Erdoğan zabıtaları ayarlayan adam di mi

Güncelleme Tarihi:

Erdoğan zabıtaları ayarlayan adam di mi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 19, 2007 00:32

SİZE tanıştırmak istediğim bir Yalovalı var.Adı Mehmet.Ayakkabı boyacısı. 6 yaşında.

Henüz seçmen değil yani. Ama, fotoğrafından ne kadarını anlamanız mümkün olacak bilmiyorum, görüp de konuşmadan geçmek mümkün değildi yanından.

Alıştığımız çocuklardan değil Mehmet. Hani arabaların camına yapışanlardan, elindeki káğıt mendili satmadan şuradan şuraya gitmeyenlerden değil.

Vakur, ciddi, az konuşuyor.

BOYASIZ BOYACI

Bir boyacı sandığı var, o da en az Mehmet kadar "fotoğraflık" ve "yazılık". Boyasıyla fırçasını sormayın, yok çünkü. Bir yerlerde unutmuş ya da düşürmüş olabilir.

Olsun!

İşi çok Mehmet’in.

Boyayamazsa tartıyor.

Beni de tarttı, 10.5 kilogram geldim.

"Bu ne Mehmet?!"

"Zıplayacaksın"
dedi, "Zıpla, zıpla!"

Zıpladım, zıpladım. 5 kilogramım bu sefer.

- Nereden aldın bu tartıyı?

- Çingene pazarından.

- Sen Çingene misin peki?

- I-ıh. Roman’ım.

- Peki, Tayyip Erdoğan’ı tanıyor musun?

- Bizim zabıtaları ayarlayan adam di mi o?

Mehmet büyüyünce "klarnetçi" olmak istiyor. Şimdilik kendi ifadesiyle "düdükçü".

Mehmet’
i unutamam. Hele bir numara büyük gelen terliklerinin önünden dışarı çıkmış minicik ayaklarını, hiç.



AKP ile CHP çekişecekler belli ki. Onları MHP takip edecek. Diğer partiler yok değiller ama var da sayılmazlar.

AKP yıpranmamış ama CHP artmış

Yalova deyince aklıma feribotla deniz otobüsü geliyor. "Hızlı"sıyla, "aheste"siyle... Oysa çiçek seraları var, Termal’i var... Fakat "sefer emri" geldiği an elime feribot tarifesini aldığımdan mıdır artık... Her seçim Yalova’dayım. Bursa gibi. Zaten Yalova-Bursa bu açıdan "ayrılmaz ikili" benim için. Seçmenin tercihine baktığınızda da Yalova-Bursa ayrılmıyor birbirinden. Birinin havasını kokladığınızda öteki hakkında da bir fikir sahibi oluyorsunuz. Gelelim tuttuğum nabzın bende bıraktığı izlenimlere...

Yalova’da, Bursa’da rastlamadığım, küçük vilayetlere özgü olan bir durum var. Seçmen, yerel seçim misali, partiden ziyade adaya oy verme eğiliminde. Çünkü adayların neredeyse tamamını tanıyor. Kimi komşusu, kimi uzaktan akrabası, kimi eski belediye başkanı...

Sırf "o aday" yüzünden, "o parti"ye oy vermek istemeyenler olduğu gibi, ayıp olmasın diye komşusunun aday olduğu partiye oy verecekler de var.

Tepkili bir kesim var. Hangi partiye oy vereceğini söylemek yerine hangisine vermeyeceğini ifade eden... "AKP’ye asla!" diyen.

Bu yoklamanın ortaya çıkardığı durum şu: (Türkiye’nin her yeri için geçerlidir herhalde bu.)

1. Cumhuriyet mitingleri, DSP’yle yapılan ittifak ve bir seçmen klasiği olarak kabul edebileceğimiz "Bu olmadı, ötekini deneyelim" hali CHP’nin oylarını artırmış.

2. AKP iktidarda olmasına rağmen pek yıpranmamış. Hele 2002 seçimindeki koalisyon partilerinin (DSP, ANAP, MHP) düştüğü durumu hatırlayınca... AKP’nin durumu 1987’deki ANAP’a benziyor daha çok. Oyu azalmıştı ama birinciliğini koruyordu hani...

3. Ağar ile Mumcu MHP’ye çalışmışlar istemeden. Onların başarısız birleşme girişimi MHP’ye yaramış.

Siyasileri tartamadık

Yalova’da Mehmet’in terazisinde tartıldıktan sonra moralim yerine geldi. Çıktım meydana, sevimli ihtiyarlarından, pırıl pırıl genç kızlarına kadar siyasilerin halkın gönlünde kaç kilogram ettiğini soruşturdum. Onları tartacak teraziyi pek bulamadım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!