Güncelleme Tarihi:
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen Ergenekon Davası'nın tutuklu sanıklarından CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, savcıların sunduğu 2 bin 271 sayfalık mütalaayı eleştirdi. 4 yıldır tutuklu olduğunu söyleyen Haberal, "Ben cerrahım. Hafta 3-4 tane organ nakli ameliyatı yaparım" diyerek savunmasına başladı.
Mütalaanın iddianamenin aynısı olduğunu söyleyen Haberal, "Acaba yargılama yapılmadı mı, tanıklar dinlenilmedi mi, suçsuzluğumla ilgili delil ortaya konulmadı mı diye kendi kendime sordum. Burada 2 gün beni sorguladınız. 'Bana istediğiniz herşeyi sorun ki kuvvetli suç şüphesi ortada kalmasın. Kuvvetli şüphe neyse ben de, milletim de öğrensin' dedim. Bana iddia makamıyla birlikte 185 tane soru sordunuz. Sorular sorular arasında şiddet, cebir, terör ve darbe ile ilgili bir tek soru yöneltilmedi. Bana 'Suçun şudur, o nedenle tutuklandınız' denmedi. Tanıklar dinlendi şiddet, cebir, terör ve darbe ile ilgili tek bir cümle gündeme getirmedi. Benim şiddet, cebir, terör ve darbe ile ilgim yok" ifadelerini kullandı.
"İDDİA MAKAMI HERHALDE BENİM GİBİ DARBEYİ GÖRMÜŞ, YAŞAMIŞ OLSAYDI BUNU SÖYLEMEZDİ"
'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasının talep edildiğini hatırlatan Haberal, "Teşebbüs etmiyorum. Halk dilinde 'Ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da dayak yemedin' şeklinde bir tabir vardır. İddia makamı herhalde benim gibi darbeyi görmüş, yaşamış olsaydı bunu söylemezdi" ifadelerini kullandı.
"1982 ANAYASASI'NA 'HAYIR' DİYEN BÖLÜMDE YER ALDIM"
1960 darbe döneminde lise öğrencisi olduğunu, 1971 ve 1980'de de Haccettepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştığını anlatan Haberal, "Sıkıyönetim döneminde ünivesitedeki arkadaşlarımızla ülkeye nasıl katkıda bulunabiliriz, diyerek biraraya geldik. Grup oluşturduk toplantılar yaptık. Ancak o dönemde mahkemeye verilmedik, hakkımızda herhangi bir işlem yapılmadı" diye konuştu. 1982 Anayasası'na 'Hayır' diyen bölümün içinde olduğunu söyleyen Haberal, "50 kişilik öğretim üyesi bir araya gelerek 1984 yılında da Aydınlar Bildirgesi'ni yayınladık. Sıkıyönetim olduğu için sorguya çekildik. Ancak ceza verilmedi. Hacettepe Üniversitesi'nde bana en ağır cezayı verildi. Profesör olmama rağmen 6 yıl bana kadro verilmedi. Darbe dönemlerinde mağduriyet söz konusuysa yaşadıklarım olaylar bunlar" dedi.
"İDDİA MAKAMININ SÖYLEDİĞİ GİBİ BENİM GİZLİ BAŞKANLIĞIM YOK"
Mütalaada 'Diyalog Grubu' toplantılarında gizli başkanlık yaptığı iddialarını reddeden Haberal, "Ben hayatımda gizli hiç birşey yapmadım. Herşeyi alenen yaptık. İddia makamının söylediği gibi benim gizli başkanlığım yok. Bunlar herkese açık toplantılar. Odun ateşinde ders çalıştım. İnsan ömrü kadar geçen bir sürede ülkemiz asrın medeniyet seviyesine ulaştı. Odun ateşinde ders çalırken bugün lazer kullanıyorum. Hukuk topaldır yavaş gider ama sonunda hedefine uaşır. Biraz hızlı gidemez mi? En güvenilir kişiler sizlersiniz. Çünkü arkanızda 'Adalet mülkün temelidir' yazıyor. Adalet Allah'ın emri. Sağlık da her şeyin başı. Adalet de sağlık da herkese gerekir" dedi.
