Güncelleme Tarihi:
İşte konuşmadan satır başları:
"ABD’de 4 Kasım’da yapılan seçimde dünyanın dikkatini buraya yöneltti. Uzun ve yorucu bir kampanya sonrasında ABD’de bir kırılma noktası oluştu. Bu önemli başarıdan dolayı seçilmiş Başkan Obama’yı kutluyorum.
Yeni başlangıçlar cesur kararlar almak için fırsat var. Ama bu örneklerin uygulamada kendisini göstermesi dünya tarafından izlenecektir. Sayın Obama’nın bunu başaracağına inanıyorum.
Sayın Bush’la yaşanan ilişkiler Sayın Obama ile daha ileriye gideceğine inanıyorum.
Türkiye ile ABD arasında ilişki, demokrasi ve serbest piyasa esaslarına dayanmaktadır.
Küresel ekonomi ile bütünleşmiş, son üç yılda ortalama yüzde 7 büyümüş ve 5 kıta ile ihracat ilişkisine varmış ekonomimizi hala yeterli bulmuyoruz.
Türkiye bugün ekonomisi Avrupa’da 6’ıncı dünyada ise 17 büyük ekonomi olmuş ve AB ile üyelik müzakereleri sürdüren bir ülkedir.
Ayrıca genç ve dinamik nüfusu ve gelişmiş ordusuyla önemli bir müttefiktir.
Türkiye, ABD ve Çin’in ardından müteahhitlik işleri açısından üçüncü ülkedir.
BARIŞ VE İSTİKRAR İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Ortak hedeflerimiz var. Barış ve istikrarın yerleşmesine ve barışın yayıgınlaşmasına çalışan bir ülkedir Türkiye.
1929 buhranından bu yana karşılaştığımız en çetin kriz bugün dünyanın birinci gündem maddesi.
Tüm dünyayı etkisi altına alan bu mali krizden etkilenmemek mümkün değil. Bizi de olumsuz etkileyecek. Ancak biz 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler bize ciddi ders oldu. Ve bu sürece iyi hazırlandık.
Özellikle bankacılık alanında yaşanan olayı ekonomik değil finansal kriz olarak değerlendiriyorum.
Banka alanında çok ciddi adımlar attık ve bankalarımızın bu sürece hazırlıklı girdik.
Bankalar portföyünü kaybetmemeli. Güçlenerek çıkmalı.
Parayı rahatlıklı verebilirsiniz ama asıl olan finansı yönetmektir.
Biz de sürekli özel sektörle iletişim halindeyiz.
"DOST KAZAN DÜŞMAN KAZANMA" İLKESİYLE HAREKET EDİYORUZ
G-20 çalışmalarından sağlıklı bir sonuç alınabilecek mi bana göre bu sorulması gereken bir soru.
Önceden Dışişleri Bakanları nezdinde toplanan zirve artık ülke liderlerinin toplanmasıyla yapılabilir mi? Bence bu önemli bir adım olur.
Geniş ve aktif bir dış politikamız var.
Irak’ta tüm taraflarla temas halindeyiz ve işbirliği içindeyiz. Gerek ben gerekse arkadaşlarım ve karşı taraf, karşılıklı olarak gidip geliyoruz.
Lübnan-İsrail, İsrail Filistin, Gürcistan, Afganistan, Pakistan bölgelerinde sorunların çözümü için elimizden geleni yapıyoruz.
Türkiye 2 yıllığına BM Güvenlik Konseyi’nin üyeliğini 192 üyenin 151’inin oyunu alarak kazandı.
Komşularımızla “Dost kazan düşman kazanma” ilkesiyle hareket ediyoruz. Bundan 6 yıl önce Yunanistan ile sorunlu bir ilişkimiz vardı. Bulgaristan, Romanya, Suriye ile sağlıklı diplomatik ilişkilerimiz yoktu. Şu an hepsiyle siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerimiz iyi düzeyde ve istikrara bağlı. Bu aynı zamanda dünya barışına katkı sağlamak için önemli bir adımdır.
