Güncelleme Tarihi:
Başbakan Erdoğan, Kanal 7'de yayınlanan “Başkent Kulisi Özel” programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“İSLAM İLE TERÖRÜ BİR ARADA ANAMAZSINIZ DEDİK”
“Usame Bin Ladin'e düzenlenen operasyon ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, bu olaya bireysel olarak bakmak istemediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Biz çift kule olayı olduğundu bir açıklama açıklama yapmıştık. Bu açıklama da şuydu, biz uluslararası teröre karşı bir uluslararası terörle mücadele platformunu oluşturmamız lazım. Çünkü, biz ondan dertliydik ama bizim dertli olduğumuz konu ile o zaman kimse ilgilenmiyordu, bugün de ilgilenmiyorlar. Bizim buradaki asıl sıkıntımız, bu çift kule vurulduğu zaman, terör terördü, ama o olaydan sonra İslami Terör diye bir kavram ortaya sürdüler. İslamı, terörle özdeş hale getirme gayretleri oldu.
Biz ondan sonra bütün uluslararası toplantılarda 'İslam ile terörü bir arada anamazsınız' dedik. Sürekli olarak da, 'antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden, halkı Müslüman olan bir ülkenin Başbakanıyım. Bunu da aynı şekilde İslamafobiayı bir insanlık suçu olarak kabul edeceksiniz' dedik. Nitekim, Varşova'da uluslararası bir toplantıda bunu sonuç bildirgesine kaydettirdik. Bunu tabi Batı hala işleme gayreti içinde. Orada başladı bu süreç. Şimdi İslam'a böyle bir fatura kesmeye kimsenin hakkı yok. Çünkü, o kulenin içinde binlerce insan var, o binlerce insanın böyle bir terör uygulaması sonucunda hayatın kaybetmesinin bedelini, Müslümanlara ödetmeye, İslam'a ödetmeye kimsenin hakkı yok. Bir savaşın içerisinde değilsiniz, orada işinde olan insanlar, orada böyle bir intihar pilotlarının, komandolarının kuleleri vurması neticesinde hayatlarını kaybediyor.
Onun için de biz dedik ki, terörün, dini, imanı, ırkı, milleti, vatanı yoktur. Müslüman da olsa, Hristiyan da olsa, Musevi de olsa, fark etmez, terör terördür, Bizim dinimizde ise İslam kelime anlamı itibariyle zaten barış anlamına geliyor. Barış dini olan İslam'ın teröre cevaz vermesi mümkün mü? Değil. Ama zorla bunu bu olaydan sonra bir araya getirdiler.
Şimdi Amerika'nın, Ladin öldürüldü, bundan sonra artık dünya güvendedir, açıklamasını da doğrusu yanlış buluyorum. Olay bireysel bir olay değil ki, Ladin de bir tane değildir yani, ona bakarsanız Bin Ladin'ler çoktur.”
Erdoğan, “Operasyona ilişkin açıklamalar sizi tatmin etti mi?” sorusuna, “Onun zamanlaması da enteresan. Pakistan'ın Cumhurbaşkanı'nın yaptığı açıklama var, biz teslim etmiştik diyor. Şimdi hangisine inanacağız bunun. Buralar da biraz karışık, ki kısa bir süre önce beraberdik, böyle bir şeyi de bize açmadı. Böyle bir şey hiç aramızda geçmedi, konuşmadık ama bu olaydan sonra teslim ettik diyorlar. Bu da düşündürücü. Şehrin merkezinde bu denli çevrilmiş olan bir yerden her halde Pakistan yönetiminin de haberdar olmaması, o da düşündürücü” diye konuştu.
“Buna ilişkin bir açıklama da İran'ın istihbarat liderinden geldi. Daha önceden öldüğüne dair ellerinde kanıtlar olduğunu, bunları açıklayacaklarını ifade ettiler. Ahmedinejad ile konuşurken buna dair konuştunuz mu?” sorusunu Erdoğan, “Bu tür konuya girmedik” şeklinde yanıtladı.
“BÖYLE BİR ENDİŞEYİ DOĞRUSU BİR BAŞBAKAN OLARAK BEN TAŞIMIYORUM”
Başbakan Erdoğan, “Kastamonu'da AK Parti konvoyuna yönelik düzenlenen saldırıya” ilişkin bir endişe var mı?” sorusu üzerine, “Ben, bunu bir endişe olarak değerlendirirsem yanlış olur. Böyle bir endişeyi doğrusu bir başbakan olarak ben taşımıyorum, bir genel başkan olarak da taşımıyorum. Teröristlerin nerede ne yapacağı belli değildir. Ona göre de ülkemin güvenlik güçleri ellerinden gelen bütün tedbiri alıyorlar. Ama bu tedbire rağmen işte bir Recepimizi kaybettik, bir Metinimiz yaralı.
