Güncelleme Tarihi:
Toplantıdan önce Kırklareli İl Başkanlığı’nın partililere dağıtılmak üzere getirdiği üzüm suları büyük ilgi gördü. Üzüm suyu şişelerinin üzerinde yazan faydaları ve alkolsüz olduğunu belirten yazılar da dikkat çekti.
MEKTUPLAR DUYGULANDIRDI
Erdoğan konuşması sırasında partisinin kadın kolları tarafından Güneydoğu Anadolu illerinden Çanakkale'ye götürülen çocukların yazdığı mektupları okudu. Bu sırada salonda bulunan AK Partililerin duygulandığı, bazılarının ise gözyaşlarını tutamadığı görüldü.
Başbakan Erdoğan ise konuşmasında şu mesajları verdi:
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Biz uzlaşmanın ittifakın tarafı olduk. Ama şu ana kadar görüldüğü kadarıyla 100’e aşkın madde görüşüldü mutabık kalınan madde 30-31 civarında. Bunun faturasını hala ısrarla üçü de çıkıyor, “AK Parti engelliyor” 3 tane üyeyle biz ordayız, 9 üyeyle siz varsınız.
Biz de diyoruz ki TBMM Başkanı’nın yaptığı açıklama istikametinde çalışalım bu iş bitsin. Yoksa bu iş uzayacak iş değil. Libya’da Mısır’da sıkıntıların yaşandığı, darbelerle iç içe yaşayan yerlerde bile bakınız 6 ayda 8 ayda anayasa hazırlıyoruz. Biz her zaman konuşuyoruz, biz şöyle anayasa yaparız, böyle anayasa yaparız. E yapalım hadi. Neden yapamıyoruz? Tek bir sebebi var. AK Parti’nin talebi gerçekleşmesin. Bizim milletimiz AK Parti’yi gönül koltuğuna oturtmuştur.
Yeni anayasa için, ihtiyacın bu kadar açık net ortadayken toplumda büyük bir uzlaşma mevcutken bunun heba edilmesine göz yummayız. Biz bu ülkeye ve gençlere şunu göstermek istiyoruz. Bu millet bu Meclis sivil bir anayasa yapacak güce sahiptir.
Eğer Meclis bunu yapmazsa, bu yolda bizimle yürüyenlerle birlikte, sivil bir anayasayı milletin takdirine sunarız. Oldu bitti yasalara alışkın olanlar elbette bunu hazmedemezler.
26 maddelik pakette bizim gücümüz bir şeye yetti. 330 rakamını bulmaktır, 330’u bulduğumuz maddede Meclis’ten bunu geçirdik.
Bu CHP’ye göre 1961 anayasası tarihteki en ileri anayasadır. Bugün bile hiç utanmadan 1961 anayasasının ilerici bir anayasa olduğunu söylemeye devam ediyorlar. 50 yıldır bu ülkenin anayasa sorunun temelinde işte bu 1961 anayasası vardır. 12 Eylül’de yapılan anayasa da bu anayasanın aslında taklididir. 1961 anayasasına ilerici diyenler, 1982 anayasasından şikayet edemezler.
Şantajla anayasa değişmez diyorlar. Evet anayasa değişmez. Biz de zaten bunu savunuyoruz. Ancak şantajla anayasa değişmeyeceğini iddia edenlerin, müdahale ile anayasanın değiştirilmesini nereye koyduklarını da merak ediyoruz. Gerekli desteği alabilirsek en başta CHP’ye, bu ülkenin çoğulcu insanı merkeze alan bir anayasanın nasıl yapılabileceğini göstereceğiz.
Şimdi bakın, CHP Genel Başkanı’na Dersim dediğinizde tarihi bırak bugüne gel diyor. Ama başkanlık yarı başkanlık dediğinizde Sivas kongresine gidiyor. Bugünler de çok daha eskilere Galileo’ye kafa takmış durumda. Sürekli dünya yuvarlak mı düz mü? Bir yandan dünyanın değiştiğini iddia ediyor, statükoyu savunuyor.
