Güncelleme Tarihi:
Trtturkhaberdar.com sitesinin bildirdiğine göre, Başbakan Erdoğan, Corriere della Serra'nın sorularını şöyle cevaplandırdı:
- Dışişleri Bakanı Davutoğlu son konuşmasında Türkiye’nin Ortadoğu’daki değişime öncülük edeceğini ifade etti. Siz bölgenin lideri olmaya istekli misiniz?”
- Biz yönetecek ya da değişimin lideri olacak pozisyonda değiliz ama attığımız adımlardan esin alacak insanlar vardır tabi. Türkiye bir din devleti değil, parlamenter bir cumhuriyettir. Biz İslam’ın demokrasi ile uyum içinde olabileceğini gösterdik. Eğer halka baskı yapan otokrat rejimler olursa, halk o zaman değişmeye çalışır, biz de onlara bunu yapacak yolu yani parlamenter sistemi gösteririz. Şu ana kadar da bizden tavsiye isteyenlere elbette ki yardımcı olduk”.
- Suriye’deki durum artık çığırından çıktı ve binlerce mülteci de ülkenizde sığınak buldu. Sizce Esed için hala bir gelecek var mı? Askeri seçeneği ciddi olarak düşünüyor musunuz?”
- Esed rejimi sona erdi. 10 bin ölü, Türkiye’ye sığınmış 25 bin, Ürdün’e sığınmış 100 bin mülteci var. Eğer bir devlet kendi halkına baskı uygular, onlara topla, tankla saldırırsa, yüz binlerce insan ülkeyi bırakıp kaçarsa adalet bunun neresinde? Biz Suriye ile 900 kilometrelik bir sınırı paylaşıyoruz. Ve her zaman önemli arkadaşlık ilişkilerimiz oldu. Maalesef Esed güvenimize saygı göstermedi. Tunus’ta bir şeyler değişmeye başladığı zaman biz kendisini uyardık. Ona; doğru yolu seç, bırak siyasi partiler doğsun, özgürlük yolunu aç, siyasi tutukluları serbest bırak dedik. Ama artık durum çok vahim. Şu ana kadar Suriye’ye karşı sabırlı olduk ama hükümet hata yapmaya devam ederse bu artık 5. maddede zikredildiği gibi NATO’nun meselesi haline gelir. Esad Annan’a verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Cinayetler devam ediyor. Güvenlik Konseyi olaylara daha ciddi yaklaşmak zorunda. AB gözlemci olarak kalmamalı. Askeri bir müdahale düşünüyor muyum? Bu sadece Türkiye’nin meselesi değil. Güvenlik Konseyi’nin ve Arap Birliği’nin somut adımlar atması lazım”.
- Dört yıl önce Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler çok iyiydi ve tüm bölge için umudu temsil ediyordu. Ama bugün bu ilişkiler sonsuza dek zedelenmiş gibi gözüküyor. Yeniden tamir etmek sizce mümkün mü?”
- Doğru, Türkiye İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki idi ama bizim açımızdan büyük hatalar yaptılar. İsrail’in insani yardım filomuza saldırması affedilemez. Ve bu uluslararası sularda oldu. Dokuz kişi öldü ve ölenlerin üzerinden bazıları yakından ateşlenmiş 30’dan fazla mermi çıkarıldı. İsrail’e şartlarımızı söyledik: özür dilenmesini, kurbanların ailelerine tazminat ödenmesini ve Gazze kuşatmasının sona erdirilmesini istiyoruz dedik. Bugün Gazze halen kuşatma altında ve hatta ara sıra bombalanmakta. Eğer bu şartlar yerine getirilmezse ilişkilerimiz hiçbir zaman normale dönemez”.
- Ankara bugün her zamankinden daha fazla doğuya dönük. AB’ye girme isteği ne durumda? Siz bunu artık kapanmış bir başlık olarak mı görüyorsunuz?”
- Hayır, alakası yok! Sizin de bildiğiniz gibi biz 1996 yılında gümrük birliğinin sadece tam üyelik ile elde edilebilen bir parçası olduk. Ama şimdi AB üyeleri bizi birliğe almamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Neden? Evet, biz NATO’daki tek Müslüman ülkeyiz ama bu ortak değerlerimiz olan Ortadoğu ülkeleri ile olan ilişkilerimizi zedelemiyor. Sizi temin ederim ki AB üyesi olmak için elimizden geleni yapacağız. Ama onlar sözlerini tutmuyorlar. Bu hataları yapmaktan vazgeçeceklerini ve bizi birliğe alarak büyük bir küresel aktör olma fırsatını geri tepmeyeceklerini ümit ediyorum”.
- Ya İtalya ile ilişkiler? Roma’ya gelmek üzeresiniz, Başbakan Monti ile görüşeceksiniz. Siyasi ve ticari ortaklığın geleceği neler olacak?”
- Mario Monti ve delegasyonu ile zaten Güney Kore’deki zirve esnasında tanışma fırsatım olmuştu. Hükümetler arasındaki bu görüşme bence özel bir önem taşıyor. Yanımda 8-9 bakan getireceğim ve her biri kendi mevkidaşı ile bağımsız görüşmeler yapacak. Amaç, iki ülke arasında zaten 21,5 milyar dolara ulaşmış olan ticareti daha da arttırmak. Bu iyi bir rakam ama hala yeterli değil. Türkiye’de 900 İtalyan şirketi faaliyet gösteriyor ve krize rağmen bu rakam 2002 yılından itibaren artış gösterdi. Bunu daha da iyileştirmek istiyoruz.”
- 23 Nisan’da başörtülü eşiniz Emine Hanım ile parlamentodaki resmi resepsiyona katıldınız. Ve bunu yaparken de bir tabuyu yıkmış oldunuz. Başörtüsü laik devlet için bir tehdit mi teşkil ediyor?”
- Laik bir devlet din özgürlüğünü ayrı tutmaz. Laiklik tüm inançlara aynı mesafede durur. Halbuki Türkiye’de bu, eğitim haklarına da zarar verecek şekilde, Müslümanlara baskı aracı olarak kullanılmış. Biz tüm dinlere aynı hakkı garanti altına alıyoruz. Ben bu haksızlığa çare bulmaya çalışıyorum. Kadınların başörtüsü takmalarına engel olmak neden? ABD’de, İtalya’da ya da Avrupa ülkelerinin çoğunda bu tarz bir yasa yok. Ben bu meselenin çabuk çözüleceğini düşünüyorum”.
- Türkiye’de yüzden fazla gazeteci hapiste. Bu rakam ifade özgürlüğünü garanti altına alan demokratik bir ülke için biraz fazla değil mi?”
- Rakam yanlış, burada gerçek gazeteciler söz konusu değil. Bu kişilerin %90’ı yazdıklarından dolayı değil, terörist faaliyetlere dahil oldukları için hapisteler. Kısa bir süre önce İngiltere’de 50 gazeteci tutuklandı ama kimse ağzını açıp bir şey demedi. Türkiye’de olunca yaygara kopuyor! Bunlar sadece propaganda. Ben okuduğum bir şiir yüzünden mahkumiyet almış biri olarak fikir özgürlüğüne her şeyden daha fazla önem veriyorum. Benim için fikir özgürlüğü dokunulamaz bir hak”.