Burada önemli olan niye şimdi? Seçimin arefesinde bu atılan adım nedir? Telsiz dinlemesindeki ifadeler çok önemli. Ne diyor? 'Hedef AK Parti' diyor. Demek ki terörle ilgili sorunları çözmede AK Parti başarılı, bu, bu demektir. Başarılı olduğu için bundan PKK, siyasi bağlantısı olan parti rahatsız oluyor, ciddi bir rahatsızlık var orada. Bu sorunlar devam ederse bunlar siyasi rant elde edebiliyorlar. Bu sorunlar ortadan kalkarsa bunların artık işi bitiyor. Dikkat ederseniz hep tehditle bugüne kadar oy aldılar. Köyleri tehdit ettiler, yaktılar, yıktılar. Şehirlerde aynı şeyi yaptılar” diye konuştu.
Yoksulluğun ciddi oranda azaldığına işaret eden Erdoğan, “Bütün bunların yanında sosyo-ekonomik yapıda ciddi düzelmeler var. Alt yapıya bakıyorsunuz bölgede güzel gelişmeler var, yatırımlar noktasında terör iyice azalmaya başlasın, göreceksiniz doğu ve güneydoğu yatırımların ciddi merkezi haline gelecek” dedi.
Gaziantep'de yaptıkları baraj açılışına da değinen Erdoğan, “Bu barajın yapıldığı bölge GAP'a giriyor. Şimdi siz bunları yaptıkça rahatsız ediyorsunuz” dedi.
Erdoğan, “Önümüzde bir tehdit var, 2014 sonu itibariyle sınır aşan sular konusu, dünya gündeminde bizi de rahatsız edecek” diyerek, kimsenin bunun farkında olmadığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şu anda bizim kutsal değerlerimize bu bölgede saldırılar oluşmaya başladı. Bunlar daha önce yoktu. Diyelim Ulu Cami'de Cuma namazı kılınıyor. Bunlar yüz metre geride ayrıca namaza duruyorlar, o camiye gidenleri de tehdit ediyorlar. Bütün bunların yanında cemaate durulmuş, bayanlardan camiyle hiç alakası olmayan tipler. Bunun Cuma ile ne denli alakası olup olmadığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla burada bizim değerlerimizle, inancımızla ters düşen, Marksist, Leninist bir yapıya sahip olan bu yaklaşım tarzı şu anda dini nasıl sömürürüz... Hakkari'de gidiyor imamı şehit ediyor. Güneydoğu'da tamamen bu noktada istikametini şaşırmış olan bir yapı var.
Terör örgütü çok farklı metotları uyguluyor. Hakkari'ye gideceğim, niye, bu ülke bizim. Orada da siyasi parti olarak varız. Ama bunlar geldi, sadece İstanbul'da 30'u aşkın yerde seçim karargahlarımızı ne yazık ki molotof kokteylleri ile bombaladılar. Aynı şekilde Anadolu'nun değişik yerlerinde bunun yapıyorlar.
Sürekli olarak bunları AK Parti'ye karşı yapıyorlar, ondan sonra da çıkıp televizyonlarda sıkılmadan özgürlük mücadelesi... Özgürlük mücadelesi böyle mi yapılır? Sen de sandıkta gel özgürlük mücadeleni ver.”
“YÜRÜTÜLÜŞ TARZINI EDEBE MUGAYİR BULUYORUM”
CHP ve MHP'nin seçim kampanyalarını nasıl bulduğuna ilişkin soruyu yanıtlayan Başbakan Erdoğan, seçim kampanyalarının yürütülüş tarzını edebe mugayir bulduğunu, çünkü hakaretler kullanıldığını ifade etti.
Kendisinin sadece, “Statükonun Allah'ı Ankara'dadır” ifadesine karşı, “Bu alçaklıktır” diye bir ifadesi bulunduğunu belirten Erdoğan, bunun dışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı eleştiriler yönelttiğini, ancak hakaret etmediğini anlattı.
Erdoğan, “Benim zaten yetişme tarzım, aldığım terbiye, ne Kılıçdaroğlu'na ne Bahçeli'ye hakarete müsaade etmez” dedi.
