez, kimsesiz diye gariban diye parası, pulu yok diye onursuz bir adam mı?”
Savcı Öz'ün bunun üzerine kızdığını ve “bunlar aramızda kalsın” dediğini öne süren Ölmez, Kuddusi Okkır'ın o günlerde kaldığı koğuşa getirildiğini belirterek, “Yanımıza verdiler, ama ölüyü verdiler yanımıza, canlı bir şey vermediler” dedi.

Okkır'ın saçı sakalı birbirine karışmış, kirli ve çok hasta halde olduğunu, Okkır'a bakmaya başladığını belirten Ölmez, ancak bir süre sonra Okkır'ın Bayrampaşa Cezaevi'ne nakledildiğini, “orada da bir köşeye atıldığını, ilgilenilmediğini öğrendiklerini” söyledi.
Savcılara defalarca Okkır'ın durumunu anlattığını öne süren Ölmez, şöyle konuştu:
“Şu adamı artık tahliye edin' dedim. 'Tahliye edin ya, bu insan ölüyor. İnsanlık namına... Nedir yani? Kuddusi Okkır'ı tahliye etsen ne kaybedeceksin? Kasaymış, ne kasası?' İnanın Başkan, Kuddusi Okkır bu davanın şehitlerindendir. Cumhuriyet şehididir. İnanın, iddia makamı tarafından katledildi. Karşılarına kadar geldim, 'Bu adam ölmek üzere' dedim. Savcısın, insansın, gel cezaevine kadar bir bak. Nihat savcının yanına da geldim. 'Ben size yardımcı olayım, siz de yardımcı olun. Kuddusi Okkır'ı tahliye edin' dedim.”

ABD BAŞKONSOLOSLUĞUNA SALDIRI

ABD Başkonsolosluğuna yönelik saldırıda ölen saldırganlardan biriyle telefonla görüşme yaptığı iddiası ve bu gerekçeyle savcılar tarafından ifadesinin alınmasına ilişkin de Ölmez, “2005 yılında bir bayanla tanıştım. Turizm zamanıydı. Tatlı tatlı konuşup arkadaş olduk. Bana 'ağabeyim, babam ve yengemin telefonundan arıyorum' diyordu. Kısmet ya başımıza gelecek varmış. Saldırganları tanıyorum diye ifadem alındı. Nereden tanıyacağım. Saldırının Ergenekon'la bağlantısını benim üzerimden kuracaklardı. Ergenekon'la bağlantısı bulunamadı” şeklinde konuştu.

Ölmez, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz hakkında şikayette bulunduktan sonra çeşitli gazetelerde “kendisini karalamaya yönelik” haberler çıktığını dile getirdi.

“Hayatımda hiç silah taşımadım, nasıl tetikçi olacağım?” diyen Ölmez, “Cebimde 5 kuruş param yok. Örgüte nasıl maddi gelir temin edeyim? Evim, ailem dağıldı. Şirket de kapandı. Tahliye edin gidecek yerim yok, otele gidecek param yok. Beni şimdi değil, baharda, yazın tahliye edin” şeklinde konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!