Ergenekon Davası'nda Kuran-ı Kerim'li savunma

Güncelleme Tarihi:

Ergenekon Davasında Kuran-ı Kerimli savunma
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2009 18:34

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nda görülen “Ergenekon” davasının 57. duruşmasında tutuklu sanıklardan Hüseyin Görüm, savunmasını yaptı.

Basında “Ailesinin kökenine” ilişkin pek çok haberin yer aldığını belirten Görüm, ailesinin 93 Harbi'nde Kafkaslardan Bolu'ya geldiğini anlattı.

Ailesiyle 1974 yılında İstanbul'a göç ettiklerini, burada ilkokulun ardından oto tamirciliğine başladığını aktaran Görüm, “silahla oynarken arkadaşını kazayla vurup öldürmesi” nedeniyle 1981 yılında Paşakapısı Cezaevi'nde yattığını belirtti.

Kendisine “İmam” lakabının takıldığını, ancak imam hatip okumadığını belirten Görüm, cezaevinden çıkınca evlenip 3 çocuk sahibi olduğunu ve taksicilik yaptığını kaydetti.

Görüm, 10 kardeş olduklarını, Danıştay saldırısı sonrasında tüm kardeşlerinin evlerinin arandığını ifade ederek, onlardan da bu nedenle özür diledi.
Ağabeyi Yusuf Görüm'ün “Nihat” adlı bir arkadaşının 2001 yılında kendisine gelerek vatansever insanların bir araya geldiği bir oluşumda yer almak isteyip istemediğini sorduğunu anlatan Görüm, “Ulusal Güç Birliği Yeniden Kuvayi Milliye” adlı bu oluşuma bu şekilde dahil olduğunu ve kendisine İstanbul teşkilatını kurma görevinin verildiğini söyledi.

Hüseyin Görüm, Ankara'da bu oluşumun başındaki Arif İskender Könder'in de bulunduğu kişilerle görüştüğünü, bu kişilerin kendisine oluşum hakkında bilgi ve kırmızı bir kitapçık verdiklerini, bu kitapçıkta beğendiği fikirlerin bulunduğunu ifade etti.

Görüm, İstanbul'a geldiğinde bu oluşumu çevresine, arkadaşlarına anlatmaya başladığını ve oluşuma katılmaya davet ettiğini, daha sonra Ankara'da ATO'da düzenlenen toplantıya çağrıldığını, bu mahkemedeki sanıklar tarafından dile getirilen “Bugünün Düyun-u Umumiyesi, Sevr” gibi konulardan bahsedildiğini anlattı.
Allah'ın huzurunda, Kur'an-ı Kerim üzerine yemin ettiğini ve bu mahkemede doğruları söyleyeceğini belirten Görüm, “Bugün bir şeyler anlamaya çalışıyoruz. Bugüne kadar ya deli dediler, ya meczup dediler dinlemediler. Horward, Yale, Columbia okursan dinlerler. Sakal bıraktık belki dinlerler diye yine dinlemediler” dedi.

Görüm, Türk Metal Sendikasının kurultayına çağrıldığını, bu kurultayda yapılan konuşmalarda da “İçeriğin aynı olduğunu”, kurultayda oluşumun içine Vural Savaş'ın davet edilmek istendiğini, ancak onun kabul etmediğini söyledi.

KUR'AN-I KERİMLİ SAVUNMA

“Az sonra Kur'an-ı Kerim konuşacak, ama önce bir şu cürufları atayım” diyen Görüm, konuşması sırasında zaman zaman Kur'an-ı Kerim'den sureler okudu. Küçük bir Kur'an-ı Kerim çıkarması ve bunu kürsüde bırakması üzerine Görüm, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından bunu cebine alması konusunda uyarıldı.

Görüm, Arif İskender Könder'in birlikten ayrıldığını öğrendiğini, bunun kafasını kurcaladığını belirterek, daha sonra oluşumu kuran isimlerin kendi aralarında birbirlerine düştüğünü öğrendiğini ileri sürdü.

Daha sonra aynı ekibin oluşumun adını “Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi” olarak değiştirdiğini öğrendiğini ve buna davet edildiğini anlatan Görüm, bu oluşumun tüzüğünü okuduğunu, beğendiğini, tüzüğe, “Mukavemet güç birlikleri kurulur” diye de bir madde konulduğunu gördüğünü söyledi.

