Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca hazırlanan "Türkiye'nin Yeşil Kalkınma Devrimi" adlı kitaba takdim yazısı kaleme aldı.
Batı medeniyetinin sanayi devrimiyle tabiatı, üzerinde tahakküm kurulması gereken bir meta olarak görmesinin, bugün dünyayı çevre felaketleriyle baş başa bıraktığına işaret eden Erdoğan, havaya, suya, toprağa saygı göstermeyen, daha fazla üretmeyi, daha fazla kazanmayı dikte eden anlayışın, dünyayı giderek yaşanılamaz bir yer haline getirdiğine dikkati çekti.
Son yıllarda yaşanan tabii afetlerin, yeşil kalkınma prensiplerini göz ardı eden ülkelerin, kendileriyle birlikte tüm insanlığa da zarar verdiklerini gösterdiğini belirten Erdoğan, gelinen aşamada, ekonomik kazançtan ziyade çevreyi merkeze alan ve çevreye değer veren yeni bir yol haritasına ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
"Yarın kıyamet kopacağını bilsen de elindeki fidanı toprağa dik' diyen bir medeniyetin mensupları olarak tabiatın korunması, ülkemizin temel önceliklerinin başında yer almaktadır." ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Çevreyi yok etme pahasına büyümeyi amaçlayan bir ekonomi modeli, milletimizin inancına da kültürüne de terstir. Bu anlayışla 2002 yılından itibaren kalkınmayı, ekonomik büyümenin yanı sıra sosyal, teknolojik, kurumsal ve çevre boyutları da olan kapsamlı bir dönüşüm süreci olarak gördük. Türk ekonomisini, tarihinin en yüksek büyüme rakamlarına ulaştırırken, gelirde adaletin tesisi, istihdamın artırılması, dezavantajlı toplum kesimlerinin desteklenmesi gibi sürdürülebilir kalkınma hedeflerimizden de kopmadık. Bunun yanında yenilenebilir enerjinin, atık yönetiminin, özellikle orman alanlarının artırılması gibi hususlarda önemli mesafe aldık. Atık yönetimi konusunda attığımız en önemli adım olan 'Sıfır Atık' projemizle hem çevreyi korumada hem de vatandaşlarımız arasında geri dönüşüm bilincini geliştirmede yeni bir aşamaya geçtik. Eylül ayında Paris İklim Anlaşması'nı onaylayarak, son 19 yılda çevreyle ilgili hayata geçirdiğimiz tüm projeleri adeta taçlandırdık."
Erdoğan, Türkiye'nin, Paris Anlaşması'na uyum sürecinde 2053 yılını, "emisyonu net olarak sıfıra indireceği tarih" olarak taahhüt ettiğini hatırlatarak, bu kapsamda özellikle fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazlarıyla, bunları yutan, yok eden okyanus ve yeşil alanların birbirine eşitlenmesi anlamına gelen net sıfır emisyon amacı çerçevesinde ciddi adımlar atılacağını vurguladı.
"GELİŞMİŞ ÜLKELER DAHA FAZLA YÜKÜMLÜLÜK ÜSTLENMELİ"
Türkiye'nin ilk yerli otomobilini elektrikli olarak tasarlamasının, yenilenebilir teknolojilerdeki atılımlarının, akıllı binalar ve şehirler konusundaki teşviklerin, bu doğrultudaki tercihlerin birer örneği olduğunu belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"İklim değişikliği, ülkemizin küresel yönetim sistemindeki haksızlıklara yönelik itirazlarında ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Tüm insanlığın ortak sorunu olan iklim kriziyle mücadelenin yine küresel iş birliği ve dayanışma esasında yürütülmesi önemlidir. Şimdiye kadar uyguladıkları ekonomik politikalarla iklim değişikliğini derinleştiren gelişmiş ülkeler bu süreçte daha fazla yükümlülük üstlenmelidir. Aksi takdirde yeni adaletsizliklerin ve haksızlıkların yaşanması kaçınılmazdır. Türkiye olarak, gelinen noktadaki tarihi mesuliyetimiz yok denecek kadar az olmasına rağmen, iklim değişikliğiyle mücadeleye samimi destek veriyoruz. İklim kriziyle mücadele konusunda insanlığın artık bir yol ayrımına ulaştığına inanıyoruz. Hem kendi evlatlarımızın hem de dünyada yaşayan tüm canlıların çevre üzerindeki haklarını gözeten bir anlayışla hareket etmemiz, insanlık için ihtiyaçtan öte bir mecburiyet halini almıştır. Önümüzdeki dönemde Türkiye, kadim kültüründen ilhamla Yeşil Kalkınma Devrimi'ni tüm çalışmalarının merkezine yerleştirerek, iklim krizinin çözümünde öncü ve etkin bir rol üstlenmekte kararlıdır."