Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erciyes Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'ne katıldı.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite öğrencilerine, akademik ve idari personeline yeni akademik yılda başarılar diledi.
Kayseri'de bugün dolu bir gün yaşadıklarını ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın desteğiyle yapılan caminin açılışını yaptıklarını anımsatan Erdoğan, külliye olarak inşa edilen caminin, Kayseri'ye bir farklılığı kazandırmış olacağını söyledi.
Toplu açılış töreninde ise tek seferde toplam bedeli 1 katrilyon 640 trilyon lira olan 137 kalem eserin açılışını yaptıklarını dile getiren Erdoğan, bu eserler arasında Erciyes Üniversitesinin Spor Bilimleri Fakültesi ek binası ve antrenman salonlarının da bulunduğunu bildirdi. Erdoğan, tüm bu yatırımların Kayseri’ye kazandırılmasında emeği geçenlere teşekkürlerini iletti.
Kayseri'nin sanayide, ticarette ve üretimde Türkiye'nin lokomotif şehirlerinden biri olduğuna işaret eden Erdoğan, şehrin, hayırseverlerin eserleri, müteşebbislerin ve kamunun yatırımlarıyla büyümeye, kalkınmaya ve Türkiye'nin cazibe merkezlerinden biri olmaya da devam edeceğini söyledi.
Erciyes Üniversitesinin de bu süreçte şehrin ekonomik, ticari ve kültürel hayatının gelişmesi için her türlü katkıyı vereceğine inandığını vurgulayan Erdoğan, "Şu gerçeği hepimiz çok iyi biliyoruz; üniversitelerin destek olmadığı, öncülük etmediği bir kalkınma hamlesinin hedefine ulaşması mümkün değildir. Halktan kopuk, şehrinden kopuk, ülkenin ve milletin dertlerinden kopuk bir üniversitenin ne kendisine ne de memlekete bir faydası olur." diye konuştu.
"EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT"
Erciyes Üniversitesinin bu noktada rüşdünü ve başarısını ispat etmiş bir kurum olduğunu söyleyen Erdoğan, üniversitenin yıllardır akademik çalışmaları yanında Kayseri'nin ekonomik ve sosyal hayatına da damga vurduğunu ifade etti.
Üniversite-sanayi iş birliğinin en güzel örneklerinden birinin Kayseri'de sergilendiğini belirten Erdoğan, "Erciyes Üniversitesi akademik özgünlükten ve kaliteden taviz vermeden pratiğin yani gerçek hayatın bir parçası olmaya daima önem vermiştir. Bu çabaların Kayseri'nin Orta Anadolu'nun bir üretim üssüne dönüşmesinde, müteşebbislerimizin yurt dışına açılmasında büyük rolü olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Üniversitemizin de destekleriyle Kayseri sanayisi Anadolu kaplanları dediğimiz başarı hikayesine imza atmıştır." diye konuştu.
Erciyes Üniversitesinin 53 bin öğrencisi içerisinde, 105 farklı ülkeden bin 717 misafir öğrencisinin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Görüldüğü gibi Erciyes Üniversitenin kalitesi sadece ülkemizde değil yurt dışında da gayet iyi biliniyor. Uluslararası öğrencilerin üniversitemize yönelik ilgisinin sürekli artmasını bunun bir tezahürü olarak görüyorum." dedi.
Şehirle kurduğu yakın ilişkinin üniversiteye de ciddi faydaları olduğunu söyleyen Erdoğan, Erciyes Üniversitesine ait altyapı ve hizmet binalarının çok önemli bir bölümünün Kayserili hayırseverler tarafından yaptırıldığını bildirdi. Başbakanlığı döneminde bu eserlerin bir kısmının açılışına katıldığını anımsatan Erdoğan, "Kayserili kardeşlerimiz, Erciyes Üniversitesine 'bizim üniversitemiz' diyerek sahip çıktı ve destek oldu. Böylece üniversitemiz, kısa zamanda ülkemizin önde gelen yüksek öğrenim kuruluşlarından biri haline geldi. Bu kazanımın korunmasını da son derece önemli buluyorum. Önümüzdeki süreçte üniversitemizin hem reel sektörle geliştirdiği iyi ilişkileri hem Kayserili kardeşlerimizle tesis ettiği o gönül bağını daha da kuvvetlendireceğine inanıyorum." dedi.
