Erdoğan'ın konuşmasının tam metni

Güncelleme Tarihi:

Erdoğanın konuşmasının tam metni
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 2007 13:14

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyetinin 100. yıl vizyonunun, AK Parti iktidarının ikame ettiği bu demokratik istikrar zemininde berraklaştığını” ifade ederek, “Bu berrak tablonun lekelenmesine izin vermeden, demokrasimizi gölgelemeden, bütün tartışmalara son verecek ve sözü milletimize bırakacak bir karara vardık” dedi.

Haberin Devamı

Seçim sandığının kurulacağını ve milletin hür iradesiyle gelecek tercihini ortaya koyacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, hiçbir zaman seçimden, millet iradesine başvurmaktan imtina etmediklerini bildirdi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti olarak, “bugün yürüttükleri bu siyasetin temel vurgusunun Türkiye'de demokratik istikrar ortamının özenle korunması olduğunu” söyledi.

Türkiye'nin umut çıtasının, AK Parti iktidarının sağladığı demokratik istikrarla yükseldiğini ifade eden Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyetimizin 100. yıl vizyonu, AK Parti iktidarının ikame ettiği bu demokratik istikrar zemininde berraklaştırmıştır” dedi.
     
“HÜR İRADE”
     
Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bu berrak tablonun lekelenmesine izin vermeden, demokrasimizi gölgelemeden, bütün tartışmalara son verecek ve sözü milletimize bırakacak bir karara vardık. Seçim sandığı kurulacak ve aziz milletimiz hür iradesiyle gelecek tercihini ortaya koyacaktır.

Haberin Devamı

Dün akşam Anayasa Mahkemesinin kararından hemen sonra MYK üyesi, Bakanlar Kurulu üyesi arkadaşlarım ve Grup Başkanvekilleri ile genel merkezimizde bir araya geldik ve tarihi bir toplantıyı gerçekleştirdik ve ondan sonra da kısa bir açıklama yaptık ve en mümkün olan kısa zamanda, ki 24 Haziran veya 1 Temmuz tarihlerini de seçim tarihleri olarak açıklamış bulunuyoruz. Ve bu iki tarihten birinde seçime gitmek istediğimizi ifade ettim.

Genel seçimlerin öne alınması konusunda, erken seçim demiyorum, bunu dikkatinize arz ediyorum, yani seçimlerin öne alınması konusunda bizim tavrımız baştan beri açıktır.

Zira, 22. Dönem, yasama çalışmaları Haziran sonu itibariyle zaten bitiyor. Dolayısıyla bu Meclis, 22. Dönem milletvekilleri olarak yasama çalışmalarını sonuna kadar tamamlayan bir Meclis olarak tarihe geçecektir.

Hiçbir zaman seçimden, millet iradesine başvurmaktan imtina etmedik. Geldiğimiz noktada milletimizin iradesine başvurmaya en yakın parti biziz. Bunu da en isabetli yol olarak görüyoruz. Milletimiz olup bitenleri değerlendirecek kararını ona göre verecek.”
   
25 YAŞ DÜZENLEMESİ
     
Başbakan Erdoğan, milletvekili seçilme yaşının 25'e indirilmesine yönelik konuya değinirken de bu konudaki kararlılıklarının devam ettiğini söyledi.

Haberin Devamı

Gençlerin, gelecek seçimlerde bu haklarını mutlaka kullanması gerektiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

 “Bu demokratik hakkı hem siyasetimizin geleceği için hem de Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerimiz için mutlaka ama mutlaka gerçekleştirmek arzusundayız.

Anayasa'nın 67. maddesinin ilgili fıkrasında buna yönelik geçici bir düzenleme yapmak gerekecektir. Buna ilişkin teknik çalışma yapıldı ve Meclis Başkanlığına müracaat edildi. Meclis gündemine getirilen bu düzenlemeyi muhalefet ile anlaşarak bu süreç içinde gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz. Biz gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünüyoruz.”

Siyasetlerini temelinde daima bu anlayış olduğunu dile getiren Erdoğan, TBMM'de alınacak karar doğrultusunda sandıkların kurulacağını ve milletin iradesinin orada tecelli edeceğini vurguladı.
     
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ SÜRECİ
     
Cumhurbaşkanı seçimi sürecinin devam ettiğini, buna mani bir hal olmadığını kaydeden Erdoğan, “Mecliste cumhurbaşkanını seçecek çoğunluk bulunulamazsa bizim arzumuz, cumhurbaşkanımızı halka seçtirmek, iki sandığı aynı anda milletimizin önüne koymak” dedi.

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu çerçevede, cumhurbaşkanı seçimi için milletvekilliği seçimiyle ilgili olarak her iki teklife de biz zaten hazırız. Yani, milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılmasına hazırız, cumhurbaşkanı seçiminin milletimiz tarafından 5 artı 5 sistemiyle yapılmasına da hazırız.

Hiçbir endişemiz yok. Zaten bu konular bilinen ve hazırlığı yapılmış konulardır. Fakat televizyonlardan falan izlediğiniz gibi, bu işi yaşamayanlar, 'efendim bunu nasıl bu kadar kısa zamana sıkıştıracaklar, nasıl yapacaklar' diyor.

