Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, TBMM'nin kuruluşunun 88. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kurulda yaptığı konuşmaya, “Bu Meclis, millet iradesinin tecelligahıdır. Bu Meclis, Kurtuluş Savaşımızın karargahıdır. Bu Meclis, Atatürk'ün riyasetinde Cumhuriyetimizin kurucusudur. Nihayet bu meclis, demokrasimizin kalbidir” sözleriyle başladı.
Cumhuriyet ve demokrasi başta olmak üzere milletin çağdaşlaşma adına elde ettiği bütün kazanımların arkasında bu yüce Meclisin olduğunu vurgulayan Erdoğan, bugün, hep birlikte, TBMM'nin 88. kuruluş yıldönümüne ulaşmanın haklı gururunun, mutluluğunun ve heyecanının yaşandığını belirtti.
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 22 Nisan 1920'de, 'Bir dakika bile tehir edilmeyecek' notu ile dönemin bütün valiliklerine, sancaklarına ve komutanlıklarına “Allah'ın yardımıyla, Nisan'ın 23'üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren askeri ve sivil bütün makamlarla bütün milletin tek merciinin Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur.” sözlerini içeren bir telgraf gönderdiğini anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu kısa, fakat meselenin esasını ortaya koyan telgrafın hemen ertesinde, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi coşkulu törenlerle açılmış ve o günden itibaren de milletin mercii olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden, Cumhuriyetimizi kuran iradedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'yi bugünlere taşıyan, Türkiye'yi dimdik ayakta tutan, demokrasimizi yaşatan iradedir. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin, Türk halkının yüce iradesidir. Bu itibarla 23 Nisan 1920, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılış tarihi değil, aynı zamanda millet egemenliğine dayanan demokrasimizin ve cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı gündür.”
“MİLLİ EGEMENLİK'
Milli egemenlik kavramının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokratik meşruiyet temelinde kurulduğunun en açık ifadesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “23 Nisan ile birlikte milletimiz, siyasi rejimin asli ve tayin edici aktörü haline gelmiş; milli egemenliğimiz, TBMM'nin manevi şahsiyetinde vücut bulmuştur” diye konuştu.
Cumhuriyetin kurucusu ve yüce Meclisin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, milli mücadelenin en zor şartlarında bile her meselenin müzakere ile karara bağlandığı Meclis iradesine, onun verdiği demokratik meşruiyete yaslandığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk, milletten başka kimseden yetki almamıştır. Egemenliğin de siyasi temsil yetkisinin de meşruiyetin de kaynağı, millet olmuştur. Bugün cumhuriyetimizin çağdaşlaşma hedeflerine daha yakınsak, bu başarıda en büyük pay, kurulduğu günden bugüne kadar milletimizin değişim iradesini hayata geçiren, tarihi reformlara, cesur kararlara imza atan yüce Meclisimizindir. 88 yıl boyunca, çok zor dönemlerden geçtik, büyük badireler atlattık. Bölgemizde ve dünyada yaşanan büyük kriz ve çatışmalara rağmen, Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığından asla taviz vermemiş, bölgesinde saygın, güçlü, istikrarlı, geleceğe güvenle bakabilen bir ülke konumuna yükselmiştir.
Bugün, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünü çok daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye olarak karşılamaya hazırlanıyoruz.
Bu tarihi sorumluluğun bir gereği olarak, Cumhuriyetimizin kazanımlarını korumaya, demokrasi standartlarımızı yükseltmeye, temel hak ve
özgürlükleri geliştirmeye devam ediyoruz.”
“ÇAĞDAŞLAŞMA İDEALİ”
Erdoğan, millet olarak, Cumhuriyetin çağdaşlaşma ideallerini temsil eden Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda kararlılıkla ilerlediklerini belirterek, Atatürk'ün işaret ettiği bu idealleri gerçekleştirmeye hiç bir zaman bu kadar yakın olmadıklarını söyledi.
Zor bir coğrafyada bulunmanın getirdiği risk ve tehditlerle baş edebilmenin öncelikle iç bütünlüğü korumaktan, toplumsal birliği güçlü tutmaktan, güven ve istikrar ortamını sürdürmekten geçtiğini çok iyi bildiklerini ifade eden Erdoğan, “Terör başta olmak üzere birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve istikrarımıza yönelik tüm bu tehditleri, millet iradesine sıkı sıkıya sarılarak, yüce Meclisimizin temsil ve sorun çözme kabiliyetini koruyarak, demokrasimizin standartlarını yükselterek bertaraf etmek durumundayız” dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: “İnanıyorum ki TBMM, 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' düsturunu muhafaza etmek, bu ilkenin gereklerini yerine getirmek noktasında vazifesinin de sorumluluğunun da bilincindedir.
