Güncelleme Tarihi:
Ergenekon Davası’nda hâkimlerin; sanıkların tutukluluklarının devamına karar verirken, “adli kontrol tedbiri uygulamasının yetersiz kalacağı ve tutuklama gerekçelerini ayrıntılı belirtmeleri halinde bunun ihsas-ı rey olacağı” gerekçelerini sıralamaları, 3. Yargı Paketi’yle hâkimlerin bu konuda ellerini güçlendiren siyasetçilerde de hayal kırıklığı yarattı. Tutukluluk kararında hakimlerin ellerini rahatlatmak ve AİHM’de Türkiye’yi mahkum eden kararları engellemek için 3. Yargı Paketi kapsamında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 101. maddesinde değişiklik yapan hükümet, bu yöndeki beklentilerini kanun düzenlemesinin gerekçelerine de yansıtmıştı.
İHSAS-I REY NEDİR? |
AK Partili Bozdağ ümitliydi
Adli Kontrol mekanizmasında da değişikliğe giden AK Parti, CMK’nın 109. maddesinde hapis cezası üst sınırlarını yükselterek tutuklama kararı verilmesini zorlaştırmayı hedefledi. İlgili değişiklik maddesinin gereçesinde, şu ifadeler yer aldı:
“Tutuklama tedbirine en son çare olarak başvurulmalıdır. Adli kontrol müessesinin tutukluluktan beklenen amaçları karşılayabileceği durumlarda, tutuklama yerine kişiler hakkında adli kontrol müessesinin uygulanması daha doğru bir çözüm olarak görülmektedir. Bu durum, tutuklamadan kaynaklanan kişi hak ve özgürlüklerine müdahale niteliğinde sayılan mahsurları da önemli ölçüde azaltacaktır.”
TBMM’de yasa görüşmeleri devam ederken, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, konuya ilişkin olarak, “Yargılamalarda tutuklama esas olmamalıdır. Ancak mahkemeler pek çok konuda maalesef tutuklama kararı vererek yargılamayı sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
Özel: Herhalde gerekçeyi iyi
Adalet Komisyonu Başkanvekili ve 3. Yargı Paketi’ni Genel Kurul’da görüşülecek hale getiren Alt Komisyonu’un Ak Partili Başkanı Hakkı Köylü de, konunun çok netameli olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Mahkumiyet gerekçesi gibi bir tutukluluk gerekçesi açıklamak tabi ki, ihsas-ı rey olur. Ama mahkumiyet gerekçesiyle tutuklama gerekçesini aynı saymamak lazım. Tutuklamada gerekçe kuvvetli şüpheye dayanır. Her ne derseniz deyin arada fark, mahkumiyetlerde kesin delil ile tutuklamalarda kuvvetli şüphedir. Kesin delille şüphenin birbirinden ayrılması gerekir.”
Köylü şöyle devam etti: “Sınırı çok iyi çizmek lazım. Yasada murat edilen şey birilerinin cezaevine girmesi, birilerinin çıkması değil, genel bir hüküm konuldu. Hakimlere tutuklama kararı veya tutukluluğun devamına karar verirken ‘biraz daha dikkatli olun, olaya nüfuz edin, delillere biraz daha iyi bakın’ demekti. Tutuklamayı kimse istemiyor ama hukukun bir gerçeğidir. Ama son çare olarak başvurulmalı, son çareye kadar hakimlerin iyi değerlendirmesi lazım.”
Yine komisyon üyesi Ak Partili Recep Özel ise, “Bu düzenleme konuşulurken gerekçeleri mahkeme her halde iyi okumadı. Mahkemenin kararının karışacak değiliz. Bizim muradımız tutuklama istisnai olmalı, aslolan tutuksuz yargılanmaktır” diye konuştu.
Öztürk: Meydan okuyorlar
CHP’li Adalet Komisyon Üyesi Ali Rıza Öztürk ise, aslında TBMM’den çıkan yasanın tutukluluk konusunda yeni bir şey getirmediğini, eski düzenlemelerin makyajlanarak topluma yeni düzenlemeymiş gibi sunulduğunu savundu. Öztürk, “Adli kontrol ve ihsas-ı rey gerekçeleri yanlış. AİHM kabul etmiyor ihsas-ı rey olacağını. Türk hakim ve savcıları öncelikle AİHM kararları uymak zorundadır. Bu taktir hakkı değildir. Yasayı uygulamıyorsa suç işlemektedir. Yasama organı yerine geçerek karar veremez. Bu meydan okumaktır. Uygulamayan hakimi meslekten atacaksın” diye konuştu.
İşte o gerekçeler
Ergenekon hakimleri verdikleri kararda tartışma yaratan şu gerekçeleri sıraladılar:
“- Sanık hakkında tutuklama gerekçelerinin çok ayrıntılı, somut olarak ve delillerin tartışılması suretiyle belirtilmesi halinde ihsas-ı rey itirazlarının söz konusu olabileceği, bu nedenle suç şüphesinin tespitinde bu durumun göz önünde bulundurulduğu,
- Çok sayıda evrak, raporlar, ihbar mektupları, sanığa ait aşama ifadeleri ile diğer sanık ve tanık beyanları da göz önüne alındığında, sanığın atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, AİHM uygulamalarında tutukluluk için makul suç şüphesinin dahi yeterli görüldüğünün Mahkeme içtihatlarında da belirtildiği, bu nedenlerle atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi bulunan sanık hakkında daha hafif koruma tedbiri olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının yetersiz kalacağı, anlaşıldığından tahliyenin reddi ile tutukluluk halinin devamına.”
Feyzioğlu: Karar çağdışı
Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu da, mahkemenin ihsas-ı rey gerekçesini çağdışı olarak nitelendirirken şunları kaydetti: “Aslında yeni pakette esasa ilişkin hiçbir değişiklik, iyileştirme yok. Asıl sorun hakimlerin CMK’yı bağımsız ve tarafsız şekilde ve doğru uygulamıyor olmalarıdır. Keyfiliğin hakim olduğu ortaya çıktı. Değiştirilmeden önce de bugün de CMK’da adil kontrolün neden yetersiz kalacağının somut bir şekilde açıklanması lazım. Hakimler, örneğin bir gazetecinin bir milletvekilinin bir üniversite profesörünü yurtdışına çıkış yasağı konulduğu halde, sınırda mayın tarlası üzerinde veya kaçakçı tekneleriyle Ege Denizi’nden yurtdışına kaçacaklarına hangi gerekçeyle karar verdiklerini açıklamak zorundalar. Özellikle kendileri ifade vermeye gelen şüphelilerin kaçmamış olmasının neden dikkate alınmadığını açıklamak zorundalar. Çağdışı bu kararla Türkiye, insan haklarını bir kez daha ihlal etmiştir.”