Erkeksen oku

Güncelleme Tarihi:

Erkeksen oku
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2002 15:46

Erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz. Ancak erkekler hakkında çok az şey biliyoruz. 'İdeal erkek' tanımı belli normlara bağlı olarak sürekli değişiyor. Küreselleşmeyle birlikte Batılı toplumlar kendi tarzlarını dünyaya benimsetmeye çalışırken Türkiye de gelişmelere gözlerini kapatmıyor. Dış görünüşte batılı, düşüncede geleneksel erkekler ideal görülüyor. Bilgi Üniversitesi'nde geçtiğimiz hafta uluslararası katılımcılarla tartışılan 'erkeklik' konusunu babalar gününde masaya yatırıyoruz.



Ne zaman kadın erkek ilişkilerinden, farklarından, benzerliklerinden, sorunlarından söz edilse olaylar dönüp dolaşıp 'kadın' etrafında düğümleniyor. Bu nedenle de 'erkekler ve toplum' veya 'erkekler ve politika' gibi başlıklar altında toplanan araştırmaların sayısı azınlıkta kalıyor.

'İdeal erkek' toplumdan topluma hatta aynı toplum içerisinde zamanla değişiyor. Farklılaşan şartlar, erkeklerin tavırlarını da kaçınılmaz olarak kendine uyduruyor. Kadın erkek eşitliğine giden yol ise kadınların olduğu kadar erkeklerin de doğasını tanımaktan geçiyor. Babalar gününde üzerinde çok tartışılan 'erkeklik' kavramına bilimsel açıdan yaklaştık.

Bir erkek olarak kendini toplumda kabul ettirmek belli başlı normlara bağlı. Günümüzde Batı toplumunda ideal erkek olarak algılanmak için bazı şartlara uymak gerekiyor. Agresif, heteroseksüel, gelişmiş vücutlu, hayattan zevk alan ve cesur erkekler ideal kabul ediliyor. Popüler filmler ve medya gençlere bu ideali empoze etmeye çalışıyor. Her çeşit reklam aracı erkeklerin ideale benzemeleri için gizli baskı yapıyor.

ŞARTLAR DEĞİŞİYOR

'Erkeklik' kısaca erkek olma durumu olarak tanımlanıyor. Oysa ki erkekliğin kuralları günün şartları değiştikçe farklılaşıyor. Günümüzde özel yaşamlar uluslararası bir potada eritiliyor. Politik ve ekonomik gelişmeler, emperyalizm, küresel pazarlar, uluslararası şirketler ve medya kuruluşları, iş gücü göçü erkeklik olgusunu şekillendiren en önemli faktörler olarak sıralanıyor. Örneğin, emperyalizm, küresel ticaret veya uluslararası ilişkiler birçok farklı toplumu bir araya getiriyor. Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi kurumlar günümüzde cinsiyet ile ilgili görüşleri küresel bir şekilde etkiliyor. Eğitim, yardım, insan hakları ve iş imkanları gibi konularda kendi görüşlerini dayatıyor.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de ilk defa 'Erkeklik' konusunun akademik ortamda kapsamlı olarak tartışıldığı bir konferans düzenlendi. İsveç Araştırma Enstitüsü ve Bilgi Üniversitesi işbirliği ile uluslararası akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen konferansta konuşan Sidney Üniversitesi'nden Bob Connell erkek egemen bir dünyada yaşadığımızı söyledi:

‘‘1995'te oluşturulan bir Amerikan raporuna göre ABD'deki en büyük 500 şirketin yöneticilerinin yüzde 90'ı beyaz. Yöneticilerin yüzde 97'si ise erkek. Dünya çapında yapılan başka bir araştırmaya göre her 100 bakandan 93'ü erkek. Avustralya'da hapiste bulunanların yüzde 92'si erkek. Polisler erkek, hakimler erkek.‘‘

Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 1997'de yapılan araştırmaya göre Türkiye'de üst düzey yöneticilerin yüzde 96'sı erkek. TBMM'deki erkeklerin oranı da yüzde 96.