"DANIŞTAY OLAYIYLA BİR İLGİM YOK"
Danıştay saldırısının bugün yıl dönümü olduğuna dikkat çeken Haberal, "Saldırıda hayatını kaybeden Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'i rahmetle anıyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Benim Danıştay olayıyla bir ilgim yok. İddia makamıda zaten mütalaada, olayla bir ilgim olduğunu yazmamış. Ancak Danıştay olayı, iddia edilen örgütün silahlı bir eylemi olarak gösteriliyor" diye konuştu.
"KULLANMAYACAKSAM TELEFON NİYE VAR O ZAMAN"
Sosyal ilişkileri nedeniyle yaptığı telefon görüşmelerinin mütalaada suç unsuru gibi gösterildiğini söyleyen Haberal, "Zaman zaman telefonla konuşmalarımız oluyor. Kullanmayacaksam telefon niye var o zaman? Herkesin kendine göre bir tarzı var. Kamran İnan'ın 'emriniz olur' diye kendine göre bir tarzı var. İddia makamı bunun örgüt zinciri için olduğunu belirtiyor. Hurşit Tolon'un konuşma tarzını değiştiremem. Bedrettin Dalan Amerika'dan Başkent Üniversitesi'nin santralinden telefon ederek, kalbindeki sorun nedeniyle Amerika'da tanıdığım olup olmadığını soruyor. Sağlık sorunu için arıyor. Ben de 'Amerika'da şu doktora gideceksin' diyorum. Ben doktorum 24 saat herkese cevap vermek zorundayım. Bunun örgütle ne alakası var. Ben doktorum. 24 saat sağlıkla ilgili bana ulaşan herkese cevap vermek zorundayım. Vermezsem hipokrat yeminimi bozmuş olurum" dedi.
"AÇILAN PANKARTLA İLGİLİ BİLGİM YOK"
2003 yılında Cumhuriyet'in 80. yıldönümü nedeniyle Ankara'da miting yapıldığını anlatan Haberal, "Cumhuriyete sahip çıkmak hepimizin görevi. Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını saygıyla ve rahmetle anıyorum. Ben o mitingi YÖK'ün düzenlediğini sanıyordum. Ancak burada öğendim ki Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Ankara Üniversitesi rektörlüğü ortaklaşa düzenlemiş. Ben de o mitingde mozoleye çelenk bıraktıktan sonra ayrıldım. Çünkü ameliyata girmem gerekiyordu. O mitingde 'Ordu göreve pankartı' açılmış. Açılan pankartla ilgili bir bilgim yok. Zaten o pankartı açanlarda yargılandıkları davadan beraat etmiş. Bunun neresi örgütsel faaliyet oluyor" diye konuştu.
"BÜLENT ECEVİT'E MUTLAK YATAK İSTİRAHATİ VERMEDİK"
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in, Başkent Üniversitesi Hastanesi’ndeki tedavi sürecine ilişkin suçlamalarla ilgili olarak Haberal şu açıklamada bulundu: “Başbakan Ecevit rahatsızlandıktan sonra bizim hastaneye getirildi. Ecevit bizim hastanede başarılı bir şekilde tedavi edildi. Hastanede yatarken bile liderlik toplantılarını yaptı. Bülent Ecevit'e mutlak yatak istirahati vermedik. Hatta ofisinde günde 2 saat çalışma yapabilir şeklinde rapor verdik. Merhum Ecevit ile ilgili işlemler tamamen belgelere dayalıdır. Biz Başbakan’ı tedavi ettik, 6 ay daha başbakanlık yaptı. 4.5 sene daha yaşadı. Beyin kanamasından hayatını kaybetti. Ecevit hastaneden ayrılmasıyla ilgili söylentilerden o kadar sıkıldı ki ‘Hastanedekileri daha fazla sıkıntıya sokmamak için ayrıldım’ diye açıklama yaptı" dedi.