Güncelleme Tarihi:
İşte Erdoğan’ın konuşmasındans satır başları:
Parti kurullarımızdan kongrelerimize kadar her fırsatta istişare kültürünü yaşatıyoruz. Çünkü biz temel ilke olarak her işimizde istişare etmeyi kendimize prensip edinmiş bir partiyiz. İstişarelerimizi kendi aramızda yapmakla yetinmiyoruz. Her görüşle, söyleyecek sözü olan herkesle bir araya geliyor, ülkenin istikametini şekillendirme mücadelesi veriyoruz. STK’larla, sendikalarla, konferanslarla, akil insanlar heyeti başta olmak üzere, yaptığımız görüşlerle, ortak aklı oluşturmanın rota belirlemenin çabasını sergiliyoruz.
Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizde farklı kesimlere bu kadar kulak veren, gönlünü de açan bir başka hükümet olmamıştır. Her söz her görüş her öneri bizim için eşi bulunmaz değerdedir. Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir dünya takdir edersiniz ki sıkıcı renksiz tek düze bir dünya olurdu
Bizim belli ilkelerimiz sınırlarımız var. Ama bu başkalarını dinlememize engel değildir. Bize oy vermeyenlerin de hukukunu savunmak için kendi aramızda istişarelerimizi artırarak sürdüreceğiz.
Yarın hicri yılbaşını kutlayacağız. Hicri 1435 yılına girerken bu yeni yılın milletimiz ülkemiz ve İslam coğrafyası için hayırlara vesilesi olması, özellikle mazlumlar için hicretin kapılarını aralamasını diliyorum.
Miladi 680 yılında, hicri 10 muharrem 61 yılında Hazreti Hüseyin önce susuzluğa mahkum edilmiş ardından o mübarek insan hazreti peygamberin arşın küpelerinden biri olarak vasıflandırdığı Hazreti Hüseyin ve ailesi şehit edilmişti.
Kardeşine kasteden herkes aziz Hazreti Hüseyin’in aziz hatırasını çiğnemiştir.
"ŞAM'DAKİ YEZİD..."
Sadece camilere değil başka dinlerin ibadet yerlerine yani insana kast eden, Hazreti Hüseyin’in ehlibeytin mesajlarını ayaklarının altına almıştır. Bugün yaşanan yeni Kerbela’lar yüreğimizi sızlatmaktadır. Suriye’de 130 binden fazla insan hayatını kaybetti. Şu anda 600 bini aşkın insan bizim ülkemizde sığınmacı olarak yaşıyor. Şam’daki Yezid kendi halkına ölüm gönderiyor.
Birileri bize susun konuşmayın diyor. Yahu kalsın diyor. Allah aşkına susarsak, görmezsek, yüreğimizde hissetmezsek yarın biz Hazreti Hüseyin’in yüzüne nasıl bakarız? Bizim her meselede safımız bellidir. Biz hiçbir zaman Yezidlerin tarafında olmadık. Bundan sonra da Hazreti Hüseyin’in yanında olacağız. Yaşadığımız acılar bir Şii ve Sünni çatışması değil. Mısır’da da kardeşin kardeşe kast ettiğini, katlettiğini görüyor, hak ve hukuk arayışlarının silahla karşılık bulduğuna üzülerek şahitlik ediyoruz.
“RABİA HAKSIZLIĞA DUR İŞARETİDİR”
Bu Rabia işareti dünyanın her yerinde artık haksızlığa dur işaretidir. Bu Rabia işareti zulme baskıya ölümlere yeter işaretidir. Bu Rabia işareti dünyanın her yerinde darbeye dur işaretidir.
Türkiye olarak safına bakmadan, inancına, diline, derisinin rengine bakmadan, özellikle de mezhebine bakmadan dünyanın her yerinde sadece hakkı savunmaya devam edeceğiz.
Biz bitaraf olamayız. Bitaraf olan bertaraf olur. Biz Türkiye olarak her zaman haklının hakkın yanında olduk. Defalarca ifade ettim. Eğer bugün Mısır’da oyları hiçe sayılan, kendilerine darbe yapılanlar olsaydı, Türkiye onların haklarını savunacaktı.
Türkiye seçimle işbaşına gelmiş yöneticilerin sadece seçimle gönderilmesini savunur.
“DÜNYANIN HER ÜLKESİNDE SANDIK NAMUSTUR”
Mersin’de Arslanköy’de 1947’deki seçimlerde hile yapılınca, sandığa kapanıp ‘sandık namusumuzdur’ diyen kadınlar bize miras bıraktılar. Dünyanın her ülkesinde sandık namustur. Ama egemen güçlerin benim istediğim yer namustur demeleri bize yol çizmemelidir.
Bugün 11. Yılımızın yıl dönümü. Hamdolsun işte o gün göreve geldik, merkez bankamızın rezervi 27.5 milyar dolardı. Şimdi 134 milyar dolara yükseldi. Nereden nereye? Şu anda IMF’ye borcumuz yok. Tam aksine 5 milyar dolar borç vermek üzere imza attık.
11’nci yıl dönümü vesilesiyle bu harekete gönül omuz vermiş tüm kardeşlerimi tebrik ediyorum. Ebediyete uğurladığımız kardeşlerime Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.
3 Kasım seçimlerinin 11’nci yıl dönümünde 30 Mart seçimlerine hazırlanıyoruz. Genel başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, kadın kollarından gençlik kollarına, her kademedeki kardeşimin yol arkadaşımın buraya dikkatini çekmek istiyorum.
“MENZİLE VARMAKLA MÜKELLEF DEĞİLİZ”
Biz 3 Kasım 2002’de milletin emanetini omuzladık. Biz menzile varmakla mükellef değiliz. Ama menzile giden yolda çok ama çok dikkatli olmak, o sancağı da çok iyi kavramak zorundayız. En küçük bir rehavet en küçük bir gevşeme Türkiye’nin eski Türkiye’ye rücu etmesine sebep olabilir.
“EĞER SEN YOKSAN BİR EKSİĞİZ”
Ankara çalışıyor genel merkez çalışıyor diyerek ihmal bataklığına saplanan, 3 Kasım 2002’deki emanete kast etmişlerdir. Eğer sen yoksan bir eksiğiz. Her kademedeki arkadaşım genel başkandan sandık müşahidine kadar bu teşkilat içinde en kritik noktadadır.
“ALÇAKLARIN ŞEREFSİZLERİN CESARETİ KADAR…”
Onların görevi yakıp yıkmak, bizim görevimiz ise daha fazlasını yapmak. Onlar kışkırtmada o kadar yürekliyse, biz birleştirmede o kadar yürekli olmak zorundayız.
Alçakların şerefsizlerin cesareti kadar namusluların cesaretleri olmazsa o zaman kaybederiz. Onların omuzlarında milletin emaneti yok. Milletin sancağı yok. Biz hem sorumlu olmak, hem de elimizdeki sancağı muhafaza etmek hem de onlardan daha cüretkar olup saldırılarına göğüs görmek zorundayız.
“CESUR OLMAK ZORUNDAYIZ”
Onlar teröre taşa molotofa yağmacılığa başvursa bile biz hukuk içinde kalmak, ağır başlı olmak ama aynı zamanda da cesur olmak zorundayız. Vurarak olmaz. Hatta defansta kalarak olmaz, biz ofansif olacağız.