DİE’nin araştırmasına göre kadınlar Tükiye'de idari işlerin yüzde 35'ini, profesyonel, bilimsel ve teknik alanların yüzde 32'sini, ticari ve mali işlerin yüzde 9'unu yapıyor.

Yöneticiler ve yatırımcılar yani kısaca 'iş adamları', diğer birçok şey gibi 'erkeklik trendlerini' de belirliyor. 1999'da İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, yöneticilik kademesine gelen kadınlar 'erkek gibi yönetiyor'.

Bugün kadın erkek eşitliği için dünyanın birçok yerinde eylemler, etkinlikler düzenleniyor, sivil toplum örgütlenmeleri görülüyor. Bunlar eşcinsellikten, çocuk bakımına, kadınlara karşı şiddetten, kadınlarla ilişkilere kadar uzayan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Connell bu hareketlerin çoğunun kısa süre ayakta kalabildiğini belirtiyor. Ona göre, hareketlerin kadın erkek benzerliğini değil farkını ortaya çıkarmaları buna neden oluyor:

‘‘Tartışmalar kadın ve erkeğin ortak paylaşımlarını göz ardı ediyor. Oysa ki her iki tarafın da işine yarayacak ortak bir paylaşım yolu bulunmalı. Çocuk bakımından çalışma hayatına ve hatta toplum düzenine kadar uzanan eşitlikçi bir yaklaşım sağlanmalı.‘‘

Oslo Üniversitesi Cinsiyet Araştırmaları Merkezi'nden Joergen Lorentzen politika veya toplumda cinsiyeti inceleyen araştırmaların yüzde 90'ının kadınları ele aldığını belirtiyor.

KADIN VE İNSAN

Lorentzen, Aristoteles'den bu yana kadınların 'cinsiyeti' olduğunu, erkeklerin ise birer 'insan' olarak görüldüğünü söylüyor:

‘‘Artık erkeklerin kendilerine aynada bakmalarının ve bir cinsiyet sahibi olmak için savaşmalarının zamanı geldi. Cinsiyetimizi tekrardan keşfetmeliyiz. Böylelikle günümüzün erkeği kendine ilerici ve özgür bir yol çizmiş olacak.‘‘

Lorentzen erkeğin günümüzde kendini hala şiddetin ve gücün sembolü olarak gördüğünü belirtiyor:

‘‘Şiddet toplumumuzun vazgeçilmez bir parçası oldu. Yaşamımızı şekillendiren kavramların başında geliyor. Medya şiddeti gangsterler, katiller, uyuşturucu bağımlıları, tecavüzcüler ya da hırsızlar uyguluyormuş gibi gösteriyor. Ancak bu kişilerin çoğunluğunun erkek olduğu unutuluyor.‘‘


Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeynep Aycan'ın, Türkiye'de faaliyet gösteren 32 şirkette toplam 900 çalışanı kapsayan 'Cam Tavan Sendromu' adlı araştırması şehirli Türk erkeklerinin cinsiyete bakış açısı hakkında bilgi veriyor...

Kadınlar, gerek iş yaşamında gerekse aile ortamında eşlerine erkeklerden daha fazla destek oluyor.

Ekeklerin eşlerine verdikleri destek kadınlara oranla daha az,

Erkekler aile hayatında eşlerini destekliyorlar ancak kadınların yönetici olmak için yeterli yeteneklere ve inisiyatife sahip oldukları konusunda karamsarlar.

Erkekler kadın yöneticilerin heyecanlarını ve duygularını kontrol etme anlamında erkeklerin bir adım gerisinde olduklarını düşünüyor.

Erkekler kadınları yöneticilik konusunda yeterli bulmasalar da iş dünyasındaki kadınları hırslı ve iddialı buluyorlar.

Erkeğin evlenmesi 'düzenli bir özel hayat yaşayacağı' anlamına geldiği için erkekler kadınların aksine evlenmek ve çocuk sahibi olmayı işte daha başarılı olmalarını sağlayacak etkenler olarak sıralıyorlar.

Erkekler kadınlara oranla ebeveynliklerinden daha çok tatmin oluyorlar. Bu konuda herhangi bir eksiklikleri olduğunu düşünmüyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!