Erdoğan'dan sert çıkış

Güncelleme Tarihi:

Erdoğandan sert çıkış
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2010 14:55

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçilerine verdiği yemek sırasında yaptığı konuşmada Avrupa Parlemantosu'na seslenerek "Bu AP’nin gözü kör müdür Allah aşkına. Eğer bu adaleti görmezden gelirlerse bu adalet bir gün onlara da lazım olacaktır" dedi. Bu sözler üzerine Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış şaşkın bakışlarla Erdoğan'a baktı. İşte Erdoğan'ın konuşması:

Haberin Devamı

BAŞBAKAN ERDOĞAN: GÖZÜNÜZ KÖR MÜ ALLAH AŞKINA / WEB TV

- Avrupa Parlamentosu raporu üzerinde durmalıyım. Bu rapor tek taraflı ve çözüme katkı sağlamayacak şekilde hazırlanmıştır.  

- Kıbrıs Türk tarafının yapıcı çözüme yönelik çabaları hiçe sayılmıştır.     

- Annan Planı’nda her şey çok açıktır. Bunu erteleyelim diyen Yunanistan ve Güney Kıbrıs olmuştur.

- Referandumdan Annan Planı’na evet, Güney’de hayır çıkmıştır. Nasıl oluyor da hala bu raporda böyle ifadeler yer alıyor.

- Bu AP’nin gözü kör müdür Allah aşkına. Eğer bu adaleti görmezden gelirlerse bu adalet bir gün onlara da lazım olacaktır.

- Bunu burada söylememeyi kendime hakaret olarak sayarım.

KIRICI BİR MALİYET

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin, bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözleri, atılan imzaları tekrar tartışmaya açmasının, her iki kamuoyu açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıdığını bildirdi.

Haberin Devamı

Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğlen yemeğinde bir araya geldi.

Yemeğin başında büyükelçilere hitap eden Başbakan Erdoğan, esasen Avrupa ülkelerini, evrensel değerler altında bir araya getiren Avrupa Birliği felsefesinin, Mevlanın evrensel mesajlarıyla örtüştüğünün de bir gerçek olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi çabasının, tarih boyunca ilke olarak üzerinde son derece büyük bir hassasiyetle durduklarını belirten Başbakan Erdoğan, bunun, barış ve adalet çağrılarının da somut bir neticesi olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Her fırsatta ifade ettiğim gibi, Türkiye bugün sadece bölgesel anlamda değil, küresel ölçekte de insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü için eşsiz bir tarihi tecrübeye sahip bulunuyor. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliği ile Türkiye, geniş bir coğrafyada barış ve adalet mesajlarını güçlü şekilde ifade ediyor, bu mesajlar da karşılığını buluyor.

AB'nin genişleme yorgunluğundan ziyade, yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması daha anlamlı bir yaklaşım olacaktır. Zira ben genişlemenin bir yorgunluk değil, bir güçlenme unsuru olduğunu düşünüyorum. AB'ye üye olan her yeni ülke, birliğin kültürel çeşitliliğine, değerlerine ve her şeyden önemlisi gelecek vizyonuna eşsiz katkılarda bulunmaktadır.

Haberin Devamı

Türkiye olarak, AB'nin küresel ölçekte daha barışçıl, istikrarlı, uyumlu ve refah üreten bir ortamın sağlanmasında üstleneceği role büyük önem atfediyoruz.

Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki AB'nin bu tartışmalar çerçevesinde bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözlerin, atılan imzaları tekrar tartışmaya açması, kamuoylarımız açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıyor.

Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlatan kararın altında bütün AB ülkelerinin imzaları bulunuyor. Buna rağmen halen Türkiye'nin AB üyeliğinin, bu bağlamda Türkiye'nin Avrupalılığının tartışılıyor olması, ne hakkaniyetle ne ahde vefa ile ne de tarihi gerçeklerle bağdaşıyor. Türkiye, hükümetimizin 7 yıldan bu yana attığı kararlı adımlar sonucunda bugün hiç olmadığı kadar Avrupa ile bütünleşmiştir. AB üyeliğine her zamankinden daha yakın bir noktaya gelmiştir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye'nin,  Batılı vizyonu bu kadar güçlü bir zemine sahipken buna rağmen halen ayrıcalıklı  ortaklık gibi maçın ortasında oyunun kurallarını değiştirmeye ve süreci  sulandırmaya yönelik tekliflerin ortaya atılıyor olması, büyük bir  samimiyetsizlik örneğidir” dedi.

Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğle  yemeğinde bir araya geldi.

Türkiye'nin AB üyeliğine her zamankinden daha yakın bir noktaya geldiğini  belirten Erdoğan, 25 Ocak 2010'da AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt  Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçildiğini  anımsattı.

