Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, partisince Anıtpark'da düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, bugün dünyada, Türkiye'nin başarısının konuşulduğunu ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bugün dünya başkentlerinde sesiz devrim konuşuluyor. Bugün Sidney'den Ottova'ya, Cape Town'dan New York'a, Tokyo'dan Saraybosna'ya, Beyrut'dan Kahire'ye kadar her yerde Türkiye'nin dik duruşu konuşuluyor. Bugün mazlum topluluklar, milletler, şehirler Türkiye'nin dik duruşuyla, haksızlıklar karşısındaki onurlu duruşuyla yüreklerini serinletiyorlar. Çünkü bize, Türkiye'ye, milletimize, tarihimize, kültürümüze, medeniyetimize yakışan budur. Biz büyük düşünmek zorundayız, büyük hedeflere koymak, o hedeflere ulaşmak için büyük adımlar atmak zorundayız.”
Düzce'de 58'inci mitingi yaptığını, 81 vilayetin 81'inde de var olduklarını kaydeden Erdoğan, diğer partilerin ise Sivas'tan öteye gidemediklerini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
“Sonunda sayın Baykal, Mardin ve Kars'a gitti. Sayın Bahçeli de Erzurum'a gitti. Ama ben istiyorum ki hepsine gitsinler. Yani orada bizi yalnız bırakmasınlar, beraber olalım istiyorum. Bu ülke hepimizin, Güneydoğu Anadolu'da niye iki parti olsun, CHP de, MHP de gelsin, demokrasinin güzelliği burada. Doğu'ya gelsinler, niye gelmiyorlar. Tabela asmakla bu iş olmuyor, sen gel sen.”
Erdoğan, miting yaptıkları kentlerde ve ilçelerde gördükleri heyecan, coşku ve kardeşliğin her şeye değdiğini belirterek, “Van'daki kardeşlerimin gözündeki umut ışığını görmek her şeye değer. Diyarbakır'daki kardeşlerimin yüreğindeki o sevgiyi görmek her şeye değer. Dün İstanbul'daydım, Edirne'deydim, oradaki kardeşlerimi kucaklamak her şeye değer. Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğe umutla baktığını görmek inanın her şeye değer” diye konuştu.
Türkiye'nin artık toprağının canlandığını, aydınlık yarınlara doğru emin adımlarla koştuğunu anlatan Erdoğan, “Asla mola, teneffüs yok. Siz dur deyinceye kadar yola devam ediyoruz. Siz tamam deyinceye kadar yola devam ediyoruz. Ne diyoruz? Durmak yok, yola, hizmete devam diyoruz. Bu topraklara hizmetin tadına doyulur mu? Bu millete hizmetin tadına doyulur mu? İşte biz bunu yapıyoruz” dedi.
“HIZLI TRENDE ÇAY BARDAĞI DÜŞMÜYOR”
CHP Lideri Deniz Baykal ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye iktidar oldukları dönemde “Ne yaptınız?” diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:
“De ki 'Biz şunları yaptık'. Anlat, biz de teşekkür edelim. Biz, teşekkür etmesini biliriz, hiç gocunmayız, söyle. Siz bizim yaptıklarımız için hiç teşekkür etmiyorsunuz ama ben sizi davet ediyorum, gel şu hızlı trene bin. Ankara ile Eskişehir arası 1 saat 20 dakika sürüyor. 253 kilometre hızla gidiyoruz. Türkiye, dünyanın 8. hızlı tren ülkesi oldu bak, gel bin. Bak, ne oldu gör. Gel bir bin. Eskiden hızlı trene binmek için Avrupa seyahatlerinde acaba nasıl gidiyor? Ona binilirdi. Acaba çay bardağı düşüyor mu, düşmüyor mu? Bunlarla kontrol yapılırdı, gel bin. Çay bardağı düşmüyor ha. Davet ediyorum sayın Baykal, sayın Bahçeli.”
“PAZAR GÜNÜ DEMOKRASİ ŞOVU VAR”
Erdoğan, karayolu çalışmalarına da değinerek, şöyle devam etti:
“Şimdi Karadeniz'i Akdeniz'e bağlıyoruz. Yaklaşık 640 kilometre yol, 28 tünel yapacağız. 12'si bitti, devam ediyor. Ama sayın Baykal'ın bunlardan haberi yok ki. Ne oluyor, ne bitiyor haberi yok. O sadece bana küfretsin, bana hakaret etsin, bununla kendini tatmin etsin. Bir Başbakan'a hakaretlerle konuşulur mu? Bu saygısızlık nedir? Daha da ileri gitti. Ya diyor 'Telefonda hükümet eleştirilmez mi? Bir hükümete hakaret edilmez mi? Küfredilmez mi? Ağız tadıyla telefonlarda birbirimize küfredemiyoruz' diyor. Sayın Baykal böyle konuşulur mu? Bak çok çirkin, bak çocuklarımızın ahlakını bozuyorsun. illa böyle konuşacaksan gece 12'den sonra konuş veya şifreli kanallarda konuş. Çocuklar dinlemesin, duymasın. Yavrularımızın ahlakını bozuyorsun.
Tutturmuş bir televizyon da televizyon. 'Başbakan televizyona' gelmiyor. Üslubu bu olan bir insanla benim televizyonda ne işim var. Ama çok istiyorsan çık Çarkıfelek'e, çık Televole'ye. Senin orada şovmen arkadaşların var. Ben de izlerim. Ama asıl şovu benim milletim yapacak. Onun adı demokrasi şovu. Pazar günü demokrasi şovu var. Sen bu şovu nerede seyredeceksin? 22 Temmuz'da kayboldun, 3 gün yoktun, senin için kayıp ilanı verdiler. Bakalım bu defa ne kadar kaybolacaksın?”