"16 YILDA ÇOK BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM"
Ülke olarak son 16 yılda çok büyük bir dönüşüm yaşadıklarını, bu dönüşümün sadece ekonomide, yatırımlarda, demokrasi ve siyasi temsilde değil üniversitelerin standartlarında da pek çok başarıya imza attıklarını dile getiren Erdoğan, "Son 16 yıldaki değişim sadece üniversite, öğretim görevlisi veya öğrenci sayılarında gerçekleşmemiştir. Elbette bu alanlarda cumhuriyet tarihimizin tamamında yapılanlardan kat be kat fazlasını 2002'den bu yana hayata geçirdik." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 76 üniversiteden aldıkları üniversite sayısını, 206'ya çıkardıklarını, 2002 yılında 2,5 katrilyon lira olan yüksek öğretim bütçesini 2018 yılında yaklaşık 28 katrilyon liraya yükselttiklerini, 2002'de 494 olan meslek yüksek okulu sayısını 996'ya, 171 olan yüksek okul sayısını 464'e taşıdıklarını dile getirdi.
Üniversite öğrencisi sayısını 1 milyon 656 bin 18'den bugün 7 milyon 616 bine ulaştırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Geçenlerde Almanya seyahatimde sordum, Şansölye bana şunu söyledi, 'yaklaşık 3 milyon üniversite öğrencimiz var' dedi. Bizim işte sayı bakın ortada, neredeyiz, bizimki de yaklaşık 8 milyon. Belki keyfiyet kemmiyet meselesi, tartışılabilir, ayrı bir konu. Yani bugün keyfiyette iyi değilsek bile yarın inanıyorum ki keyfiyette de biz onları yakalayacak ve aşacağız. Bunu kimlerle yapacağız? Hocalarımızla yapacağız. Onun için bizim güzel bir sözümüz var, 'eser müessiriyle değerlidir.' Onun için hocalarımız da kendi değerlerini, eserleri olan öğrencileriyle yükseltecektir. Bu konuda kendilerine büyük görev düşüyor."
BURS MÜJDESİ
Erdoğan, 16 yıl önce burs/kredi olarak ayda 45 lira verildiğini hatırlatarak, ocak ayından itibaren lisans öğrencisine 500, yüksek lisans öğrencilerine bin, doktora öğrencilerine bin 500 lira burs/kredi vermeye başlayacaklarını söyledi.
Bu yıl karşılıksız burs verilen öğrenci sayısının 150 bini bulduğunu kaydeden Erdoğan, 2002'de günlük 50 kuruş olan yurtlarda kalan öğrencilerin yemek yardımını toplamda günlük 12,5 liraya çıkardıklarını vurguladı.
Erdoğan, 3 bin 567 spor tesisi ve 286 gençlik merkezinde gençlerin sosyal, kültürel gelişimi için her türlü imkanı sunduklarını belirterek, bütün bu yatırımların üniversitelerin, öğrencilerin ve ailelerin omuzlarından çok ağır bir yükü kaldırdığını dile getirdi.
"BİZ ÖĞRENCİYE ÜNİVERSİTEYİ ARATMADIK, AYAĞINA GÖTÜRDÜK"
Asıl büyük değişimin üniversitelerin rolünde ve konumunda yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Uzun yıllar ülkemizde üniversiteler ya öğrenci olaylarıyla ya da ideolojik dayatmalarla anılageldi. Özgürlüğün ve bilimsel düşüncenin merkezi olması gereken kurumlar, daha çok yasaklarla, çatışmalarla, ikna odalarıyla veya kapılarında gözyaşı döken başörtülü kızlarımızla gündeme geliyordu." diye konuştu.
Öğrenciliğinin sağ sol çatışmalarının birçok üniversiteyi esir aldığı kasvetli bir döneme denk geldiğini anlatan Erdoğan, aynı şehirden gelen, aynı mahallede senelerce birlikte oynamış gençlerin siyasi kamplaşmanın kurbanı olduğunu aktardı.
"Biz öğrenciye üniversiteyi aratmadık, üniversiteyi öğrencinin ayağına götürdük." diyen Erdoğan, en büyük başarılarının bu olduğunu söyledi.
"SOKAKLARI SAKİNLEŞTİRMEK YERİNE KIŞKIRTMAYI YEĞLEDİLER"
"Hakkari'deki bir gencin Ankara'ya, İstanbul'a geldiğinde kalabileceği bir yer var mı?" endişesini ortadan kaldırdıklarını belirten Erdoğan, Hakkari, Kars, Ağrı, Şırnak'a üniversite kurduklarını anlattı.