Hüseyin Görüm, oluşumun Genel Başkanı'nın Erdal Ünal olduğunu, bu oluşum içinde çalışmaya ve oluşumu çevresine anlatmaya başladığını ifade ederek, “Haklarını helal etsinler. Hepsini kandırdım sayılır” diye konuştu.

Düzce teşkilatını da tanıdıklarına kurdurduğunu belirten Görüm, bunu yapmasını istediği kişiyi hatırlayamayınca, tutuklu sanıklardan, kardeşi Yasin Görüm'e dönerek, “Yasin, neydi bacanağının adı” diye sordu. Yasin Görüm'ün “Ersin” cevabını vermesi üzerine, Hüseyin Görüm, sözlerine devam etti.

İstanbul'da Vali Erol Çakır Öğretmenevi'nde Erdal Ünal'ın bir toplantı yaptığını, bu toplantıyı organize ettiğini anlatan Görüm, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Alpaslan Aslan'ı da orada gördük demişler. Yalan. Herkes 4 yıldız. Hava, Kara, Deniz, Jandarma hepsi onun içindeydi. Ben öyle biliyorum yani. Muzaffer Bey (Tekin) ve arkadaşları ile Fikri Baba da (Karadağ) geldi. Benim için babadır. Yine vatan millet söylemleri işte. O olacak bu olacak”

Kerem Topal'a oluşumun İstanbul İl Başkanlığının teklif edildiğini ve para istendiğini öğrendiğini anlatan Görüm, “Bunlar vatansever falan değil sevgili Reisim. Ne vatanseveri ya, vatan satar bunlar. Demişler ki ben eroin tüccarıymışım. Bunu yapacak en son adam olarak kendimi biliyorum, ama eroinci ne kadar iş yapmış adam varsa hepsini tanıyorum” diye konuştu.

Zaman zaman konu dışına çıktığı için Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından uyarılan Görüm, Fikri Karadağ'ı Ankara'ya götürenin de kendisi olduğunu ve oluşumun teşkilat başkanı olmasını istediğini söyledi.

CEZAEVİ KOŞULLARI

Mahkeme Başkanı Şengün'e, “Ortalıkta bir sürü başkan var. Herkes başkan” diyerek “Reis” olarak hitap etmek istediğini belirten Görüm, “Ben Atatürk'ten sonra ilk size Reis diyorum. Onu derken de bana bir kıyak yapın diye de beklemiyorum. İyi ki de tutukladınız. Çünkü başka türlü pislikler ayrılmaz. Belki burada bir diyet ödüyoruz” dedi.

Görüm, bazı tutukluların cezaevi koşullarından şikayet ettiğini anımsatarak, “Ben 81'de cezaevindeydim. Eski koşulları bilirim. 6 ay her gün kapuska yedim. Şimdi elhamdülillah, çok şükürler olsun her şeyimiz güzel. Arkadaşlarım belki kızabilirler, ama o tarihi de yaşadığım için karşılaştırma yapıyorum” şeklinde konuştu.

Bu davanın “Hak davası” olduğunu kaydeden Görüm, “Bu davanın içinde olmak insana ne büyük onur verir, şeref verir. İnanın hayır olacak. Bu dava bir misak-ı milli davası değildir. Bu bütün insanlığın davasıdır. Büyük kurtuluş davasıdır. Diyorlar ki kontrgerilla, gladyo... Olmaz. Bütün büyük davalar açık olur. Büyük davanın gizlisi, saklısı olur mu Reis ya? Bu başörtüsü davasını kim çözerse benim için reis odur” dedi.

İstanbul'daki oluşumdaki görevinden “eroin tüccarı” suçlamasıyla alınmasının ardından, buradaki herkesi öldüreceği iddiasının ortaya atıldığını öğrendiğini anlatan Görüm, Muzaffer Tekin'in ofisine gittiğinde, Fikri Karadağ'ın belinde bu nedenle silah olduğunu gördüğünü söyledi.

Karadağ'ın kendisine iftira atıldığına inanarak bu oluşumdan ayrıldığını iddia eden Görüm, dava sırasında yapılan savunmalarda sürekli bir tertipten bahsedildiğini belirterek, “Kardeşim, askerde tertip, burada tertip. Tertipte her b.. var. Her yerde tertip. Buraya da geldik hep tertip” diye konuştu.

Hayatı boyunca bir tek kitap okuduğunu, onun da Kur'an-ı Kerim olduğunu belirten Görüm, savunmasını hazırlarken bazı kanunları okumak istediğini, ancak çok kalın olduklarını gördüğünü söyledi.

