Güncelleme Tarihi:
İLKE OLMAKTAN ÇIKIYOR
“Mevcut sistemde Meclis’in kuruluş ilkesi nedir temsilde adalet, yönetimde istikrar. Hükümet, Meclis’in içinde kuruluyor. Bunun için mümkün olduğunca tek parti hükümetleri çıksın. Tek parti hükümeti çıkamıyorsa bile çok parçalı bir koalisyon olmasın. Bunun için yüzde 10 barajı getirmişler. Önerilen modelde, yönetimde istikrar ilkesini Meclis’in kuruluş ilkesi olmaktan çıkarıyorsunuz. Yönetimde istikrar nasıl sağlanacak? Halkın doğrudan hükümeti kurmasıyla sağlanacak. Meclis’in esas ilkesi ne olacak, temsilde adalet. Temsilde adaletin kaç boyutu var. Birincisi sayısal anlamda adalet. Yani minimal seviyede de olsa belli bir siyasi eğilimin Meclis’te temsil edilmesi. En az yüzde 1’in temsil edilmesi gibi. Başka ne var temsil çeşitliliği. Bu açıdan bakıldığında böylesi bir yönelim içerisinde yüzde 10 baraj artık anlamlı bir baraj değil. Karar alma istikrarını salt çoğunluk ve nitelikli çoğunluk üzerinden gerçekleştirebilmek için çok düşük seviyeli barajlar yeterlidir. Bu simülasyonlara baktığınızda Avrupa uygulamalarında 3’lük 4’lük 5’lik barajlar var. Türkiye de bu simülasyonu kendisi yapmalı.
TÜRKİYE MİLLETVEKİLİ
Düşünün siz 100 milletvekilini Türkiye milletvekili diye ayırırsanız yüzde 1 oy alan herkes en az 1 milletvekilliğiyle Meclis’te temsil edilebilir. Ya da Milli Bakiye Sistemi geçmişte gene uygulanmış. Bütün bunlar tartışılmalı. Biz 1960’tan önce nüfusa göre milletvekili esasıyla çalıştırıyorduk Meclis’i. O yüzden en son Meclis 600’ün üzerine çıkmıştır. Benim yaklaşımıma göre nüfus esaslı milletvekilliğini, 100 bin nüfus esaslı milletvekilliğini geliştirirsek bu temsilde adalet bakımından makul olur. Dolayısıyla 850 milletvekiline ihtiyaç var. Sadece Avrupa ortalamasını verelim 40 bin seçmene bir milletvekili. 50 bin nüfusa bir seçilmiş üye düşüyor.
Daha farklı şeyler gelişecek. Artık yasalaştırma sürecinde milletvekilleri aynı parti üzerinden hareket etmek zorunda değiller. Bakın şu tip şeyler gelişebilecek. Bir bölgenin milletvekilleri bir araya gelip özellikle o bölgeyi etkileyebilecek kanunlaştırma çalışmasında ortak hareket etme imkânı bulabilecekler. Önerilen modelde hükümet Meclis’in içinden çıkıyor.”
'SİSTEM DAHA ÖNCE DEVREYE GİREBİLİR'
“17 Nisan günü ne olacak? Birincisi ‘Cumhurbaşkanı’nın partiyle ilişkisi kesilir’ hükmü kalkacak. Bu bir imkândır. Bu imkânı Cumhurbaşkanı üyelik seviyesinde, hiç üye olmadan, genel başkanlık seviyesinde kullanabilir. Bunu belirleyecek olan şey siyasetin dinamikleridir. Kendi gönül verdiği partinin sosyolojisinin, demokratik kamuoyunun, muhalefetin tepkileridir, medyanın yaklaşımlarıdır. Önerilen şey bir imkândır. Bunu siyaset kullanır mı kullanmaz mı o günün koşulları belirler. Bu sistem illa 3 Kasım 2019’da devreye girecek diye bir şey yok. Meclis seçimlerin daha erken yapılmasına karar verirse sistem daha önce de devreye girebilir.
HEM SİYASİ BEDEL ÖDER HEM RİSK ALIR
(Seçimlerin yenilenmesi yetkisi) Cumhurbaşkanı birinci döneminde bu yetkiyi kullanınca iki sonucu olur bunun. Bir siyasi bedel öder. Diyelim ki beş yıllık dönemi var ikinci yılın sonunda kullandı kalan üç yıldan vazgeçmiş olur. İkincisi siyasi risk alır.”
AK PARTİ'NİN TAAHÜDÜ VAR
”600 milletvekiline çıkarma meselesi sadece seçim sistemiyle alakalı değil. Bir kere temsilde adalettir. En önemli ihtiyaçlardan birisi şu: Yurtdışında 5 milyondan fazla yurttaşımız yaşıyor. 3.5 milyon seçmenimiz var. Yurtdışındaki seçmenlerimize diyoruz ki ‘Sen gel, oy kullan’ ama yurtdışı milletvekilliğini vermiyoruz. Bu olmaz, bu da temsil eksikliğidir. Yurtdışı milletvekilliği konusunda bildiğim kadarıyla AK Parti’nin bu konuda taahhüdü var başka partiler de söyledi.
SOMUT BİR İHTİYAÇ
550 milletvekiline yurtdışı milletvekili ayıramazsınız. Bir kere orada 103 bin seçmene bir milletvekili düşüyor. Bizde 3.5 milyon seçmen var, 30’dan fazla yurtdışı milletvekiline ihtiyaç var. Bu somut bir ihtiyaç. Eğer 103 bin seçmen ortalaması üzerinden baksak birçok ilde milletvekili çıkmaz. Seçmen sayısıyla milletvekili sayısı arasında denklik yakalamak için de milletvekili sayısının artması gerekir.”