Başbakan Erdoğan, “başkanlığı ilk kez Viyana'nın doğusuna taşıyarak,  Türkiye'nin Avrupalılığını tartışanları bir kez daha hayal kırıklığına  uğrattığını” söyledi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

“Gelecek Kasım ayında da inşallah Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin  dönem başkanlığını üstleniyoruz. Esasen İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa  Konseyi kurulduğunda Bakanlar Konseyi'nin ilk kararı, Türkiye'yi üyeliğe davet  etmek olmuştur. Bu örgüte, Türkiye 1949'da katılırken bunun altını özellikle  çiziyorum, 1949'da katılırken 61 yıl oldu. İspanya ve Portekiz 1970 yılı sonunda  üye olabilmiş Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri 1990'lara doğru üye olmaya  başlamışlardır. Türkiye, NATO'ya, kurulduktan 3 yıl sonra 1952 yılında  Almanya'nın katılımından 3 yıl önce üye olmuştur. Bugün katılım müzakerelerini  yürüttüğümüz Avrupa Birliğine ilk üyelik başvurumuzun tarihi Avrupa Ekonomik  Topluluğunun kuruluşunun 2 yıl sonrasına 1959 yılına isabet eder. Sadece bu  hususları dikkate alarak dahi şunu rahatlıkla söyleyebilmeliyiz, Türkiye'nin,  Avrupalılığını da Avrupa Birliği üyeliğini de tartışmanın zamanı çoktan  geçmiştir.

Türkiye'nin, Batılı vizyonu bu kadar güçlü bir zemine sahipken buna  rağmen halen ayrıcalıklı ortaklık gibi maçın ortasında oyunun kurallarını  değiştirmeye ve süreci sulandırmaya yönelik tekliflerin ortaya atılıyor olması,  büyük bir samimiyetsizlik örneğidir. Nitekim, AB'nin genişlemeden sorumlu eski  komiserlerinden Verhaugen geçtiğimiz günlerde, bu teklifleri son derece isabetli  bir yaklaşımla (sahte bir ambalaj) olarak nitelendirmiştir. Türkiye olarak, AB'ye  tam üyelik yolunda, artık sorgulanmaması, hatta bizim dahi tekrarlamaya lüzum  görmediğimiz bir husustur.”
       
KARARLILIK
         
Bütün siyasi engellemelere rağmen, bütün motivasyon kırıcı yaklaşımlara  rağmen şu anda 12 fasılda müzakerelerin açması, birinde ise hem açılış hem de  kapanışının gerçekleştirilmiş olmasının, “hükümetin bu hedefe sıkı sıkıya bağlı  olmasının bir tezahürü” olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Hükümetimizin AB'ye üyelik yolunda 7 yıldır gösterdiği kararlılık ve  attığı adımlar, bundan sonrası için de Türkiye'nin AB yolundaki en büyük  taahhüdüdür, teminatıdır.

Bizim temel gayemiz, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine  çıkarmak, milletimize her yönden Avrupa standartlarında bir ülkenin imkanlarını  sunmaktır. Bunun için de en önemli mekanizma AB'dir. O nedenle biz fasıllar  noktasında gerekli kriterleri yerine getireceğiz, getiriyoruz. Hatta siyasi  engellemeler nedeniyle açılamayan 20'ye yakın fasılda dahi biz bu kriterleri  tamamlama noktasında dahi kararlıyız. Zira kurumlarımız, kuruluşlarımız buna  müsaittir. Bazı ülkeler Türkiye'nin üyeliğine karşı diye, AB verilen sözlerin  aksine davranıyor diye biz milletimizi, çağdaş standartlardan mahrum  bırakamayız.

Türkiye gereken reformları, müzakere sürecinin bir yükümlülüğü olduğu  için değil, öncelikle toplumsal beklenti ve ihtiyaçlar sebebiyle  gerçekleştirmektedir. Türkiye, ulusal çıkarlarının gereği olarak reformları  hayata geçirmektedir. Biz, bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da üzerimize  düşenleri yapmaya devam edeceğiz. Aynı yaklaşımı AB'nin de göstermesi gerektiğini  her fırsatta dile getireceğiz.

Türkiye, asla duyguları ile mantığı arasına sıkışan günlük siyasi  polemiklere kurban edilen bir AB'nin mağduru olmamalıdır. Biz bu sürece öz güven  içinde devam ediyoruz.

Demokratikleşme ve insan hakları noktasında hükümetimizin attığı cesur  adımlar, tamamen bu öz güvenin bir neticesidir. Türkiye artık, tabu gibi görülen  konuları tartışır hale gelmiş, demokrasi noktasında herhangi bir zafiyete fırsat  vermeyen, bütün vatandaşlarının özgürlüğünü teminat altına alma noktasında her  türlü cesareti gösteren bir ülke konumuna yükselmiştir. Dış politikada,  Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi, İran'ın nükleer programına ilişkin  diplomatik çabalara ağırlık verilmesi, Balkanlar'da, Orta Doğu'da, Kafkaslar'da,  Afrika'da, dünyanın her bölgesinde Türkiye'nin yapıcı ve güvenilir bir ülke  olarak katkıda bulunması da aynı öz güvenin bir tezahürüdür.”

Demokratikleşme, kalkınma ve dış politikaya ilişkin olarak cesur kararlar  alma noktasında Türkiye'nin şimdiden AB üyesi birçok ülkeden daha ileri seviyede  olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğini belirten Erdoğan, “Özellikle temel hak ve  özgürlük noktasında bazı Avrupa ülkelerinde yürütülen tartışmalar, bununla  birlikte aşırı sağ ve ırkçı eylemler son derece dikkat çekicidir ve aynı oranda  da kaygı vericidir” dedi.
  

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!