Sizin derdiniz bu değil ki... Bunlarla ilgilenmiyorsunuz ki... Ama bu parlamento bunlarla yatıyor, bunlarla kalkıyor.

Haberin Devamı

Şu anda milletvekillerinin 4 yıllık bir seçim sürecine yönelik olarak seçilmesi, cumhurbaşkanı seçimin 5 artı 5 sisteminde yapılması dün alınmış bir karar değil ki...

Yıllar yılı, bizden önceki iktidarlar döneminde de tartışılmış bir karar. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Yani uzayda yeni bir keşif yok. Bunlara parlamento hazır, dağarcığımızda bunlar bekliyor, bunlar var.

Yeter ki bu konuyu işleyenler adım atmakta samimi olsunlar. Bu adım atmakta samimi iseler mesele yok. “

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi kararını değerlendirirken, “Bu, demokrasiye sıkılmış bir kurşundur” dedi.

Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi kararına değindi. Kararı saygıyla karşıladıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, gelecekteki süreçte hukuki boyutlarıyla çok daha tartışılacak bir karar olduğunu kaydetti.

Haberin Devamı

“Cumhurbaşkanının Mecliste seçilmesinin önü bloke edilmiştir” diyen Erdoğan, bundan sonra gelecek parlamentolarda Cumhurbaşkanı seçilmesinin adeta imkansız hale geldiğini öne sürdü.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Aynı zamanda bu nedir, biliyor musunuz? Bu, demokrasiye sıkılmış bir kurşundur. Bu, halkın çoğunluğunu teslim ettiği iradeyi, azınlığın iradesine mahkum etmektir. Bu bunu gerektirir. Yani, burada azınlığı temsil eden bir parti, icabında kalkacak, çoğunluğu temsil eden bir partiyle pazarlığa oturacak. 'Ya benim istediğim olacak, ya benim dediğim olacak' Demokrasilerde böyle bir şey yok. Herkes layıkını bulacak, hakkını bulacak. Hakkının karşılığını alması gerekir. Hakkından fazlası olduğu zaman bunun adı adalet olmaz. Bu blokajı aşmak için referandum gerekirse, 'referandum' diyoruz.”

CHP'nin millete saygısının olmadığını, bu yüzden millete gidemeyeceğini savunan Erdoğan, “Cumhurbaşkanını millete seçtiremez, bundan da kaçacaktır” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin adalet terazisine bir kez daha “taş koyduğunu” öne sürerek, ”Sayın Baykal, Anayasa Mahkemesini etkilemeye yönelik sözler söyledi. Bu sözler, demokrasimiz adına talihsizliktir, siyaset tarihimize geçecek bir sorumsuzluk örneğidir” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'nin, Cumhuriyet tarihinde örneği görülmeyen bir yola başvurduğunu iddia ederek, “CHP, adalet terazisine bir kez daha taş koydu” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Anayasa Mahkemesinin karar oluşturma sürecini kendi arzusu doğrultusunda etkilemeye yönelik sözler sarf ettiğini savunan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Bunu hem Yüce Mahkeme, hem hukukun üstünlüğü, hem de demokrasimiz adına büyük bir talihsizlik olarak addediyorum. Bu sözler, siyaset tarihimize geçecek bir sorumsuzluk örneğidir. Zira Anayasa Mahkemesinin, kendi beklentileri aleyhinde vereceği kararla, 'Türkiye'nin bir çatışma ortamına gireceğini' söylemenin ne anlama geldiğini, benim milletim çok iyi biliyor, bunun hesabını da soracak.

Peki nerede kaldı yargı bağımsızlığı? Nerede kaldı hukuka saygı? Sadece siyasi rakiplerinden değil, Anayasa Mahkemesinden de kendi arzusu doğrultusunda karar beklediğini ilan etmek; Türkiye'ye, demokrasiye yapılan en büyük haksızlık değil mi? Sayın Baykal ne yazık ki bunu da yaptı. Her zamanki gibi felaket tellallığını tercih etti. Ağır tahrik yolunu seçti. Korkularla, vehimlerle siyaset yapma alışkanlığından vazgeçmedi, vazgeçemiyor. Zaten en önemli yanı, en güçlü yanı da bu. 'Ya benim dediğim gibi olacak ya da her şey kötü olacak' anlayışını sürdürmekte ısrar ediyor. Bu nasıl bir demokrasi, nasıl bir hukuk anlayışı, nasıl bir uzlaşı anlayışı?”

Başbakan Erdoğan, “baldıran zehiri” içtiklerini ifade ederek, “Daha kapıyı çalmadan bütün ipleri koparan bir anlayışla, oturup da nasıl konuşacağım, nasıl anlaşacağım?” diye konuştu. Buna rağmen, grup başkanvekilleriyle süreci devam ettirdiklerini anlatan Erdoğan, “(Biraz da bizden fedakarlık olsun) yok... 'Ben ne dersem o' anlayışıyla hareket ediliyor” dedi.
   