Allah aşkına CHP bugüne kadar ilk Meclis’in ya da Gazi Mustafa Kemal’in hangi mirasına sahip çıktı. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada CHP’yi alay konusu yaptı ve yapmaya devam ediyor. İşte en son Portekiz’de yoldaşlarına Türkiye ekonomisinin kötü olduğunu anlatırken, cari açıktan bahsetti. Vurmaya çalışıp, karalarken önceki gün cari açık geriledi. Her şeyde tersine gidiyor. Portekiz’de yoldaşları CHP genel başkanına kıs kıs gülmüşlerdi, şimdi bu gerilemeyi duymuşlarsa kahkaha atmışlardır.
Bakınız Cilvegözü’nde Suriye Gümrüğü’nde bir patlama meydana geldi. Herkes itidalli davranırken, üzüntümüz baya büyükken ve ne oldu ne bitti çalışmalarımızı sürdürürken ve herkes olayın aydınlatılmasını beklerken, genel başkan ve yardımcıları CHP’liler nasıl siyasi ranta dönüştürürüz diye bu çabaya girdiler.
Bu patlamadan dolayı Türkiye’yi hükümeti suçlamaya başladılar. Aracın yönünü Suriye’ye doğru olduğunu söylediler, onurlarını insaflarını yitirdiler.
Kamera görüntüleri neden yayınlanmadı dediler. CHP genel başkanının aylardır cevap vermediği iki soru var.
1- Türkiye’nin çıkarlarını çiğneyecek kadar, Suriye’nin zalim rejimiyle bu muhabbetiniz nedir?
2- Tutuklu gazeteci diyerek, tutuklu avukat diyerek adeta korumaya aldığınız, Türkiye’nin en kanlı terör örgütleriyle muhabbetleriniz nedir?
CHP aylardır bu iki soruya cevap vermiyor. Ben de ne zaman üye olacak diye bekliyorum. Herhalde kuyrukta.
CHP Genel başkanı çıktı, terör örgütünü savundu. Bir hafta sonra bu örgüt ABD Büyükelçiliği’ne saldırı düzenledi. Ama CHP Genel başkanı terör örgütünü savunmaya, devam ediyor. Senin savunduğun avukatlar o örgütün mensupları.
Esasen terörün bitmesi noktasında bu düşüncemizi hissiyatımızı defalarca dile getirdik. Eğer milletin yararınaysa, ülkenin yararınaysa, kan duracaksa biz AK Parti olarak her türlü bedeli ödemeye hazırız.
Şunu herkes bilsin ki attığımız ve atacağımız adımlar milletimize rağmen olmaz. Acıları gözyaşlarını gözetiriz. Doğru bildiğimiz hak bildiğimiz noktada tereddüt etmez yürürüz. Bu süreçte BDP’ye bunu ısrarla izah ettik. AK Parti olarak risk alıyoruz, BDP sen bu riski almak zorundasın. Eğer Kandil’den gelecek mesaja göre hareket edecek olursan, ben kanın durması için şu kadar hareket ettim hakkına sahip değilsin.
BDP samimi şeffaf bu süreci götürmek zorundadır. BDP, MHP gibi davranırsa istismarı popülizm olarak görürse bu sürece katkısı olamaz. Ben MHP genel başkanının sözlerine cevap vermeyeceğimi ifade ettim.
Dikkat ederseniz ne çözüme ne barışa ne huzur güvenliğe ilişkin tek bir cümle onun ağzından duyamazsınız. Yoktur. Sadece komplo teorileriyle, öfkenin diliyle muhalefet yaptığını zannediyor. İnsan, insanlığa ilişkin cümle kurmadığı sürece MHP genel başkanını muhatap almamaya devam edeceğiz.
Ben burada terör meselesine, özellikle de kardeşliğimize ilişkin, son derece duygulandırıcı dili aktarmak arzusundayım. 30 yıllık süreçte herkes konuştu, bir şeyler söyledi. Ama ben bugün çocukların hissiyatını aktarmak istiyorum.
Kadın Kolları Başkanlığımız önemli çalışmalara imza attı. 90 çocuk Diyarbakır merkez ve ilçelerden alındı ve Çanakkale’ye götürüldü. Şehitlikler ziyaret edildi. Dönüş yolunda çocuklardan mektuplar yazmaları istendi. Önümüzdeki ay inşallah Çanakkale şehitlerimizi bir kez daha yad edeceğiz.
