Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Ankara’da 7. Din Şûrası’nda İslam dünyasına saldırıların son yıllarda zirve noktasına ulaştığını, her zamankinden daha planlı ve sinsi bir saldırı olduğunu belirterek özetle şöyle devam etti: “Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da ve diğer İslam beldelerinde katliam yaparak Müslümanların soyunu kurutmaya çalışanlar apaçık ortadadır. Oysa küresel ölçekte Müslümanlara ve İslam’i değerlere saldıran gizli, sinsi düşman Gazze’dekinden çok daha fazla etki ve hasar bırakmaktadır. O gizli ve sinsi düşman her yolu ve yöntemi kullanmakla birlikte en çok da medya ve son dönemde sosyal medyayla savaşını yürütmektedir.
DİJİTAL MEDYANIN ETKİSİ
Dijital dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken, Müslümanları ve özellikle de ehli sünnet akaidini doğrudan hedef tahtasına koyuyor. Bugün çocuklar anne babalarının, ailenin, öğretmenin, mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade, üzülerek ifade ediyorum dijital medyanın talim ve terbiyesine daha fazla maruz kalıyor. Dijital alemin sadece bir kapitalist araç olmadığını sadece para kazanma, sadece eğlence amacı gütmediğini fark etmemiz gerekiyor. Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların bir taraftan ciddi paralar kazanırken, diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını yeni nesillere zerk ettiğini görüyoruz. Dijital hareket yeryüzündeki tüm semavi dinleri, özellikle de İslamı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir. Ne yazık ki bu yapay dinin müntezipleri de küresel ölçekte gittikçe artmaktadır.
ACİL ÖNLEMLER ALINMALI
Yapılması gereken çok açıktır. İlk olarak 7. Din Şûrası’nın da ana temasını oluşturan dijitalleşen dünyada diyanet hizmetleri yeniden değerlendirilmelidir. İkincisi dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalı ve hayata geçirilmelidir. Gerek din hizmetlerinde dijital dünyadan istifade ederken gerekse dijital saldırılara karşı değerlerimizi savunurken özümüz, ruhumuz; bizi var eden köklerimiz büyük bir itinayla korunmalıdır.
ORTAK DİNİMİZ, KUBBEMİZ...
Coğrafyamızdaki her milletin, her ırkın çimentosu İslam’dır. Özellikle Türkleri, Kürtleri, Arapları bir arada tutan ortak dinimizdir, ortak kubbemizdir, ortak inançlarımız ve ideallerimizdir. Dilimiz, kökenimiz, meşrebimiz, tenimizin rengi farklı olsa da hepimiz aynı iman merkezi etrafında buluşan, kucaklaşan, gönüllerini birbirine rapteyleyen müminleriz. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya işte bu iman merkezine, işte bu çimentoya yani inancımıza saldırmaktadır. İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırıların ateizm gibi, deizm gibi şamanizm gibi maskelerle kendilerini gizlediklerine tanık oluyoruz. Bir dönem Alisiz Alevilik fitnesi üzerinden yürütülen kampanyaların gayesi neyse son dönemde gündeme getirilen İslamsız Türklük furyasının gerisinde aynı emperyalist emeller vardır. Özellikle gençlerimizin zihnini bulandırmayı amaçlayan saldırılara karşı durmak mecburiyetindeyiz.”
DİN ADAMLIĞIYLA ŞOVMENLİK AYNI KİSVEDE OLMAZ
- ERDOĞAN dini konuların medya ve sosyal medyaya taşınmasına ilişkin şunları söyledi: “İlim erbabı arasında konuşulması, müzakere edilmesi gereken konular uluorta yapılıyor. Meselelere hâkim olmayanların zihinleri bulandırılıyor. Üniversitelerimiz özgürdür, ilahiyat fakültelerimiz özgürdür, hocalarımız da öğrencilerimiz de her soruyu sormalı, her meseleyi cesurca tartışmalı, hiçbir endişe duymadan rahatça konuşmalıdır. Ancak bunlar uluorta kamuoyu önünde medya ve sosyal medyada değil, ilim meclislerinde elim insanlar arasında yapılmalıdır. Sivil dini yapıların kendi içlerinde ya da kendi aralarında yaptıkları münakaşalar toplumda bu müesseselere karşı güveni aşındırmaktadır. Sivil dini yapıların bu yolla yıpratılması, birtakım sapık oluşumlara maalesef zemin hazırlıyor. Kötü örnekler toplumda umudun kararmasına sebep oluyor. Din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz. Şöhret hastalığı samimiyetin, hüsnüniyetin ortadan kalkmasına neden oluyor. Topluma örnek olması gereken kişilerin şöhret ve kudret uğruna ağırbaşlılıktan, samimiyetten uzaklaşması iki cihanda hesabı verilemez ağır bir vebaldir.”
28 ŞUBAT’I HORTLATMAYA ÇALIŞANLAR
Son yıllarda filmlerin, dizilerin, televizyon programlarının aile ile birlikte dini değerlerimizi, dindarları hedef aldığını müşaade ediyoruz” diyen Erdoğan şu uyarılarda bulundu: “Tek tük ve istisnai olumsuz örnekler üzerinden bütün dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar, dini müesseseler linç edilmekte, dindarlar ve dini değerler yıpratılmaktadır. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı, cübbeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastleri düzenlenmektedir. Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplum kesimlerimiz adeta öcü gibi gösterilmekte, tahkir ve tahrik edilmektedir. Buna sessiz, tepkisiz kalmamız mümkün değildir. Siyasi hayatımızın bütün safhalarında desteğini, duasını, hatta 15 Temmuz gecesi olduğu gibi canlarını bizden esirgemeyen insanlarımızın sırf inancı, sırf dış görünüşü dolayısıyla aşağılanmasına 3-5 kendini bilmezin reyting savaşına meze yapılmasına müsaade edemeyiz. Toplumun çimentosu olan mukaddesatımıza yönelik bu tür girişimler milli güvenlik sorunudur ve RTÜK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız bu konularda hızlı tedbirleri devreye almalıdır. 2024 Türkiye’sinde 28 Şubat’ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız, böyle bir atmosferin oluşmasına da asla fırsat vermeyiz.”