ERKEKLER SARIŞINLARI SEVER (1) Romancı ve senaryo yazarı Anita Loos, 'Gentlemen Prefer Blondes' (Erkekler Sarışınları Sever)(1) isimli romanının yazılış

Güncelleme Tarihi:

ERKEKLER SARIŞINLARI SEVER (1) Romancı ve senaryo yazarı Anita Loos, Gentlemen Prefer Blondes (Erkekler Sarışınları Sever)(1) isimli romanının yazılış
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 21, 2000 00:00

ERKEKLER SARIÅžINLARI SEVER (1) Romancı ve senaryo yazarı Anita Loos, 'Gentlemen Prefer Blondes' (Erkekler Sarışınları Sever)(1) isimli romanının yazılış öyküsünü anlattığı 'Bir Kitabın Biyografisi' baÅŸlıklı yazısında bir yolculuk anısını aktarır (Bu yazı kitabın Türkçe çevirisinin baÅŸlangıcında yer alıyor). Kadınlı erkekli bir grup sinemacı trenle New York'tan Los Angeles'e gitmektedir. Aralarında sarışın bir yıldız adayı da vardır ki, bütün erkekler etrafında pervane olmakta, bir dediÄŸini iki etmemektedir. Öyle ki, ufak tefek esmer yazar en ağır valizlerini raftan indirmeye çalışırken kılları kıpırdamayan erkekler, uzun boylu sarışın elinden kitabını düşürecek olsa, hemen hep birlikte yerlerinden fırlamaktadır.Buna benzer durumların sıkça tekrarlanması yazarımızı derin düşüncelere sevk eder:''Anlaşılan bu kızla benim aramda kesin bir fark vardı. Peki ama bu neydi? Ä°kimiz de genç kızlığımızın en parlak yıllarındaydık; ÅŸirinlikse ikimiz de ÅŸirindik; zihinsel birikim derseniz, durum açıktı; ben daha zekiydim. Peki o zaman bu kız diÅŸilik konusunda neden beni fersah fersah aşıyordu? Gücü, (Samson gibi) saçlarından geliyor olmasındı? O doÄŸuÅŸtan sarışındı, bense esmerdim.'Erkekler Sarışınları Sever'in birkaç yıl sonra nasıl kabul gördüğü düşünülecek olursa o ana kadar parmak basılmamış önemli bir bilimsel olguya toslamıştım.''(s.8)Ve adeta bir vahiy inmişçesine sarışınlarla ilgili daha önceki deneyimlerini de hatırlayarak ünlü kitabının ilk eskizlerini yazmaya baÅŸlar.Kitap ''Amerikan ulusunun zeka seviyesinin mümkün olan en dip noktasını temsil eden 'Güzel Sanatlar Sahrası' ''(s.10) Arkansas'ın Little Rock ÅŸehrinden çıkma Lorelei Lee isimli bir sarışının Amerika ve Avrupa yolculukları boyunca erkeklerle yaÅŸadığı serüvenlerini kendi aÄŸzından anlatmaktadır. 1920'lerde bir kadının cinsellikle böylesine dalga geçmesi alışılmadık bir durum olduÄŸundan, kitabın sadece 'Harper's Bazaar'da yayınlanması uygun görülür; bir kadın dergisinde kimsenin dikkatini çekmeyip fincancı katırlarını ürkütmeyeceÄŸi düşünülmüştür ama beklenenin aksine ' Erkekler Sarışınları Sever' tefrika edilmeye baÅŸlanır baÅŸlanmaz özellikle erkeklerden büyük ilgi görür; derginin satışları birkaç kat artar; dergiye erkeklere yönelik ürünlerle ilgili reklam yaÄŸmaya baÅŸlar; görüşünü kaybetmekte olan James Joyce, son göz nurunu Lorelei Lee'ye saklar (s.11); felsefeci George Santayana, eseri 'bir Amerikalı tarafından yazılan en iyi felsefe kitabı' olarak niteler. Sonunda 1925'te kitap olarak da basılır, büyük satış rakamlarına ulaşır; çevrildiÄŸi on üç dilde de bestseller