Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanlığı’nda Etik Eğitimi ve Etik Eğitici Yetiştirilmesi İşbirliği Protokolü İmza Töreni’nde konuşan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun bürokratlarla ilgili iddialarına ilk kez yanıt vererek, özetle şunları söyledi:
KRİTİK DÖNEME GİRDİK
“Ülkemiz geçmişte uzunca vakit darbelerle, vesayetle, istikrarsızlık ve terör ikliminin zehirlediği yapısal sorunlarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Kamuda da kimi zaman ideolojik bağnazlık, kimi zaman ahlaki aşınma, kimi zaman vurdumduymazlık diyebileceğimiz gibi zafiyetler yaşanmış olabilir. Ama bu milletin mayası sağlam, devletin geleneği güçlü olduğu için hepsinin zamanla üstesinden geldik. Tüm zorlu sınamaların ardından artık tüm dikkatimizi büyük ve güçlü Türkiye hedefine yönetebileceğimiz kritik bir sürece girdik.
BÜROKRATLARI HEDEF ALIYOR
Ülkemiz yönetim sisteminde kamu personeli olmak, belirli kurallara, sınavlara ve süreçlere bağlı olarak yürütülmektedir. Her bir kamu personeli, anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirmek için çalışmaktadır. Bunun dışına çıkarak terör örgütlerinin güdümüne giren veya meşru olmayan yollara yönelenler hukuk eliyle tasfiye edilmektedir.
BİZ DE ZAMANINDA ELEŞTİRDİK AMA...
Son dönemde giderek sıklaşan bir şekilde, ana muhalefet partisinin başındaki zatın kamu görevlilerine hakaret ettiğini, bürokratları hedef aldığını, hatta tehdit etmeye başladığını görmeye başladık. Elbette herkes kamu görevlerinde yaptıkları işlerden eleştirilebilir. Biz de geçmişte valisinden hâkimine, müsteşarından müfettişine kadar pek çok kamu görevlisini hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını düşündüğümüz iş ve işlemleri nedeniyle tenkit ettik.
TEHDİT ETMEK NE DEMEK?
Evet yapılan iş ve işlemleri eleştirdik, gerektiğinde hukuk yoluna başvurduk. Ama şeriatın kestiği parmak acımaz diyerek, ortaya çıkan iş ve işleme de riayet ettik. Çünkü demokratik hukuk devletinde olması gereken budur. Ana muhalefetin başındaki kişinin kullandığı yöntem kesinlikle demokratik hukuk devletine uygun yöntem değildir. Bu kişi kendisine oy vermediği için kimi zaman işçiye, çiftçiye, esnafa hakaret ettiği gibi kimi zaman da kamu görevlilerini alenen hedef gösterdi. Hadi siyasi hırsına verip anlayışla karşılayalım. Peki verdiği karar için hâkimi, yaptığı işlem için polisi, operasyon için askeri, attığı imza için genel müdürü tehdit etmek ne demek? Devletteki teamüllere zıt şekilde, baskın yapar gibi kamu kurumlarının kapısına dayanmak ne demek? Demokraside böyle bir usul, hukuk devletinde böyle tarz olabilir mi?
KAMU GÖREVLİLERİMİZ MÜSTERİH OLSUN
İşini yapan her bir kamu görevlisinin teminatı hukukun ta kendisidir. Biz de memurundan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı’na kadar mesai arkadaşı olarak gördüğümüz her bir kamu görevlisinin yanındayız. Tüm kamu görevlilerimiz müsterih olsun. Türkiye’nin bu tür arkası karanlık operasyonlarla kaybedecek tek bir anı dahi yoktur. Türkiye’nin kendi insanını tehdit eden değil, kendi insanına hizmet eden anlayışla yapılan ahlaklı, ilkeli, üretken siyasete ihtiyacı var. Aksi yönde konuşanların hesabı da hiç şüpheniz olmasın ki kendi mecrasında görülecek.”
AİLEYİ HEDEF ALMAK AKIL KÂRI DEĞİLDİR
ERDOĞAN “Buradan açıkça ilan ediyorum. Kamu görevlilerimize demokratik hukuk devleti sınırları dışında söz söyleyen herkes bu devletin de bu milletin de düşmanıdır” dedikten sonra şöyle devam etti: “Çünkü bu çirkefliğin amacı devleti işleyemez hale getirmek, dolayısıyla milleti hak ettiği hizmetlerden mahrum etmektir. Böyle bir rezilliğe, kepazeliğe, ahlaksızlığa izin veremeyiz. Kaldı ki Cumhurbaşkanının ailesini hedef alarak böyle bir süreci işletmek akıl karı değildir. Kamu görevlilerimizin vazifelerini yürütürken tek bakacakları yer anayasa ve yasalardır. Hariçten gazel okuyanların naralarıyla bu devlet iş yapmaz, bu devletin memuru da pozisyon almaz.”