“Yalnız Kılıçdaroğlu, 'Kasetle geldin' sözünden biraz alınıyor” denilmesi üzerine ise Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“O yanlış mı ama? Sayın Baykal'ı evinde ziyaret ediyor. Sayın Baykal'ı evinde ziyaret ettiği zaman çıkıyor, 'Ben aday değilim', bunu söylüyor. Hemen ertesi gün de aday olduğunu açıklıyor. Bu senaryo neyin senaryosudur? Kasetin neticesi. Dolayısıyla kaset mağduru bir genel başkan var. Ama öbür taraftan da kaset mamulü bir genel başkan. Ortada böyle bir tablo var. Bundan alınan kişi, şu anda öyle hakaretler yapıyor ki, ben artık bunların çoğunu zaten duymuyorum. Avukatlarım hemen gereğini yapıyor. Şu ana kadar da 3 tane dava zaten kazanılmış vaziyette. Seçim sonrası herhalde çok daha fazlasıyla neticelenir diye düşünüyorum. Çünkü bunların bizim hukukumuzda da yeri yok. Böyle şeyleri söyleyemezsin. Hele hele bir siyasi partinin genel başkanına bu tür şeyler yakışmaz. Ben inanıyorum ki CHP'ye gönül vermiş kardeşlerim de MHP'ye gönül vermiş kardeşlerim de, hatta BDP'ye gönül vermiş kardeşlerim de genel başkanlarının veya yöneticilerinin kullandıkları bu dili 12 Haziran'da cezalandıracaktır.”
“OKYANUS ÖTESİ NEYSE, ADINI SÖYLEYİVER”
Başbakan Erdoğan, siyasilere ilişkin olduğu savunulan kasetlerle ilgili soru üzerine, bunun bireysel bir olay olduğunu belirtti. Bununla bir partiyi değerlendirmenin, yargılamanın ve genel başkanla bunun arasında bir irtibat kurmanın doğru olmayacağını ifade eden Erdoğan, olayın da şüphesiz rahatsız edici olduğunu kaydetti.
Kimin böyle bir şeyle uğraştığını bilemediğini, ancak teknolojinin bu kadar ileri olduğu bir dönemde, görüntülerin sorumlularını bulup, ortaya çıkarmanın zannedildiği gibi kolay olmadığını ifade eden Erdoğan, yargının, bu görüntülerin yayınını durdurduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Fakat, burada Sayın Bahçeli'nin, bu işin okyanus ötesinden yönetildiği gibi bir yaklaşımın içine girmesi çok çirkin. Böyle bir olayı kalkıp da okyanus ötesi bir yaklaşımla ortaya koyması... Kalk o zaman okyanus ötesi neyse bunun adını söyleyiver. Okyanus ötesinde ne var? Bunu ben anlarım da, ülkemde belki milletimin tamamı anlamayabilir. Ama böyle dedikçe tabii, bunlar da ortaya çıkacak. Bunu kalkarsın çok açıkça ortaya koyarsın. Asıl bu yaklaşım çok rahatsız edici. Bir yerlere fatura ediyorsun. Bu yanlış bir şey. Kendi iç çekişmenizi buraya fatura etmenin anlamı yok. Kaldı ki içerideki böyle bir durum neticesinde niçin istifa istiyorsun? Asıl yanlış burada. Yapman gereken ihraçtır. Yaparsın ihracını, kendi duruşunu ortaya çok farklı bir biçimde koyarsın. Burada olması gereken budur. Bu her partide olabilecek de bir durumdur. Çünkü bireysel bir konu. Bunu yaptıkları zaman mesele onu orada bırakmamaktır.”
Başbakan Erdoğan, ancak bir konuyu açıkça ortaya koymak istediğini bildirerek, “bu tür ahlaki olmayan konulara, gayri meşru olaylara, 'Özelidir', 'Özel hayata müdahaledir' demeyi, halkının yüzde 99'u Müslüman olan toplumun ahlaki değerlerine ters yaklaşım olarak bulduğunu” kaydetti.
Erdoğan, “Doğru bulmuyorum ve bunlarla da bizim ortak mücadele etmemizin gereğini iddia ediyorum. Çünkü, bunlar siyasetin içinde, eğer temsil noktasında olurlarsa, bizim Türk siyasetinin geleceği sıkıntıda, demektir. Çünkü siyasetin içinde yer alanların, her alanda örnek insanlar olması lazım” dedi.
Başbakan Erdoğan, “Kaset olayı için 'Kendi iç çekişmeleri' dediniz. Bu bir tespit mi?” sorusu üzerine, “Gördüğümüz o. Ciddi sıkıntı var kendi içlerinde. Buralarda niçin şu olmadı, niçin bu olmadı, veyahut da bazı duyumlarımız var. Bu duyumlar neticesinde görünen bu. Temenni ederiz ki süreç böyle devam etmez. Gazetelerden de okuyoruz. Söylüyorlar, 'Şu kadar daha kaset var' diye” ifadelerini kullandı.