Türkiye'nin 81 vilayetinde üniversitelerin olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Herhalde bunları görmemek çok büyük nankörlük olur. 1980'de Türkiye'yi darbe ortamına sürüklemenin hesabını yapanlar, bu planlarını hayata geçirmek için 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi olayların fitilini yine kampüslerden ateşlediler. Besledikleri veya kandırdıkları provokatörler aracılığıyla üniversite gençlerini birbirine düşürdüler. Ellerinde her türlü imkan bulunduğu halde sokakları sakinleştirmek yerine kışkırtmayı yeğlediler. Olaylara müdahale etmek yerine aylarca kendi ifadeleriyle darbe şartlarının olgunlaşmasını beklediler. Darbe sonrasında da adaleti yine kendi ifadeleriyle bir sağdan bir soldan asarak sağlayacaklarını düşündüler. Böylece milletin vicdanında çok uzun yıllar kapanmayacak yaralar açtılar."
"SOKAKLARI KARIŞTIRMAK DAHİL HER YOLA BAŞVURMUŞTUR"
1980 öncesinde sahnelenen bu oyunun ilk kez yaşanmadığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'de daha sonra her 10 yılda bir tekrarlanacak antidemokratik müdahale kapısını açan 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunu vurguladı. Bu darbenin siyasi tarihe kapkara bir leke olarak kazındığını dile getiren Erdoğan, 12 Eylül darbesiyle 27 Mayıs darbesi arasında önemli benzerlikler bulunduğuna dikkati çekti.
Merhum Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanın asılmasıyla sonuçlanan 27 Mayıs darbesinin taşlarının, dönemin ana muhalefet partisiyle aynı zihniyete sahip kimi rektörler tarafından döşendiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dönemin ana muhalefet partisi sandıkta bileğini bükemediği Menderes'i darbeyle alaşağı etmek için sokakları karıştırmak dahil her yola başvurmuştur. Darbeden bir yıl önce Kayseri'de yaşanan hadisler bunun en çarpıcı örneğidir. Dönemin ana muhalefet lideri, Kayseri'ye gerilimi düşürmek için değil, ateşe benzin dökmek için gelmiştir. Nitekim Kayseri'deki olaylardan sonra diğer illerimizde de benzer tezgahların devreye alındığını görüyoruz."
Erdoğan, 27 Mayıs öncesinde bir taraftan bunlar yaşanırken diğer taraftan kimi üniversitelerin darbeyi meşrulaştırmak için adeta seferberlik ilan ettiklerini anlatarak, şöyle dedi:
"1960 darbesiyle başlayan bu kötü gelenek, ne yazık ki hem 12 Mart muhtırasında hem 12 Eylül darbesinde hem de 28 Şubat müdahalesinde birçok üniversitemiz tarafından sürdürülmüştür. Özellikle 28 Şubat döneminde mevcut hükümeti devirmek için oluşturulan beşli çeteye, daha sonra ana muhalefet partisinin de milletvekilliğini yapmış olan kimi profesörlerin verdikleri destek hiçbir zaman unutulmayacaktır. Bu sözde akademisyenler, sadece darbe çığırtkanlarına destek vermekle kalmamış kendileri yönetici oldukları üniversiteleri adeta Nazi kamplarına çevirmişlerdir."
"UZAYA FÜZE GÖNDERDİNİZ DE BAŞÖRTÜSÜNE Mİ TAKILDI?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite girişlerine kurulan ikna odaları, kılık kıyafetinden dolayı kapı dışarı edilen öğrencilerin, dereceye girip ödül almaya hak kazandığı halde ağzı kapatılarak sahneden indirilen genç kızların görüntülerinin o dönemin utanç sahneleri olarak hafızalara kazandığını söyledi.
Birincilikle okulunu bitiren bir kıza diplomasının verilmemesine ilişkin Erdoğan, "Bu yenilir yutulur bir iş mi? Bu katlanılır bir iş mi? Neymiş, başında başörtüsü varmış. İşte bu millet, bunları affetmedi ve affetmeyecek. Siz, uzaya füze gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı? Bu nasıl bir yaklaşımdır?" sözlerine yer verdi.
Okulunda birinci olan bir kızın tekme tokat sahneden indirilmesini bir baba olarak kabullenmesinin mümkün olmadığını, aynı şeyleri annelerin de yaşadığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Buradaki hocalarımızın o sıkıntılı dönemlere ya öğrenci ya da genç bir akademisyen olarak yakinen şahit olduklarını düşünüyorum. Türkiye'nin son 16 yılda bu kara günlerin izini silmesini demokrasimiz adına çok önemli görüyorum. Hem mesleğinin onurunu koruyan akademisyenlerimiz hem de üniversite kapılarında gözyaşı döken evlatlarımız üzerinde ağır bir travma bırakan o günler hamdolsun artık tarihe karışmıştır."
