Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Beştepe Sergi Salonu’nda düzenlenen Uluslararası Demokratlar Birliği heyetini kabulündeki konuşmada, özetle şu mesajları verdi: “Sözlerime Rusya’nın bugün (dün) erken saatlerde Ukrayna topraklarına başlattığı askeri harekâtı kabul edilemez bulduğumuzu ve reddettiğimizi belirterek başlamak istiyorum. Uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış, huzur ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir.
HER İKİSİ DE DOST ÜLKE
Her ikisini de dost ülkeler olarak gördüğümüz, yakın siyasi, ekonomik, sosyal ilişkiler içinde bulunduğumuz Rusya ve Ukrayna’nın bu şekilde karşı karşıya gelmesinden dolayı samimi olarak üzüntü duyuyoruz. Türkiye’nin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleyi desteklediğini biraz önce görüştüğüm Sayın Zelenski’ye ifade ettim. Kendi vatandaşlarımızla bölgedeki Tatar kardeşlerimiz başta olmak üzere Ukrayna’da yaşayan herkesin can güvenliğinin sağlanması konusunda üzerimize düşenleri yapacağız. Derin tarihi bağlarımızı ve dostluk ilişkilerimiz olan Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunların Minsk Mutabakatı çerçevesinde diyalog yoluyla çözülmesi çağrımızı tekrarlıyoruz. Nitekim dün (önceki gün) Sayın Putin’le görüşmek suretiyle kendisine bunları ifade etmiştim.
TÜRKİYE BİR AVRUPA ÜLKESİDİR
Geçen asrın başına kadar bugün üzerinde çok sayıda Avrupa ülkesinin yer aldığı topraklar bizim vatanımızın parçasıydı. Bugün de bölgemizle Avrupa kıtasının ayrılmaz bir kısmını oluşturuyoruz. Balkanlar’dan Orta ve Doğu Avrupa’ya kadar her yerde tüm kazıma, yok etme çabalarına rağmen hâlâ izlerimizi takip ederek kıtanın her köşesinde bunları görmek mümkündür. Böylesine tarihi bir gerçekliğin olduğu yerde hiçbir Türk vatandaşı kendini dışlanmış, ötekileşmiş hele hele aşağılanmış hissedemez.
İNSAFLARINA TERK EDEMEYİZ
Vatandaşlarımızı marjinal örgütlerin, ülke ve millet düşmanı yapıların insafına terk edemeyiz. PKK ve FETÖ gibi yapıların köken ve mezhep ayrımcılığı üzerinden insanlarımızı bölmeye çalışanların oyunlarını birlikte bozacak, tuzaklarını beraberce başlarına geçireceğiz. Avrupa’daki seçimlerde parlamentolara giren şahıslara baktığımızda isimleri Türk ve Müslüman kökenli olsa da maalesef çoğunun milletimizle gönül bağı kopmuş kişilerden oluştuğunu görüyoruz. Bu profilin Avrupa’daki vatandaşlarımızın duruşunu yansıtmadığını iyi biliyoruz. Bektaşi ve Aleviler üzerinde oynanan oyunun şimdi Avrupa İslamı gibi girişimlerle tüm Müslümanlara teşmil edilmek istendiğini görüyoruz. Dernekler ve camiler üzerinde giderek yoğunlaşan baskıları siyaset ve hukuk kanalları üzerinden etkisiz hale getirmenin çaresine bakmalıyız.”