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ
   
Bugün gelinen noktada, Türkiye'de huzur iklimini baltalayacak, Türkiye'nin yürüyüşünü durduracak hiçbir çaba ve söylemin milletten destek görmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle son bir ayda, 11. cumhurbaşkanı seçim sürecinde her kim ne söylediyse, nasıl bir karar aldıysa, milletimin vicdanı, bütün bunları en açık şekilde mülahaza edecek, kararını verecektir. Bundan böyle bütün kayıtlar milletin hafızasındadır, vicdanındadır. Herkesi, Türkiye'ye karşı mesuliyet duygusunu idrak etmeye çağırıyorum. Dedik ki 'Bugün heyecana kapılarak mahcup olacağınız söyler söylerseniz, yarın o sözlerin altında kalırsınız, kimsenin yüzüne bakamayacak hale gelirsiniz.' İşte bugün, o gündür...

Bu süreçle ilgilenenler, 'Niçin AK Parti, adayını daha önceden açıklamadı?' diyor. Hiç aday açıklamadığımız halde, şahsım aday olmadığı halde, neler söylediklerini, nasıl hakaretlerde bulunduklarını, başta CHP olmak üzere bunları televizyonlarda, gazetelerde izlediniz.

Hatta anamuhalef partisinin lideri, bir çok şeyler söyledi, akşam başka sabah başka... Hatta ileri giderek, şahsım için 'Aday olmayacağını ilan etsin. Ben de onunla beraber dolaşacağım ve herhangi bir şey de konuşmayacağım' dedi.

Peki ben aday olmayacağımı açıkladığım andan itibaren ağzı durdu mu, her türlü hakareti yaptı mı? Yaptı... Son ana kadar hakkında en ufak bir şey söylemediği Abdullah Gül kardeşimin adaylığı açıklandıktan sonra, hiç bugüne kadar duymadığımız şeyler konuşulmaya, söylenmeye başlandı mı? Malum bir gazete, Abdullah Gül kardeşimle alakalı olarak söylemediği, ifade etmediği, aklının kenarından dahi geçirmediği bir ifadeyi sürekli bant yaptı. Cumhuriyet, laiklik karşı olarak göstererek... Aynı malum gazete, geçmişte de bunu yaptı. Tekzibi yapılmasına rağmen buna devam etti. Niye? Bunlar belli bir ideolojinin kalıntıları. Bu ideoloji milli değildir, gayri millidir.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yürüdükleri yolun, milletin yolu olduğunu belirterek, “Sözümüzün eri olduk ve her alanda milletimizin onurunu yücelttik; ekmeğini, aşını büyüttük” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, Meclisin erken seçim kararı ve Anayasa değişikliğine hazır olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Bunlar bilinen şeyler, bilinmeyen şeyler değil. Yani uzayda yeni bir keşif yok. Bu parlamento, bunlara hazır. Yani dağarcığımızda bu konular var. Yeter ki bu konuyu işleyenler, adım atmakta samimi olsunlar. Bu adımı atmakta samimilerse olur. Erken seçimle ilgili de aynı şeyi söylüyorum. Bakın, şimdi göreceksiniz, kaçanları da göreceksiniz, meydana gelenleri de göreceksiniz. Hani 'meydan, meydan' diyoruz ya... Hani 'milletle beraber' diyoruz ya... İşte şimdi milletle beraber... Kim var, kim yok göreceğiz. Hiç çekinmeye, kaçınmaya gerek yok. 'Hodri meydan' dedik, 'hemen seçim' dedik, 'hemen millete gidelim' dedik. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' dedik.

Ve biz, şimdi bütün icraatlarımızı, yaptıklarımızı yapamadıklarımızı, Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresinde yaşayan 73 milyon vatan evladına yeniden anlatma imkanını bulacağız. Şahsım, tüm bakan arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım ve tüm örgütümüz, hep birlikte inşallah dağ taş demeden nasıl bundan önce koştuysak, şimdi çok daha fazlasıyla koşacağız.”
     
VİZYON
     
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecek vizyonunu, bugüne kadar elde ettiği kazanımlar üzerine inşa etmeye devam edeceğini vurgulayarak, “Bugüne kadar demokrasi adına, hukuk devleti adına, siyaset adına ne yaptıysak muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkabilmek ve Türk milletinin itibarı için yaptık” dedi.

Yürüdükleri yolun, milletin yolu olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu yola çıktığımız gün, milletimizle birlikte yürüyeceğimizi, başarılarımızın da milletimizin başarısı olacağını hep söyledik. Söylemekle yetinmedik, sözümüzün eri olduk ve her alanda milletimizin onurunu yücelttik; ekmeğini, aşını büyüttük” diye konuştu.

Türkiye'nin artık dünyaca tanındığını ifade eden Erdoğan, bundan sonra başlayacak olan ikinci dönemde, kişi başına milli gelirin 2013 yılında 10 bin dolara ulaşacağını söyledi.

Siyasete ve demokrasiye kazandırdıkları yüksek seviyeden geriye doğru atılacak bir tek yanlış adımın, 73 milyon insanın vicdanında yara açacağını gayet iyi bildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, milletimizin vicdanında açılan yaraları onarmak için siyaset yapıyoruz. 4,5 yılda siyasete, hukuk devletine kazandırdığımız itibar da parlamentoya kazandırdığımız itibar da millet odaklı siyasetimizin eseridir.