Kızının, ülkesinde başörtülü olduğu için okuyamadığını hatırlatan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Bu ne büyük çelişkidir? Bana diğer ülkelerin liderleri, 'Niçin senin kızın burada?' dediklerinde 'Başörtüsünden dolayı benim ülkemde okuyamadı.' dediğimde bana o liderler, 'Nasıl olur?' diye sordular. 'Maalesef böyle.' dedim. 'Sizin ülke Müslüman değil mi?' dediler, 'Halkı Müslüman.' dedim. Başka bir şey diyemedim.
Üniversiteleri bilim ve araştırma yerine vesayetin ideoloji üretim merkezleri olarak gören zihniyeti hep birlikte çöpe attık. Türkiye son 16 yılda sadece ekonomide, eğitimde, sağlıkta, altyapıda, üst yapıda değil aynı zamanda üniversitelerimizin özgürleşmesinde de büyük bir devrime imza atmıştır. Açık ve net ifade ediyorum, nasıl şafağın ışıkları gecenin karanlığına alışmış gözleri kamaştırırsa yeni Türkiye'nin aydınlığı da bu karanlık dönemlerden nemalanan çevreleri rahatsız ediyor."
"PLANLARIN TETİKÇİLİĞİ"
Erdoğan, "Bunların kimi üniversiteleri adeta marjinal örgütlerin eğitim kampına dönüşmesinden rahatsızlık duyduğunu da göremezsiniz. Bunların akademik hayatımızdaki çoraklığı nasıl gidereceğimize dair bir teklifine de rastlayamazsınız. Çünkü bunların varoluş gayesi akademik tekamül değil, ait oldukları planların tetikçiliğini yapmaktır." diye konuştu.
En büyük rahatsızlığın da senelerdir pervasızca kullandıkları imtiyazları kaybetmelerinden kaynaklandığını ifade eden Erdoğan, tahammülsüzlüklerinin asıl sebebinin bu olduğunu kaydetti.
"TÜRK ÜNİVERSİTELERİ, EN GÜÇLÜ DÖNEMLERİNİ YAŞIYOR"
Siyasi edebi, entelektüel ahlakı bir tarafa bırakarak, saldırmalarının nedeninin de aynı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Biz, elbette dünyaya, marjinal ideolojilere adeta at gözlüğünden bakan bu çevreleri nazarı dikkate almadık almıyoruz. Türk üniversitelerinin tarihlerinin en özgür, en bağımsız, en güçlü dönemlerini yaşadıklarını gayet iyi biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında uygulamaya konulan tedbirlerin, üniversitelerin terör muhiplerinden arındırılmasına katkı sağladığını bildiren Erdoğan, hiçbir medeni devletin terörün üniversitelerde mayalanmasına müsaade etmeyeceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "DAEŞ ve El Kaide sembolleriyle koridorlarının doldurulduğu hiçbir batı üniversitesi bulamazsınız. Berlin veya Paris'te terör eylemi sırasında hayatını kaybeden teröristler için anma merasimleri düzenlenen üniversitelere rastlamayamazsınız. Çünkü dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde terör propagandası yapmak, fikir ve düşünce özgürlüğü olarak kabul edilmez. Hele hele terör savunuculuğunu, devletin kendisine sağladığı imkanlarla yapmak, hiç kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir." dedi.
"ZİHNİNİ PENSİLVANYA ŞARLATANINA ZİMMETLEYENLERE KARŞI YAPTIRIM UYGULANDI"
Erdoğan, zihnini Pensilvanya şarlatanına zimmetleyenlerle hendek ve çukur terörünü kutsayanlara karşı yaptırımlar uygulandığını belirterek, "Belli ideolojik kimliklerin, belli üniversiteleri esir aldığı çarpık yapının kısmen hala sürdüğünün farkındayız." ifadesini kullandı.
Bu durumun zamanla değişeceğine inandığını ve üniversitelerin adı gibi evrensel kimlik taşıması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Bir üniversiteyi aynı dünya görüşünün renklerine boyamak, adı üniversal, yani evrensel olan bir kuruma yapılabilecek en büyük kötülüktür." değerlendirmesinde bulundu.
