Güncelleme Tarihi:
Tartışmasız gezinin bir numaralı gündem maddesi Suriye.
Ve Başbakan Erdoğan’ın dün dediği (www.hurriyet.com.tr/gundem/23276097.asp) “Onun talebi olmaktan çok bizim talebimiz olur” lafından da anlaşılacağı gibi Türkiye’nin ABD’den Suriye konusunda daha aktif olmasını isteyeceği ve muhaliflere silah yardımı, uçuşa yasak bölge, güvenli alan kararlarından en azından birini çıkartmaya çalışacağı bir ziyaret.
Olur mu?
Cuma günü Hürriyet’e konuşan üst düzey bir ABD’li yetkilinin sözlerini Pazar günü okudunuz. (www.hurriyet.com.tr/planet/23261716.asp) Şöyle diyordu ABD’li yetkili:
“Bunlar fazla büyük adımlar. Açıklamaları siz de görüyorsunuz. Başkan bu konuda acele etmiyor. Toplantılarda bizim açımızdan insani yardım boyutu daha önde olacak.”
O yüzden zor.
Son dakikada bir değişiklik olmazsa… Mesela bir Türk F-16 filosu Başbakan’ın Washington programının cami ziyareti dışında boş bırakıldığı Çarşamba günü tıpkı İsraillilerin yaptığı gibi Şam’a gidip bazı hedefleri bombalamazsa, görüşmelerde sürpriz yok.
SİZ DE NUSRA’YA DİKKAT EDİN
Ancak Türk tarafı silah/uçuş yasağı/güvenli alan üçlemesini vurgularken, Amerikan tarafının da masaya süreceği başka bir kart var: Nusra Cephesi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçen yıl sonunda terör listesine aldığı, El Kaide bağlantılı örgütün Avrupa’dan gelen cihatçılarla güçlenmesi ABD’yi uzun süredir kaygılandırıyor.
Ve Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden gelen bu cihatçıların önce İstanbul’a uçup Suriye’ye Türkiye üzerinden girmeleri de konuyu Türk-Amerikan ilişkilerinde bir farklılık haline getiriyor. (www.hurriyet.com.tr/planet/23245606.asp)
Sonuçta Perşembe günü Oval Ofis’teki manzara şöyle olacak:
Türkler ABD’lilere, “Suriye’de daha aktif olun” diyecek. ABD’liler de Türklere, “Siz de daha dikkatli olun. Nusra Cephesi’nin güçlenmesine engel olun” diyecek.
HEM CEO HEM GAZETECİ REKORU
Bu arada “Oval Ofis” dedim ama toplantıların Beyaz Saray’da nerede yapılacağı henüz kesinleşmiş değil. Çünkü görüştüğüm yetkili “Oval Ofis mi yoksa Beyaz Saray’daki başka bir toplantı odası mı henüz karar vermedik, bu heyetlerin sayılarına göre belirlenecek” dedi.
Sadece resmi heyetin kalabalığı mesele değil. Türkiye’den Erdoğan’ı takip etmek için 65 gazeteci geliyor. Buna Washington’daki bizleri de ekleyin... Sanırım sadece CEO’lar değil gazeteciler de rekor kıracak.
GEZİNİN KURTARICISI TİCARET
Evet CEO’lar... Başbakan onları Washington’a boşuna getirmiyor çünkü bu gezinin kurtarıcısı ticaret olacak.
Bir haftadır kimi görsem şu soruyu soruyorum: “Bu gezinin en büyük sonucu ne olacak?”
Nasıl Obama’nın İsrail gezisi tarihe Erdoğan ve Binyamin Netanyahu arasındaki telefon görüşmesiyle geçtiyse, (www.hurriyet.com.tr/planet/22878727.asp) bu gezinin en sansasyonel yanı ne olacak? Suriye olmayacağını üç aşağı beş yukarı herkes söylüyor. Beyaz Saray’ın üç önemli gündem maddesinden biri olarak koyduğu terörle mücadele de çözüm sürecinin gölgesinde.
E Irak’taki farklılıkları aşmalarını zaten kimse beklemiyor.