Siyasete girdik ve adalet zemininden bir an için ayrılmadık. Ortak akıl, kurumsal mutabakat ve toplumsal mutabakat kavramlarını Türk siyaset kültürüne biz kazandırdık ve her fırsatta birlikte düşünerek buraya geldik. Uzlaşma ve diyalog zeminini güçlendirmeyi, kavgasız gerilimsiz bir siyaseti sadece kendi ülkemiz için değil, küresel bir sorumlulukla bölgemizde ve dünyada tüm insanlık için takip etmeye çalıştık. Türkiye'de modern hayatın değerlerini en çok biz güçlendirdik. Bunun için muhaliflerimizin hasım gibi kışkırtıcı beyanları karşısında itidalin, aklıselimin, halkın vicdanının sesini duymaya ve ona göre hareket etmeye, ona göre karar vermeye çalıştık. Zira biz bu makamlara, millete tepeden bakmak için gelmedik. Adalet terazisine konulan taşları hep ayıklaya ayıklaya buraya geldik.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kimse bir yerlere sığınarak mesaj vermesin. Biz bu yola aşk ile çıktık. Bizim bu millete sevdamız var, her ne pahasına olursa...” dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, siyasetin çözüm üretmek olduğunu, kapıyı kilitlemek olmadığını belirtti.

“Siyaset, esaretten arınmış bir sağduyudur, aklıselimdir. Siyaset, hiçbir zaman kaba kuvvet değildir. akıldır, vicdandır, milletin vicdanındaki karşılığıdır” diyen Erdoğan, bu anlayışla, “Şimdi siyaset zamanıdır, şimdi milletin vicdanına müracaat zamanıdır, millet idaresinin tecellesini bekleme zamanıdır. Bunun için seçim, bunun için sandık” dediklerini kaydetti.

Türkiye'ye vatandaşlık bağıyla bağlı her insanın hissiyatının kendileri için çok önemli olduğunu kaydeden Erdoğan, her bir insanın varlığı, ülke hakkındaki düşünceleri, idealleri, hayalleri ve beklentilerinin aynı derecede önemli ve değerli olduğunu anlattı.

Demokrasilerde millet iradesinin tecelli ettiği yerin seçim sandığı olduğuna işaret eden Erdoğan, “Seçim sandığına hayli yaklaşmış bulunuyoruz. Millet iradesi bir kez daha tecelli edecektir” diye konuştu.
   
“DEMOKRASİDEN NASİBİNİ ALMAMIŞ”
   
Dün akşam bir televizyon kanalında kariyer sahibi bir kişinin konuşmasını dinlediğini, bunun, “demokrasi adına ayıp” olduğunu kaydeden Erdoğan, bu kişinin, “Milletin verdiği oy ya da iktidara getirmesi, sandık, her şey değildir. Bu ülkenin kurumları vardır. O kurumlarla da uyumlu olması gerekir” şeklinde ifadelerde bulunduğunu hatırlattı.

“Bu insanlar demokrasiden nasibini almamış” diyen Erdoğan, kurumların kendi arasında mutabakat olabileceğini, ancak milletin iradesini teslim ettiği devleti yönetme iradesinin, her şeyin üzerinde olduğunu kaydetti.
   
ATATÜRK ÜZERİNDEN GEÇİNEN TAKIM”
   
Hükümetlerin, egemen milletin temsilcisi olarak orada olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bunlar, Atatürk üzerinden geçinen takımdır. Halbuki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en zor anlarda bile en zor günlerde bile şu kutsal çatının altına gelerek, buraya müracaat ederek buradan çıkacak karara göre adımını atmıştır. Madem bilmiyorsunuz bunu da öğrenin, bir araştırın. Buradan çıkan karardır aslolan. Bir yerlere sığınarak millete mesaj vermesin kimse... Biz bu yola aşk ile çıktık. Bizim bu millete sevdamız var, her ne pahasına olursa...”

Sözleri “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla kesilen Erdoğan, ”Ben inanıyorum ki milletimiz, 3 Kasımdakinden çok daha güçlü, çok daha coşkulu bir irade beyanında bulunacaktır. Herhalde millet iradesine başvurmayı, bu saatten sonra tartışacak kimse kalmamıştır” dedi.
     
“MÜHRÜ DE YETKİYİ DE MİLLETEN ALIR”