Görüm, “Her bir tanesi 13,5'luk tuğla gibi. Bunları okuyan adamların bir şey yapmasına gerek yok kanat takar gider. Yazılmış, yazılmış ortada bir şey yok. Borçlar Kanunu'ymuş. Bir tek faizi kaldır bitti. Ne bu Borçlar Kanunu filan” dedi.

Bir arkadaşının Kemer Country'de Turgut Yılmaz'ın “Atatürk Kupası” düzenlendiğini söylemesi üzerine, “Kuvayı Milliye Kupası” adı altında bir organizasyon yapmayı düşündüğünü belirten Görüm, bu düşüncesini daha sonra gerçekleştirdiğini, ancak organizasyona beklediği bir çok kişinin katılmadığını kaydetti.

DANIŞTAY SALDIRISI

Görüm, Kuvayi Milliye Derneğinin kullandığı Kadıköy'deki binanın daha önceden metruk bir bina olduğunu, kendilerinin tamir ettirdiğini söyledi.

Bir gün televizyon seyrederken Alpaslan Arslan'ın Danıştay saldırısını yaptığını gördüğünü anlatan Görüm, “Baktım bizim Alpaslan, buradaki avukatlar alınmasın, Alpaslan Aslan avukat olarak çok dürüst, çok düz bir çocuktu. Biraz takıktı, ama çok dürüsttü. Sonra İbrahim Özcan aradı. 'Gördün mü? Gördüm tabii' dedim. Oraya gidip Alpaslan'ın cinayet işlemesi için uçması lazım” diye konuştu.

Alpaslan Arslan'ı tanıdığını ve kendisinin de ifadesine başvurulabileceğini Mehmet Fikri Karadağ'a söylediğini belirten Görüm, bir süre sonra gözaltına alındığını, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde ilkokuldan itibaren tüm hayatını anlattığını bildirdi.

Hüseyin Görüm, Ankara'daki sorgusunda polislerin Muzaffer Tekin ile Zekeriya Öztürk'ün aleyhine ifade verdiğini söylediklerini iddia eden Görüm, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Muzaffer Tekin'in, 'Alparslan Arslan'ı, Hüseyin Görüm'ün yanında gördüm' diye söylediğini anlattılar. Yok öyle bir şey. 'Muzaffer Tekin kendini vurdu' dediler. Muzaffer Tekin kendini vurmaz. Böyle bir dava varsa onun da ismi geçmişse gider ifade verir. Muzaffer Tekin'i Kadıköy'de tanımayan yoktur. Alparslan Arslan'ın onu tanıması da gayet normaldir, dedim. Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan'a git bu işi yap diyecek en son insandır dedim.”

Serbest bırakıldığında kendisini Bolu'da İbrahim Özcan, Hatice Bahtiyaroğlu ve Ali Özoğlu'nun karşıladığını, Mercedes marka bir arabayla İstanbul'a döndüklerini anlatan Görüm, bu aracın kime ait olduğunu bir kaç kez sormasına rağmen cevap alamadığını söyledi.

Görüm, daha sonra bu kişilerle arasında bir tartışma çıktığını, bu aracın kime ait olduğunu tekrar sormasına rağmen yine cevap alamadığını, bunun üzerine onları dernekten kovduğunu belirtti.

Savunması sırasında sık sık anlattığı konudan koparak başka şeylerden bahsetmeye başlayan Görüm'e nerede kaldığı, Mahkeme Başkanı Şengün tarafından hatırlatıldı.

Dağınık konuştuğunun farkında olduğunu, ancak anlatacak çok şeyi bulunduğunu belirten Görüm, mahkeme heyetine yönelik olarak “İddianamedeki gibi konudan konuya geçiyorum, ama iddianameyi çalıştınız, benim söylediklerimi de çalışır bir araya getirirsiniz” dedi.

Görüm'ün konuşmaları sırasında sık sık Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'e “Başkanım” diye hitap ettikten sonra kendisine kızarak “Allah'ım al bu sözü benim ağzımdan” diye dua etmesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Salondaki diğer sanıklara yönelik olarak “Sıkılıyorsunuz arkadaşlar, ama çok doluyum. Hakkınızı helal eden. İnanın sizin için de iyi olacak” diyen Görüm, yaşattıklarından dolayı ailesinden de özür diledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!