ABD’nin hiçbir şey vermeden Türkiye’nin Kuzey Irak’la Bağdat hükümetini bypass ederek yaptığı enerji anlaşmalarını iptal etmesini beklemesi uzak ihtimal. (www.hurriyet.com.tr/pasaj/23186179.asp)
O zaman geriye bir tek ekonomi kalıyor... Ki orada da gezinin kurtarıcısı olarak ABD ve AB’nin önümüzdeki ay başlayacağı serbest ticaret anlaşması müzakerelerine paralel yürüyecek, ABD ve Türkiye arasında bir müzakere fikri öne çıkıyor.
Kentteki Türkiye uzmanlarının en büyük beklentisi Obama’dan bu konuda somut bir açıklama. “Evet Türkiye ile bir serbest ticaret anlaşmasına sıcak bakıyoruz, bunun hazırlıklarına başlayacağız” türü bir beyan.
Perşembe akşamı Erdoğan’ın Obama ile yiyeceği akşam yemeği sürerken ABD Ticaret Odası’nın da Beyaz Saray’ın hemen karşısında Türk işadamları için bir resepsiyon düzenlemesi, bu nedenle gezinin en güzel özeti olacak.
DEZENFORMASYONA DİKKAT
Erdoğan sadece Obama’yla değil Dışişleri Bakanı John Kerry ile de görüşecek. Ve Kerry’nin Perşembe günü Dışişleri Bakanlığı’nda onuruna vereceği öğlen yemeğine katılacak.
Bu arada bir not... Ankara’daki bir Türk yetkili var.... ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’ı da Türkiye ile ilgili bir programa eklemlemek için uzun süredir çalışıyor. Daha önce Hagel’ın Nisan’daki İsrail ziyaretinde yaptı. Ankara’daki Reuters muhabirine Hagel’ın o gezide Türkiye’ye de uğrayacağını söyledi. Olmadı. Şimdi de yine bazı Türk gazetecilere Erdoğan’ın Pentagon’da Hagel’dan birifing alacağını söylemiş. Böyle bir şey gözükmüyor.
Hatta Pentagon’dakiler bana Hagel’ın Erdoğan’ı görüp görmeyeceğinin bile belli olmadığını söylediler.
ORTADOĞU SÜRPRİZİ
Hagel Erdoğan’la görüşmek istemiyor mu bilmiyorum. Belki de tam İkinci Cenevre Konferansı hazırlıkları sürerken Suriye için askeri olasılık planlarını konuşmak istemedikleri içindir. Ancak geçen ay Ortadoğu’ya bir gezi düzenleyen Hagel’ı belki görmeyecek olsa da Erdoğan’ın gezisinin bir sürprizi de Ortadoğu olabilir.
Beyaz Saray’ın eski Ortadoğu Başdanışmanı Dennis Ross’un bana söylediği, Türk-İsrail ilişkileri toplantının en başta ele alınacak üç meselesinden biri. Ancak ilginç olan, Ross, “ABD tarafı, bölge istikrarı için Türk-İsrail ilişkilerinin önemini vurgulayacak” derken, görüştüğüm üst düzey Amerikan yetkilisi ise bu konuyu Ortadoğu Barış Süreci’nin bir parçası olarak gördüklerini aktardı.
Yetkili, Erdoğan’ın ay sonunda Gazze’ye yapacağı ziyaretten nasıl olumlu bir sonuç çıkarabileceklerine odaklandıklarını söyleyince ben de bu durumda Türkiye’den Filistin-İsrail barışında yeniden bir arabuluculuk beklenip beklenmediğini sordum.
“Onun sonucunu bir hafta içinde görüşmelerden sonra göreceğiz” deyip geçiştirdi. Yine de, Suriye’de Erdoğan’a istediğini vermeyeceği belli olan Amerikan Yönetimi’nin Ortadoğu Barışı konusunda Türkiye’ye daha büyük bir rol düşündüğünün somut işaretini verdi.
IRAK VE İRAN BİR ARADA
Dennis Ross, görüşmelerde Irak’ın da önemli bir yer tutacağını düşünüyor. “Suriye’de yaşanan insani felaketin Irak’a da maliyeti oldu” dedi.