Türkiye'yi yönetecek olanların, milli iradenin ortaya koyduğu sonuca göre belirleneceğini kaydeden Erdoğan, “Mührü de yetkiyi de milletten alır” dedi. Hükümetleri oluşturan aritmetiği de hissiyatı da belirleyenin, bu ülkenin hür ve eşit vatandaşları olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:   “Biz hükümet olarak bu gerçeğin farkındayız. Milletimizin büyük bir teveccüh göstererek bize yüklediği sonucu, bu bilinçle taşımaya gayret ediyoruz. Hizmetlerimizi yürütürken, vatandaşlarımızı 'Bize oy verenler ve vermeyenler' diye hiçbir zaman ayırmadık, ayırmıyoruz. Bu ülkede yaşayan her insana eşit yakınlıkta duruyoruz. Hepsi bizim vatandaşımızdır, canımızdır, ciğerimizdir, başımızsın, gözümüzün üzerinde yeri vardır. Bölgeler arasında asla ayrıma gitmedik, gitmiyoruz. Tam aksine bizden önce devredilen dengesizlikleri, şu anda hızla gidermenin gayreti içerisindeyiz. Çünkü modern Türkiye, sadece bir bölgeyle iki bölgeyle anılmıyor. Modern Türkiye, 780 bin kilometrekaresiyle modern Türkiye'dir. Pek çok örneği olan dayatmacı anlayışlardan, tek seslilikten, tek renklilikten uzak tutma konusunda büyük özen gösteriyoruz. Türkiye'de demokrasi kültürünün üzerine çıkamayan, aksine merdivenden aşağıya inen siyasetçiler olduğunu da üzülerek
görüyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partilerini kurarken, 'din eksenli bir parti değiliz' dediklerini ifade ederek, “Tüm sistemler araçtır, dinler de araçtır. Amaç, insanların mutluluğudur. Onun için kimse dini amaç haline, sistemleri amaç haline getirme gayreti içine girmesin” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, “iftira at, tutmasa iz bırakır” anlayışında olanların, bunun milletin sinesinde yer bulacağını zannediklerini belirterek, “Şu anda da bununla zannediyorlar ki milletin sinesinde yer bulacaklar, bulamayacaklar. Tarih boyunca milletimiz bunlara sinesinde yer vermedi. Ben inanıyorum ki yine vermeyecek” diye konuştu.

Erdoğan, yapılanları “ayrımcılık, bölücülük” olarak tanımlayarak, şöyle devam etti:

“Yani bu ülkede biz kalkıp da meydanlarda, her yerde bir şey söylüyoruz. Cumhuriyetimizi anlatıyoruz, laikliği anlatıyoruz, Türkiye'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgusunu yapıyoruz. Bütün bunlara rağmen bu söylediklerimiz, yapılanlar, bunlar yeni şeyler değil. Bu kardeşiniz, İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı seçileceği zaman, o seçim çalışmalarında bana neler dediler biliyor musunuz. 'Bunlar seçilirse otobüsleri ayıracaklar, kadınlar ayrı, erkekler ayrı olacak' dediler. 'Bunlar geldiği zaman artık bu ülkede bizim yaşam tarzımız tamamen değişecek' dediler. Peki o İstanbul'da kim vardı, CHP iktidarı vardı. Peki o İstanbul'da ne vardı; çöp dağları, hava kirliliği vardı ve malum gazeteler, maske dağıtıyordu, maske... O İstanbul'da susuzluk vardı ve o İstanbul'da artık vatandaş banyolarını kullanamıyordu. Çünkü küvetler kullanma suyu ile dolduruluyor. Böyle bir İstanbul'da, İstanbul halkı bütün kampanyalara rağmen getirdi bu kardeşinizi, İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı yaptı.”
   
BELEDİYE BAŞKANLIĞI
   
Erdoğan, yaklaşık 4,5 yıl belediye başkanlığı yaptığını hatırlatarak, “Ben CHP'nin, o malum Macaristan'dan aldığı otobüsler yerine, 'benim halkım artık arkasından kirli dumanlar atan bu tür otobüslere değil, çevre dostu otobüslere layıktır' dedim, 500 adet otobüsü ilk etapta İstanbul trafiğine soktum. Ama bizim otobüslerimizin içerisinde onların anladığı manada bir harem-selamlık bölünmesi söz konusu değil. Normal hayat neyse, öyle akıp gidiyordu” dedi.

Deniz taşımacılığında en modern araçları hizmete soktuklarını söyleyen Erdoğan, “CHP belediyesinden teslim aldığım İstanbul'da, 50-100 bin arasında abone sayısı vardı, 1 milyon 250 bin aboneyle bıraktım. İstanbul'da, hamdolsun çöp dağları diye bir şey kalmadığı gibi, HABİTAT-2 Toplantısında İstanbul, dünyanın en temiz kentlerinden biri seçildi o zaman” dedi.

İstanbul'un yeşil ile kendi dönemlerinde tanıştığını ifade eden Erdoğan, o dönemde Haliç'ten yaklaşık 2,5 milyon metreküp çamur çıkardıklarını; bunu, 9 kilometre uzaklıktaki taş ocağına kamyonlarla değil, aynen petrol boru hattı döşer gibi hat döşeyerek aktardıklarını belirtti.
   
“BUNLARIN HEPSİ KURU İFTİRADIR”
   
CHP'nin, halen AK Parti grubu içinde bulunan bazı milletvekilleri için ”Efendim, bunlar o belediyeden geldiler, bunlar Erdoğan'ın arkadaşı” dediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ee, bundan doğal ne olabilir? Halk memnun, memnun olduğu için buraya getirdik. Haliç şu anda balıkların avlandığı bir yer... Gidin Unkapanı, Galata köprüsüne, boş yer bulmakta zorlanırsınız. Belli yerlerde yüzenleri görürsünüz, bu hale geldi. Haliç'te büyüyen birisi olarak söylüyorum, o havayı teneffüs edemezdiniz. Ama şimdi o kokuyu orada göremezsiniz. Bitti o işler ve şimdi artık Haliç bütün kenarlarındaki düzenlemeleriyle -daha yapılacak işlerimiz var- inşallah müzeleriyle, Sadabadıyla vesaire gayet güzel bir bölge; şu anda halkımızın yoğun bir şekilde gezindiği bir belde haline geldi. Ve şimdi tarihi surların onarımı da başlıyor.