Yine Ermenistan ile yeni bir sayfa açıyoruz. Bu adımı geliştirmek için istekli olduğumuzu bir kez söylemek istiyorum. Bu adımlarımız iyi anlaşılmalı ve desteklenmeli.
Bu adımların sonucuna ulaşması için ABD’nin önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Biz Gürcistan sorunun ardından 5’li bir oluşum için girişim başlattık.
Acaba Azerbaycan ile Ermenistan nasıl barışı yakalayacak. Biliyorsunuz Minsk sürecinde ABD ve Rusya barış için görevlendirildi. Ama yıllardır bu başarılamadı. Türkiye’nin Ermenistan arasında sorunlar çözüldükçe barış daha kolay gelecek. Rusya ile Gürcistan arasındaki sorun nasıl çözülecek.
Bu teklifi taraflara götürdük ve hepsi evet dedi. BM nezdinde yapılan görüşmelerde teyit edildi. Daha önce Koçaryan’a mektup yazdım. Sorunları çözebilmek için samimiyetle çözülmesi için adımlar attık.
AB'NİN TUTUMUNU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUZ
Diğer çözümlenmesi gereken sorun Kıbrıs’tır. 40 yıldır çözüm bekliyor. Türkiye adil ve kalıcı çözümü içtenlikle destekliyor. Türkler 2004 yılında çözüm için tercihini gösterdi.
Referandum yapılacağı sırasında AB ve ABD yetkilileri merak etmeyin ne verilecekse iki tarafa da verilecek demişlerdi. Ancak 24 Nisan 2004’te Kuzey evet dedi. Güney hayır dedi. Bir hafta sonra güney AB’ye üye kabul edildi.
Adalet bu mu. O zaman Annan bir rapor hazırladı ve bugüne kadar hiç sonucu ortaya çıkmadı.
Yeni dönemde biz bunu takip edeceğiz. İşin ilginç tarafı, AB’deki her sorunda bizim karşımıza Güney Rum kesimi çıkarılıyor. Bize onları tanımazsanız müzakereler bitmez deniliyor. Kusura bakmayın biz de her şeye evet diyemeyiz. Biz Maastricht ve Kopenhag Kriterleri açısından dersimizi iyi yaptık. Ama bunlara göre bizi kabul etmeyeceksiniz. Biz de bunları Ankara kriterleri yapar yolumuza devam ederiz.
Uluslararası toplumun bu konuda doğru adımları atmasını bekliyoruz.
TÜRKİYE, 11 EYLÜL'Ü EN İYİ ANLAYAN ÜLKELERDEN BİRİDİR
En önemli sorunlardan biri de uluslararası terördür. 11 Eylül’ü en iyi anlayan ülkelerden biri Türkiye’dir. 5 Kasım 2007’de yaptığım ziyarette Türkiye’nin karşı karşıya olduğu terör problemine karşı tavrını net bir şekilde gösterdi ve ilan etti. Bundan sonra anlık istihbarat paylaşımı başladı. Bu yaklaşımın yeni yönetim döneminde de devam etmesini umuyorum.
ABD ile Türkiye arasındaki işbirliği Afganistan ve Pakistan’da da devam ediyor.
Burada altını çizmek istediğim bir konu var. Terör konusunda şuraya veya buraya bu kadar para akıttık demek yeterli değil.
Irak’a yönelik mesela 500 milyar ya da 1 trilyon dolar akıtıldı. Benim aldığım bilgiye göre 500 milyar akıtıldı. Ama Afganistan’a bu kadar ödenek harcanmadı. Ama iki ülkenin de durumu iyi değil. Aradan 6 yıl geçmiş. Savunma Bakanlığı önünden geçtik. Hala harabe. Bunların psikolojik ve moral değerler açısından önemi var. Yıkıma uğradık veya yıkıma uğradık ama ayağa kalkıyoruz diyen halk arasında fark var.