DUYGULANDIRAN MEKTUPLAR
Bugün size bazı mektupları aktarmak istiyorum. Bu çocuklardan bir kısmının terör örgütü tarafından istismar edildiğini aktarmak istiyoruz. Ama biz bu çocukların eline ne Molotof veriyoruz, ne taş veriyoruz. Biz yavrularımızın eline kalemi veriyoruz, bilgisayarı veriyoruz.
“Sayın Başbakanım, bizi bu geziye gönderdiğin için teşekkürlerimi sunarım. Sayenizde ilk defa uçağa bindim. Diyarbakır’da fabrikalar açılsın, insanlar işsiz kalmasın. Akan kanı durdurmanızı istiyoruz. Kan akmasın. Sizi çok seviyoruz. Lütfen bu sorunlarımızı halledin. Lütfen kan akmasın artık. Bizi gönderdiniz öbür arkadaşlarımızı da gönderin”
“Ben Çanakkale’yi çok sevdim. Orada şehitliğe gittik. Çok duygulandım. Kendimi çok şanslı hissediyorum. İlk defa uçağa bindim. İlk defa denizi gördüm. Girmek istedim ama soğuktu havalar. İlk defa vapura bindim. Doğrusu Çanakkale çok güzel”
“Çanakkale gezisinde şehitlerin mezarına giderken, bir mezarda birden fazla şehit yattığını görünce çok duygulandım. Bizler en iyilerimizi verdik toprağa. Biz şehitlerin hiçbir zaman ölmeyeceğini biliyoruz.”
“Bugün benim için çok güzel bir gündü. Ben 14 yaşıma geldim. Böyle bir güzel gün geçirmedim. Bugün Çanakkale’de şehitliği ziyaret ettik. Geçmişimizi öğrendik. Aslında kendimizi tanıdık”
“Ben bu geziden çok hoşlandım. Çünkü ben hiç şehir dışına çıkmamıştım. Bir de ne uçağa ne de denizi görmüştüm. Ben Çanakkale’yi çok beğendim. Şehitlerin mezarını gördüm fatiha okudum. Diyarbakırlılar, vardı. Memlekete sahip çıkmıştı. Biz de onların sayesinde buralara geldik.”
“Doğrusunu söylemek gerekirse Çanakkale’ye indikten sonra. Milletvekillerini valiyi görünce çok şaşırdık. Uçağa ilk kez biniyorum. Uçağa binmek ilk hayalimdi. Sonra şehitler abidesine gittik. Bir yandan buraları gördük, bir yandan da bir çok yerden buralara gelip vatan uğruna bu savaşı kazanan şehitlerimize üzülüyorduk. Bazen içimden diyordum da Allah kullarını çok sever. Hepinize bir ömür boyu mutluluklar dilerim. Eminim Başbakanımızın tanıdığı şansla yeni havuzlarımızı stadımızı bekliyoruz”
“Ben bu geziden çok hoşlandım. Şehir dışına gitmemizi sağladı. Bu gezide kendi dedelerimizin mezarlarını gördük. Bizim için savaşan büyüklerimizin mezarını gördük. Çanakkale’de tur rehberleri bize mezarlıkları gezdirdi. Her şehirden her ilçeden insanların mezarları vardı. Demek ki o zaman insanlar omuz omuza savaşıyorlar. Şimdi bizim insanlar düşmanlık içinde yaşıyorlar.”
“Merhaba ben lise mezunuyum. Ben geziden gördüğümüz yerleri, yediğimiz yemekleri anlatmak istemiyorum. Gelelim asıl meseleye. Bugün bu geziye her kim katıldıysa, başını yastığa koyduğu an rahat uyuyacaksa bu insanın vicdanı körelmiş demektir.
Bugün Diyarbakırlı Hataylı Yozgatlı şehitler dediler ki. “Ey torunlarımız ne haldesiniz, biz, siz beraber rahat yaşayın diye toprağa düşmedik mi? Sana diyorum Diyarbakırlı Mehmet, sana diyorum İstanbullu hakan ne haldesiniz? Hani kardeşliğiniz, hani birliğiniz?”
Soruyorum vicdanlara ne zaman dedelerimizi dinleyeceğiz. Ne zaman sarılacağız? Ne zaman ki herkes beraber, ölen her kim olursa olsun bugün bir genç öldü, bu vatanın evladı öldü derse, o zaman birlik olacak.”