Niye buna girdim. Biz buyuz. Teslim aldığımız CHP İstanbul'u neydi, o zaman iktidara geldiğimizde bizim getirdiğimiz İstanbul ne oldu. Bunun mukayesesini yaptığımız zaman kim çağdaş, kim çağdışı ortaya çıkar. Bunların hepsi kuru iftiradır. Buyurun şimdi biz 4,5 yıldır Türkiye'yi yönettik. Allah aşkına bunların söylediği şey nerede görülmüş, bir ispatı vücut var m? Yok. Ama dedim ya iftira et, tutmasa da izi kalır. Yaptıkları iş bu. Ve bizim de üzüldüğümüz, bu tür doğru olmayan sözlerle iftiralarla bu tür kampanyaları sürdürerek bir yere varacaklarını sanmaları... Varamayacaklar. Çünkü eser ortada. Halkımız bunları gayet iyi biliyor. Böyle iftiralarla filan... Halkımızın karnı bunlara tok. Ve gideceğiz halkımıza işte biz hazırız. Halkımız da bütün gerçekleri görecek. Eğer biz yanlış yaptıysak halkımız zaten bize diyeceksiniz ki 'kardeşim siz bize yaramadınız, haydi güle güle', başımızın üzerine koyarız. Amma halkımız, 'bu insanlara hala iftira etmeye devam ediyorsunuz, kusura bakmayın, geldiğiniz yere, güle güle' diyeceklerdir.”
   
DEMOKRASİNİN KATETTİĞİ MESAFE
   
Başbakan Erdoğan, demokrasiyi siyasetin sırtında bir yük, kambur gibi, fazlalık olarak gören; seçime değil, atamaya inanan çağdışı anlayışlar gördüklerini söyledi.

Türk demokrasisinin 4,5 yılda katettiği mesafenin bilindiğini ifade eden Erdoğan, AK Parti iktidarında demokrasiye, özgürlüklere ve hukuka yapılan yatırımın hiç bir dönemde yapılmadığını söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin 4,5 yılda dünya ile bütünleşme, siyasi ve ekonomik krizlerin gölgesinden uzaklaşarak normalleşme istikametinde tarihi adımlar attığını; bu değişimin demokratik bir zeminde gerçekleştiğini bildirdi. Erdoğan, Türkiye'nin geniş ve farklı toplumsal kesimlerin karar mekanizmalarına dahil olduğu, ileri bir demokrasiye doğru uzun bir yolu, kısa zamanda katettiğini kaydetti.

4,5 yıldaki demokratik ve normalleşme sürecinin, millet ve Cumhuriyet adına en büyük kazanım olduğunu ifade eden Erdoğan, partisinin, siyasetin normalleşmesi ve demokrasinin gelişmesi, anayasal sistemin kökleşmesi için duyarlı, kuşatıcı bir siyaset izlediğini bildirdi.
   
“TAVİZ VERİLEMEZ”
   
Cumhuriyetin değer ve ilkelerinin, siyasetlerinin temelini oluşturduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu vurguladı ve bu bundan da taviz verilemeyeceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, “Cumhuriyetin temel değerlerinin kalıcı olmasının yolu, Türkiye'nin çağdaş dünyaya demir atması, AB kurumlarıyla onurlu bir işbirliği geliştirmesidir. Hükümetimizin 4,5 yıldır ortaya koyduğu reformlar, Türkiye'yi bir daha ayrılmayacak şekilde çağdaş dünyayla entegre etmiş, Cumhuriyetin kazanımlarını kalıcı hale getirmiştir. Türkiye, bugün kazanımlarıyla bütün dünyanın gündemindedir” diye konuştu.
   
“MİLLET OLARAK BUGÜNLERE KOLAY GELMEDİK”
   
Son gelişmeler üzerine hep birlikte oturup düşünülmesi gerektiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye olarak bunları hak ediyor muyuz; bu soruya hep birlikte cevap aramalıyız. Millet olarak bugünlere kolay gelmedik. Çok zorluklar gördük, badireler atlattık. Yaşadığımız ağır ekonomik krizlerin siyasi felç dönemlerini unutmayalım. Biz yola çıkarken dedik ki 'milletimize bir daha böyle bedeller ödettirmeyeceğiz. Hiç bir zaman partimizin menfaatlerini, milletimizin menfaatlerinin önüne koymayacağız. Hiç bir zaman popülizme tenezzül etmeyeceğiz.' İktidarımızda da bunun için gayret ettik. Geldiğimiz noktada, iktidarıyla, muhalefetiyle sivil toplum örgütleriyle hepimizin üzerine düşen sorumluluklar olduğu kanaatindeyim.