Washington Yakın Doğu Araştırmalar Enstitüsü’nden Soner Çağaptay ise İran ve Irak konularını bir arada görenlerden.
Çağaptay’a göre toplantılar sonrası Irak’ta ABD Türkiye’nin pozisyonuna yaklaşacak, İran’da da Türkiye ABD’nin pozisyonuna.
Yani ABD, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki enerji anlaşmalarına sert muhalefet etmeyi bırakıp Maliki Hükümeti’ne verdiği desteği dengeleyecek, Türkiye de ABD’nin İran politikasına yaklaşacak.
Peki Türkiye’nin İran’da ABD’ye yaklaşması ne demek?
Ulusal İran Amerikan Konseyi’nin kurucusu Trita Parsi’ye göre Türkiye’nin İran’a yaklaşımındaki değişimin iki temel sebebi Suriye ve Irak.
Türkiye’nin İran politikasının Suriye ve Irak’ın gölgesinde kaldığını düşünen Parsi’nin bana söylediği aynen şu oldu:
“Türkiye’nin İran’daki odağı, ABD ve İran arasındaki nükleer meseleyi çözme arayışından İran yaptırımlarının Türkiye ekonomisi üzerindeki maliyetini azaltmaya ve İran’ın Suriye’deki rolüne kaydı.”
KÜRT MESELESİ KONUŞULMAYACAK
Çok konuşulmasa da, ABD ve Türkiye’nin ikili ilişkilerinin en önemli gündem maddesi terörle mücadele ve Kürt meselesi yine ajandada.
ABD bu konuda Türkiye’ye her seferinde süreci teşvik edici mesajlar gönderiyor ve yardıma hazır olduğunu söylüyor.
Türk tarafı ise her seferinde bunu not ettiğini söylemekle yetiniyor.
Lehigh Üniversitesi’nden Henri Barkey’ye göre bu konu toplantılarda fazla yer bulmayacak.
Barkey’nin bana aktardığı şu oldu: “Bence Barış Süreci konuşmalarda pek yer tutmayacak. İki sebebi var. Birincisi Amerika bu işin içinde değil. Türkiye'ye dostluğunu ve bağlılığını belirtecek, bu süreci desteklediğini söyleyecek. İkincisi, Amerika bu işin içinde görünmek de istemiyor. Ki Türk Hükümeti de istemiyor.
Çünkü Türkiye'deki bütün komplocu kafalar zaten bunun ‘made in America’ olduğunu söylüyorlar. Onların ekmeğine yağ sürmenin hiçbir manası yok.”
KIBRISLILAR DA WASHINGTON’DA
Görüşmelerin sürpriz doğurabilecek gündem maddelerinden biri ise Kıbrıs.
Biliyorum, siz şimdi “Kıbrıs’ta 30 senedir her ay bir sürpriz bekleniyor” diyeceksiniz ama…
KKTC Başbakanı İrsen Küçük Washington’da.
Erdoğan’ın Washington’a ineceği gün Küçük de Amerikan Kongresi’nin hemen yanında Cumhuriyetçi Partililerin sosyal kulübü Capitol Club’da bir yemek düzenleyecek.
O sırada Kongre’deki Türk-Amerikan Dostluk Grubu’nun eşbaşkanı Ed Whitfield da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a gönderilmek üzere Kongre üyeleri arasında imza için dolaşıma soktuğu mektuba son şeklini verecek.
Rum lider Nikos Anastasiades ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu adada iki toplumlu bir federasyon için görüşmelere çağırmasını isteyen bir iyi niyet mektubu.
Mektup Obama-Erdoğan görüşmesine nasıl yansıyacak?
Göreceğiz…
Ama buna Kıbrıs’ta iki devletli çözümün gündeme gelebileceğini söyleyen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kerry’ye yazdığı 26 Mart tarihli mektubu ekleyin.
Her şey daha çetrefil olmuşken, Beyaz Saray’dan bir şey çıkar mı kimse önceden öngöremez...
Dediğim gibi… Sonuçta 30 senedir her ay sürpriz beklenen bir meseleden bahsediyoruz.
Tolga TANIŞ