olur, müzikallere ve filmlere kaynaklık eder. (En ünlüsü Marilyn Monroe ile Jane Russell'in oynadığı uyarlama, televizyonlarda o kadar çok tekrarlanıyor ki herhalde görmeyen kalmamıştır)Erkeklerin sarışınlara olan bu ilgisinin nereden kaynaklandığı konusu yıllardır pek çok kiÅŸiyi meÅŸgul ediyor, Anita Loos bu konuda kalem oynatan belki de ilk yazarlardan biri.Sarışın efsanesinin kökenlerine bakılırsa öncelikle batı uygarlığından kaynaklandığı görülür. Sarışınların çoÄŸunlukta olduÄŸu kuzeyli ırkların kültüründe efsane ve masalların kahramanları çaÄŸlar boyu sarışınlar olagelmiÅŸtir; yiÄŸit prensler, büyük aÅŸkların kahramanı olan erdemli prensesler hep sarışındır, esmerlere ise hep kötü roller biçilir, çünkü yabancı, düşman ve 'aÅŸağı' ırklar çoÄŸunlukla esmer insanlardan oluÅŸur. Sarışınlar 'üstün' beyaz ırkın en seçkin üyeleri, beyazın da beyazıdırlar. Hatta etnik köken açısından esmer olması gereken Ä°sa ve Meryem gibi kutsal kiÅŸiler bile sarışın olarak resmedilmiÅŸtir kuzey ülkelerinin ikonografyasında.Roman türünün geliÅŸmesinden sonra da batı uygarlığında eski gelenek sürmüş, özellikle Anglosakson edebiyatında sarışın kadınların ayrıcalıklı bir yeri olmuÅŸtur. Ä°ngiliz dilinde yazılan aÅŸk ve serüven romanlarında baÅŸ kadın kahraman çoÄŸunlukla sarışındır ve mutlaka güzeldir. Daha romanın ilk sayfalarında erkek kahramanın gönlünü çelmeyi baÅŸarır, hem de hiçbir çaba harcamadan, sadece sarışın ve güzel olması yeterlidir. Yine bu romanların kalıplarına göre sarışın güzelin bir de esmer kız kardeÅŸi, kuzeni veya arkadaşı da bulunur, sarışına göre çok daha akıllı, cesur ve beceriklidir, ama ne yaparsa yapsın, bir türlü 'esas oÄŸlan'ın ilgisini çekmez, yakışıklı prensimizin gözü sarışından baÅŸkasını görmez. Sarışın kızımız roman boyunca tek bir önemli hareket yapmaz, hatta kayda deÄŸer tek bir cümle bile etmez, saflığı ve beceriksizliÄŸi yüzünden sık sık başı derde de girer, sevgilisi ve esmer kız kardeÅŸinin kimi zaman canları pahasına kendisini bu badireden kurtarmalarını bekler. Akıllı ve cesur esmer ise bütün zekasını ve becerisini sarışın kız kardeÅŸiyle sevgilisi arasındaki engelleri kaldırma yolunda kullanır, en önemli sözleri o söyler, en yiÄŸitçe eylemleri o gerçekleÅŸtirir, sanki kendi hayatı ve istekleri yok gibidir, öylesine adamıştır kendini. Hatta kimi zaman esmerin 'çirkin' de olduÄŸu vurgulanır, böylece bir erkekle 'büyük aÅŸk' yaÅŸama ÅŸansını en baÅŸtan kaybetmiÅŸtir. Sonunda adet olduÄŸu üzere mutlu sona ulaşıldığında sarışın öyküdeki en büyük ödül olan sevgilisine kavuÅŸurken esmer kız kardeÅŸe düşen, ya uzak bir yerde münzevi hayatı; saygın ve deÄŸerli biri olsa da baÅŸ erkek kahraman kadar gösteriÅŸli ve çekici olmayan bir erkekle mantık evliliÄŸi; ya da ölüp gitmektir. Louise May Alcott'un 'Küçük Kadınlar'ı, Wilkie Collins'in 'Beyazlı Kadın'ı, J.F.Cooper'in 'Mohikan'ların Sonuncusu' gibi romanları bu türün günümüze de ulaÅŸan örnekleri arasında. (Çağımızın Barbara Cartland benzeri gotik aÅŸk