Kimse zannetmesin ki sivil toplum örgütlerimizin görüşlerini, duyarlılıklarını dikkate almadık. Hayır aldık. İlgili sivil toplum örgütleriyle çeşitli yasama çalışmalarında görüşmeler yaptık. Bütün kurumlarımız sıkıntıları, sorunları olduğu zaman bizlerle rahat bir şekilde görüşme imkanı yakalamışlardır. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ile en çok görüşme dönemini -iddiayla söylüyorum- bu dönemde kurmuşlardır. Demokratik meşruiyet çizgisini aşmadan, hakarete varmadan sadece Türkiye sevdasıyla yapılan her değerlendirme, Türkiye, siyasal düzen ve demokrasimiz için bir kazanımdır.”
   
“BU YOLDAN DÖNÜŞ YOKTUR VE OLMAYACAKTIR”
   
Başbakan Erdoğan, Cumhuriyetin çağdaşlaşma hedeflerini yakalamak için bu dönemde tarihi reformlar yaptıklarını, Türkiye'yi dünyanın saygın bir üyesi haline getirecek yapısal değişim projelerini hayata geçirdiklerini söyledi.

Milletin değişim taleplerine cevap olarak Türkiye'yi çağdaş dünyayla entegre edecek çağdaş adımlar attıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum; kimse endişeye kapılmasın. Türkiye'nin istikameti bellidir. O da Cumhuriyetin kuruluş felsefesi doğrultusunda muasır medeniyet düzeyini aşmaktır. Bu yoldan da dönüş yoktur ve olmayacaktır. Çünkü Türkiye'ye yaraşan odur, lider ülke olmak budur.

'Başı açık ya da kapalı, şu düşünceden bu düşünceden' diye insanlarımız arasında bugüne kadar hiçbir ayırım yapmadık, bundan sonra da yapmamızı kimse bizden beklemesin. Hükümet olarak temel fikrimiz, daima her türlü ayrımcılığa karşı çıkmak, tüm vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu korumak, hak gözetmeksizin halkımıza hizmet götürmektir.

Partimizi kurarken bir şey söyledik. Ama bunu görmek istemeyen, bunun inadına bizi farklı bir yere oturtma gayreti içinde olanlar var. Nedir, biz partimizi kurarken, programımızda bunu açık ve net yazdık. Biz din eksenli bir parti değiliz, 'insanı yücelt ki devlet yücelsin' felsefesinden, anlayışından hareketle insan eksenli, onun huzurunu sağlayacak bir adımı atmak suretiyle bu yola başımızı, her şeyimizi koyduk, böyle yola çıktık. Çünkü hedef insandır, amaç insanın mutluluğudur. Her şey araçtır, insanın mutluluğu amaçtır. Bunu, bilmek zorundayız. Bu konuda, tüm sistemler araçtır, dinler de araçtır. Amaç nedir? İnsanların huzurudur, mutluluğudur. Onun için kimse dini amaç haline, sistemleri amaç haline getirme gayreti içine girmesin. Bilimsel bir yanlış da yaparlar, kendilerini de inkar ederler. Çünkü en şerefli varlık insandır ve ona hizmettir.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin, 'Cumhuriyet, demokrasi benimdir' havasına girmemesi isteyerek, ”Demokrasi de cumhuriyet de bizimdir. Kimsenin böyle bir hak ve yetkisi yok. Bu tür tüccarlara da ihtiyacımız yok” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, dönemlerinde kimseye imtiyaz tanımadıklarını belirterek, “İş dünyası bunun en büyük tanığıdır. Bizim için yaşam biçimi, kılık kıyafeti, inancı, siyasi tercihi ne olursa olsun vatandaşlarımız birdir. Bütün mesele, farklılıklarımız içinde birlik olmayı başarabilmektir. Yani kesrette vahdet, çoklukta birlik... Bunu başarabilmek” diye konuştu.

Hak ve özgürlüklerin herkese lazım olduğunu, laikliğin herkes için güven olduğunu ifade eden Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:

“Demokrasi de cumhuriyet de bizimdir. Kimse 'cumhuriyet, demokrasi benimdir' havasına girmesin. Kimsenin böyle bir hak ve yetkisi yok. Bu tür tüccarlara da ihtiyacımız yok. 'Benim değildir' diyen varsa çıksın ortaya o zaman onu bilelim, o ayrı mesele. Ama 'bizimdir' diyenler varsa, ona saygı duymak lazım. Bizimdir, benimdir... Kusura bakmayın, bunu biz kabul etmiyoruz. Çünkü tekelci bir anlayışla cumhuriyete saygısızlık duyarsınız. Çünkü cumhuriyet, teke indirgenecek kadar zayıf değildir, çok güçlü bir temele dayanır.

Bizi birleştiren müşterek değerlerimiz, farklılıklarımızdan çok daha fazladır. Bunu hepimiz bilmek, öne çıkarmak durumundayız. Onun için değişik yerlerde değişik toplantılar, mitingler yapılıyor. Hepsine saygımız var. Hükümete uyarıda bulunmak isteyenler olabilir. Hepsine saygımız var. Hiç bunlardan endişe duymaya gerek yok. Ama şimdi seçimler başlıyor, sandık geliyor. Gerçeği orası yansıtmayacak mı? Orası yansıtacak. Telaşa ne gerek var. Hiç telaşa gerek yok. Biz bu kalabalıklara alışığız iyi tanırız, iyi biliriz.”
   