Her alanda olduğu gibi üniversitelerde de tek tipçiliğe karşı olduklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumsal farklılıkların üniversitelere yansımasına çok büyük önem verdiklerini bildirdi.
"MAZERET ÜRETEREK BAŞARI YAKALANMAZ"
Türkiye'nin tüm renklerinin, zenginliklerinin üniversitelerde olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Şiddete bulaşmadığı, terörü kutsamadığı sürece ne kadar aykırı ne kadar rijit olursa olsun her görüşe üniversitelerimizde yer vardır, yer olmalıdır. Diğer türlü, üniversitelerimizin akademik başarı skalasında yükselmesi de mümkün değildir. Hayatın her alanında başarının anahtarı sıkıntılar, zorluklar, yokluklar karşısında yılmadan hedeflerimiz doğrultusunda yürümeyi göze almaktır. Engellere yoğunlaşarak, bahanelere sarılarak, mazeret üreterek başarı yakalanmaz. Bu en kolay olanıdır. Asıl mesele yeise düşmeden, Allah'ın yardımına güvenerek, sorumluluklarımızı bihakkın yapmak, zoru kolay kılacak güçlü bir iradeye sahip olmaktır. İşte biz son 16 yılda bunu başardık."
Geceyi gündüze katarak önce hayalleri hedeflere, sonra hedefleri de gerçeğe dönüştüklerini bildiren Erdoğan, bir an olsun karamsarlığa, ümitsizliğe kapılmadıklarını, eski Türkiye sevdalılarının menfi propagandalarına kulak asmadıklarını aktardı.
Milletin kendilerine verdiği emaneti, sokak çapulcularına, ihanet çetelerine, terör örgütünün vandallarına teslim etmediklerini kaydeden Erdoğan, "İstiklal Marşı şairimizin şu veciz ifadelerini kendimize rehber kıldık, 'Allah'a dayan saye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.'" diye konuştu.
"NE MASAYI NE ARAZİYİ BİRİLERİNE BIRAKARAK BU MÜCADELE SÜRDÜRÜLMEZ"
Erdoğan, hakka inandıklarına, halka güvendiklerine, doğru bildikleri yolda emin adımlarla ilerlemenin mücadelesini verdiklerine işaret etti.
Bugün Türkiye'nin, 16 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak bir ülke konumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Suriye'den Irak'a kadar bölgesel meselelere müdahale eden, bekası için gereken her türlü tedbiri uygulamaya koyabilen bir ülkeyiz ve masadayız, aynı zamanda arazideyiz. Ne masayı ne araziyi birilerine bırakarak bu mücadele sürdürülmez. Ancak geldiğimiz aşamayı asla yeterli görmüyoruz. Türkiye bulunduğu konum itibarıyla küçük düşünerek, içe kapanarak, 'Küçük olsun ama benim olsun' anlayışıyla yoluna devam edemez. Standartlara uyan değil, standartları belirleyen, bilgiyi tüketen değil üreten, takip eden değil takip edilen bir ülke olmak zorundayız. Bu hedeflerimizi gerçekleştirmede devlet ve millet olarak bize güç verecek destek olacak müesseselerin başında üniversiteler geliyor. Biz üniversitelerimizin adını başka şeylerle değil, bilim, sanat ve kültür hayatına yaptığı katkılarla duyurmasını istiyoruz. Kayseri'nin son 40 yılına damga vuran Erciyes Üniversitemizin bu konuda da öncülük edeceğine inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışı yapılan eserlerin hayırlı olması temennisinde bulundu, üniversitenin mensuplarına ve öğrencilere yeni akademik yılda başarılar diledi.
NOTLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının öncesinde Rektör Prof. Dr. Mustafa Çalış, Erdoğan'a verilecek fahri doktoraya ilişkin Üniversite Senatosu'nun kararını okudu.
Çalış, "Başta bilim olmak üzere sağlık, teknoloji, eğitim dünyasına katkıları ve ülkemize kazandırdığı yüksek onurun takdir ve şükran ifadesi olarak" Erdoğan'a "Sağlık Yönetimi Alanında Fahri Doktora" tevcih edilmesinin oy birliğiyle kabul edildiğini aktardı.
Çalış, daha sonra Erdoğan'a cübbe giydirerek, fahri doktorayı tevcih etti.
Konuşmaların ardından eylül ayı içerisinde açıklanan dünyada tıp bilimine yön veren bilim insanları arasında yer alan Erciyes Üniversitesi'nden iki akademisyene ödülleri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edildi.
Törende, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile çok sayıda akademisyen de yer aldı.