romanı yazarları da kadın kahramanlarını yaratırken sürekli aynı kalıpları yineliyorlar; altın sarısı saçlı, menekÅŸe gözlü, yürek biçimi yüzlü, yakışıklı ve güçlü bir erkek tarafından kurtarılmayı bekleyen başı dertte masum bakire...)Simone de Beauvoir'e (2) göre bu romanlarda sarı saçlı akılsız kadının akıllı esmere baskın çıkmasının baÅŸlıca sebebi erkeklerin erkeksi ve kafalı kadınlardan hoÅŸlanmamasıdır: ''..fazla gözüpeklik, kültür, zeka, güçlü kiÅŸilik gözlerini korkutur''...''Kadın olmak çolak, yararsız, edilgin,kuzu gibi uslu olmak demektir''....''KiÅŸiliÄŸini ortaya koymaya kalktığı an diÅŸiliÄŸi ve gönül çelme olasılığı azalır.'' (s.354). Eski zamanların öykülerinde bir kadından daha fazlası beklenmediÄŸinden, klasik romanların sarışın kadın kahramanlarının da bu kadar saf, zayıf ve edilgin olmalarını kimse yadırgamıyordu; ideal kadın, özellikle de sevilen kadın böyle olmalıydı. Bütün geçmiÅŸ deÄŸerlerin altüst olduÄŸu 20.yüzyılda ise eski çaÄŸların 'başı dertte masum sarışın bakire' si sinemanın da katkılarıyla bir hayli karikatürize edilip 'aptal sarışın' a dönüşmüştür. Anita Loos'un 'Erkekler Sarışınları Sever' romanı bu açıdan bakılınca, daha önceki yüzyılın güzel sarışın+esmer yoldaşı+yakışıklı prens formüllü romanlarının bir parodisi olarak da okunabilir. Roman günlük formunda yazılmıştır ve günlüğün sahibi Lorelei Lee sahne adını takınmış (gerçek adı Minnie Minnow) sarışın bir yıldız adayıdır, ama mültimilyoner bir 'düğme kralı' onu sinema dünyasından çekip alarak 'eÄŸitimini' üstlenmiÅŸtir. Lorelei, tipik bir 'aptal sarışın' dır, ne zekidir, ne de eÄŸitimi vardır ama adını aldığı Alman efsanelerinin gemicileri bulunduÄŸu kayalıklara çekip gemilerinin batmalarına sebep olan sireni gibi gencinden yaÅŸlısına, cahilinden entelektüeline, yoksulundan soylusuna kadar bütün erkekleri mıknatıs gibi kendisine çeker. Kapitalist toplumun maddiyatçı ve tüketici kadınının tipik bir örneÄŸidir, kültürden yana hiç nasibini almamıştır, bedenini ve hele de kafasını hiç yormak istemez. Zaten bunu yapmasına da gerek yoktur, her gittiÄŸi yerde yakışıklı olmasa da masraflarını ödeyip kendisini zor durumlardan kurtaracak cüzdanı dolu bir 'prens' mutlaka bulunur. Bir erkekten elde edebileceÄŸi her ÅŸeyi aldıktan sonra rahatça onu terk edip baÅŸkasını aramaktan çekinmez. BaÅŸkalarına ne kadar ahlak dışı görünse de o her yaptığının doÄŸru ve dürüst olduÄŸuna inanır. Lorelei Lee'nin bir de esmer refakatçisi vardır: Dorothy. O da sarışın arkadaşı gibi para ve konfora düşkündür ama bunlar yaÅŸamının tek amacı da deÄŸildir, Lorelei'deki çıtkırıldım hanımefendi görünme özentisi onda yoktur; Lorelei'in kendisini 'reform etme' çabalarını da umursamaz; bazen de becerikliliÄŸi ve 'harbiliÄŸi' sayesinde Lorelei'i düştüğü tatsız durumlardan kurtarır. Erkeklerini de cüzdanlarına bakarak seçmez; 'hiçbir ÅŸeyi olmayan beylerle' gezip tozup hatta bazen gönlünü de kaptırdığı için arkadaşı tarafından eleÅŸtirilir: ''Yani ben hep derim ki, bir kız bir