“KAOS OLUŞTURMAYA ÇALIŞANLARIN TUZAĞINA DÜŞMEDİK”
Başbakan Erdoğan, Düzce'nin adeta Türkiye'nin özeti olduğunu ifade ederek, “Düzce bin yıldır pekişerek gelen kardeşliğimizin özeti oldu. Düzce, Doğu ile Batı'nın, Kuzey ile Güney'in, Balkanların, Kafkasya'nın kaynaştığı bir ilimizdir. İşte onun için Düzce bizim gururumuz. Bütün Türkiye'ye Düzce örneğini veriyoruz” dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aramıza nifak tohumu atmak isteyenlere tarih boyunca aldırmadık, bugün de aldırmıyoruz. Bizi birbirimize düşürmek için karanlık senaryolar peşinde koşanlara fırsat vermedik, vermiyoruz. Tahrik senaryolarıyla kaos oluşturmaya çalışanların tuzağına düşmedik, düşmüyoruz. Çetelerle, mafyayla, karanlık güç odaklarıyla mücadeleden asla taviz vermedik, vermiyoruz. İşte Baykal çıkıyor ne diyor? Ergenekon'un avukatıymış. Sayın Baykal hayırlı olsun. Bazen duyuyoruz, geçmişte de benzer şeyleri yaptın bir avukat olarak. Yargının seninle ilgili kararını da gayet iyi biliyoruz. Sen Ergenekon'un avukatısın, işte bu kardeşiniz de milletin avukatı. Farkımız bu. Türkiye'nin enerjisini tüketmek isteyeneler var. Bunu biliyoruz. Türkiye'yi içi boş tartışmalarla, sanal gerginliklerle oyalamak isteyeneler var. Türkiye'nin demokratikleşmesinden, modern, çağdaş bir ülke haline gelmesinden, küresel bir güç haline dönüşmesinden rahatsız olanalar var. Bunu biliyoruz.”
MEDYAYA ELEŞTİRİ
Erdoğan, muhalefetin, seçimden seçime ortaya çıkarak demogoji, iftira ve polemikle işi idare etmeye çalıştığını söyledi.
Düzce'nin siyasette ilginç bir yeri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yalanlara, iftiralara, çamur atma politikalarına asla tarihi boyunca prim vermedi. Düzce'yi iyi tanırım, iyi bilirim. Mert, cömert, yiğit insanların odağı olduğunu iyi bilirim.
İşte en son Baykal efendi, Mehmetçik Vakfı'nı istismar ediyor. Siyasi hırsına, yalanlarına alet ediyor. Çıkıp özür dilemedi. Açıkladım, benden, Mehmetçikten, Mehmetçik Vakfı'ndan özür dilemedi. Sayın Baykal bu ülkeyi, bu milleti yalanlarınla oyalamaya ne hakkın var? Mehmetçik Vakfı 10 yıllar olmuş, bir defa vergi muafiyeti tanın vakıflara arasına katılmış 80'li yıllarda. Kendi dönemimde izinsiz para toplama yetkisini verdik Bakanlar Kurulu kararıyla. Bunu açıkladık. Ama o hala gidiyor, başka şeyler konuşuyor. Neymiş 'Filanca derneğin izni varmış da Mehmetçik Vakfı'nın yokmuş'. Ayıptır, ayıp. Dürüst ol, dürüst. İktidarın hizmetlerini yalan yanlış rakamlarla gölgelemeye ne hakkın var? Siyasetin dilini, seviyesini bu kadar aşağıya çekmeye ne hakkın var?”
Erdoğan, “Yalan yanlış haber yapan medyayı evlerinize sokmayın. O paralarınıza yazık olur, israf etmeyin. Çünkü onlar bu ülkenin, milletin geleceğiyle oynuyorlar. Bana diyorlar ki 'medyaya bu kadar yüklenme'. Biz medyaya rağmen geldik, bu medya hiçbir zaman AK Parti'yi iktidarda görmek istemedi” diye konuştu.
AKP'nin tapusunun milletin elinde olduğunu ifade eden Erdoğan, “Onun için de evvel Allah onların destekleriyle gelmediğimiz için rahatız. Diğerleri ise hep onlarla bu işi dayanışma içinde götürdüler. Biz de diyoruz ki 'eğer bir sivil inisiyatifse, eğer bu noktada bir sivil itaatsizlikse biz bir sivil örgütüz. Bu itaatsizliği yaparız. Deriz ki bir genel başkan olarak, öncelikle partilime söylüyorum. Ama bir de halkıma sesleniyorum. Şu gazete, bu gazete demiyorum. Yalan yanlış haber yapan gazeteyi okumayın diyorum. Söylediğim bu” dedi.
MHP Lideri Bahçeli'nin, yurt dışı harcırahlarına yönelik eleştirilerini de yanıtlayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sayın Bush buraya geldiyse, sayın Obama şimdi buraya geliyorsa, Dışişleri Bakanları birkaç kez buralara geliyorlarsa, buralarda yan gelip yattığımız için gelip gitmiyorlar. Sürekli olan münasebetlerimiz, irtibatlarımız ve Ortadoğu'da, bölgedeki ağırlığımız sebebiyle oluyor ve bundan sonra da bunlar aynı şekilde olacak. ABD ile olacak, Rusya ile olacak, Avrupa, Japonya, Uzak Doğu ülkeleriyle, hepsiyle olacak. Bunlar niye bu işleri yapamadılar? İş bilenin, kılıç kuşananın.”