Biz Afganistan’a para vermiyoruz ama yatırım yapıyoruz. Su, yol, okul ve sağlık anlamında yatırımlar yapıyoruz.
Önemli olan parayı vermek değil. Önemli olan paranın nereye gittiği. Para vererek değil eser vererek yardım yapıyoruz. Sudan ve Lübnan’da da böyle yapıyoruz."
ANAYASA KRİZİ SİYASİ PARTİLER YASASI'NDA DEĞİŞİKLİĞİ RAFA KALDIRDI
Bize soruyorlar Anayasa’da değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Bizde Anayasa Mahkemesi’nin sistemi ABD’deki gibi değil. Bizde Anayasa Mahkemesi en üst makamdır.
Ayrıca parlamento atama yapamıyor bu kuruma. Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir anayasa değişikliği için referanduma gitmek isteseniz bile yine Anayasa Mahkemesi’nin onayına ihtiyacımız var. Bir de 110 milletvekili bir araya geldiğinde Anayasa Mahkemesi’ne gidebiliyor. Biz siyasi partiler yasasında da bir değişiklik yapmak istiyorduk ama anayasa krizi nedeniyle rafa kalktı.
Sonra Parlamento Başkanımız yeni bir anayasa için çağrıda bulundu ama ana muhalefet partimiz destek vermedi.
Sonuçta parlamentomuz irade ortaya koymasına rağmen değişikliği yapamadı.
Bizim seçim barajımız yüksek. Bunun aşılması için 100 kontenjanlı Türkiye milletvekilliği uygulamasının hayata geçirilmesini istiyorum. Umarım olur.
Kadınlar konusunda da ilerleme sağladık ama yeterli değil. Bence sayı değil kalite önemli onun için kadın örgütlerini güçlendirmeye çalışıyoruz.
Toplantıda daha sonra soru-cevap kısmına geçildi.
SORU: Irak konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle bir kriz dönemi yaşandı. ABD ile Türkiye arasında ilişkiler daha nasıl gelişecek?
Önce parlamentomuz tezkereyi kabul etmedi. Bir sonraki tezkerede biz istekliydik bu kez Irak halkı istemedi ve biz de bunu iptal ettik.
Irak’taki durum iyi değil içler acısı. Belki de ABD’nin çekilme takvimi erken açıklandı. Iraklı güvenlik güçlerinin yetiştirilmesi gerekiyor. Biz yanı başlarındayız her türlü desteği vermeye hazırız.
İran’ın başta ABD olmak üzere yaşadığı sıkıntılı dönemi atlatmak için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız. Böyle bir şeyi çözebilirsek hem dünya kazanır. Hem de bölge kazanır.
Soru: siz mali krizle mücadele ederken önemli bir tanımda bulundunuz. Türkiye hükümeti konuya daha olumlu yaklaşıyor. Neden böyle bir söylem farklılığı var.
Dünyadaki piyasalar a 6,5 trilyon para enjekte edildi diyorlar. Ama Türkiye’de neden bu yapılmıyor diyorlar. Biz bunu 90’lı ve 2000’li yıllarda bunu yaşadık.
Bizim dönemizde batık banka yok. Bu bankaları çok iyi denetlememizden kaynaklanıyor.
Biz bakkal dükkanı açar gibi banka açılmasına müsaade etmedik.
22 banka fona devredilerek Türkiye bu bedeli ödedi.
Şimdi bakıyoruz sıkıntılı durumda olan yok. Onlar da işi sıkı tutmuş.
Onlara diyoruz ki böyle dönemlerde KOBİ’lere destek vereceksin. Bizden destek istiyorlar biz de gereken çalışmayı yapıyoruz.
Dünya ile mi ülkemizin koşullarına göre mi hareket etmeliyiz? Biz ülkemizin koşullarına göre hareket etmeyi tercih ediyoruz.
25 çeyrek büyüme yakalamışız. Biz kalkar 2009 için yüzde 2 büyüme dersek piyasa daha endişeli hale gelir.
Yatırımların durması bakkalın kapısına kilidin vurulması demektir. Biz bunu nasıl yaparız.