Çünkü bu düstur, bu ilke, Cumhuriyetimizin, demokrasimizin, laikliğin, sosyal devletin ve hukukun üstünlüğünün yegane teminatıdır.
Aziz milletimiz, tamamen hür iradesiyle, eşit oy hakkı temelinde, seçimler yoluyla iradesini temsil yetkisini, TBMM'ye emanet etmektedir. Özellikle içinden geçtiğimiz bugünlerde tekrar tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum.
TBMM, Cumhuriyetimizin temelini oluşturan Atatürk devrimlerini hayata geçiren kurumdur. Atatürk, Cumhuriyetin bekasını, ancak millete mal edilmesi halinde mümkün görmüştür. Arkadaşlarıyla birlikte kurduğu yeni rejimin bütün esaslarını, işte bu inançla Meclisin onayına müracaat ederek hayata geçirmiştir.
Söz ve icraatları ortaya koymaktadır ki Atatürk, devrimleri ve yeni düzeni millete emanet etmeden yaşatmanın mümkün olmadığına güçlü bir şekilde inanmıştır. Bu sebeple, yeni siyasi, hukuki ve toplumsal düzeni, millete dayatmayı değil, millete benimsetmeyi amaçlamıştır. Cumhuriyetimizin bütün nitelikleri belirli aşamalar izlenerek, TBMM'de görüşülüp oylandıktan sonra anayasamızın esasları arasına girmiştir. Onun için diyoruz ki Atatürk ilke ve inkılaplarının koruyucusu, onları hayata geçiren TBMM'dir, bir bütün olarak Türk Milletidir.”
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN NİTELİKLERİ
Başbakan Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün nitelikleriyle millete mal olduğunu, çağdaşlaşma sürecinin, milletle buluşmak anlamında amacına ulaştığını bildirerek, şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin niteliklerinin halkımızca yeterince sahiplenilmediği yönündeki iddialar, milletimizin devletine ve Cumhuriyetine olan sadakatini tartışmalı hale getirmek anlamını taşır.
Bu, Cumhuriyetimizin bütün kazanımlarını, bütün başarılarını inkar etmek demektir. Elbette böyle bir haksızlığı kabul etmek mümkün değildir.
Bugün hala 80 yıl önceki ezber üzerinden siyaset yapanlar, ne yazık ki milletimizin yaşadığı büyük değişim ve gelişmenin hem dışında, hem de çok gerisinde kalmıştır. Umuyorum onlar da yakında, Türkiye'nin artık, o eski Türkiye olmadığını anlayacaktır.
Demokrasi, laiklik, hukuk devleti ve sosyal devlet anlayışları birbirinin tamamlayıcısı mahiyetindedir, mütemmim cüzü durumundadır. Bunlar arasında ayrım yapmak, bu bütünlüğü sulandırmaya çalışmak doğru değildir. İşleyen bir demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, hukuk devleti anlayışının hakim olması, çağdaşlığın en önemli tezahürüdür.
Çağdaş dünyada demokrasinin yerine konulabilecek bir yönetim tarzı da yoktur. Demokratik siyaseti gözden düşürmeye yönelik her türlü girişim, çağdışı bir anlayışın ürünü, beyhude bir çaba olarak kalacaktır.
23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı, aynı zamanda dünyada ilk ve tek Çocuk Bayramı olarak bütün insanlık için barış dolu aydınlık bir gelecek çağrısıdır.
Bu çağrıda, bu bayramı çocuklara armağan eden TBMM'nin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün güçlü sesi vardır.
İnanıyorum ki bütün çocuklarımız bu çağrıdaki ruh ve şuurla geleceğin müreffeh Türkiye'sini inşa edecek, barış içinde bir dünyanın kurulmasında önemli roller üstleneceklerdir.
Bu umutla 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, dünyanın bütün çocuklarına barış ve mutluluk getirmesini diliyor, bu bayram vesilesiyle dünyanın dört bir yanından ülkemize gelen bütün çocukları sevgiyle selamlıyorum. Sözlerime son verirken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün istiklal kahramanlarımızı rahmet ve şükranla anıyorum.”
Başbakan Erdoğan'ın konuşması AK Parti milletvekillerince ayakta alkışlanırken, “Bugün hala 80 yıl önceki ezber üzerinden siyaset yapanlar, ne yazık ki milletimizin yaşadığı büyük değişim ve gelişmenin hem dışında, hem de çok gerisinde kalmıştır” şeklindeki sözlerine CHP milletvekilleri “kim onlar” diye tepki gösterdi.