beyle birlikte olmaktan gerçekten hoÅŸlanıyorsa bu onun zararınadır derim, çünkü bundan hayır gelmez.'' (s.43). Lorelei daha 'kalıcı deÄŸerlerin' peÅŸindedir:''Elinizin öpülmesi çok hoÅŸ olabilir ama elmaslı safirli bir bilezik sonsuza kadar kalır.'' (s.54). (Burada Marilyn'in filmde söylediÄŸi 'Diamonds are a girl's best friend' ÅŸarkısını mırıldanabilirsiniz.)Lorelei Lee'nin simgelediÄŸi 'aptal sarışın' tipi, tıpkı 19.yüzyıl romanlarının sarışınları gibi gücünü güçsüzlüğünden alan, varlığını hep baÅŸkalarına dayanarak sürdüren tam bir asalaktır; üstelik geçmiÅŸtekiler gibi namus ve iffet gibi kavramlarla da ilgisi yoktur, ama yine de sürekli erkeklerin hayallerini süslemeye devam eder. Böyle bir karakter gerçek hayatta gerçek bir erkekle yaÅŸayamayacak kadar gerçek dışıdır, onunla olaÄŸan ve sürekli bir iliÅŸki sürdürmek nereye kadar mümkün olabilir ki? ÖrneÄŸin Marilyn Monroe'nin çizgilerine bürünmüş bir 'aptal sarışın', mutfakta soÄŸan doÄŸrarken, çocuk bezi deÄŸiÅŸtirirken veya zor günlerinde eÅŸine destek olurken düşünülebilir mi? (Gerçek Marilyn'in de filmlerde canlandırdığı kiÅŸilikten çok farklı olduÄŸu biliniyor.) Nitekim Bayan Loos da bunun farkında olduÄŸundan öykünün devamını da yazmış: 'But Gentlemen Marry Brunettes' (Ama Erkekler Esmerlerle Evlenirler). Yani erkeklere de o kadar haksızlık edilmemeli!Erkeklerin fantezilerindeki 'aptal sarışın', esmerlerin aksine, erkeÄŸe hayatın hiçbir ciddi yönü üzerine kafa yordurmadan, ondan sadakat ve baÄŸlılık istemeden, fazla manevi acı çektirmeden uçucu, gelip geçici bir serüven yaÅŸatmayı vadeden neredeyse sanal bir varlıktır; aniden ortaya çıkıp iÅŸlerin tadı kaçmadan yine geldiÄŸi gibi neredeyse buharlaÅŸarak yok olur, peÅŸinde sadece tatlı anılar bırakarak; bu arada erkeÄŸin cüzdanı da bir hayli hafiflemiÅŸ olabilir ama her nimetin de bir külfeti olacaktır.Peki erkekler sarışınları bu kadar seviyor, düşlüyor ve peÅŸlerinden koÅŸuyorlarsa, ortalıkta niçin bu kadar sarışın kadınları aÅŸağılayan 'aptal sarışın' ÅŸakası dolaşıyor? Ãœstelik sarışın ÅŸakaları sadece ve sadece sarışın kadınlar için geçerli, hiç 'aptal sarışın erkek' fıkrası yok. Bunu erkeklerin kadınlara genel bakış açısında aramak gerekiyor. Kadın sevdiÄŸi erkeÄŸi neredeyse ilahlaÅŸtırır; oysa erkek kendisindeki zayıflıkları ortaya çıkaran her ÅŸeye içten içe nefret de beslediÄŸinden kadını severken bile aÅŸağılar.Akıllı ya da aptal olmanın insanı rengiyle bir ilgisi yok elbette, dünyadaki bütün sarışın kadınlar için de 'aptal sarışın' sıfatını kullanmak doÄŸrusu haksızlık olur. Öyleyse kim bu diÄŸer sarışın kadınlar?Bu da ayrı bir yazının konusu. Lütfen bekleyiniz. Devamı var.-------(1) Anita Loos, Erkekler Sarışınları Sever: Profesyonel Bir Hanımın Öğretici Notları. Çeviren: Fatih Özgüven. Nisan Yayınları, 1995. (2) Simone de Beauvoir, Kadın (Ä°kinci Cins): Genç Kızlık Çağı. Çeviren: Bertan Onaran, Payel Yayınları, 1974.Gülnur SEYHANOÄžLU - 21 Temmuz 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!