Bir ülke yatırımlarını durdursa o ülkede sanayi üretim hepsi durur.
Belediye gelirleri kanunu çıkardık biz bize diyorlar ki bu kanunu geri alın. Biz bu yerel yönetimlerin gelirlerini arttırıcı önlemler alamazsak ne yaparız.
Bütün bunları aştığımız takdirde IMF ile çalışmaya devam etmeye düşünüyoruz ancak olmazsa şartları gözden geçireceğiz.
Soru: Siz İran’ın dış stratejisini durdurmayı nasıl sağlayabilirsiniz.
Nükleer enerjinin barışçıl amaçlı veya kitle imha silahı olarak kullanılma durumu var. Biz Türkiye olarak ilkini destekliyoruz.
Biz bu yaklaşımı gösteriyoruz ama burada şu var İran böyle bir silahı kitle imha silahı olarak üretiyorsa ona bunu yapma diyenlerin de nükleer silah konusunda aynı şeyi yapması gerekir.
Burayı ben bir soru işareti olarak görüyorum.
Dünyada en büyük yatırım silah sanayine ayrılıyor. Dünya barışına yoksul ülkelerin kalkınmasına böyle bir para ayrılmıyor.
İran ikinci şıkka yönelik bir gayret içindeyse İran’daki gizlilik bundan kaynaklanıyor.
Bizim nükleer silaha yönelik bir gayreti yok. Sadece nükleer enerjiye yönelik yatırım yapıyoruz.
SORU: Avrupa Komisyonu bir öneri getirdi doğalgazın Kafkaslar üzerinde Avrupa’ya getirilmesine yönelikti bu öneri. Türkiye enerjiye ilişkin bu girişimler nasıl görüyor.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle önemli bir rolü var. Azerbaycan’ın çıkardığı doğalgaz ancak 2014-2015 yıllarında 20 milyar metreküpe çıkacak. Bizim 8 milyar metreküp kadar talebimiz var. Bir Nabucco’ya baktığımızda Nabucco’nun talebi yılda 30 milyar metreküp. Avrupa bu gazı nereden alacak?
Türkmenistan, Irak veya Rusya’dan gelecek bu gaz. Biz de bir söz var. Üzüm mü yiyeceğiz bağcıyı mı döveceğiz. Biz hem tüketiciyiz hem de nakliyeciyiz. Bizler transatlantikt hattıyla Yunanistan’a gaz vereceğiz. Şimdi bir İtalya hattı yapılıyor.
Bütün bunlar yapılırken diğer görüşmeleri de yürütüyoruz.
Biz enerji hatları konusunda en avantajlı konumdayız. Türkiye olarak tüm bunları başarmaya hazırlıklıyız. Görüşmelerden süratle netice almak konusunda gayret içindeyiz.
SORU: Bu ülke İslam’la politika arasındaki ilişkiyi de merak ediyor. Sizce bu ilişki nereye gidiyor?
Türkiye’nin en önemli özelliği demokratik, laik ve sosyal bir ülke olması. Halkının yüzde 99’unun Müslüman olması ve Müslüman bir ülke olarak demokrasinin niteliklerini kavramış olması.
AB süreciyle ilgili olarak 1,5 milyarlık İslam dünyası ilgiyle takip ediyor. Türkiye’nin cu süreçte aldığı mesafe İslam dünyası ile Batı arasında barışa huzura çok önemli bir hizmet edecek.
Biz İslam ülkeleri arasında Anti-Semitizim konusunun bir insanlık suçu olduğunu ilk telaffuz eden bir ülkeyiz.
Fakat son zamanlarda İslamafobia bizi üzmektedir. Karikatür krizlerini yaşadık. Almanya’da çok daha çirkin bir gelişme olacaktı ancak dışişleri bakanlığının girişimiyle önlendi.
Bir ülkeden bir şeyler bekliyorsan “O ülkeye ve inanç gruplarına karşı ben verdim” demek gerekir.”