Güncelleme Tarihi:
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Siz bakmayın batıdaki çevrecilerin kömürü nükleeri kötülediklerine. Bugün birinci sıradaki enerji kaynağının hala kömür olduğunu görürsünüz. Nükleer enerjiyi en çok kullanan ülkeler de gelişmiş ülkelerdir. Sıra Türkiye’ye gelince herkesin çevrecilik damarı kabarıyor. Aslında burada dert Türkiye’nin büyümesini kalkınmasını engellemek. Açık söylüyorum, en büyük çevreci biziz. Son 12 yılda ortaya konan performansı hiçbir dönemde, hiçbir iktidar ortaya koyamamıştır.
Örneğin şu rüzgar enerjisi santraliyle türkiye adeta bizim dönemde tanıştı. Hızla da artarak devam ediyor. Türkiye’nin hedeflediğimiz şekilde büyümesini sadece bu kaynaklarla gerçekleştirmesi de mümkün değil. Bunların yanında kömürü de nükleer enerjiyi de kullanacağız. Sinop ve Akkuyu ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Elbette çevreyi bozmadan bunu yapacağız. Ne çevreciliğin kalkınmamızı engellememiz için silah gibi kullanılmasına izin vereceğiz, ne de tabiatın felaketi pahasına kalkınma anlayışına geçit vereceğiz. 12 senede bizim diktiğimiz ağaç fidan miktarı nedir biliyor musunuz, 3,5 milyar fidan ve ağaç. Bunların 600 milyonu yetişmiş ağaçlardır, diğerleri fidandır. Ve süratle de bunu dikmeye devam ediyoruz.
Özel sektörün kurulu enerjimizdeki payı geçmişe bakarak, 12 yıl önce yüzde 32 iken bugün bu oran yüzde 72. Artış sürüyor. Özel sektörümüzü bu alanda yatırım yapmaya teşvik ediyoruz. Geçmişte büyüklerimiz hep şunu söylerdi. Nereler için, derelerimiz ırmaklarımız için. “su akar türk bakar” derlerdi. Ama şimdi ne yapıyoruz? Su akar Türk yapar diyoruz. şimdi bir taraftan barajlar, hidroelektrik santrallerle hem enerji üretimini artıyoruz.
Aksi takdirde durumumuz çok büyük felaket olabilirdi. 20 milyon ağaca tekabül eden emisyon ile, şu andaki santral ile doğalgaz faturamızda, 40 milyon lira, 40 trilyon lira tasarruf edeceğiz.
Bir başka güzelliği daha var biliyor musunuz. Buralar tamamen dağ tepe öyle görüyorsunuz. Fakat şimdi bu dikili olan rüzgar enerji santrallerinin o kanatları döndükçe buraya farklı bir hava veriyor. Mimari estetik de kazandırıyor. Yurtdışında bunları gördüğümüz zaman, yahu bizim ülkemizde neden bunlar yok diye bakardık. Sonra bunlar rüzgar üretilen santrallerdir denildikten sonra, tabi ben 30 yıl evvelini söylüyorum. Dedik ki bizim ülkede niye yok? Bizim siyasi mantalite dertli değillerdi. Bizi işte o evde, kömürün kokusuna külüne mahkum etmişlerdi. Analarımız babalarımız neler çekti. Ama biz geldik, siyasi hayatımın en etkin dönemlerinde İstanbul gibi bir yerde, doğalgazı tüm çevresine yaydık. Doğalgazın gitmediği il sayısı 8-9 il kaldı. Her ilimize doğalgaz götürdük. Ayşe, Fatma, Ahmet Mehmet niçin huzurlu şekilde evde oturmasınlar? Hemen düğmesine bastığında niçin banyosunda sıcak su akmasın? Bizim insanca yaşamak hakkımız değil mi? Trabzon Samsun insanca yaşamak hakkı değil mi?
Çevrecilik dersini veriyoruz. Bu tür tesislerin yapıldıkları bölgeye sağladıkları katkı da dikkate alınmalıdır. Polat grubu, tüm bölgeye hizmet verecek bir spor tesisini de ülkeye kazandırdı. Herhalde bitti değil mi?
Büyüyen güçlenen Türkiye zorlukları aşarak kararlılıkla ilerliyor. Bundan rahatsız olanlar var. Türkiye’yi 70 cente muhtaç olduğu o günlere döndürmek isteyenler var. Darbe teşebbüsünün hedeflerinden biri de ekonomimizdi. Ekonominin lokomotifi olan iş adamlarımızdı. Başta enerji bakanımız olmak üzere bu alanda görev yapan kamu personeli de hedefler arasında yer alıyordu. Biz buradaki asıl amacı biliyoruz. Amaç türkiye’yi ekonomik olarak çökertmekti. Enerji projelerimize darbe vurmaktı. Toplanan vergilerin tamamının tek başına faiz ödemelerini karşılayamadığı dönemleri yaşadık türkiye’de. Biz ülkemize o günleri bir daha asla yaşatmamakta kararlıyız.
Merkez bankasının uyguladığı faiz oranları konusundaki itirazlarımı her platformda dile getiriyorum. Faiz ödemesine giden her fazla kuruş milletin hakkının gasbıdır. Faize giden o para, nereye gidecek söyleyeyim. Bu kaynak, aynen burada olduğu gibi yatırıma dönüşecek, istihdama dönüşecek.
Diyorlar ki yatırım notumuz zarar görür. Eğer işimiz batıdaki derecelendirme kuruluşlarına kalsa bize yağmurlu havada bir bardak su vermezler.
Türkiye sürekli riskli gösterildi. Hatta son ekonomik kriz sonrası, yerle yeksan olmuş kimi ülkeler bizim üzerimizde tutuluyor. Hepsi yalan. Bunların hiçbirine eyvallahımız olmadı. Biz onlara rağmen yatırım çektik. Ama bunu kendi içimizdeki bir takım kurumlarımıza anlatamadık. Faiz oranı enflasyon ön görüsünün iki katı. Böyle bir çarpıklık olabilir mi? İnşallah bunların hepsi düzelecek.
Türkiye’yi siyasi ve ekonomik olarak çökertmek isteyen üst aklın da onun kuklalarının da hevesleri kursaklarında kalmaya devam edecek. Vesayet arzuları devam edenlerin çabaları bundan sonra da sonuç vermeyecek. Paralel yapı başta olmak üzere, demokrasimize ekonomimize kast eden herkese karşı mücadelemiz sürecek. Bizim milletimizin kendisine hizmet edene şükranı ne kadar samimiyse, ihanet edene de tepkisi o kadar şiddetlidir. Nerede bir yatırım varsa hizmet varsa orada bulunmak benim için en büyük mutluluktur.
Az önce Adnan bey bir şey söyledi, mayıs ayında 250 megavatlık bir rüzgar santralinin açılışı var dedi. Bu 150’lik… Soma’da daha büyüğünü açıyoruz. Bu nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından önemli. Benim kavgam bu ülkeye düşmanlık edenlerledir. Benim öfkem sadece ve sadece ülkesine milletine düşmanlık edenlere karşıdır. Bu ülkeye hizmet eden herkese gönlüm de kapım da sonuna kadar açıktır.