“RAKİP TOPLANTILAR YAPMADIK”
   
Başbakan Erdoğan, tarihte olduğu gibi yapılan mitinglere karşı, rakip toplantılar yapma gayreti içinde olmadıklarını söyledi.

“Çünkü cephecilik olur. Böyle bir şey bizim felsefemizde yok” diyen Erdoğan, böyle bir şey aramak isteyenlerin Ordu, Samsun, Artvin arasındaki geçidin açılışında toplanan millete bakmasını istedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlardan telaşımız, sıkıntımız yok. Ama bunlara alışık olmayanlar bu tür sıkıntıları duyabilirler. Oralardan almamız gerekenleri biliriz. 'Vermek istedikleri ne var' diye çok dikkat ettim. Söyledikleri şeyler, malum şeyler, 'Türkiye laiktir laik kalacak'... E biz de aksini söylemiyoruz ki Türkiye laiktir laik kalacak. Yani değişik bir şey duydunuz mu? Ha, değişik bir şeyler yok mu? Var. İdeolojik yansımaları var. Sayın Gül cumhurbaşkanı adayı. 'İstemiyorum' diyor. İstemeyebilirsin. O da senin hakkındır. Ama sen temsilcini göndermişsin. Ancak Meclise çalış diye gönderdiğin kişiler Meclise katılmıyor, dışarıda geziyor. Bu da bir vaka. Yani milletin vekili, bu parlamento çatısı altında çalışmakla yükümlü. Ama onlar Mecliste çalışmıyor, dışarıda çalışıyor, alanları orası. Niye geldin buraya? Ama tarih bunları hep kaydediyor. Hep bunlar gelecekte tartışılacak konular. Onun için biz yolumuza devam ediyoruz. Dedik ki madem siz parlamentodan böyle bir kararın çıkmasını istemiyorsunuz, mademki parlamentoyu bloke etmek istiyorsunuz, hodri meydan halka gidiyoruz.”
   
“İKİ TÜRKİYE OLARAK YORUMLAMAK CİNAYETTİR”
   

Başbakan Erdoğan, çoğulcu, açık, demokratik bir rejimde, vatandaşların kanuni bir hakkını kullanmasını, 'iki Türkiye olarak yorumlamanın' cinayet olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Ya her türlü iyi niyetten yoksun olmaktır ya da Türkiye'yi tanımamaktır. Hayır...Görüşlerimiz, yaşam biçimlerimiz farklı olsa da bizler tek bir milletiz, tek bir Türkiye'yiz. Hepimiz, aziz Türk milletinin parçasıyız, taşımaktan gurur duyacağımız ortak sembolümüz şanlı bayrağımızla gurur duyarız. Kimse bu noktada da bir ayrımcılığa gitmesin. Türk bayrağı altında hepimiz biriz, beraberiz, tek bir milletiz. Bunu hep birlikte sahiplendik, sahipleniyoruz, sahiplenmeye devam edeceğiz. Ha, bunun karşısında olanlar zaten bellidir. Onları zaten zaman zaman milletimiz olarak gördük, görüyoruz. O bayrak, nasıl giyinip, ne düşündüğümüze bakmaksızın bizi tek bir millet yapan değerleri temsil eder. Devletimizin bekasını, milletimizin huzur ve selametini bugüne kadar her şeyin üzerinde tuttuk, bugünden sonra da aynı kararlılıkla yola devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.”
   
“CUMHURİYETİN DEĞERLERİNİ KORUMA HASSASİYETİ”
   
Erdoğan, her türlü yasadışı faaliyetin bugüne kadar nasıl takip edildiyse bundan sonra da takip edileceğini ifade ederek, “Gereken idari ve adli takibatlar yapılmaktadır, yapılıyor. Cumhuriyetin değerlerini koruma konusunda aynı şekilde hassasiyetlerimiz nasıl devam ettiyse, bundan sonra da devam ediyor” dedi.

Türk milletine, “Müsterih olunuz. Bütün kalbimle inanıyorum ki Türkiye'nin önü açıktır, Türk milletinin geleceği aydınlıktır” diye seslenen Erdoğan, 1 Mayıs İşçi Bayramını da kutladı.
   
“GENEL KURULA EKSİKSİZ KATILALIM”
   
Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda, milletvekillerinden, 17 Mayısa kadar kesinlikle Ankara'dan ayrılmamalarını istedi.

17 Mayısa kadar çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdüreceklerini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu sürecin ne kadar önemli olduğunu anlatmama gerek yok. Çünkü yasama organı çalışmalarını sürdürecek. Bildiğiniz gibi 17 Mayıs Perşembeye kadar hafta sonları dahil olmak üzere, yasama organı çalışmalarını devam ettirirken, yarın Cumhurbaşkanı seçimine yönelik bir tur yapılacak. İkinci bir karara kadar kesinlikle Ankara'dan ayrılmayın, sizleri genel kurulu da eksiksiz katılmaya davet ediyorum.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!